Atatürk devrimleriyle ilgili şiir Atatürk devrimi şiiri
Atatürk devrimleri Niye ağlıyoruz ki on Kasımlarda giden Et kemikten yapılı sadece fani beden Atatürkçülük fikri yıllardır devam eden Atatürk devrimleri yıkılmaz bir kaledir
Anlattı nutuk ile kendi evrimlerini Kurduğu Cumhuriyet ve de devrimlerini Teslim ettiği gençlik bütün birimlerini Devrimlere kullanır, her birisi haledir
Bize bahsettiğiniz iç ve dış tüm düşmanlar Yok, etmek için sizi fırsat kollar şişmanlar Gaflet uykusundalar yarın belki pişmanlar Her zaman yedikleri haram bir nevaledir
Dün Kemalist karşıtı söylemlerde bulundu Bu gün Kemalistlerin yanlarında olundu Bu tür takiyyelere hep kayıtsız kalındı Bunların tüm amacı haksız bir ihaledir
Her zamanda vardılar düşmanları ülkenin Çok sağlam temellerde Cumhuriyetin senin Yıllar önce bizlere gösterdiğin ilkenin Peşinde koşar gençlik onlar birer laledir
Zaman zaman dursa da, muasır medeniyet Tek hedefimiz oldu, bizdeki kutsal niyet Bütün ilkelerine gençlik oldu emniyet Büyük devlet olmaya her olay merhaledir
Bu gün senin adından rant kavgası yapanlar Senin adını anıp yanlış yola sapanlar Vatan millet diyerek mala mülke tapanlar Yok olmaya mahkumdur hepsi boş meşgaledir
Coşari senle Atam, hep izinde olacak Bu yürek ölene dek hep seninle dolacak Layık olduğun değer elbet seni bulacak Atatürk devrimleri gençliğe meşaledir
Atatürk Şiirleri Atatürk’le İlgili Şiirler Mustafa Kemal Atatürk Şiirleri
ATATÜRK’Ü UNUTTURMAYIZ
Siz, Atatürk’ü unutun diyorlar. Laikliği zaten istemiyorlar. Cumhuriyeti de hiç sevmiyorlar. Ölsek Atatürk’ü unutturmayız! Cumhuriyeti asla yıktırmayız!
Bu güzel yurdumuz kanla kuruldu. Yurt uğruna nice yiğit vuruldu. Düşman yurdumuzdan zorla kovuldu. Ölsek Atatürk’ü unutturmayız! Cumhuriyeti asla yıktırmayız!
Türkiye’m dünya durdukça kalacak. Albayrak göklerde dalgalanacak. Atatürk daha çok bayraklaşacak. Ölsek Atatürk’ü unutturmayız! Cumhuriyeti asla yıktırmayız!
Müfit AKSAKAL (İstanbul,15Aralık 2010)
Ben Atatürk Kadınıyım
Ben Osmanlı Kadınıyım Bir kadın düşün ki sırtında mermi taşıyan Kağnısına kıymayıp evladını koymayan Atasının emanetini kollayan Analık ünvanına namıyla ulaşan Savaşlarda canla başla kalkan olan Ben anayım acıla siper gögsümü gerer Vatanı uğruna canını feda eder
Erkeğime oğul veren Eli kınalı askere gönderen Ben anayım ben canım ben cananım Azıçık aşım kaygısız başım der Kuru ekmeği bal niyetine yer Anlı acık göğsünü gerer Ben evet ben osmanlı kadınıyım
Geceleri ağlar gündüzleri coşarım Gözyaşlarımı içimde saklarım Namusumu namahremlerden sakınırım Namus uğruna yeri göğü çınlatırım Ben anayım yavrusuna helal süt veren
El acıp kimseye dilenmeyen Ben dostum dosta değer veren Ben anayım evladına titreyen Ben kadınım erkeğini seven Ben evet ben dişi kuşum Yuvasına değer veren Ben anayım hayata direnen Her zorluğu yenen ben anayım Ben Atatürk kadınıyım
Ülkemi aydınlatan; medeniyet, hürriyet, Atatürk’ten armağan bize cumhuriyet, Çağdaş bir düzen kurdu; milletin hakimiyet, Arkasında devleler ardında nice millet.
Burçlardasın Ata’m sen; baştasın başlardasın En ileri başlarından güneş olup doğarsın.
Türk’ü uyandırdı o, millet yaptı yeniden. Karanlıktan kurtardı milleti ebediyen. Dağlar taşlar yıkılsa dünya olsa yeniden, Zerresi zarar görmez, kurduğu eserinden.
Burçlardasın Ata’m baştasın başlardasın. En ileri başlardan ışık olur doğarsın.
23 nisan çocuk bayramı şiirleri,23 nisan bayramı şiir,23 nisan ile ilgili şiirler,23 nisan şiirleri,23 nisan çocuk şiirleri,ulusal egemenlik şiirleri
DÜNYA ÇOCUK BAYRAMI
Kiminin saçı siyah, Kiminin saçı sarı… Ankara’da buluştu, Dünyanın çocukları.
