Posts Tagged ‘bana’

Sonbahar Şiirleri Kısa

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kısa Sonbahar Şiirleri,
Sonbahar ile ilgili kısa Şiirler,
En güzel Sonbahar Şiirleri

Bekler SONBAHAR

Göç kervanını yükler sonbahar
Herşeyi çeyize ekler sonbahar
Giyer yapraklardan gelinliğini,
Sevgilisi kışı bekler sonbahar.

Sarı Sonbahar

Bak uzaklaştırdın güneşi bizden,
Yeşili soldurdun sarı Sonbahar.
Haber verirsin soğuk kışı güzden,
Bağımı yoldurdun sarı Sonbahar.

Sapsarı ettin yeşil yamaçları,
Yerlere indirdin yaprak taçları,
Çırıl çıplak soydun gör ağaçları,
Dalımı öldürdün sarı Sonbahar.

Sen gelince ölüm kokusu kokar,
Bir yaşamın bitişi yüreğmi yakar,
Acımasız tavrın canımı sıkar,
Halime güldürdün sarı Sonbahar.

Ambardan, silodan dolar boşları,
Tembele ders verir soğuk kışları,
Sarılığndan korkar göçmen kuşları,
Kuşumu saldırdın sarı Sonbahar

Sarı güzelliğne doymuyor gözüm,
Katarsın yaşama tat aşım tuzum,
Başlattın eğitimi yükselir hazım,
Hayatı yeldirdin sarı Sonbahar.

Güzün DOĞANİ’ye verdin tahılı,
Bereket katarsın evime malı,
Sen olmazsan olmaz arının balı,
Arımı kaldırdın sarı Sonbahar.

Ben En Çok Sonbahar’ı Seviyorum

Ben en çok sonbahar’ı severim.
Ben en çok baharın sonunu severim.
ne kış kadar üşütür sonbahar
nede yaz kadar yakar içini.
hep bana yakındır çünkü sonbahar,
hep benden yanadır, bana döker için.
yapraklar bile iple çeker gelişini toprağa değebilmek için.
Hele kuşlar, onlar bile yolunu gözler sevdiğine kavuşmak için.
Sonbahar gelsede göç etsem sevdiğimin yanına diye.
güneş kendi halinden memnun zaten her zaman. O hep aynı ısıtır.
Ama sonbahar bunun adı. Onuda kandırır. çaktırmadan…
ben en çok sonbahar’ı severim.
yaz da güzeldir…
kış da beğenir kendisini bazen.
o bahar yokmuuu. Aklı sıra kafa tutar sonbahar’a…
Ama dedim ya ben en çok sonbahar severim…
Çünkü; Ben seni Sonbaharda tanıdım

ADIM SONBAHAR

Nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır

oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar

Attila İlhan

Sonbahar

Her ilkbahar yeşerir yapraklar dallarda
Sevgi ile sarılır tüm ağaca
Sonbahar gelsin istemez yapraklar
Bilirler sonbaharı,
Sonbahar ayrılıktır, özlemdir,hasrettir

Hep kalmak isterler dallarda ayrılmaksızın
Tıpkı bize benzerler yapraklar
Ben sensizliği nasıl istemezsem yapraklarda
Bilirler sonbaharı,
Sonbahar ayrılıktır,özlemdir hasrettir

Her yeni gün doğacak güneş gibi
Kalmak isterler dallarda
Düşmek istemezler yapraklar toprağa
Bilirler sonbaharı,
Sonbahar ayrılıktır,özlemdir,hasrettir

Yalnızlığı istemezler
Tıpkı bize benzerler yapraklar
Ayrılmak istemezler sevdiklerinden
Bilirler sonbaharı
Sonbahar ayrılıktır, özlemdir, hasrettir.


Sonbahar Yağmurları

Hatıran oldu sonbahar yağmurları
Yağmur damlamdın bir zamanlar
Hatıran oldu sonbahar yağmurları
Korkularım kaldı yağan yağmurda

Hatıran oldu sonbahar yağmurları
Eylülde açmazdı kardelenler çünkü
Hatıran oldu sonbahar yağmurları
Çok olmadı yollarımız ayrılalı

Hatıran kaldı sonbahar yağmurları
Kar görmedim gökyüzünde eylülde
Hatıran kaldı sonbahar yağmurları
Dindi içimdeki sonsuzluk arzusu


Her sonbahar geldiğinde seni özlerim

Her sonbahar geldiğinde seni özlerim
Yağan yağmurların seni bana getirmesini beklerim
Islak sokaklarda yürürken
Beynimin hasret dolu sokaklarında yürüyüşümü düşlerim
Her sonbahar geldiğinde seni özlerim
Kabaran dalgalarda kaybolmak
Bir sonbahar günü yok olmak isterim
Düşen her yaprakla beraber biraz daha hüzne gömülürüm
Her sonbahar geldiğinde seni özlerim
Yaşamdan koparım tamamen
Kendi dünyama gömülürüm birden
Karanlıklar içinde bir ışık bulamam ben
Sensiz günlerde ölmek isterim
HER SONBAHAR GELDİĞİNDE SENİ ÖZLERİM

Ramazan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ramazan Şiirleri
Kısa Ramazan Şiirleri
En Güzel Ramazan Şiirleri

İÇİMDEKİ RAMAZAN DUASI

On bir ayın sultanı, işte geldi ramazan

Ağızlar da bağlansın, şimdi ellerimiz de

Bu ay oruç tutanı, tutsun yüce yaratan

Günahlara ağlansın, sus olan dilimizde.

El açana verilsin, aç olan yedirilsin.

Aç açıkta kalmasın, hepsi de giydirilsin.

Sevgiye muhtaç olan, sevilip sevdirilsin.

Ramazanın önemi, işte böyle bilinsin.

