Posts Tagged ‘gelen’

Tsunami Gazete Haberleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tsunami ile ilgili Gazete Haberleri
Tsunami Haberleri

Tsunamiye kapıldı, ABD’de kıyıya vurdu
Japonya’da 11 Mart’taki 9 büyüklüğündeki depremin ardından meydana gelen tsunaminin etkisiyle California’da oluşan tsunami dalgalarına kapılan bir kişinin cesedi, yaklaşık 480 kilometre uzaktaki Oregon kıyısına vurdu.

25 yaşındaki Dustin Douglas Weber, tsunami dalgalarının fotoğrafını çekiyordu ve aniden sulara kapılarak kayboldu. 2 Nisan’da Oregon eyaletindeki Warrenton şehri yakınında bulunan sahilde yürüyüş yapan bir kişi tarafından cesedi buldu.

Birkaç haftadır suda kaldığı anlaşılan ve çok bozulmuş olan cesedin kimlik tespiti diş kayıtlarından yapılabildi. Gazeteport’un haberine göre; Weber’ın ölüm sebebi boğulma olarak açıklandı.

Yetkililer, olağandışı olan tek şeyin cesedin bulunduğu yerle Weber’ın dalgalara kapıldığı yer arasındaki mesafe olduğunu belirtiyorlar. Uzmanlar bu tür vakalarda cesedin genelde suya girilen yere daha yakın mesafede bulunduğuna dikkat çekiyor.

11 Mart günü California’da Japonya’daki dev tsunaminin tetiklemesiyle oluşan dalgalara kapılan Weber’in Oregon doğumlu olduğu ve olaydan sadece iki hafta önce California’ya taşındığı ortaya çıktı. Olay sırasında Klamath Nehri’nin ağzında tsunami dalgalarının fotoğrafını çekiyordu.

Weber’in acı içindeki annesi Lori Davis, “Harika bir çocuktu. Onu hiç bu kadar heyecanlı görmemiştim. Çok mutluydu” diye konuştu.

Japonya’yı Tsunami Vurdu

ABD Jeolojik Araştırma Kurumu USGS, Japonya’nın kuzeydoğu kıyıları açıklarında meydana gelen depremin 8,9 olduğunu bildirdi.

Japonya Meteoroloji kurumundan yapılan ilk açıklamada depremin büyüklüğü 7,9 olarak kaydedilmişti.

Japonya’da son 7 yılın en büyük depreminin ardından büyük tsunami uyarısı yapıldı.

Japonya’da meydana gelen 8,9 büyüklüğündeki depremde ölü sayısı 32’ya yükseldi.

Japon medyası, başkent Tokyo’da 67 yaşındaki bir kişinin çöken duvarın, yaşlı bir kadının da çöken çatının altında ezilerek can verdiğini duyurdu. Başkentin kuzeyindeki İbaraki bölgesinde de bir evin çökmesi sonucu 3 kişinin öldüğü belirtildi.

Farklı bölgelerden de ölü, yaralı ve kayıp haberleri geliyor.

Japon medyası, daha önce deprem ve depremin yol açtığı dev dalgalarda 19 kişinin öldüğünü duyurmuştu.

Kandilli: Artçılar devam edebilir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kandilli: Artçılar devam edebilir

Kandilli’den Açıklama:

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi, Muğa Ölüdeniz’de meydana gelen 6.0 büyüklüğündeki depremle ilgili açıklama yaptı.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (UDİM), Muğla Ölüdeniz’de meydana gelen depremin, daha çok Girit-Oniki Adalar Bölgesi’nde hakim olan sıkışma rejiminin bölgede etkili olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabileceğini, depremin hemen akabinde meydana gelen yaklaşık 7 artçı depremin de sismolojik açıdan olumlu olarak değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi.

UDİM’Den yapılan yazılı açıklamada, Akdeniz’de bugün saat 15.44’te aletsel büyüklüğü 6,0 olan şiddetli bir deprem meydana geldiği ve merkez üssünün Fethiye-Ölüdeniz açıkları olduğu hatırlatıldı.

Fethiye merkeze uzaklığı yaklaşık 30 kilometre olan depremin, odak derinliğinin de 19 kilomatre civarında olduğu belirtilen açıklamada, sarsıntının Güneybatı Anadolu ve Akdeniz kıyılarında kuvvetli olarak hissedildiği ifade edildi.

Depremin ardından artçı sarsıntıların da başladığı vurgulanan açıklamada, bölgede Afrika plakasının kuzeye doğru hareketi ve Ege’deki açılma rejimi sonucu Ege Adalar Yayı ve Kıbrıs Yayı adı verilen yitim zonları (dalma-batma) bulunduğu belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

”Bölge, bu tektonik yapısı itibarıyla yoğun deprem etkinliği gösteren aktif bir zon içerisinde yer alır. Aletsel dönemde meydana gelmiş en şiddetli deprem 1957 yılında ve 6,8 şiddetindeki Fethiye Körfezi-Rodos depremidir.

Depremin merkez üstündeki şiddeti 6 olup, Fethiye’de 5 şiddetinde hissedilmiştir. Genel olarak değerlendirildiğinde ise deprem daha çok Girit-Oniki Adalar Bölgesi’nde hakim olan sıkışma rejiminin bölgede etkili olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Nitekim depremin hemen akabinde meydana gelen yaklaşık 7 artçı deprem, sismolojik açıdan olumlu olarak değerlendirilmelidir. Artçı depremlerin birkaç gün daha sıklıkları ve büyüklükleri azalarak bir müddet daha devam etmesi beklenmelidir.

Birinci derece deprem bölgesi olması açısından bölgede yaşayan vatandaşlarımızın her zaman depreme karşı hazırlıklı olmaları, yapısal olmayan hasarlara karşı önlem alınması ve depreme dayanıklı konutlarda ikamet etmeleri gerekmektedir.”

