Posts Tagged ‘kulak’

Baki Dökme Kimdir Kısaca

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Baki Dökme Kimdir Kısaca


Baki Dökme Hayatı

Uzm. Dr. Baki Dökme, 1947’de Silifke’de doğdu. 1975’de İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi.

1975-78 ve 1980-84 yılları arasında Almanya’ da anestezi ihtisası ve akupunktur öğrenimi gördü. Türkiye’ye döndüğü 1984 yılından beri İstanbul’da akupunkturla ilgili çalışmalarına devam etmektedir.

Dr. Baki Dökme Akupunktur Üst Komisyon üyeliği yaparak, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan Akupunktur Yönetmeliği’nin hazırlanmasında katkıda bulunmuştur

Evli ve üç çocuk babası olan Dr. Dökme ‘nin çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış makaleleri ile, akupunktur kurslarında öğrenim kitabı olarak kullanılan Kulak Akupunkturu I, Kulak Akupunkturu II , Kulak Akupunkturu III ile ; Sorularla Akupunktur ve Sohbetlerim adlı kitapçıkları mevcuttur.

İstanbul Akupunktur Derneği’nin yayın organı olan Akupunktur Dergisi’nin genel yayın müdürlüğünü yürüten Dr. Dökme, aynı zamanda İstanbul Akupunktur Derneği’nin Kurucu Üyesi ve Genel Sekreteri’dir.

Evli ve üç çocuk babasıdır.

can dündar’dan

Cuma, Haziran 22nd, 2012

İnsan 5 yaşına gelmeden anlıyor; açlığın öldürdüğünü, soğuğun dondurduğunu,
ateşin yaktığını…
Sevgisizliğin insanın canını acıttığını…
Duyguları, nesneleri, kişileri, çevresini tanıyor.
Her şey ona çok büyük görünüyor:
Ev, masa, anne, baba…
10´una gelmeden oyunla, sayılarla, harflerle tanışıyor. Azgın bir iştahla
öğreniyor. Kız ya da erkek olduğunu fark ediyor. Dünyanın evde, okulda
kendisine anlatılandan da büyük olduğunun ayırdına varıyor.
15´inde, tam da en çok kendini sevdireceği çağda, sivilcelenen yüzünden,
değişen bedeninden utanırken aşkı keşfediyor.
Dış dünya kadar iç dünyanın da büyük salonları ve kendisinin bile bilmediği
odaları olduğunu, açıldıkça o odalardan devasa bahçelere çıkıldığını
hissediyor, büyüleniyor. Şarkıların içinde sevdalar gezdirdiğini, şiirin her
türden hasreti dindirdiğini anlıyor. Aşk acısını öğreniyor. Yine de seviyor;
ille seviyor, inadına seviyor.
20´sinde putlarını yıkıyor, başkaldırıyor, kanatlanıyor. Her şey ona küçük
görünüyor:
Ev, masa, anne, baba…
“Dünya küçükmüş; büyük olan benim” efelenmeleri başlıyor. Lakin dünya bunu
bilmiyor.
25´inde ayaklar biraz yere değiyor. Okul bitiyor, iş telaşı başlıyor.
Sınıfta öğrenilenlerin akı, sokaktaki gerçeklerin karasına çarpıp
grileşiyor.
Yolu hızlı gelenler çabuk yorularak, sevdiğini bulanlarsa kalbinden
vurularak evleniyor genelde… 5 yıl önce uzak bir ülke olan “istikbal”,
daha yakına geliyor. “Bir denizde yangın çıkarma” hayali erteleniyor.
“Dünya zor”laşıyor.30´unda muhasebeye başlıyor insan:
“Dünya hâlâ beni tanımadı, üstelik galiba ben de dünyayı tam tanımıyorum”
dönemi…
Mevcut bilgilerin sorgu yeri…
Kuşkunun beyliği…Tehlikeli yaşlar: “Bunun nesine hayran oldum ki ben”
pişmanlıkları, “Hakkımı yediler” sızlanmaları, sırta saplanan hançerler,
çelmeler, dost kazıkları, ağır ağır olgunlaştırıyor insanı…
35, yolun yarısı…
Hiç okul asmadan, evden kaçmadan, bir terasta sevdiğiyle öpüşüp bir çadırda
uyanmadan 20´sine gelenler için gecikmiş telafi çağları…
Daha önce hiç yüz verilmemiş ana-babaların sözüne yeniden kulak kabartılan
yaşlar… Olgunluğun karasuları…
40´ında eski kotlar dar gelmeye, saçlara ak düşmeye, aile büyükleri yaşlanıp
ölmeye başladığında bocalıyor insan…
Panik, kadınları kuaföre sürüklüyor, erkekleri araba galerilerine; ve
ikisini birden yeni sevda hayallerine…
Yiten gençliğe, boyalı saçlarla, içe çekilen karınlarla, kırmızı arabalarla
çare aranıyor.
45´inde “istikbal” denilen o uzak ülkenin toprağına ayak basıyor insan…
Hem ölüm yarınmış gibi, hem hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamasını öğreniyor. Eski
dostlar, hatıralar kıymete biniyor.
Didişmenin yerini sükûnet, böbürlenmenin yerini nedamet, kinin yerini
merhamet alıyor. “Keşke”ler “iyi ki”lerle, hırslar hazlarla yer
değiştiriyor.
Bu dünyayı silkelemekten, daha iyi bir dünya için kavga vermekten
vazgeçmeseniz de, öbür dünya umuduna da kulak kabartıyorsunuz, ara sıra…
Genellenemez tabii; bunlar benim yaşlarım.
Sonrasını bilmiyorum henüz; öğrendikçe yazarım.