MİS GİBİ

Mis gibi (Arkadaşım)

Bakmayı öğretmiştin seneler evvel

Aç karna bakmayı

Günahın içinden sıyrılıp da

Nehir olup sevaba akmayı

Ne kadar da nefis bir arkadaşsın

Sen öğrettin bana nefsimi hapse atmayı

Haydi, yine yardımcı ol

ALLAH rızasına erdir beni

Yolumdaki çukurlara yine sen dol

Elimi tut yemez içmezken

Mideme merhamet diliminle

Gönlüme ilminle dol

Yine kitaplar hediye et bana

Okumaya doymayayım

Kelimeler yutulunca Oruç bozulmaz ki

HOŞGELDİN

Hoş geldin ey Şehr-i Ramazan

Sensin mideler açken

Yüreklere tokluk kazandıran

Kokunu aldım bugün

Mis gibi arkadaş kokusu

Bak canlandı kelimeler

Satırlarsa Çoban’ın coşkusu

Seni görünce günahların beli bükük

Nefislerse ödsüz, sensin onların en büyük korkusu

Hoş geldin

Hoş geldin ey Şehr-i Ramazan

Sensin mideler açken

Yüreklere tokluk kazandıran

Hoş geldin

Hoş geldin ey arkadaş

Sensin hasret olduğumuz

Sensin kavrulduğumuz

Tok bir gönül için

Hoş geldin açlığımız

Hoş geldin susuzluğumuz

Hoş geldin

Hoş geldin ey Şehr-i Ramazan

Sensin mideler açken

Yüreklere tokluk kazandıran…

HOŞGELDİN

Recep, Şaban derken geldin Ramazan

Hoş geldin ayların en birincisi

Cennet kokuları yayıldı şu an

Hoş geldin ayların sen bir incisi.

Bu gün birinci gün, gülce tütersin

Aklımın nurusun, gözümde fersin

“Yetiştim imdada” der de gülersin

Hoş geldin ayların en birincisi

Kuran’ı okumak, sen de başkadır

Üstümüze yağan günaha çadır

Allah’ın izniyle nurları yağdır

Hoş geldin ayların sen bir incisi

Yak da günahları dönsün nurlara

Kalbimiz dayansın muhkem surlara

Peşinden koşalım tüm baharlara

Hoş geldin ayların en birincisi

CEYHUNİ neşeyle doldu ufkumuz

Bu dünyada sade Haktan korkumuz

Işıklandı şimdi aydın yolumuz

Hoş geldin ayların sen bir incisi

BEN ORUÇ TUTMUYORUM

Bir ejderin ağzında debelenen av benim,

Masivaya gark olmuş simsiyah olmuş tenim,

Ramazan rahmet ayı kıymetini bilenim,

Ben oruç tutmuyorum, oruç beni tutuyor.

Nefisle cenkteyim ben oruç kalkanım oldu,

El açtım iftar vakti gönül huzuru buldu,

Sorarlarsa söyleyin bu garip nasıl kuldu,

Ben oruç tutmuyorum, oruç beni tutuyor.

Sükûtta karar kıldı elim dilim ve gözüm,

Kalbim daim zikirde şerre yoktur hiç sözüm,

Ciğer yansa kül olsa alev alsa da közüm,

Ben oruç tutmuyorum, oruç beni tutuyor.

Reyhan kapısı bekler benden girin içeri,

Ebediyet yurdunda hangi akçe geçeri?

Bu mevsimde hasat bol bileyledim biçeri,

Ben oruç tutmuyorum, oruç beni tutuyor.

Beytullahı ziyaret kulluğun gerekleri,

Namaz zekât ve oruç İslam’ın direkleri,

Dudaklarım çatlasa yaksa da yürekleri,

Ben oruç tutmuyorum, oruç beni tutuyor.

Ne kadar etsem şükür azdır Allah’ım sana,

Hak etmediğim halde nimetler verdin bana,

Kavurucu sıcakta sabırla yana yana,

Ben oruç tutmuyorum, oruç beni tutuyor.

Usta oğluyum işte geldim ve gidiyorum,

Fakirin hali ile hallenmeli diyorum,

Arkamdan konuşarak yapmayın hiç bir yorum,

Ben oruç tutmuyorum, oruç beni tutuyor.

ORUÇ

Sanma oruç, aç durmak

Oruç, oruç olacak.

Sanma bir rejim yapmak

Oruç, oruç olacak.

Sussun bilmezse dilin

Cahili olma dinin.

Zikrin, fikrin, her halin

Oruç, oruç olacak.

Kulak, oruç duymalı

Göz, oruçla bakmalı

Ruh, inziva yapmalı

Oruç, oruç olacak.

Hava oruç kokacak

Nabzın oruç atacak.

Allah razı kalacak

Oruç, oruç olmalı

Farzlardan çoktur farkı

Günahın kefareti.

Vücudunun zekâtı

Oruç, oruç olacak.

Oruç tut, hem sağlık bul

Kötü huylardan kurtul.

Allah’a yaklaşır kul

Oruç, oruç olacak.

Gıybetten sakınmalı

Kavgadan kaçınmalı

Allah’ı çok anmalı

Oruç, oruç olacak.

Orhan çekmeden zahmet

Kazanılmaz ki rahmet.

Ecri en çok ibadet

Oruç, oruç olacak

Mavi Bir Ölüm

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yine sana sesleneceğim
Senin kim olduğunu hiç bilmeden
Senin kim olduğunu en çok bilerek
İsyankar zambakların çılgın nilüferlerin
Dört nala açan kiraz çiçeklerinin
Dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım
Sarı bir hüzün kızıl bir gurur
Ve siyah bir öfkeyle konuşacağım sana
Sana oklardan değil yaylardan bahsedeceğim
Gülün dikeninden değil
Gülleri ve dikenleri doğurmaktan yorulmayacağım
Topraktan söz açacağım
Akan su gelmeyecek kelimelerime
Suyu şefkatle kucaklayan damlaları dinlendireceğim
Yine sana sesleneceğim
Senin kim olduğunu hiç bilmeden
Bilmek istemeden
Alaattin’in sihirli lambasından çıkan cin bana gelseydi
Ve ne dilersem dilememi isteseydi
Hiçbir şeyi elde etmeyi dilemezdim
Bir şeyden vazgeçmek isterdim sadece
Hayatta bir şeyden vazgeçmek lutfedilseydi
Bedeli her şeyim olsa bile
Sana seslenmekten vazgeçmek isterdim
Garip değil mi sana seslenmekten vazgeçtiğimi
Bundan hoşlandığımı düşünüyorsun belki de