Her Yirmi Üç Nisan’da Tekrarlanır bu olay. Buluşma nedenini, Açıklamak çok kolay.
Bu kocaman dünyada Ülke sayısı çoktur. Oysa ki hiç birinin Çocuk Bayramı yoktur.
Dünyanın çocukları Yurdumuza koşuyor, Her Yirmi Üç Nisan’da Cıvıldaşıp coşuyor.
Türkiye konuklarla, Kalpler sevgiyle dolsun. Dünya Çocuk Bayramı Herkese mutlu olsun!
Altan ÖZYÜREK
23 NİSAN GÜNÜ
Bayram yapar çocuklar, 23 Nisan günü Büyük bir sevinç kaplar, Bütün yurdun üstünü
Bin dokuz yüz yirmide Duyuldu halkın sesi Açıldı bu tarihte Büyük Millet Meclisi
Bugün edildi ilan Yeni bir Türk devleti Bundan, 23 Nisan Sevindirir milleti
İ. Hakkı SUNAT
BİZİM BAYRAMIMIZ
Bu gelen bizim bayram Yükseldi bak ünümüz. 23 Nisan bizm En şerefli günümüz!
Al bayrağı açalım, Gel gidelim törene. Bin teşekkür, bizlere Bugünleri verene…
Bizim için harcanan Boşa gitmez bu emek, Çünkü her Türk çocuğu 23 Nisan demek…
İsmail Hakkı SUNAT
EGEMENLİK ULUSUNDUR
Egemenlik ulusun olduğu günden beri, Her gün daha çok artan bir zevkle yaşıyoruz. Biz seyredenlerin kamaşıyor gözleri, Asırları yılların içinde aşıyoruz…
Artık maziye gömdük mesafeyi, zamanı; Her geçen gün andırır bir 23 Nisanı. Kalplerde inkılabın bilinçli heyecanı, Mukaddes hedeflere hızla yaklaşıyoruz.
Yolumuzda ışıktır demokratik meş’ale, Biz milletçe bağlıyız ulusal ülkülere. Heybetli bir çığ gibi bütün ulus el ele. Yeni bir medeniyet için uğraşıyoruz.
Bugün yirmi milyon Türk bir tek kalp, bir tek vücut; Hepsinde aynı hamle, aynı güvenli umut. Yuvalar şenlik dolu, gönüller ferah, mesut… En kutlu bir hayatın zevkini taşıyoruz.
Halil Refet TANIŞIK
23 NİSAN
Bu ne duru sabah, ne temiz hava, Geliyor her yandan Nisan kokusu. Sevinçten deliye dönmüş her yuva, Sarmış gönülleri vatan duygusu.
Gelincikler gibi al al bayraklar, Evlerden sarkıyor, gökler de dolu. Nabızlar pek hızlı, coşkun yürekler, Sanki aslan bugün her Türk’ün oğlu!
Şu mini miniler tombul yanaklı, Yerlerinde bile duramıyorlar. Hepsinin elleri çifte bayraklı, Gözlerinde şimşek şimşek sevgi var.
Yeniden oluyor her şey, yeniden, Yanıyor Atatürk içimizde bak! Atatürk, bu kara günü ak eden, Atatürk; andımız, en kutlu sancak.
Eğlenin yavrular, gülün çocuklar. Coşsun gönlünüzde Türklük duygusu. Havanın bile bir coşkun hâli var, Her yönden geliyor nisan kokusu.
Hasan Latif SARIYÜCE
23 NİSAN
Bugün bir başka aydınlık yeryüzü, Bir başka ağaçların, evlerin yüzü. Bugün çocuklar güzel. Bugün sokaklar güzel… Elimizden tutan her el Daha sağlam Daha mavi gökyüzü; Bayraklar daha yakın. Bakın: geçiyor yarının büyükleri; Şarkılar tutuyor gökleri.
Atatürk şiir ,atatürk şiirleri ,Atatürk ile ilgili şiir ATATÜRK ŞİİRİ
Düşmanların elinden Bizi kurtaran sensin. Bu toprağı yeniden Özenle kuran sensin.
Ünümüzü dünyaya Mertçe duyuran sensin. Gündüz gün, gece aya Benzer kahraman sensin.
Adını büyük, küçük Anıyoruz her zaman, Adı büyük Atatürk Anlı şanlı kahraman.
Nabzımızda atansın Ey ! ölmeyen atamız. Gönlümüzde yatansın Seni unutamayız.