Can DÜNDAR

Sabahları Uyanamıyorum Ne Yapmalıyım

Perşembe, Haziran 21st, 2012

sabahları uyanamama sorunu

sabah uyanamama problemi
sabahları uyanabilmek için en etkin yöntem erken yatmaktır.Eğer erken yattığınız halde sabahları uyanmakta zorluk çekiyorsanız bunun başka nedenleri olabilir.

Sabahları zor uyanıyorsanız, ne kadar uyusanız da hep yorgunsanız, işinize konsantre olmakta güçlük çekiyorsanız bir kulak burun boğaz veya nöroloji uzmanına başvurmanızda fayda var.Çünkü Kronik yorgunluğa neden olan; ancak farkında olmadığımız kulak burun boğaz hastalıkları veya uyku hastalığı ile ilgili bir probleminiz olabilir.

Komik Öğrenci Yazıları

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

Komik Öğrenci Yazıları

Tugbam sitesinde en güzel Komik Öğrenci Yazıları sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Komik Öğrenci Yazıları
Komik Öğrenci Yazıları

Komik Öğrenci Sözleri

Öğrenci Öğrenciye Baka Baka 5 Alır.

Bugün Hasta Olmam Lazım Yarın Sınav var.

Öğrenci Yapamadığı Yazılıya Zor Der.

Keşke Bütün Okul Müdürleri Okullardan Yoklama Sistemini Kaldırsa.

Görmemişin yıldızlı pekiyisi olmuş,çekip yıldızını koparmış.

En Güzel Hocam Düşük Not Vermeyen Hocadır.

Biraz Şen Biraz Deliyim Hoş Görün Ben Liseliyim.

Çalışkanın Pekiyisi tembelin Çenesini yorar.

Bana Kopya Verenin 40 Yıl Kölesi Olurum.

Parmağını Notuna Göre Kaldır.

Sakla Samanı Gelir Zamanı, Mayıs’ta Okul Kırmanın Tam Zamanı.

Bana notunu söyle sana harçlığını söyleyeyim.

Tarih Matematik Türkçe Halimiz yaş Bu gidişle.

2 öğrenci Bir Olunca Dersler Tenefüs Olur.

Kulak küçüktür ama öğretmenin ağzını sulandırır.

Yazılıdan Kaçan Sözlüye Yakalanır.

alıntı

Oscar Wilde sözleri

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

Oscar Wilde sözleri

Tugbam sitesinde en güzel Oscar Wilde sözleri sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Oscar Wilde sözleri
Oscar Wilde şiirleri
Oscar Wilde güzel sözleri
Oscar Wilde sözler

Tehlikeli olmayan bir fikre “fikir” demeye değmez

Ne zaman insanlar benimle aynı fikirde olsa hatalıymışım gibi hissediyorum.

Bir dostun üzüntüsünü herkes paylaşabilir. Ama bir dostun başarılarına içtenlikle sevinmek bir ruh hasleti gerektirir.

Başkalarının düşüncelerine göre hareket edeceksek kendi düşüncelerimizin ne anlamı kalır.

Sadece aptalların ciddiye alındığı bir dünyada yaşıyoruz. O halde beni anlamıyorlar diye üzülmek niye?

Erkekler kadınların ilk aşkı, kadınlarsa erkeklerin son aşkı olmak isterler.

Hayatları boyunca sadece bir kez seven insanlar geri zekalıdır. Onlara sorarsanız bunu sadakatleri ve dogrulukları ile izah ederler. Bana kalırsa, tembellikleri ve hayalgücü yoksunluklarındandir.

İnsanların yüzde doksanı yaşamazlar, sadece vardırlar.

Hepimiz çamur içindeyiz ama bazılarımız yıldızlara bakar.

İnsan kaç hayat yaşarsa, o kadar ölümle ölür.

“Kulak verin sözlerime iyice,
Herkes öldürebilir sevdiğini
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimileri yaşlı iken öldürür;
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür;
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez.”