Oysa sana seslenmek bütün hesaplarımı gördüğüm şu dünyadaki
Tek geride kalmış hesap benim için
Bu dünyadaki tek yük
Bu seslenişin kalbini avucumda tutabilmek
Kürek mahkumu için kürek neyse
Benim için de sana seslenmek o
Bir yandan gemiyi ufka ulaştırmanın tek yolu
Öbür yandan bileklerimden sızan kanların
Gönlümü işgale yönlendiği bir rotanın can suyu
Oysa ben sana kürekten değil gemiden bahsetmek isterdim
Atalarım bana kadınlara gökyüzünü
Gemileri ve yelkenleri anlatmayı öğrettiler
Sen kürekleri yağlı urganları
Geceyi siyaha gömen fırtınaları öğretmeye çalışıyorsun
Sana ellerimle dokunarak gözlerimle okşayarak
Göstermek istedim
Rüzgarla şişen beyaz yelkenleri
Ama senin vaktin yoktu
Ben bunu hiç anlayamadım
Kavmimin kadınları bana öğretmediler ki
Bazı kadınların beyaz apletlerden daha çok
Siyah apletleri sevebileceğini

Sana sesleniyorum
Ve gözlerin bileklerimden parmak uçlarına
Toplanmış kan pıhtılarını seyrediyor
Kürekleri bırakamıyorum
Önce yücelttiğin sonra terkettiğin aşkın onuru için
Kalemi bir an elimden düşürmüyorum
Ankara Kalesi’nin önünde
Sana sesleniyorum
Benden kaçıp cennete gitmek isteseydin
Seni cennetin kapısına kadar götürürdüm
Bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı
Cehennemle konuşur Seni ona anlatabilirdim
Oysa sen ne cenneti isteyebilecek kadar aşık oldun
Ne de cehennemi isteyebilecek kadar ayrılık
Seviyorum seni ama dedin
Hoşçakal diye ekledin
Şimdi gitmeye mecburum
Belki yine gelirim, umarım gelirim
Son söz oldu

Cennet ve cehennemin dillerini
Savaş naralarını ve aşk şiirlerini
Gazelleri ve boleroları öğreten atalarım
Senin sözlerinin anlamını öğretmediler
Hiçbir şey söylemeden gittin
Ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim
Dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana
Ve kalemimle ilk defa yavan gözlerle baktın
Yine yeniden sadece sana sesleneceğim
Müebbet bir aşk dışında
Bildiğim tüm duygularımı terkedeceğim
Sana sesleneceğim yine
Seni sadece kuru bir sevgiyle değil
Derin bir hüzünle binlerce yıllık bir gururla
Ve pervasız bir öfke ile sevdiğimi duyuyor musun
Mütevazi bir sevgiyle değil
Küstah bir aşkla sevdim seni
Ben Osmanlı gibi
Kollarımın yetişmediği bir aşkı kucaklamaya çalışırken
Ölen köprülerin ülkesindeki Venedikteki son sancağı
Kışın üşümemek için şal yaptın kendine
Neden bilmiyorum özlemin artıyor içimde
Gün geçtikçe eksilir demiştim oysa
Atalarımın öğrettiklerine de ters düşse de
Sana inanırım bilirsin
Zamanla unutursun demiştim
Niye daha derinleşiyor öyleyse
Derinleşiyor özlemin
Ve gönlümde bir iç savaşta dökülen kanları
Coşturuyor ayrılık sözlerin
Öfkelerimin kararlılığını
Aşka katık ederek konuşacağım
Bedenim bu dünyayı terkedene kadar

Öyle sanıyorum ki
Hüzünle ve acıyla pek barışık olmadığın için
Benden uzun yaşayacaksın
Benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne
Onların benden geldiğini bir tek sen bileceksin
Küstah bir aşkla seveceğim seni
Ben savaş ve ölümle haşir neşir olan
Kelimeler dışındakileri unutmaya gayret edceğim
Ömrün geri kalınında
Sana sesleneceğim yine
Ben seni beyrut gibi sevdim ama
Sana ne Mağribi ne de Manhatten’i anlatamadım
Bağdat ve Şam’ı işgale yeltenmişken
Venedik! ten gelen ihanet tarumar etti ordularımı
Sarı bir keder, kızıl bir kibir, siyah bir isyanla konuşacağım sana
Senin kim olduğunu hiç bilmeden
Ağlayan zambakların dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım
Senin kim olduğunu en çok bilerek
Kavmimin bana vaadettiği tüm aşkları terkedeceğim
Müebbet bir aşk, Sarı bir hüzün
Kızıl bir gurur ve siyah bir öfkeyle konuşacağım
Bu dünyayı terketme müjdesi gelene kadar
Hüznü, gururu ve öfkeyi bilseydin keşke
Hüznün beni aşan taşkınlığını
Gururumun binlerce yıl önceden miras kalmış hoyratlığını
Öfkelerimin hiçbir zaman sona ermeyecek ve azalmayacak kararlılığını
Anlayabilseydin
Anlatabilirdim sana
Seninle yaşanan bir aşktan sonra
Ayrılığın ölüm bile olsa
Mavi bir ölüm olacağını

Ömer ÇELİK

Bırak..

Cuma, Haziran 22nd, 2012


BIRAK

Bırak..
Gün olur ben bile unuturum,
Neymiş seni sevmek, senden bahsetmek…
Efkarım diner içimde bir gün.
Bir kız ölür içimde,
Onu bile unuturum çıkmadan kırkı.