AA

Suyun Önemi İle İlgili Kompozisyon

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Suyun Önemi Nedir

Suyun Hayatımızdaki Önemi ile ilgili Yazı

Su hayattır. Bedenimizin ortalama %70’i sudan oluşur. Su yaşamımızın sürdürülmesi için gereken temel besinlerdendir. Bedenimizin ısı dengesi hücre içi yaşamın devamı besinlerin yakılması sindirilmesi suya bağlıdır. Suyun az alınması halinde ciddi sağlık sorunlarına kapı açılmış olur.
İnsan vücudunun ilk başta önemsiz görünseler de kritik yerlerinden olan deri, saç ve tırnak gibi bölgelerin temiz kalabilmesi için mutlaka suya ihtiyaç vardır. Bunun yanında normalin üstünde bir miktarda alınan su, metabolizmanın hızlı çalışmasını da sağlar. Böbrekler, kalp ve damarlar vazifelerini daha kolay bir şekilde gerçekleştirirler. Aynı zamanda sindirim sisteminin de işi oldukça kolaylaşır. Vücuttu zamanla biriken atık maddeler, su sayesinde kolayca atılabilir. İçilen su oranında kanın akış hızı da kolaylaşacaktır. Kanın taşıdığı maddeler de varmaları gereken yere daha iyi bir şekilde varacağı için vücudun yerine getirdiği olağana işlemler de bu durumdan olumlu etkileneceklerdir.

Su, yapısı bakımından hiçbir zaman yağa dönüşmeyeceği için fazla alınması herhangi bir zarara yol açmaz. Tam tersine, bol miktarda alınan su kişinin kendini tok hissetmesini sağlayacaktır. Bu durum da kilo vermek isteyen kişilerin kayda değer miktarda faydasına olacak bir özelliktir.
Su, vücutta meydana gelen kimyasal olaylarda önde gelen araçlardan biridir. Bunun yanında su, vücudun ısı miktarını ayarlamakta ve düzenlemekte de rol oynar. İnsanın yapısına baktığımızda, en çok su miktarının beyinde, karaciğerde ve kaslarda olduğunu görürüz. Her birinin insan yaşamı için hayati bölgeler olduğunu göz ardı etmezsek, suyun ne kadar önemli olduğunu bir kere daha anlamış oluruz.

Facebook Cafe World Nasıl Oynanır

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Cafe World Oyunu nasıl oynanır?

Café World nasıl oynanır?

Oyuna ilk girdiğinizde size gösterilen yerlere tıklayın ve oyuna start verin. Bu oyunda ilk önce yapmanız gereken, karşınızdaki fırınlardan birisine tıklamak, karşınıza çıkan listeden yemek seçmek. Yemek yapmaya başladıktan sonra hemen Neighbor(arkadaş/komşu) davet etmeniz gerekir. Cafenize davet etmiş olduğunuz arkadaşlar size cafenizde yardımcı olacaktır. Gelen müşterilere bakacaktır, servis yapacaktır. Yaptığınız pişirdiğiniz her yemek, size para kazandıracaktır. Boş fırınların üzerine tıkladığınızda karşınıza bir yemek listesi çıkar. Bu yemek listesinden yemekleri seçip, pişirmeye başlıyorsunuz. Ocak üzerinde ki yemekler pişerken kontrol etmeniz gerekir. Yemeklere devamlı tıklayıp tuz atma vs. gereken işlemleri yapmanız gerekir. Tüm işlemler yapıldıktan sonra yemeğin pişme saati geliyor karşınıza. Burada biliyorsunuz ki day=gün, hour=saat, minute=dakika demek. Bu süreç bittikten sonra yemek pişer ve servisi yaparsınız. Yemeği servis yapmakta sakın gecikmeyin yoksa yemek boşa gidiyor. En son boşalan fırınlarınıza tıklayıp yıkadıktan sonra, tekrardan fırına tıklayarak kazanmış olduğunuz parayla yemek alıp, yapmaya devam edersiniz. Bu arada gelen her müşteri oy verip o şekilde cafenizden çıkıyor.

Güvenli Facebook İçin ?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Bundan sadece 10 yıl önce birisi size gelecekte tüm kişisel bilgilerinizi internete vereceğinizi söylese bu kişiye ya gülerdiniz ya da terslerdiniz. Çünkü bu durum günlük hayatınızı etkileyecek kadar ciddi ve tabu bir olaydı.

Oysaki Facebook’un başlattığı sosyal ağ çılgınlığı sayesinde günümüz internet kullanıcıları kişisel bilgilerini sanal dünyaya taşımak için bir birleriyle yarışıyor.
Bugün bazı insanlar, sosyal ağlar üzerinde paylaştığı bilgilerin ve fotoğrafların sayısıyla bile övünebiliyor. Eğer bu bilgilerin, potansiyel sevgililere ve yeni arkadaşlara ulaştığını düşünüyorsanız rahat davranmakta haklısınız.
Ancak sanal dünyada, suçlular ve kötü niyetli insanlar da kol geziyor. Kötü niyetli insanlar en iyi ihtimalle profil fotoğrafınızı çalıp sizin adınıza birilerini dolandırabilir.
Cinayet ya da çocuk istismarı ise hatırı sayılacak sayıda tehdit oluşturuyor. Bu potansiyel tehditlere karşı hemen endişeye kapılmayın. Tıpkı günlük yaşamda olduğu gibi bazı basit önlemlerle art niyetli kişilerin saldırılarını engelleyebilirsiniz. Sizin için bu basit yöntemleri bir araya getirdik.