Mehmet Necati ÖNGAY
Atatürk şiir ,atatürk şiirleri ,Atatürk ile ilgili şiir Atatürk Sevgisi
sen öldüğünde Atam hüngür hüngür ağlamış o rahmetli babam senin şapka devrimin ilk onu etkilemiş Çankırı ya getirdiğin fötrü her halde ilk babam giymiş hiç çıkartmazdı rahmetli Atamdan yadigar derdi sana ilk sarılan elini ilk öpende oymuş ben doğar doğmaz hemen adımı KEMAL koymuş
Fikret Kemal Aslan
ATATÜRK TÜRKİYE
Seni hiç görmedim Atatürk’üm Sesini duymadım yakından Seyredemedim bakışlarını bir kerecik olsun Ama öylesine bizim olmuşsun, Öylesine dolmuşsun ki içimize… Her iyi şeye Her güzel şeye Atatürk diyesim geliyor, Tutsak değilsek başka uluslara, Okuduğumuzu anlıyor, Yazabiliyorsak kolayca, Özgürsek, Düşünebiliyorsak uygarca, Sana borçluyuz. En güzel özlemler seninle başlar Türkiye’miz de Bütün ak düşünceler seninle Su gider ışık gider yol gider köyleri, Seni anarız Heykel,heykel olmuşsun meydanlarda, Okullarda, kışlalarda Resim, resim olmuşsun duvarlarda “Yaman sevmişiz seni Atatürk yaman” gönlümüze taht kurmuşsun Eserlerinle dolmuş Türkiye’miz Sen Türkiye olmuşsun.
SAMİ AYHAN Atatürk şiir ,atatürk şiirleri ,Atatürk ile ilgili şiir ATATÜRK İÇİN
Tutun elimizden çıktık sefere, Kurtardık vatanı, milleti Atam. Serdik kör denilen talihi yere, Zaferdir savaşın nimeti Atam.
Dağlar altımızda at oldu bizim, Sen dedin.-Uyan Türk! Açıldı gözüm. Sakarya suyunda yununca yüzüm, Bilindi Türklüğün adı Atam.
Duyarım, dalgalar sahili döğer, Sen sade bir “Paşa” olaydın eğer Tine kalbimizde alacaktın yer, Sensin bu vatanın ziyneti Atam.
Bir eşin varmıydı civanmertlikte? İyi ettik sana”Ata”dedik te; Sevgin göğsümüzde, eller tetikte, Sendin bize Tanrı himmeti Atam.
Her Türk olan”Atam”der de tutuşur, İşitir emrimi derdi yatışır; Kâfi bu teselli ona yetişir; Sana lâyık olmak niyeti Atam
OSMAN ATİLLA ATATÜRK’E DAİR MISRALAR
SENİ ANLIYORUZ
Alfabenin ilk harfinde, kelimenin ilk hecesinde, Türkiye’nin her ilinde, yabancının dilinde, Gencin bitmez gücünde senden izler görüyoruz; Saygıyla hayranlıkla hep seni anıyoruz…
Sınıfta karşımızda resmin, seninle beraberiz her an, Ama inan bize içimizde var olan; Bir buruk acıyı aralıksız duyuyoruz; Alışmadığımız bir kederle hep seni anıyoruz.
Anlatmakla bitmiyor şerefi hayatın, Sensin tarihimizin altın yaprakları. Bizlerse kanınla olmakla daima öğünüyoruz; Gururla kıvançla hep seni anıyoruz…
Umutsuzluğa düşüyoruz zaman, zaman. Göğe kaldırıyoruz yaşlı gözlerimizi: Kara bulutlar arasında bir ışık arıyoruz. Çaresizlikle, özlemle hep seni anıyoruz…
OSMAN GÜNGÖR FEYZOĞLU
Atatürk şiir ,atatürk şiirleri ,Atatürk ile ilgili şiir SENİ ANAR, SENİ ARARIZ
İçli şarkılar gibi dolaşır Dudaklarımızda ismin, Sevgin çiçek, çiçek Açar gönüllerinizde, Bir yıldız, bir güneş, bir saman yolu, Bizim için bir evren oluverirsin, Seni arar, seni anarız Ağlayan gözlerimizle.
Düşüncelerin fidan olur, dal olur Boy, boy filiz sürer, ağaç olur; Al al, mor mor, sarı sarı Çiçekler açar vatan vadilerinde Sonra bahar olur, Sensiz baharların tadı gelmez; Baharlar güz olur… Gönüllerimiz seni anar, seni bekler Sararan güz gecelerinde…
Ciğerlerimize nefes nefes Özlem dolar, Sensiz güller Solar gönül bahçelerimizde. Gözyaşlarımız dere olur; Irmak olur, deniz olur, okyanus olur; Büyür büyür sonra Mustafa Kemal olur Yaralı yüreklerimizde, Ve asırlaşan On Kasımlarca Sana ağlar, seni arar, seni ararız Yattığın yerde, Anıtkabir’de…
OKTAY YİVLİ ATATÜRK
Ellerin üstünde bir tabut değil, Yerinden oynayan dağ olmalıydı O, bizi bırakıp gitmesin diye, Gönüller sarılıp bağ olmalıydı
Ey dağlar, açınız başlarımızı, Bağrınıza basın taşlarınızı.. Bulutlar, saçınız yaşlarınızı; Atatürk, Atatürk sağ olmalıydı!