Bırak..
Gün olur ben bile severim başkalarını
Acım diner, yaşım diner, sancım diner…
Gün olur ben de yaşlanırım,
Başkalarının başında dizlerim titrer…

Bırak..
Gün olur ben bile uyanırım
Senden sensizliğe cesaretle, güçle…
Sendelemeyecek gibi asla, tutunurum yaşama.
Git şimdi uzatma…
Vedalar bize göre değilmiş.
Yine anlaşalım beraber,
Yarın yine görüşecek gibi ayrılalım.
Başkaları dokunana kadar uyanmayalım.
Öyle sitem etmesin gözlerimiz.
Yudum, yudum iç sigaranı.
Ellerini ellerimden hemen ayırma.
Bitene kadar gün,
Gidene kadar yanımdan… beni bırakma.
Sonra… sonra… bırak…

Bırak..
Gün olur avlanır yine ceylan gibi yüreğim.
Yalnız bir aslanın pençelerine.
Ruhum söndü derken kıvılcımlanırım ben yine.
Tam elimi ayağımı çekmeden senden,
Son kez gülümseyerek bak gözlerime,
Bir iki satır yazsın gözlerin beynime.
Gidince eve, öldü diyeceğim resimlerimize.
Dualar edeceğim huzur bulman için.
Güzel sözler edeceğim sana.
Baştan aşağı süzeceğim hatıralardaki bebeğimi.
Bir mezar kazacağım anılarımın tam ortasına,
Kefensiz koyacağım seni içine.
Son giysine sarılıp ağlamak için,
Çalacağım onu senden.

Bırak..
Gün olur başkaları için bile yazarım şiirler.
İltifatlarım olur onlara da birkaç kelime.
Gün olur doğarım yine.
Hem… hem belki sahiden,
Öpebilirim de birilerini.
Dokunduğumda yangın hissederim yine bir tende.

Hadi git şimdi…
Son yalancı tebessümünü koy dudağına,
Kokunu son kez ver bana,
Ellerimi bırak hadi.
Aynı anda birbirimize dönelim arkamızı.
Hadi son kez değilmiş gibi de
Dünyada en sevdiğim o sözü,
“Seviyorum seni” de, yalan olsa bile…
yapabildiğin en güzel rolü yap şimdi
hızlandır kalp atışlarını ben hızlandırmışım gibi…
durduracağım kalbi hissetmek istiyorum.
Tamam işte, şimdi vakti geldi,
Yum gözlerini bana ve düne.
Arkanı dön şimdi,
Üç adım at büyük büyük,
Sonra da arkana bakmadan koşmaya başla,
Bensizliğe, yalnızlığa…

Bırak..
Gün olur,
Ben olmam,
Sen olmazsın.
Bilmiyorum ne olur?!

Seni Seviyorum

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Seni seviyorum,

çünkü her sabah kalktigimda bir günü daha seninle geçirecek olmanin mutlulugunu yasatiyorsun bana. Ben güne seninle basliyorum ve her gün hayati yeniden kesfediyorum.

Seni seviyorum,
çünkü gökkusaginin her tonunu gölgede birakan en parlak renksin sen. Hersey senin rengini tasiyor ve benim için ancak o zaman anlamli oluyor.

Seni seviyorum,
çünkü soguk günlerde içimi isitan meltemsin. Sicak günlerde ise ferahlik veren kuzey rüzgari. Iliklerime isleyerek esiyorsun.

Seni seviyorum,
çünkü herseyde sen varsin. Nasil olmayacaksin ki? Sanki sen dogdugumdan beri içimdeydin. Yüregimin en derin kösesindeydin. Sanki ortaya çikmak için beni bekliyordun. Ve ben orada oldugunu fark edince hakettigin yere çikardim seni.

Seni seviyorum,
çünkü hep benimlesin. Seni görmem için yüzüme bakmam gerekmiyor. Gözümü kapatsam ordasin. Gördügüm her yüz aslinda sensin.

Seni seviyorum,
çünkü gözlerinin içindeki binlerce yildiz, gecenin karanligini delip geçiyor. Sen bana bakarken ben kendimi yildizlara bakiyor gibi hissediyorum. O yildizlarin parlakliginda kaybediyorum kendimi. Gözlerim kamasiyor ama sikayetçi degilim aydinligindan. Günes dogmasa, yildizlar kaybolmasa diyorum, ama biliyorum ki günesim de sen olacaksin gecenin sonunda. Bu kez daha parlak, daha aydinlik çikacaksin karsima.

Seni seviyorum,
çünkü saçlarin ellerimin arasinda kayip giderken , dünyadaki cenneti bulmus gibi hissediyorum kendimi. Cennetin sahibi sensin ve biliyorum ki sadece izin verdiklerin girebilir o cennete. Ben o cennette kalmaya kararliyim.

Seni seviyorum,
çünkü her gülümseyisin içime yeniden yasama sevinci dolduruyor. Her gülümseyisin, karamsarligi yikiyor, umutsuzlugu parçaliyor. Bir çiçek bahçesine çeviriyor çorak dünyayi.

Çiçek dedim ya, bir çiçek adi verseydim sana papatya olurdun. Açisiyla dünyaya, insanlara baharin geldigini müjdeleyen papatya. Iddiasiz ama güzel. Güzel ama kibirsiz.

Seni seviyorum,
çünkü seni sevmeyi, sana dokunmayi, seni dinlemeyi, sana bakmayi, seni koklamayi, seninle paylasmayi seviyorum.
Seninle birlikte insana dair ne varsa onlari da seviyorum.
Seni sevdigimi anlatmaya çalisirken ne kadar çaresiz oldugumu da görüyorum. Her sözcükten sonra durup tekrar tekrar düsünüyorum, seni yeterince anlatabildim mi diye.

Biliyorum ki yetmeyecek, bu kadar sözcükten sonra bile sana sevgimi anlatamamis olacagim.
Sözcüklerin bittigi yerde gözlerime bak.
Onlar bu sevgiyi çok daha iyi anlatacaktir sana…

anladım

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde
anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını,anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak
koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını
anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı
kahkaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği
acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..

Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla
gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..
Yalan söylememek
değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime
koyduğunda anladım..
”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ”git”
dediğimde anladım..
Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek, Git
dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp
bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu
olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni
affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar
sevmekmiş…


Can Yücel

hiç sevmedim

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Hiç sevmedim kimseyi senin kadar
Yüreğim yanmadı hiç bu kadar
Çok yanlızım seninle bir yarım
Yok söylemeden olmaz
Ben sana aşığım ahhh ah ben sana aşığım

Eğer elindeyse ne olur çal kapımı
Eğer yüregindeysem ne olur sil göz yaşımı

Sen bilmezsin alırım haberini
Yollara küsmüşsün hissettin mi gittiğimi
Ahhh hissettin mi gittiğimi..
Buralar cehennem oldu inan bana
Yanıp kavrulsamda seninle güzel ankara
Ahhhh seninle güzel ankara
Güneşimiz bu aşk yakar yüreğimizi
Her dolmuş gözlerimizle göremeyiz hiçbirşeyi

Eğer elindeyse ne olur çal kapımı
Eğer yüreğindeysem ne olur sil gözyaşımı..