Liste özgürlüğünden faydalanın

Facebook, yüzlerce arkadaşı sahip kişilerin şikayeti üzerine geçtiğimiz yıllarda listeleme özelliğini daha da geliştirmişti. Kendinize yeni listeler oluşturup arkadaşlarınızı düzene sokabilirsiniz. Bunu yapmak için ekranın üst kısmında bulunan, hesap sekmesine gelin.
Buradan, arkadaşlarını düzenle kısmına tıklayın. Arkadaş listeniz geldiği zaman sol alt kısımda bulunan listeler kısmında tıklayın.
Karşınıza tüm arkadaşlarınızın profilleri gelecek buradan da kendinize ekranın üstünde bulunan yeni lise oluştur ekranına bakın. Ekrana gelen menüden ise yeni listenize bir ad verin. Biz örneğimizde yazarlar adını kullandık.

İnsanları listelere bölmekten çekinmeyin

Yeni oluşturduğunuz listeye insanları ekleyerek hem onlarla daha rahat iletişim kurabilirsiniz hem de önümüzdeki adımlarda anlatacağımız yöntemlerle güvenliğinizi korursunuz.
Profiliniz arkadaş listesine gelin buradan istediğiniz arkadaşınızın sağ tarafında bulunan listeye ekle adlı tuşa basın. Karşınıza mevcut listelerin adları çıkacak, buradan uygun gördüğünüz kişiyi istediğiniz yere aktarabilirsiniz.
Listelerinizi insanlar, kankalar gibi anlamsız isimlerle ayırmak yerine, iş yeri, güvenilenler, güvenilmeyenler gibi adlarla hazırlarsanız ileride daha rahat edersiniz.

Limitli profil seçeneğini kullanın

Arkadaşlarınızı bu listeye layık görmek belki onlara hakaret ediyor hissi verebilir. Ancak, gerçekten tanımadığınız insanlar sırf arkadaş listenizde diye tüm paylaşımlarınızı görmemeli.
Listenizde güvenmediğiniz insanları limited profile listesine kaydırın. Böylece onlar sizin hakkınızda çok özel bilgilere ulaşamayacaktır.

Gizlilik ayarlarını gözden geçirin

Facebook yakın zamanda yaptığı değişiklikle kullanıcılarına daha fazla güvenlik ve özel yaşam sunduğunu söylemişti. Ancak sitede bulunan duvar yazıları ve kişisel bilgi bölümleri sizin hakkınızda yeterince bilgi veriyor. Paylaştığınız durumlarınız ,fikirleriniz kısacası sadece güveneceğiniz kişilerin bilmesi gereken şeyler.
Bunlara sınırlama getirin, güvenlik ayarlarından biraz önce oluşturduğumuz güvenli profillerin buralara ulaşmasını sağlayabilirsiniz. Bunu yapmak için, ekranın sağ üst kısmında bulunan hesap penceresine tıklayın buradan gizlilik ayarları seçeneğine gelin.
Karşınıza gelen ekranda profilinizi oluşturan bölümleri göreceksiniz. Bu bölümleri yanında tıklayın size seçeneklerden özelleştire tıklayın. Karşınıza gelen ekranda, sadece bunlar görebilsin kısmına izinli olan listelerin ismini yazın. Bu kişiler göremesin kısmına güvenmediğiniz listeleri ekleyin.

Uygulamalarınıza çeki düzen verin

Site yönetimi geçtiğimiz haftalarda aktif ettiği yeni özelliği sayesinde uygulamalar yardımıyla bilgilerinizi başka kuruluşlara yollayabilir. Bunu ise siz fark etmeden kabul ediyorsunuz.
Bu duruma dur demek için, yine hesap menüsüne tıklayın buradan ise uygulama ayarlarına gelin. Güvenmediğiniz uygulamaların yanındaki çarpı işaretine tıklayarak onları silin.

Fotoğraflarda Tag’lenmeye dur deyin

Siz kendinizi istediğiniz kadar gizleyin birileri sizi fotoğrafında tag’lerse bu link üzerinden resimlerinize ulaşılabilir. İnsanlara beni fotoğraflarda işaretlemeyin demek biraz kaba bir yöntem ancak bazı ayarları değiştirirseniz tag’leriniz görünmez hale gelir. Bunu yapabilmek için, hesap ayarlarınza gelin.
Burada, fotoğraflarım ve videolarım adlı bir bölüm bulunuyor. Buraya tıklayın karşınıza çıkan yerden ise ayarları özeleştiri işaretleyin. Buradan sadece ben özelliğini seçin. Artık sizden başka kimse tag’lenen fotoğraf ve videoları göremez.
kaynak

facebook üye olmak istiyorum

Cuma, Haziran 22nd, 2012

facebooka üye olmak istiyorum,
facebook üye olmak istiyorum türkçe,
facebook üyelik,
facebook üyelik al

Facebooka Üye Olmak İsitoyrsanız Önce Burayı Tıklayın.Facebook Üyelik Çıkan Sayfada Sağ Üst Köşede Ad Soyad E posta Adresi İki Kez Giriyoruz Şifre Cinsiyet ve Doğum Günü Girdikten Sonra Kaydol Butonuna Basiyoruz.Bundan Sonra Yapmanız Gereken E posta Adresinize Gelen Facebook Üyeliğinizi Aktifleştirmek.
Artık Facebook Hesanızı Günül Rahatlığıyla Kulanabilirsiniz.

facebook çevrimdışı görünme

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Facebook’ta herhangi bir kişinin Beni görmesini istemiyorum
Facebookta Birisini Engellemek istiyorum
Facebook Durumunu Çevrimdışı Yapma

Facebook’ta çevrimdışı görünmek için, aşağıdaki sohbete tıklayın ve Seçenekler den Çevrimdışı Ol‘a tıklayın.