ORHAN SEYFİ ORHON ATATÜRK
Yeşil mavi gözlerin ufuklardan çekilip Tarihinin bir ebedî âlemine çevrildi. Parçalanmış bir güneş tutuşturup alev alev Dünyamızın üstüne bir dağ gibi devrildi.
Tarih şimdi ayakta, en uzak çağlarıyla Gülüyle, baharıyla, bülbülü, bağlarıyla Dünyayı dört dolaşan eski ortağıyla Tek bir çelenk halinde baş ucuna çevrildi.
Seni gök yüzlerinde tahayyül edeceğiz, Seni masallar anarak gideceğiz, Sihirli ateşinle yanarak gideceğiz, Diyeceğiz fanilik ayağına serildi.
Senin beşiğin tarih, mezarın tarih olur. Senin bizlerden soran seni tarihe bulur. Akla sığınma kaybınla desem tarih kaybolur Fakat Türk tarihinin tacı sana verildi.
ORHAN RAHMİ ÖZLEYİŞ
1938’den bu yana Her Allah’ın günü Atatürk’ten ayrı olmanın hüznü Bütün dehşetiyle parlar gözlerimizde, Ah Atam biz göremedik yüzünü O mübarek ellerini öpemedik, Sana “yaşa” diyemedik, İçimize bir hasret ki anlatılmaz, Bir acı büyük yüreklerimizde…
Ninnilerimizde senin ismin vardı, Senin ismin karıştı türkülerimize, Sen gecelerimizde, gündüzlerimizde, Sen dağımızda, ovamızda, Sen şehirlerimizde, köylerimizde, Sen bütün Türkiye’mizde…
Sen Atatürk, Yirmi bir milyon kalbi Eşsiz güzelliğinde doldurmuşsun.,
Sen Atatürk, Yirmi milyon nabızda Aynı heyecanla vurmuşsun.
Ve o kadar büyümüş O kadar büyümüşsün ki içimizde Faniliğin dar çemberinde kurtulmuşsun. Dalga dalga, zerre zerre, ışık ışık, Bayrağımıza, toprağımıza karışıp, Toprak olmuşsun Bayrak olmuşsun Vatan olmuşsun
ÖZKER YAŞIN ATATÜRK
Başarmayı başaranlar, Çok azdır bu dünyada. Öldükten sonra da yaşayanlar, Ancak sayılır parmakla. Ey yüce Atatürk! Sen işte o azlardansın. Sen başardıklarınla, Parmakla sayılanlardansın. Sen her 29 Ekim’de, Her 10 Kasım’da, Her 30Ağustos’ta, Her 19 Mayısta değil Sen her sınıfına girişte, Her otobüse binişinde, Sen her şarkı söyleyişte, Her kelimede, her hecede, Hisse diyoruz. Seni anıyoruz diyemem; Çünkü anılmak unutulanlara mahsustur. Seni her özgür düşüncede, Barışta ve sevgide, İçimize duyuyoruz.
ZEYNEP KOCADAĞ
ATATÜRK’ÜM
Seninle doluymuş ninnilerim, Resmini bırakmazmışım elimden Sana benzemekmiş ilk dileğim “Yerine ölseydim” dediğim Mustafa’m
Bu senin aydınlığın, Anlatamazdı annem maviliğini, Bu senin sıcaklığın Ne varsa iyi, yeni Nehirlerde, rüzgarlarda Türk’üm Kemal’im Vatan kadar büyüksün
Bir buyruğunla Akdeniz şahlanırdı, Bayraklar yarıya inmiş yürekler yanar Önceleri sanki kanım dalgalanırdı Gönüllere sığmayan Atatürk’üm Her şey sana kucak açar.
Bu vatan seninle dolu Bölünmez aydınlığı Türkiye’min Gök kartalsız olur mu? On Kasım da yaprak, yaprak dökülürüm Mustafa’m Kemal’im Atatürk’üm
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN
ATATÜRK ÇOCUKLARI
Özgürlük şarkısı bizim şarkımız Yurt için ulus için hep çalışırız Vatanı yükseltmek tek amacımız BizlerAtatürk çocuklarıyız
Dostlukla dopdolu yüreklerimiz Dünya çocukları hep kardeşimiz Barıştan yana inançlarımız Bizler Atatürk çocuklarıyız
Çınınlayacak sesimiz dünyada yurtda Uzanacak ellerimiz evren boyunca Uygarlık yönünde bir meşaleyi Bizler Atatürk çocuklarıyız
Şiiri Yazan : ŞEYMA GÜLTEKİN
ATATÜRK YÜREĞİMDE
Atatürk yarın, Atatürk bugün, Atatürk dün.