Benim kara haberim senindir
Eğer Leylan ölmüş derseler gelme sakın İstanbul’a
Bulamazsın ki beni buralarda
Bir bulut olup git Ankara’ya
Yağ istediğin kadar toprağıma
Ben bizim bahçede olacağım
Tam siyah kordonlu saatin yanında
O zaman bensiz dünyaya istediğin kadar bağırabilirsin
Sensiz bu dünyayı sevmiyorum sevmiyorum sevmiyorum diye
Ama şimdi ne olursun gel
Leylan hayatta ve İstanbul’da
Nefes almakta zor gelecek mi bir gün bana?
Tek hayalim hissettiğim son nefesleri seninle alıp vermek
Hissettiğim son nefesleri seninle alıp vermek nefeslerimi seninle alıp vermek
Ahhhhhh ben sana aşığım…


Son beklediğim

Cuma, Haziran 22nd, 2012
SON BEKLEDİĞİM

Ufkumda bulutlar kümelerken kara bahtım,
Ben her gönül ufkunda doğan sabahtım.
Devran herkese taslarla zehir sundu da birden
Ben herkese bir neşe yarattım o zehirden.
Bir köprü kurup, zulmetin ardında, seherle,
Bildim gülüp eğlenmeyi ömrümce kederle.
Alnımdaki her çizgi beyaz bir gece saklar,
Bir başka şafaktır saçımın gördüğü aklar.
Farkım ne, emel kaynağı bir körpe çocuktan,
Mademki henüz gelmedi son yolcum ufuktan?
Ömrümce neden yılları zincir gibi çektim,
Mademki bir aşk uğruna can vermeyecektim?
Bir müjde taşır her gün uzaktan bana rüzgar;
Elbet gelecek, gelmedi, bir beklediğim var!

Son beklediğim gelmeden, ölsem de yüzünde,
Devran bulacak yar ile ağyarı hüzünde.
İsmim gezecek pembe dudaklarda elemle,
Gözler dolacak bir çocuk ölmüş gibi nemle,
Bir günde doğup can veren altın kelebekler,
Bizden daha genç bir şair öldü diyecekler!

Faruk Nafiz Çamlıbel

Kırıldım Aşka Ama Onun Haberi Yok

Cuma, Haziran 22nd, 2012
Kırıldım Aşka Ama Onun Haberi Yok

Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok.
Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum,
seninle konuşuyorum… Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım,
sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum… Cümlelerimi kısalttım,
kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda…

Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz
ama umutlu hasretine… Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum,
imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor… Bir çocuk gibi
isteklerimi bastıramıyorum… Çalmayan telefonuma elim gidiyor,
sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum… Bende olan seni,
hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin
nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum…

İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum!
Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı…
Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım
anılarım dışında… Isınabilmek için onlara sarılıyorum…
Anlamsız ve cevapsız sorular hıhzırca sırıtıyor, ben görmemeye
çalışıyorum… Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı…

Belki de görmeyi istemek gerekiyordu… Gözlerini aç desem kapatacaksın
ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım
falıma… Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş
itiraf etti sonunda… Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil…
Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı,
kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini,
sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi,
dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de
hiç niyetin yoktu aslında… Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum…

Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi
ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş
gibi geliyor… Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana…
Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde,
gecede, uykumda… Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi…
Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda degilsin ki?
Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana…

Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ben, geldiğini sandım… Ayak uyduramadım
yorgunluğuna… Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım…

Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın;
dokunuşlarında kendini bulan… Ama! En çok da imkânsızın oldum…

Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum… İnanamadığın, Yenemediğin,
üzerinden atlayamadığın korkuların oldum… Ağladığın, bağırdığın ya da
sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum…
Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan
bir anı oldum… Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken
belki de hiçbir şeyin oldum… Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?
Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim…
Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?

Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan
ama bir ömür gibi gelen aşk… Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini,
öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum… Seni halen
benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum…
Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların
sonunda olması acıtıyor içimi… Suskunluğun en büyük silahındı,
suskunluğunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak…

Söylesene unutulmak kime yakışıyor?
Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor …

Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak
sende daha güzel duruyor… Görüyorsun işte, aşk’a ve sana ihanet etmiyorum
benim kırgınlığım aşk’a… Sen üstüne alındın…

Pelin Onay

Kıskanırım Seni Herşeyden

Cuma, Haziran 22nd, 2012

seni gözümden sakınır elimden kıskanırım
bedenimde oynaşan ruhumdan sakınırım
kalbim gözüme kızar da
seni görür diye görmesine kızarım

soluduğun havaya musallat olurum
onunla hayat bulduğun için yanarım
güneş açar üzerine doğar ya
ben güneşe kızar ona düşman olurum.

bazen ses olurum kulağında çınlarım
yüreğine konar sana hayat olurum
bana kızsan biraz da kırılsan da
ben yine de senin yoluna kurban olurum…

Zalim Felek

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Zalim felek dargın gülmez yüzüme,
Hergün huzur,yaşam düş olur bana,
Elaleme bahar, bayram, yaz olur,
Yıl boyu dört mevsim kış olur bana.

Zaman ile sarpa sardık yolları,
Kırdık tutunacak bütün dalları,
Dost bağının demet demet gülleri,
Batar şu kalbime şiş olur bana.

Güneşsiz doğada var olmaz hayat,
Haykırmaz köroğlu, kişnemez kırat,
Cahil mekanında olur mu hayat,
Kuş tüyünden yatak, taş olur bana.