Çevrimdışı Olamıyorum

Eğer çevrımdışı ol tuşuna bastığınızda herhangi bir şey olmuyor ve hala çevrim içi iseniz, facebook serverlarında geçici bir sıkıntıdan dolayı olamıyorsunuz demektir, sizinle ilgili bir sıkıntı değil genel bir sıkıntıdır yani.

Çevrimdışı olanları görme;

Facebookta çevrim dışı olanları görmek gibi bir seçenek yoktur.

Çevrimdışı Girme;

Eğer son girişinizde sohbette çevrimdışı iseniz, tekrar girişinizde çevrimdışı girersiniz.
Fakat son girşinizde çevrimiçi bırakmışsanız, facebook’a girerken çevrimdışı şeklinde girmeniz mümkün değildir, girdikten hemen sonra çevrimdışını seçerek çevrimdışı olabilirsiniz,

Facebookta bir Kişiyi Engelleme

Sağ üstteki “Ayarlar” a oradan “Gizlilik Ayarları” ına tıklayınız. Karşınıza gelen sayfada Sol alta inin Orada “Birilerini Engelle” yazan yerin altında “Kişi” yazan yerin altındaki kutucuğa engellemek istediğiniz kişinin Ad Soyad ını giriniz ve “Engelle” ye basın. Gelen ekranda Engellemek istediğiniz kişinin sağ yanında “Kişiyi Engelle” gibi birşey olmalı tıklayın. Böylece o kişiyi Engellemiş olursunuz.

Gitme Zamanı

Cuma, Haziran 22nd, 2012
Gitme Zamanı

Üç kez çalmıyor artık postacı kapıyı
Bir toz duman da yok varoşlardan yükselen
Son çiçekçi terk etti bu kenti
Sen durmadan bir hıçkırığa tutunuyorsun
Gözyaşınla suluyorsun içindeki kaktüsü
İçi patlamış bu kentin
Hançerlenmiş bağırsak gibi kokuyor

Duyuyorum, ağır ağır atıyor adımını
Evet gelen o sevgilim, gelen, gitme zamanı

Ya denize koşuyor damlalar, ya dağlara
Artık yağmur düşmüyor bu kente
Çeviren yok umut sokağında kum saatini
İnanmıyorum mevsimlerin tükendiğine de
Hepsi dönüp dönüp geliyor geri
Tükenen biziz oysa zamanın kollarında

Sarıyor bizi hüzne açılan kucağı
Sarıyor bizi sevgilim, gitme zamanı

Konuşmanın yetmediği yerdeyiz şimdi
Anlatımın çıkmaz sokağında yani
Ha diyorum ki unutmadan, bir de kendine anlat
Ya da dinle tutabilirsen, salkımsöğüdün dallarıyla
Oynaşan rüzgârda, yapraklarda çırpınan sesimi
Ve bir türkü sıkıştır dudak kıvrımlarına

Buklendeki gül gibi, hani o sarı…
Sarardı gülün rengi, sevgilim, gitme zamanı

Gün gelir bu aşk rüzgârla dokunur tenine
Ve sen unutulmaz olursun
Aşkın acı bir gülümseme olur yüzümde
Yüzümdeki gülümseme bir acı..
Bir şey var ki kalbimin kapısına dayandı

Tepeye dikilmiş gün salıyor selamını
Gözü ufukta günün, sevgilim, gitme zamanı

Kar dediğin gün beyazı, kahır yağdı başıma
Sevince veda dedim, kederle uyumsuzum
Dökülsün döküldüğü kadar saçlarım
Savrulsun ömrüm
Dönüp toplarsam namussuzum

Eşiniyor huysuz doru, vuruyor ayaklarını
Yol istiyor sevgilim, bu yol, gitme zamanı

Kalamıyorum, oturamıyorum bir yerde
Kıvranıp duruyorum aşkın ekseninde ve acının
Bitsin diyorum, bitsin sözün düştüğü yerde
Zamanın kalbinden uzanan bu zincirin halkası
Ve başlıyor bitiş dönülmezliğine
Sevişmeyle dolduruyoruz günü
Öpüşme oluyor adı zamanın
Yıldızların ve güneşin yeniden doğması oluyor

Doyuyor, yoruluyoruz; çevriliyor kapının tokmağı
Gitme zamanı sevgilim, gelen, gitme zamanı

Ali Rıza Kars

Gölgemsin Aşkım

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Bırakıpta gidemediğim
Sevipte terk edemediğim
Gölgemsin aşkım

Attığım her adımda
Gittiğim her yerde
peşimden gelen
Gölgemsin aşkım

Gündüz ortaya çıkan
Gece karanlıkta kaybolan
Gölgemsin aşkım

Gelme desem peşimden gelen
Rengi hiç değişmeyen
Gölgemsim aşkım

Yıldırım Aşkı Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yıldırım Aşkı Şiirleri
Yıldırım Aşkı
Yıldırımlar Aşkı Şiir

Yıldırım Aşk

yıldırım düştü dedin kalbime.
ne biçim yaktı seni, söylesene.
böyle bir sevgi de hiç görmedim.
ne hale geldiğini gördüm söylemedim.
sevgi sözcükleri düşmez oldu ağzından.
ne biçim yıldırımmış
birşeyler aldı hayatından.
yıldırım aşkı diyorlar buna,
seni fena çarptı.
sarhoş gibiydin fena kapıldın bu aşka.
aşk güzeldir birlikte yaşandığında.
bence bu yıldırım aşkı at içinden.
seni yıpratmasına izin verme
hiçbirzaman.
heyecan önce, insana mutluluk verir.
daha sonra da aşkın, acıya dönüşür.
ateş düştüğü yeri yakar derler.
sende ki ateş ise,
yalnız seni yakar.
bence yıldırımlar dan koru kendini.
yakmasın bir daha senin içini.
ne biçim aşkmış bu,
anlayamadım.
bir türlü çözüm bulamadım.
adına yıldırım aşk diyorlar.
insanı elektrikten fena çarpıyor.
çarpılmak istemiyorsan eğer.
sen de vazgeç bu sevda dan.
kendine gel kaç bu aşktan.