Ben olmuş artık, Yüreğimde, Benimle her gün.
İleriye baktığımda, Mavi mavi, Atam bakar.
Anadolu kırlarında, Türüm türüm, Atam kokar.
Şiiri Yazan : İSMAİL MALATYA
Atatürk’ü Yitirmedik Yıllar Üst üste katlandıkça Acımasız uzadıkça Çelik mavisi gözlerinde Her geçen gün Işığını çoğalttıkça Güzel vatanımızı Kurtardığın anıldıkça Seni yitirmedik ki Dün olduğu gibi Bugün de aramızdasın her an Buna inan Ata’m Yüzyıllar da geçse aradan Sen her zaman anılan Kutsal bir kahramansın
ATATÜRK YÜREĞİMDE
Atatürk yarın, Atatürk bugün, Atatürk dün.
Ben olmuş artık, Yüreğimde, Benimle her gün.
İleriye baktığımda, Mavi mavi, Atam bakar.
Anadolu kırlarında, Türüm türüm, Atam kokar.
Şiiri Yazan : İSMAİL MALATYA Atatürk
Milletin enson lideridir ATATÜRK Dünya’da gurur kaynağımızdır ATATÜRK CUMHURİYET’in kurucusudur ATATÜRK TÜRK’lüğün koruyucusudu ATATÜRK
Medeniyetimin kurucusudur ATATÜRK Ali Rıza Bey ‘in oğludur ATATÜRK
Başöğretmen Atatürk
Bir güneş gibi doğdun Vatanımın üstüne, Millet seninle güldü İlke devrimlerinle
İlk okuma yazmayı Sen öğrettin bizlere, Bugün erdi milletin Kültürün zirvesine
Başöğretmen Atatürk, Yurdun ilk eğitmeni Emanet aldık senden Kurduğun Cumhuriyeti
Atatürk şiirleri ingilizce, İngilizce Atatürk şiirler, Atatürk şiiri ingilizce
I AM THINKING MUSTAFA KEMAL
I am thinking of Mustafa Kemal: On a bay horse with a mane of flame He passes the high mountains, the deep seas. His gold hair waves in the wind, His blue eyes burning bright.
I am thinking of Mustafa Kemal: In the burnt, ravaged fields of war He creates epics such as the world has never seen, Great armies follow him, Each soldier like Mustafa Kemal.
I am thinking of Mustafa Kemal: Worth all the heroes of history He rules the boundless skies, A naked sword on a bay horse He goes from victory to victory.
I am thinking of Mustafa Kemal: He did not die one November morning! He is still with us everywhere, He lives in all parts of the land In the veins of our hearts.
I am thinking of Mustafa Kemal: His gold hair waves in the wind, I see his blue eyes shining bright. He enters my dreams at night. I kiss his hands.
Ümit Yaşar OĞUZCAN
MUSTAFA KEMAL’İ DÜŞÜNÜYORUM
Mustafa Kemal’i düşünüyorum; Yeleleri alevden al bir ata binmiş Aşıyor yüce dağları, engin denizleri, Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda, Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri…
Mustafa Kemal’i düşünüyorum; Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında Destanlar yaratıyor cihanın görmediği Arkasından dağ dağ ordular geliyor Her askeri Mustafa Kemal gibi.
Mustafa Kemal’i düşünüyorum; Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere. Al bir ata binmiş yalın kılıç Koşuyorlar zaferden zafere…
Mustafa Kemal’i düşünüyorum; Ölmemiş bir Kasım sabahı! Yine bizimle beraber her yerde. Yaşıyor dört köşesinde vatanın Yaşıyor damar damar yüreklerde.
Mustafa Kemal’i düşünüyorum: Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda, Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum. Uykularıma giriyor her gece. Elllerinden öpüyorum.
ilköğretim haftası şiirler,ilköğretim haftası şiirleri kısa,ilköğretim haftası şiirleri uzun,ilköğretim şiirleri
OKULUMUZ ŞİİRİ
Her yerden daha güzel Bizim için burası, Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası.
Güzel kitaplar burada, Bir çok arkadaş burada, İnsan nasıl sevinmez, Böyle yerde okur da ?
Senin çatın altına Girmez kötü duygular, Bilgi giren yerlerde Kalmaz artık kaygılar.