Arkadaşlar bir gazeteden gördüğüm şiiri sizlerle paylaşmak istedim bn çok beğendim umarım siz de beğenirsiniz yorumlarınızı bekliyorum…

Dünya’nın en eski aşk şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Dünyanın En Eski Aşk Şiiri
Dünyanın ilk aşk şiiri 1889′da Bağdat’ın 150 km uzağındaki Sümer kenti Nippur’da bulunmuş 4 bin yıllık bir tablet üzerindeki şiirdir. ABD’li sümerolog Samuel Noah Kramer tarafından 55 yıl önce okunan tableti Türkçe’ye Muazzez İlmiye Çığ çevirdi. Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

Sümer inancına göre, toprağın bereketini ve verimli olmasını sağlamak amacıyla, Kral’ın yılda bir kez Bereket ve Aşk Tanrıçası Ellil yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görevdi. Bu şiir büyük bir olasılıkla Kral Şusin için seçilmiş bir gelin tarafından yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmıştı ve ziyafetlerde, şölenlerde müzik, şarkı ve dans eşliğinde söyleniyordu.

İşte dünyanın ilk aşk şiiri;

Damadım, kalbimin sevgilisi.

Güzelliğin büyüktür baldan tatlı.

Aslan, kalbimin kıymetlisi.

Güzelliğin büyüktür baldan tatlı.

Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır.

Yatak odasında bal doludur.

Güzelliğinle zevklenelim.

Aslan seni okşayayım.

Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır.

Damadım benden zevk aldın.

Annem söyle sana güzel şeyler verecektir.

Babam, sana hediyeler verecektir.

Sen beni sevdiğin için.

Lütfet bana okşayışlarını.

Benim Tanrım, benim koruyucum.

Tanrı Ellil’in kalbini memnun eden Şusin’im.

Lütfet bana okşayışlarını …

yitirişlerim bitti artık..aşkı da kirlettik..

Cuma, Haziran 22nd, 2012

İçimde Bi burukluk var bu aralar..
Yoklugunun buruklugu belki.. Geçer Diyorum hep geçer…
Kim Ölmüş ki Aşktan ben öleyim diye avutuyorum kendimi.
Gerçekten ölmem dimi diye affallıyorum sonra.
Ölüm korkusu sarıyor herbir yanımı
İçim dahada burkuluyo,yaralarım gene kanıyo
Düşünüyorumda Ölüm kadar acı degil ya yoklugun..

Yitirişlerim bitti artık..
Yitirecek birseyim olmadıgından degil,Bedenimin yorgunlugundan..
Seni yitirmemin sebebide bu degilmiydi aslında.
Kalbimin yenikligi,Duygularımın Acizliği degilmiydi..

Bazen gözlerimi kapatıyorum annem geliyo aklıma
“Yapma kızım ! Ağlama..” diyor.
Peki anne diyecek oluyorum hıçkırıklarım durduyo beni.
Elim telefona gidiyor annemin sesini duymak istiyorum omzunda ağlamak istiyorum..
Sonra asıl sözleri geliyor aklıma
“Askı bu kadar iğrençlestirdiniz “diyor bana
O an ne gülümsemesi kalıyor hayalimde nede varlıgı
Yerin dibine giresim Geliyor..
Midem bulanıyo.. Kalbim sancıyo
Dahada vuruyorum içkiye kendimi..
İçmek… İçmek.. İçmek istiyorum..
Ben yapmadım anne,aska zararım dokunmadı sadece sevdim
Nasıl anlatacagımı bilemedikçe içiyorum içiyorum içiyorum..
Hiçbirşey uyuşturmuyo beynimi
Artık midem beni bile kaldırmıyo

İçimdeki burukluk bir kez daha sancıyo..
Bizim yaptıklarımız hem seni, hem beni…
… Hemde askı kirletmiş simdi anlıyorum…

</3 </3 </3

Bir Demet Hüzün Bıraktı Bende…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Bir Demet Hüzün Bıraktı Bende

Bana her bakışın aşk bulaştırdı üzerime,
Senin için umutlar büyüttüm çocuksu düşlerimde,
Sana gelirken yüreğimde umut vardı.
Şimdi bir demet hüzün bıraktın bende…

İlk yıkılışım değil bu,
İlk hayal kırıklığı,
İlk kaybediş değil.
Mavi bir göğü olmadı hayallerimin,
Sen yüreğimi çaldın hırsız gözlerinle.
Bana kaldı hayat denilen intihar,
Bir demet hüzün bıraktın yüreğimde…

Oysa ben avuç avuç sevgi topladım yürüdüğün yollardan.
Görmedin sana titreyen dalı,
Yollarına serdiğim gençliğimin üzerine basıp geçtin…


Sen mahrem düşlerimi çaldın benim.
Dar günlere saklanmış umutlarımı,


El gün için biriktirilmiş tebessümlerimi,
Biliyorsun,

Herkesin saklanmış bir yarası vardır hayatta..
Sen bütün yaralarımı sattın çarşı-pazar,
Zaten yaralıydı yüreğimde, bir de sen…
Bir demet hüzün bıraktın bende…

Söyle neden?

Neden beni katladın üçe dörde?
Yüze beşyüze neden böldün beni?
Bir han gibi kilit vurdun yüreğime,
Neden bir demet hüzün bıraktın bende…?


Belki de ucuz kahramanlar gerek sana,
Ben yüreğimi bir kartvizit gibi yakamda taşımam ki…
Cebimde bozuk para değildir ki aşk…
Bir yanım çocuk masumluğudur bu yüzden,
Bir yanım baba merhameti…

Ben seni gerekçesiz ve neticesiz sevdim.
Ve nasıl sevmişsem seni,
Böyle dolu dizgin,
Ulu orta,
Öylece hüzne belenmişim işte!
Bir demet hüzün oldun bende…


Sen çocuksu düşlerimin katili,
Başı sonu belli bir cinayetin meçhul maktülü.
Üşüttün beni ateşlerde,
Yağmurlarda yaktın.
Hüzün oldun…

Bundan sonra ihlal ediyorum yürek yasalarını
ve ilan ediyorum.
Gülüm.
Sen bir demet hüzünsün yüreğimde büyüttüğüm…

Bak senin için şiir doldu gözlerim,
Şairce ağlayacağım.
madem ki; söndürdün lambaları,
O zaman yakma!