Menekşe Gülay

Yıldırım Aşkı

İlk görüşte içim tuhaflaştı birden,
Ben de anlayamadım acaba neden,
Galiba yıldırım aşkı bu gelen,
Çarptı beni aniden.

Artık hayatımdaydın sen,
Hayallerimde sen, rüyalarımda hep sen,
Halâ kendime gelemedim ben,
Ne oluyor bana nedir bu acayip neden?

Halâ tanışamadık seninle,
Sen de olmak istemez misin benimle,
Ama biliyorum bütün hata bende,
Cesaretim yok tanışmaya seninle.

Seni başkasıyla görünce,
Veda ediyorum içimdeki sevince,
Bir gün anlayacaksın sen de,
Sevmek nasıl bir işkence.

Cem BEYAZ

Sen Gideli 1 Dakika Oldu

Cuma, Haziran 22nd, 2012
Sen gideli 1 dakika oldu,

İçimde tarifsiz kıpırdanmalar…

Sen gideli 2 dakika oldu

İçimde yanmalar var,

Gözlerimde nem..

Sen gideli üç dakika oldu

Nefes alamıyorum,

Ve hüzün bastı geceye,

Uyuyamıyorum..
Sen gideli 4 dakika oldu

Bir sigara yaktım, içimdesin

Doktora gidemem yasaklar seni.

Sen gideli 5 dakika oldu

Söndürdüm sigarayı tat vermiyor.

Ağrılarım çoğaldı, içim acıyor.
Sen gideli 6 dakika oldu

Dayanılması en zor acılar hafif artık

Yokluğun hepsini bastırıyor.

Sen gideli 7 dakika oldu

Gözüm mesajlarda

Gelen giden olmuyor.

Sen gideli 8 dakika oldu

Sabaha daha çok var, biliyorum

Bu da beni korkutuyor.

Sen gideli 9 dakika oldu

Hep duyduğum hasret kelimesi

Yeni yeni anlam kazanıyor.

Beni tek teselli edendir

Gelişinin ilk saniyeleri.

Yokluğun öldürürken….

Varlığınla benliğim hayat buluyor…

Şükürler olsun ki , hala benimlesin

Bu yüzden işte bu kalp atıyor……

Yabancı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

YABANCI

-En çok kimi seviyorsun garip yabancı?
Anneni mi, babanı mı, kardeşlerini mi?
-Ne annem var, ne babam, ne de kardeşlerim.
-Vatanını mı?
-Nerde olduğunu bile bilmiyorum.
-Yoksa parayı mı?
-Nefret ederim ondan.
-O halde neyi seversin esrarlı yabancı?
-Bulutları severim.
Karşıdan gelen ve karşılara giden bulutları.

Charles BAUDELAIRE

Geri Gelen Mektup

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Geri Gelen Mektup

Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu…

Gün senden ışık alsa bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
Yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse…

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!..
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,
Çehren bana uğrunda ölüm hâzzı verince,
Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım;
Gözlerle günâh işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlâh’ın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın,
Vur şanlı silâhınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!

Bir başka füsûn fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden…
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönlün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı.

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler…
Halâ yaşıyor gizlenerek rûhuma “Kaabil”;
İmkânı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı’yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur,
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik!

Hüseyin Nihal Adsız

Seni Saklayacağım

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya…
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım…
Anlayacaksın.

Özdemir ASAF

GÜlÜmse hayata…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

GÜLÜMSE HAYATA…

Gözlerinin içi gülsün gülerken, bakışların pırıl pırıl olsun ve her
zaman nemli kalsın gözpınarların.

Kendini sevilebilecek bir insan
haline getirmeyi ve ondan sonrada kendini sevip kendine sarılmayı
unutma. Zamana güven.

Zamanın senin en büyük dostlarından bir…i
olduğunuda unutma.

Acılarının ve felaketlerinin ancak zamanın koynunda
uyuyabileceğini unutma.

Unutmaki başına gelenler günün birinde kişisel
tarihin ayrıntılarından biri olmaya mahkumdur.

Her çicek sevgilin olsun, her sevgilin ise bir çicek. Açık tut gönlünü tüm güzelliklere.

Yasalar, günahlar, yasaklar sen
olduğun için vardır.

Aydedenin
sihrini gönderdiği gecelerde uyuyarak çalma hayatından saatlerini.

Gecenin içinde yolculuğa çıkmayı unutma. İçinde hiç ölmeyecek bir
gençlik virüsü yarat ve kaç yaşında olursan ol,

her zaman 25 yaşında
kalman gerektiğini unutma.

Asla taviz verme, seni sen yapan
yanlarından. Onurlu bir yaşam sürebilmen için,şartlar ne olursa olsun
direnmeyi sakın unuma.

Kendine vuracağın her darbenin seni senden biraz
daha uzaklaştıracağını unutma.

Korkma mahallenin delisi
olmaktan,doğrucu davutlar ne kadar çoğalırsa mahallende, hayat mutlaka
daha iyiye gidecektir, unutma.

Hatanın affedilmeyecek olanından kaç,
ama hata yapmayayım diyede yakıp geçme yıllarını.

Unutmaki hiç hata
yapmayan bir insan yapabileceklerinin en iyisini yapamamış demektir
hayatta.

Korkma insanca korkularından. Ve korkunun kendisinden çok, onun beklentisinin daha korkutucu olduğunu unutma.

Bir anlamı olsun kendinle yaptığın kavgaların. Ve hep ileriye taşısın seni kavgada attığın her adım.