Her yerden daha güzel Bizim için burası, Okul, sevgili okul Neşe, bilgi yuvası
Atatürk Gülümsedi
Atatürk gülümsedi öğretmenim Siz sınıfa girince Dağıldı kara bulutlar Açıldı gonca
Baktı ki okul yenidir Siz yenisiniz düşünceler yeni Atatürk gülümsedi öğretmenim Saklayamadı sevincini
Baktı ki gençsiniz bilgili Eğitiyorsunuz yolunca yöntemince Atatürk gülümsedi öğretmenim Sevindi onca
Baktı ki karışmış aramıza Çiziyorsunuz yolu Atatürk gülümsedi öğretmenim Gözleri dolu dolu
Anlaşılan bütün yaz Atatürk gözünü kırpmamış Çünkü boşmuş sıralar Çünkü harf okunmamış
Kapkara bulutlar inmiş Işıklı gözlerine Bora gibi fırtına gibi Atatürk’üm Sanırım yönelmiş bilgisizliğe
Ama baktı ki gün doğmuş Bir koşu varmışız okula Özlemle açılmış kitaplar Bir iştah kızda oğlanda
Baktı ki zil çalmış sınıfa girmişsiniz Bütün bakışlar sizde Günaydın demiş derse başlıyorsunuz Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde
Baktı ki Türkiyesi Türkiyemiz Aydın ufuklara yürüyor hızla Atatürk gülümsedi öğretmenim Övünüyor bizimle
Dağıldı kara bulutlar Biz sınıfa girince Atatürk gülümsedi öğretmenim Kürsüde kendini görünce.
İLKÖĞRETİM HAFTASI
Hani oyun oynardım geçen yıl sokaklarda. Şimdi okullu oldum, karşımda kara tahta. Öğretmenim anlattı, okumak çok güzelmiş. Bu sayede bu millet, tarihini öğrenmiş.
İlk günden ben ant içtim, çalışıp başarmaya. Küçüğümü severek büyüğümü saymaya. Türk’üm dedim, sonunda, gururla bağırarak Sanki uçtum o anda ne güzelmiş okumak.
Babam da söylüyordu, heyecan duymamıştım. Okulun verdiği şevk evden daha yüceymiş. Şimdi titredi tenim, kendimle barışığım. Arkadaşlar, ben şimdi okumaya aşığım.
İşte açıldı yine Bilginin kapıları Ülkemin en verimli En güzel yapıları.
Gitti kara bulutlar Semalarda güneş var! Yurdumun her yanında Cehaletle savaş var.
Annelerle babalar Gururla bakıyorlar. Atatürk çocukları Okula akıyorlar!
Emaneti devralan Birer nefer her biri Silip süpürecekler Ülkemden cehaleti!
Kalmayacak tüm yurtta Okumayan, yazmayan. Cehalet zincirini Sökeceğiz bu yurttan!
Başöğretmen Atatürk Bu yolda önderimiz. Gönlümüz inanç dolu Bilimdir rehberimiz.
İlköğretim bilginin En sağlam temel taşı. Atamızdan armağan Tuttu bu çağdaş aşı!
Okuyup öğrenelim Çalışalım birlikte Güzel Cumhuriyeti Yükseltelim el ele.
Ali Koç Elegeçmez
İlköğretim Haftası
Yedi ve on beş yaş arası, İlköğretim tüm çocukların yuvası, Bu sıralar,tahtalar Ata’mızın hatırası, Kutlu ve mutlu olsun İlköğretim Haftası.
Okuma-yazmabilecek ki tüm insanlar, Bir gün ‘cehalet’ duvarını aşacaklar. Bir insan kendini düşünmüyorsa, Unutulmamalıdır genç yarınlar…
Türkiye’miz dünyada lider olacak, Şimşek gibi Türk çocukları göklerde çakacak, Başarılı Türk nesline yeni güneşler, Tarihe adını altın harflerle kazıyacak.
19 mayıs şiirleri Atatürk’ü anma gençlik ve spor bayramı ile ilgili şiirler Anlamlı 19 mayıs şiirler 19 mayısla ilgili şiirler
O GELİYOR
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Kızaran ufuklardan kaldırıyor başını Yeryüzüne can veren, Cana heyecan veren Al yüzlü Oğan güneş. Takanın burnu nasıl Karadeniz’i yırtar ? Siz de bir an öyle yırtınız uykunuzu. Uyanın Samsunlular! Kurutacak gözlerde umutsuzluk yaşını Al yüzlü Oğan güneş. Bugün Çaltıburnu’ndan gülerek doğan güneş.
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Uyanın Samsunlular. Uyumak ölüme eş. Diriltir ruhunuzu, Ufukta bir gemi var. Fakat bu gemi niçin böyle yavaş geliyor ? Fakat yolu mu az, yoksa yükü mü ağır ? Bu gemi umut yüklü, insan yüklü, hız yüklü ! İçinde bu vatanın derdiyle yanan bağır. Kurulacak yarını düşünen baş geliyor. Bir baş ki, gökler bir küme yıldız yüklü. Bu gemi onun için böyle yavaş geliyor.
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Ufukta duran gitgide yaklaşıyor. Sanki harlı bir ateş Yakıyor ruhumuzu. Beklemek üzüntüsü her gönülde taşıyor. Üzülmemek elde mi ? Hız yüklü, iman yüklü, umut yüklü bu gemi.