Karanlığına alışacağım…

-Alıntı-

Umutsuz Bekleyiş

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yokluğun kadar hissediyorum varlığını
Beni hissettiğin kadar yoruluyorum seni sevmekten
soğukluğun söndürdükçe yürek yangınımı,
sözlerin şah çekmeden mat ettikçe beynimi,
Çırpındıkça batarken umursamazlığının denizinde
Sonunu görüyorum başlayamadığım sevdanın
Bir çiçeğin tabiata seslenemediği gibi,
haykırıyorum seni sevdiğimi Susarak…
Hiçbir yere ulaştıkça daha bi seviyorum seni
Toprağın altında tohum sana olan aşkım,
çaresizliğimin gözyaşlarıyla suluyorum ama
Bakışının, gülüşünün güneşi olmadan
Açamıyorum sevgimi sana.
Bir çığ altında kalıyorum,seni gördüğüm her rüyadan uyandıkça
Aslında baktığım her yerde gördüğüm kadar uzaksın bana,
kokladığım her çiçekte hissettiğim kadar daha da yalnızım şimdi,
okuduğum her dua kadar savunmasız kalbim
Dönüşü olmayan bir yolun son durağında indirdim,
İçimde biriktirdiğim sevgi sözcüklerini
Ruhumdan akan çürümüş bir isyan bulandırdıkça umutlarımın rengini,
İntihar kokmaya başlıyordu bütün güller.
Artık son sözlerini söylüyordu hayat,
son kozlarını oynuyordu mutluluğa karşı..
Varsın olsun ,
Ben bir ölüme gülerim, bir gülüme ölürüm…

Hiç rastlaşmadık..!!!

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yüzüm yüzüne, gözüm gözüne değmedi hiç…

Ne sözüm sözüne ne de, gönlüm gönlüne yakın geçmedi…

Ne seni aradım, ne de beni bulmanı istemedim hiç…

Karşılaşmayı, rastlaşmayı, tesadüfü bekledim…

Karşılaşmadık, rastlaşmadık

Ve hiç; yan yana gelmedik…

Sensizim demek, bencillik…

Bensizsin demek, haddim değil…

Dedim ya, aslında biz hiç tanışmadık;

Ve hiç ayrılmadık…

Senden habersiz, seni düşünmek haksızlık…

Benden habersiz, seviyorsan beni;

Bana yazık…

Aşk,

sevgiliden başkasını seyre dalarsa,

bu aşk değildir.

Aslı yok bir sevdadır…

Hz.MevLânâ

Sen, en çok aşina bana…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Eteğimden kırmızı karanfiller döküldüğünden bu yana
Gözlerimden vapurlar kalkıyor
İçimdeki maviyi yara yara
Yağmur vurgunu mevsimlerden kalma! /

Tanı beni,
Zarfımın pullu köşesine astığım hayallerimden,
Bulutların yukarısına çıkan merdivenin ilk basamağından,
Haritamın üzerine çizilmiş denizlerden,
Bin beyitli bir şiirin son dizesine gizlenmiş sözcüklerden,
Ve aşka dair ipucu veren her şeyden,
Tanı beni!

Sen, veçhesiz acılardan gözlerime damlarken
Ben, şiirimin bittiği yerde ellerimi çoktan kaybettim.
Demiştin ya,

Aç kollarını da rüzgâr sarsın sevgimle ruhunu

Sırf rüzgâra dokunmak için adımladım sokaklarını
Sırf kollarımı iki yana açmak için durdum bir tepenin ucunda.
Söz dizdim saçlarına eklenen iğfal edilmez isyanın türküsüne
Sen, bir nevi ağıt de buna,
Bir nevi mevt!
Kaçış söylevleri dilimin altında
Karanfile değdiğince yanıyor ellerim

Gözlerinin alacası dağ yeşili / iki dağ yeşili gözlerin
Yokluğun dibe vurdu, aşkın yükseltti beni
Tökezlenmiş acılarımın diliyle
Kirpiğimden düşen kelimelerin bedelini sırtlandı gece
Sen öyle sere serpe, öyle uçsuz bucaksız bir alevdin ki
Meydanlara muttasıl öfkemi partizan pankartlara astılar

Sana hiçbir ismi yakıştıramıyorum / üç harf müstesna /
Sen öyle yakışıyorsun ki aşk a!
Hiçbir şey ötelere âyinem değil sen kadar

Sen, en çok âşina bana!

Karanfil çizdim avucuma
Al al seni resmettim
Az yazdım, çok ağladım
Derdime senden başka derman bulamadım
Aman yandım!
Yâr ben seni ta-nı-dım!!

/karanfiller yanarken/

Şair : Mesira Meriç

Ben Sana Aşığım Bitanem

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Sana bin bir yerden çiçekler getirdim
İnan bana hiçbiri senin kadar güzel değil

Hiçbiri senin kadar dünya mı aydınlatamıyor
Hiçbiri senin bana verdiğin huzuru vermiyor
Her biri seni kıskanırcasına sana bakıyor
Senin güzelliğin arasında solup ortada kalıyorlar
Ben sana aşığım bitanem elden ne gelir

Dünyamı aydınlatan güneşimsin
Her baktığımda beni başka diyarlara götüren meleğimsin
Aşığım anla beni güzel yüzlüm her şeyde sensin
Güzel günlerin anısına bugünde yanımda olsan ne olur
Ben sana aşığım bebeğim anlasana

Güvendiğin tek insan olmak istiyorum
Her şeyinle benim olmanı istiyorum
Her anımda yanımda olmanı istiyorum
Güzel günler için sevdiceğim her şey
Sen yanımda olduktan sonra ölümden bile korkmuyorum
Anla beni güzel gözlüm ben sana aşığım

Bir gün gelirde beni anarsan sevdiğim nerde dersen
Kalbinin tam ortasına bak kimseyi almaz orası
Dokun kalbine ve de beni an
Andığın an beni göreceksin karşında
Bilki bu aciz kul sana âşık

AŞKIMA ŞiiR

Cuma, Haziran 22nd, 2012


işte ben sensiz geçen bir güne daha merhaba diyorum.
Tadı yokki bir somun ekmeğin,suyun,
Soluduğum havanın,
Tadı bile yok ne şekerin ne tuzun.
Yokki sevenim,
Ben çiçekleri bile sevemem korkarım dikenlerinden.
Ben aşık olmadım,belki oldum göründüm.
Yaşamımdaki aşkı,
içemedim ki o duyguyu acımı tatlımı.
Sabır, sabır çektikçe ufalanır parçalanır yüreğim…
Beni bugün benimle bırakın acılarımla,
Tükenip giden umutlarımla.
Uğraşmayın benimle,
Acımayın boş çuvallar gibi atın.
Atın ne fark eder ki…
Vurun be vurun;
Birde siz vurun,ne yani vurulmadık yerim mi kaldı?
Korkmuyorum ölmekten,
Artık ölüm bile bana boş geliyor.
işte ben bunlerı yaşıyorum.
işte ben denizim.
Azgın dalgalara kapılmış bir gemi,
Yokki yok gidecek hiç bir yeri.