Açık
bırak pencereni ve sabah güneşinin rüzgarı önüne katarak perdelerle
yapacağı raksa dönük olsun bakışların.

Küçük mutlulukların görkemine
inandır kendini ve gülümse.

Umutların bitmesin asla ve umutların
bittiği yerin, hayatında bittiği yer olacağını asla unutma.

Ve şaire kulak ver:

SENDEN BİR TANE DAHA YOK BU DÜNYADA…
GÜLÜMSEMEYİ ASLA UNUTMA…

SEVGİYLE KALIN

Mehmet Akif Ersoy Şiirleri ve Tarihleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Mehmet Akif Ersoy Tüm Şiirleri
Mehmet Akif Ersoy Eserleri
Mehmet Akif Ersoy Edebi Kişiliği ve Eserleri

Âtiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak…

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, “İki el bir baş içindir.”
Davransana… Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye’se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan.
Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?
Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me’yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez…
En korkulu câni gibi ye’sin yüzü gülmez!
Mâdâm ki alçaklığı bir, ye’s ile sirkin;
Mâdâm ki ondan daha mel’un daha çirkin
Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,
Nevmid olarak rahmet-i mev’ûd-u Hudâ’dan,
Hüsrâna rıza verme… Çalış… Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş…
Sesler de: “Vatan tehlikedeymiş… Batıyormuş!”
Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da yapışsam demiyor bir tarafından!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar…
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.
Feryâd ile kurtulması me’mûl ise haykır!
Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
‘İş bitti… Sebâtın sonu yoktur!’ deme, yılma.
Ey millet-i merhûme, sakın ye’se kapılma.

Bayram

Gelin de bayramı Fatih’te seyredin, zira
Hayale, hatıra sığmaz o herc ü merc-i safa,
Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan
Tutun da, ta dedemiz demlerinden arta kalan,
Asırlar ölçüsü boy boy asali nesle kadar,
Büyük küçük bütün efrad-i belde, hepsi de var!
Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar,
İçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar,
Biraz gidin; Kocaman bir çadır… önünde bütün,
Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için
Nöbetle bekleşiyorlar; acep içinde ne var?
“Caponya’dan gelen insan suratlı bir canavar!”
Geçin: sırayla çadırlar, önünde her birinin.
Diyor: “Kuzum, girecek varsa durmasın girsin.”
Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir ilan,
“Alın gözüm buna derler…” sedası her yandan.
Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele:
Gelen yapışmada bir, mutlaka o saplı tele,
Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi
İnince binmede artık onun da hemşerisi:
“Hak okka çünki bu kantar… Frenk icadı gıram
Değil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam.”
“Muhallebim ne de kaymak!
“Şifalıdır macun!”
“Simit mi istedin ağa!” “Yokmuş onluğun, dursun.”
O başta: Kuşkunu kopmuş eğerli düldüller
Bu başta: Paldimi düşmüş semerli bülbüller
Baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar,
Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar;
Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevan
Önünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan
Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer…
Ferag-ı bal ile birden geviş getirmedeler,
Koşan, gezen, oturan, maniler düzüp çağıran.
Davullu zurnalı “dans” eyliyen, coşup bağıran,
Bu kainat-i sürurun içinde gezdikçe,
Çocukların tarafındaydı en çok eğlence,
Güzelce süslenerek dest-i naz-ı maderle,
Birer çiçek gibi nevvar olan bebeklerle
Gelirdi safha-i mevvac-i iyde başka hayat…
Bütün sürur u setaretti gördüğüm harekat,
Onar parayla biraz sallandırdılar… derken,
Dururdu “Yandı!” sadasıyle türküler birden,
– Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de,
– Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de.

“Deniz dalgasız olmaz
Gönül sevdasız olmaz
Yari güzel olanın
Başı belasız olmaz!
Haydindi mini mini maşallah
Kavuşuruz inşallah…”

Fakat bu levha-i handana karşı, pek yaşlı,
Bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı,
Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.
Gelen geçen “Bu niçin ağlıyor?” deyip soruyor.
– Yetim ayol… Bana evlat belasıdır bu acı
Çocuk değil mi, ‘salıncak’ diyor…
– Salıncakçı!
Kuzum, biraz da bu binsin… Ne var sevabına say…
Yetim sevindirenin ömrü çok olur…
– Hay hay!
Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetine
Katıldı ağlamıyan kızların setaretine.

Bir Gece

Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi,
Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lakin, o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler,
Kaç bin senedir halbuki bekleşmedelerdi!
Neden görecekler, göremezlerdi tabii;
Bir kere, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi,
Bir kerede, mamure-I dünya, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin.
Salgındı, bugün şarkı yıkan, tefrika derdi.
Derken, büyümüş kırkına gelmişti ki öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma’sum,
Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı dirildi;
Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi geberdi!
Alemlere rahmetti evet şer-i mübini,
Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sahipse, O’nun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyyet-i, medyun O’na ferdi.
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.

Bülbül

Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım:
Nihayet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.

Şehirden çıkmak isterken sular zaten kararmıştı;
Pek ıssız bir karanlık sonradan vadiyi sarmıştı.

Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl…
Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.

Muhitin hali “insaniyet”in timsalidir sandım;
Dönüp maziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!

Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryad.

O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:
Ki vadiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.

Ne muhrik nağmeler, ya Rab, ne mevcamevc demlerdi:
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, güya Sur-ı mahşerdi!

-Eşin var âşiyanın var, baharın var ki beklerdin.
Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?

O zümrüt tahta kondun, bir semavi saltanat kurdun,
Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!

Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin hânumânın şen, için şen, kâinatın şen!

Hazansız bir zemin isterse, şayet ruh-ı serbâzın,
Ufuklar, bu’d-i mutlaklar bütün mahkûm-ı pervâzın.

Değil bir kayda, sığmazsın kanatlandın mı eb’ada
Hayatın en muhayyel gayedir âhrara dünyada.