O umut yayıldıkça ruhlara sıcak sıcak, O hız, doldukça bütün damarlara kan gibi, Gizli inleyen her yürek canlanacak. Ateşler püskürecek uyuyan volkan gibi. Gittikçe büyükleşen Gölgene dikilmekten karardı gözlerimiz. Koş, atıl gemi, sana engel olmasın deniz. Ak saçlı dalgaları birer birer kes de gel ! Kuşlar gibi uç da gel, rüzgar gibi es de gel !
Celal Sahir EROZAN
19 MAYIS GENÇLİK MARŞI
Bir şerefli milletin şanlı çocuklarıyız. Kalplerimiz, nabzımız, vatan diyerek atar. Ayrılmadan yürürüz, aynı yolda erkek, kız. Ruhumuzda ateş var, göğsümüzde iman var…
Vücudumuz yay gibi, bacaklarımız çevik, Kalplerde cumhuriyet, başımızdadır bayrak, Bir emanet taşırız, Ata’mıza söz verdik. Kuvvetimizi, gücümüzü, kanımızdadır kaynak…
Bilgi ile sporu, yürütürüz atbaşı, Çalışkanlık, çeviklik atalardan mirastır. Türk olmanın amacı kazanmaktır savaşı… Bize ülkü yaraşır, bize hamle yaraşır.
19 Mayıs bizim en kutsal bayramımız. Tarihlerde var mıdır, böyle bir günün eşi ? Bu pınardan içiyor, alıyoruz kuvvet, hız, Bu ocaktan yakıyor bütün gençlik ateşi…
İ. Hakkı TALAS
ŞU SONSUZ KOŞU
Samsun’a ayak basmış Kahraman bugün, Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda Davul zurna sesinde şahlanır düğün, Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.
Ata’nın rüyasına gelincikler sun, Emek bahçelerinin güzel gülünü… Biz sonsuz bir sabahtayız… O uyusun, Sevincimiz coşturur O’nun gönlünü.
Nasıl çıkmış bir sabah Samsun’dan yola, Dağlardan dağlara o zafer türküsü, Şahlanıp bayrak çekmiş her eski kola, Taze bir bahar açmış yurdun gözünü.
Al bayrağın Ankara Kalesi’nde hür, Dalgalanmakta altın bir çağa doğru, Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür, Şu karlı dağlardaki bayrağa doğru.
On dokuz Mayıs’ın hür başına çelenk, Kiraz mevsimi, gençlik ay’ı, gül ay’ı, Bir bahar bahçesinde gönüller renk renk, Şu sonsuz koşuya bak, sarmış yaylayı.
Ceyhun Atuf KANSU
19 MAYIS
19 Mayıs günü, Yaşıyor kalbimizde, Atatürk güneş gibi, Her zaman içimizde.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan Türk gençleri.
Ülkü verir, hız verir. Bize 19 Mayıs. Yurdumuzu kurtaran, Ata’yı unutmayız.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan TÜRK GENÇLERİ
F. ELMALI
19 MAYIS
Gençlik şölenimiz var, Yurdumun dört bucağında. Meşaleler yanıyor,bandırma vapurunda. Güneş doğuyor,o güzelim Samsun’un ocağında…
Denizler artık dar geliyor, Zalim düşmanların yaptıkları,ar geliyor. Bakın; bakın enginlere, Mustafa Kemal’imiz geliyor…
Yeşeriyor artık umutlarımız, Şenleniyor artık otağımız evimiz. Bakın; bakın,enginlere… Mustafa Kemal’imiz geliyor
Atatürk Şiirleri İlkokul kısa Atatürk Şiirleri İlkokul seviyesi
-Onsuz Ah işte duyuyorum mesut günler içinden Sana “Sevimli yüzün asla solmasın” diyen Bütün adınla dolu sevinç şarkıları… – Sen öldüğün için mi şimdi bayraklar yarı! Ah işte görüyorum seni gördüğüm günü Altından, alkışlarla geçiyorsun bir tak’ın O gün bana gelmiştin babamdan daha yakın. Meğer duyacakmışım bir sabah öldüğünü… Meğer görecekmişim bir sabah gidişini İstanbul’un önünden son defa geçişini… Bizler seninle nasıl, ah nasıl beraberdik Bizler ki az sıkılsak “O başımızda” derdik Nasıl yok bileceğiz, O güzel güneş yüzü Ana, baba değil bu, bizler Ata öksüzü… Tatmadık, bilmiyoruz bu bambaşka yarayı Öğret bize yarabbi, ah O’nsuz yaşamayı… Ziya Osman Saba
——————————————-
Atatürk’ün Resmi Kürsünün üstünde bir resim; Gözleri denizlerden mavi, Bakışları güneşlerden sıcak. Bu resimle başlar bizim günümüz, Kıvançla dolar, taşar gönlümüz. Öğretmenimiz kürsüde Verdiği dersi Dinler bizimle birlikte, Atatürk’ün resmi. Çalışkanız çünkü Çalışınca, Bakarız. Atatürk güldü. Bir yanlışlık yaparsak, Bulutlanır gözleri, Anlarız Atatürk üzüldü. Behçet NECATİGİL
————————————————–
Atatürk Yapraklar dökülür kasımlarda, Yeller uğuldar vadilerde, ne çıkar, Bir özgürlüksün çağlara en güzelinden, Sen bayrak bayrak fikirsin, Ölüşün diriliştir yeniden. Başak saçlarında Anadolu’m, Gözlerinde yurdumun denizleri, Sen yarınlara uzanmış ışık, Savaşta kartal, barışta defne çelengi, Sen sonu yenmiş zamansın. Sende çarpar, sende düşünür Türkiye’m, Sende büyür kucaklar, Ulusun beyni, toprağın yüreği, Kemal Paşam, Atatürk’üm ! Sen mayıslarda doğan güneş, Evrenimin sabahı, damarımın kanı, Sen mavilerde yeşeren yapraksın, Bir yolsun sevgi, sevgi Sen her mevsimde açan baharsın ! M.Güner DEMİRAY
———————————————–
Atatürk Gülümsedi
Atatürk gülümsedi öğretmenim Biz sınıfa girince Dağıldı kara bulutlar Açıldı gonca.