Aşkım bu mısraları içimden geldiği gibi
yazıyorum
Biraz duygusal oldu ama bu gece şairliğim tuttu.
Ve ağlıyorum AĞLIYORUM..!
Seni bilmesemde görmesemde ne fark eder ki ben senın o tertemiz yüreğini seviyorum.

seni ilk gördüğüm gün okul elbiselerin vardı,
seni ilk gördüğüm gün kalbim alevler içinde kaldı,
seni ilk gördüğüm gün allahtan istedim sei bana versin diye
seni ilk gördüğüm gün vurulmuşum ela gözlerine
seni ilk gördüğüm gün tutulmuşum can yakan tatlı sözlerine…

üşüdüğümde yorganım oldun bazen ıssız gecelerde,
yürüdüğüm de yoldaşım oldun bazen sessiz bom boş sokaklarda
düşündüğümde seni buldum hep hayallerimde
bu can var oldukça sen varsın her her yerimde…

bir su damlası kadar yalnız ama bir yağmur damlası kadar kalabalığım
bir kelebek kadar kısa ömrüm ama bir tarih kadar ebediyim
bir harf kadar anlamsız ama bir cümle kadar sonsuz AŞKIM…

gözlerimdeki özlemim kalbimdeki en büyük yerin
sana olan bu sevgim
hiç bir zaman dinmeyecek!!
içimi ısıtan sözlerin
ruhumda atan kalbin
uçsuz bucaksız mehtap gibi gözlerin
hiç bir zaman ölmeyecek!!…

aslında gece gündüze sevdalıdır
gündüz geceye,
bu yüzden en çok şafaklarını severler zamanın
gündoğumlarında gece gündüzü dinler
günbatımlarında gündüz geceyi,
insanlara duyuramasalar da seslerini
ikisinin de tek şey vardır söyledikleri birbirlerine:
Özlüyorum Seni..

(ve ben şimdi ne seni yazacak kadar özgürüm ne yazamayacak kadar deli.)

seni kalbime yazdım
aşkımı şiirlere
bir sana yenildim ama
bir de sana kıyamadım
kendi hayatıma kıydığım gibi…

seni yıllara yazdım
yıllarca sevdim
yıllarca bekledim
ve her yıl bir asır oldu
sensiz her anın yıl olduğu gibi…

seni camlara yazdım
her yağmur arkasından
ve her yağmurda ağladım bulutlarla
sana ve aşkıma ağladım
öksüz bir çocuk gibi…

seni şarkılarıma yazdım
söylendin mısralarda
ama ne yazık ki hep kederli şarkılar
meylere meze olanlardan
benim aşkına ziyan olduğum gibi…

Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma

Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.
Bugün sardunyalarım da açmadı
Belki de küskün renklere
Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
Sensiz soluyorum anlayacağın
Mavi mavi ölüyorum

Duyuyor musun, orada mısın,
Var mısın, yok musun?
Bir tek şeyi unutma!

Seni sevdim ben.

Yanarak, yıkılarak
Aklıma her geldiğinde ağlayarak….

Aşkıma

Arayıp sormasanda …

Beyazlar içinde rüyanda görmesende

gecelerce adımı sayıklamasanda

olsun canım varlığın yeter

seni özlemenin kitabini yazabilirim

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim…


Seni özlemenin
Ne demek olduğunu sor bana,
Yetmiş iki dilde anlatabilirim
Kitabını yazabilirim sayfalarca.
Yalnızlığın rezilliğini
Kokuşmuşluğunu
Ve çıplaklığını da.
Ama hiç kimse
Kavuşmanın güzelliğini
Sormasın bana / anlatamam.
Ben sana hiç kavuşmadım ki!

Bilmiyorum
Dudakların nasıldır.
Sıcak mı ateş topu kadar,
Yoksa soğuk mu
Buza kesmiş bir bardak su gibi?
Kıvrımlarına,
Kırmızı karanfiller mi tutunmuş,
Küle gizlenmiş kor mu var?
Tenime değdiğinde dudakların
Cemre mi düşer bedenime,
Mızrap değen bir saz teli gibi
Titrer mi yüreğim bilmiyorum.
Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!

Bir kadını sardığında kolların,
Ürkek ceylânlar
Nasıl kurtulur tuzağından?
Dolu yemiş yaprak gibi
Nasıl titrer bir yürek?
Ellerin nasıl okşar bir bedeni,
Goncalar
Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum.
Hiç sana sarılıp yatmadım ki!

Kısacası:
Tatmadım kavuşmayı / anlatamam.
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
Anlatabilirim daldaki kuşa / topraktaki solucana.
Yokluğunda yıllardır
Özlemine dayanmayı öğrendim
Yokluğuna katlanmayı
Aşağılık avunmayı öğrendim nasılsa
Ustası oldum beklemenin
Tükenmek pahasına.

Ama hiç kimse / kavuşmayı,
İki derenin birbirine karışıp
Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu
Sormasın bana ,anlatamam.
Çünkü seninle ben,
Ayrı kaynaktan doğmuş
Sularında hasretleri taşıyan
Başka denizlere koşan iki ırmağız.
Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları
Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız.
İşte onun için
İki dere nasıl karışır birbirine
Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum.
Seninle
Hiç aynı yatakta coşmadım ki!

Sen bana /yalnızca
Ve sadece
Kahpe sensizliği sor
Rezil beklemeyi , özlemeyi sor.
Tanrı şahidimdir
Kurda kuşa
Dağa taşa bile anlatabilirim.
Demem o ki uzaktaki yakınım:
Vuslatlara yabancıyım,
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim….

Kâmuran Esen