Neden öyleyse matemlerle eyyâmın perişandır,
Niçin bir katrecik göğsünde bir umman huruşandır?

Hayır matem senin hakkın değil, matem benim hakkım;
Asırlar var ki aydınlık nedir hiç bilmez afakım.

Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda
Bugün bir hanumansız serseriyim öz diyarımda.

Ne hüsrandır ki: Şark’ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Seraba Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!

Hayalimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,
Salahaddin-i Eyyubi’lerin, Fatih’lerin yurdu.

Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde Osman’ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ’nın!

Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâb olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!

Çökük bir kubbe kalsın ma’bedinden Yıldırım Hân’ın;
Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri Orhan’ın!

Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me’vâsız kalan dindaş!

Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!

Dolaşsın, sonra, İslâm’ın harem-gâhında nâ-mahrem…
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!

Çanakkale Şehidlerine

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

– Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela…
Hani tauna da zuldür bu rezil istila…

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa halâ bize affetti o yüz…
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bu göğüslerse Huda’nın ebedi serhaddi;
“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.

Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab…
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran…
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın… Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat…

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Kastamonu şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kastamanu İle İlgili Şiirler
En Güzel Kastamanu Şiiri

Ilgaz

Yıldızlar çamlara değer de geçer,
Gün burdan başını eğer de geçer.
Sular dizlerini döğer de geçer.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz!..

Başında bir tavus tuğ gibi çamlar,
Yollara dizilmiş tığ gibi çamlar,
Karşıdan bir zümrüt çığ gibi çamlar.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz!..

Dalı var; göklere yeşil direktir,
Gölü var; dağlara düşmüş yürektir,
Yolu var; içinde yitsem gerektir.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz!..

Zeki Ömer Defne

Kastamonu

Kastamonu
Sana gelen, sende kalmaz, öyle mi?
Sende doğar, sende ölmez, öyle mi?
Sana mahkum olan gülmez, öyle mi?

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Kastamonu
Seni niye dağ ardına attılar?
Niye sürgün memleketi tuttular?
Niye büyümezsin bir derdin mi var?

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Kastamonu
Sana gelen, boşa gelip geçmemiş.
Boşa senden mevlasına kaçmamış.
Mana perdesini boşa açmamış.

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Kastamonu
Beni şair ettin, hayy, var olasın.
Barındırdığınla imar olasın.
Alimlerle, salihlerle dolasın.

On yedi bin velinin geçtiği yer.
Şehir diye mihneti seçtiği yer.

Nazlı Rânâ Gürel

Özdemir Asaf Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Özdemir Asaf Aşk Şiirleri,özdemir Asaf Şiir,Özdemir Asaf Şiirleri Oku,Özdemir Asaf Şiirleri Aşk,Özdemir Asaf şiirler,özdemir Asaf şiiri,Özdemir Asaf şiirleri masal


Özdemir Asaf Şiirleri


Aşk

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

Özdemir Asaf


Lavinia

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.

1957
Özdemir Asaf

Seni Saklayacağım

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.

Özdemir Asaf

AKIL GÖZÜ

Seni bulmakdan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep hep yeniden başlamak isterim.

Özdemir Asaf

Ansızın

Ben sensiz olanlara seni aratıyorum,
Ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum,
Seni saklayacağım, seni yazıp-andıkça
Kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum.

Unutturmayacağım, seni yaşatacağım,
Kendimi çoğalttıkça, seni kuşatacağım,
Her zamanda, her yerde sen bende yaşadıkça…
Sen evreninde sana seni aratacağım.

Özdemir Asaf


AN

Gülüş bir yanaşım’dır bir öbür bir kişiye;
Bir’den iki kişiyi döndürür bir kişiye..
Anılarından kale yapıp sığınsa bile,
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye.

Özdemir Asaf

2=1

Kim o, deme boşuna…
Benim, ben.
Öyle bir ben ki gelen kapına;
Başdan başa sen.

Özdemir Asaf

19 Mayıs Şiirleri 2012

Cuma, Haziran 22nd, 2012

2012 19 Mayıs Şiirleri

19 Mayıs Şiirleri

19 MAYIS

Bugün 19 Mayıs
Gençlerin bayramı,
Kurdular bandoları,
Yürüdüler cadde,sokak.

Kimi balkonda,kimi dışarda,
Seyrediyor onları,
Herkez bağırğyor
19 Mayıs diye.

Bir baktım çevreme,
Herkez neşe içinde
Yaşasın Gençlik Bayramı,
Yaşasın 19 Mayıs.

19 Mayıs

Samsun’da o gün doğdu
Türk’ün eşsiz güneşi,
Arasalar bulunmaz
Dünyada onun eşi.

Bütün yurt inliyordu,
Vatan gidiyor diye.
O sanki Türk yurduna
Gökten geldi hediye.

Samsun, Sivas demedi
Bütün yurdu dolaştı,
Türk’ün bu öz evlâdı
Vatanla kucaklaştı.

Bin dokuz yüz on dokuz
Türk’ün temel taşıdır.
Ardından gelen savaş
İstiklâl Savaşı’dır.

Temiz Türk gençliğine
Armağan olsun diye
Bu büyük ve şanlı gün
Bırakıldı hediye.

Ramazan Gökalp ARKIN


19 MAYIS

Bugün türk e bir şeref,tarihlere bir ündür
Tutsaklıktan Türklüğünkurtulduğu ilk gündür
Bugün ezdiköz yurda ecel olan başları
bugün çıktı ağzından Ata`mın son kararı

Neydi ah…o karanlık,o günlerdeki acı
Sarmıştı dört yanını yurdun yüz bin umacı
Padişah saltanatı kurtarmak davasında
Memleket tek başına kalmış kendi yasına

Gökler türk ün derdinden yas tutmuş kara bağlar
Ateşten bir çemberin içinde türklük ağlar
Gül kurumuş saksıda bülbül atmış sazını
mevsimler değiştirmiş baharını yazını…

19 mayıs günü

Yaşıyor kalbimizde,
Atatürk güneş gibi,
Her zaman içimizde

Tembellik yasak bize,
Parolamız ileri,
Dünyaya örnek olsun,
Çalışkan Türk gençleri

Ülkü verir, hız verir
Bize 19 Mayıs
Yurdumuzu kurtaran,
Atayı unutmayız

Tembellik yasak bize,
Parolamız ileri,
Dünyaya örnek olsun,
Çalışkan TÜRK GENÇLERİ


19 MAYIS 1919

19 Mayıs,
Türk’ün temel taşıdır,
Onun ardından gelen
Kurtuluş Savaşı’dır.

İşte Türk gençliğine,
Sağlam temeldir, diye,
Türk’ün bu şanlı günü
Bırakıldı hediye.

Dünya 19 Mayıs
Bir kurtuluş düğünü.
Bugün 19 Mayıs
Gençlik ve Spor günü.

19 mayıs

Bin dokuz yüz on dokuz,
On dokuz mayısında,
ATATÜRK`ÜM Samsun`da,
Millete seslenmişti.

Tarihte bir lekesi,
Bulunmayan milletin.
Bundan önce seması,
Kararıp islenmişti.

İşte bu kara günde,
Bu sisi silmek için,
Atatürk`üm Samsun`dan,
Millete seslenmişti.

19 mayıs

Yine karanlık bulutlar,
Çökmüştü,Türkiyemin üstüne,
Atam çıktı,Samsun’a,
Dedi,bu millet tutsak edilemez.

Atası ile milleti kaynaştı,
Verdi el ele,
Kurtuluş meşalesini,
Yaktı Samsun’da,

19 Mayıs’ta kız kızan hepimiz,
İlerliyoruz Atanın,
Çizdiği aydınlık ufuklarda,
Mutlu Türkiye’miz.

Mehmet Remzi Güven

19 mayıs gençlik ve spor bayramı

19 Mayis genclik ve spor bayrami
Spor yapsin gencler demis Ataturk
Istemem evde bos durupta yatani
Spor yapsin gencler demis Ataturk

Sporcu dedigin centilmen olmali
Zeki cevik ve atilgan olmali
Guzel ahlakli ve mutevazi olmali
Spor yapsin gencler demis Ataturk

Sigara ickiyi icmeyin demis
Sporu genclere tavsiye etmis
Bu bayrami genclere hediye etmis
Spor yapsin gencler demis Ataturk

Saglam vucutta saglam kafa istemis
Cumhurriyeti genclere emanet etmis
Sporun faydasini yillar once soylemis
Spor yapsin gencler demis Ataturk

Spor kardesliktir yaris bahane
Hem kulturdur hem orf hemde anane
Spor yapmayan ya delidir yada divane
Spor yapsin gencler demis Ataturk

alıntı

Kalbin yapısı vücudumuzdaki işleyişi ve görevi

Cuma, Haziran 22nd, 2012

İnsan vücudundaki atardamartoplardamar ve kılcal damarların toplam uzunluğu yaklaşık 96000 km uzunluğundadır ve dünyanın çevresini iki defa dönebilecek uzunluktadır

Erişkin insan kalbi her dakika 5 litreher gün 9000 litre kanı vücuda pompalamaktadır

Kalp her gün yaklaşık 100 000 defa atmaktadır

Ortalama 70 yıllık bir yaşam süresince 25 milyar defa kalp atmaktadır

İnsan kalbinin ağırlığı kadında 250 erkek de 300 gram kadardır

Bir çocuğun kalbi yaklaşık sıkılı bir yumruk kadarerişkin kalbi iki yumruk kadar büyüklüktedir

Kanın %78’i sudur

Kan yaklaşık 20 saniyede tüm beden yolculuğunu tamamlamaktadır

Kalbin yapısı ilk defa 1706 yılında bir Fransız anatomi profesörü olan Raymond Viessens tarafından tanımlanmıştır

Elektrokardiyografi aygıtı bir Hollandalı fizyolog olan Einthoven tarafından 1902’de keşfedilmiştir

Kalbin Yapısı

Normal kalp yumruktan biraz daha büyük kas yapısında güçlü bir pompadır Günde ortalama 100 000 kez kasılarak 8000 litre kanı sürekli olarak dolaşıma pompalar

Kalp dört boşluktan oluşur Üstte sağ ve sol olmak üzere iki kulakçık altta ise sağ ve sol olmak üzere iki karıncık vardır

Kalpte dört kapak bulunur: Triküspid kapak sağ kulakçık ile sağ karıncık arasında pulmoner kapak sağ karıncık ile akciğerlere

kan taşıyan büyük damar (pulmoner arter) arasında mitral kapak sol kulakçık ile sol karıncık arasında ve aort kapağı sol karıncık ile ana atar damar / şah damarı (aort) arasında bulunur

Kalbin Görevi

Organlardan gelen ve oksijeni az olan kirli kan toplardamarlar ile sağ kulakçığa dökülür buradan triküspid kapak aracılığı ile sağ karıncığa geçer Sağ karıncık kirli kanı pulmoner kapaktan pulmoner arter aracılığı ile akciğerlere pompalar Akciğerlere gelen kan oksijenden zenginleşir Oksijenden zenginleşen temiz kan akciğer toplardamarları ile sol kulakçığa buradan da mitral kapak aracılığı ile sol karıncığa geçer Sol karıncığa gelen temiz kan aort kapağından geçerek aort aracılığı ile tüm organlara pompalanır Sol karıncıktaki kanın basıncı kolda ölçülen kan basıncına eşittir