Baktı ki okul yenidir Siz yenisiniz, düşünceler yeni Atatürk gülümsedi öğretmenim Saklayamadı sevincini.
Baktı ki gençsiniz, bilgili Eğitiyorsunuz yolunca, yöntemince Atatürk gülümsedi öğretmenim Sevindi onca.
Baktı ki karışmış aramıza, Çiziyorsunuz yolu, Atatürk gülümsedi öğretmenim Gözleri dolu dolu.
Anlaşılan bütün yaz. Atatürk gözünü kırpmamış, Çünkü boşmuş sıralar, Çünkü harf okunmamış.
Kapkara bulutlar inmiş Işıklı gözlerine. Bora gibi, fırtına gibi Atatürk’üm Sanırım yönelmiş bilgisizliğe.
Ama baktı ki gün doğmuş, Bir koşu varmışız okula Özlemle açılmış kitaplar, Bir iştah, kızda oğlanda.
Baktı ki zil çalmış, Sınıfa girmişsiniz Bütün bakışlar sizde Günaydın demiş.
Derse başlıyorsunuz Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde. Baktı ki Türkiye’si Türkiye’miz Aydın ufuklarda yürüyor hızla.
Atatürk gülümsedi öğretmenim Övünüyor bizle. Dağıldı kara bulutlar Biz sınıfa girince.
Atatürk gülümsedi öğretmenim Kürsüde kendini görünce. Talat TEKİN
—————————————-
-Sen Varsın Millet meclisinde bulduk güveni, Gül eyledin diken ile geveni, Dünyada ardında bunca seveni, Az bulunur, aziz atam sen varsın.
Rehber almış yaşlı, gençlik hepsini, Meclisin yönetsin benim ülkemi, Bir gün değil, her gün anarken seni, Kalbimizde hep sen varsın Atatürk.
Yaşatmadın bize hiçbir kederi, “Bu olmaz!” dedin, Türk’ün kaderi. Kurmak için yüce cumhuriyeti Sadakatten taviz vermedin ATAM. Hakkı ÇEBİ
Can Yücel Atatürk Şiiri Atatürk Şiirleri Can Yücel
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk, öğün, çalış, güven! demiş a, Şimdilerde çalışan parasız, pulsuz Çalışıyor paralıya, Güvenen varsa, parasına güveniyor, Üstyanı, öğün babam öğün! Dövün babam dövün! Can YÜCEL
Hangi Atatürk?
Kimininki kalpaklı kiminki fraklı, kimi sert kimi güler yüzlü… Herkes kendine göre bir Atatürk portresi çiziyor. Peki bunların hangisi gerçek Atatürk?
Ben gözümle görmedim, anlattılar: Atatürk, Anadolu’nun direniş ruhunun nasıl örgütlendiğinden söz ederken ‘küçük kıvılcımlardan büyük yangınlar doğabileceğini’ söylemiş. Sonra bu söz “Küçük kıvılcımlar, büyük yangınlar doğurur” diye pankart olup asılmış. Nereye biliyor musunuz? İtfaiyenin girişine… Erbakan’dan Çelik’e kadar Ne demek istediğimizi anlatmak için Atatürkçüler listesine şöyle bir göz atmak yeterli: Adnan Hoca da Atatürkçü, Doğu Perinçek de… Popçu Çelik de Atatürkçü, ‘ordu göreve’ pankartı açan gençler de… Erbakan Başbakanken “En büyük Atatürkçü biziz” demişti; tabii onu hapseden Kenan Evren de… Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, partisinin başkanı Tansu Çiller’in yarımyüz fotoğrafını Atatürk’ünkiyle eşleştirecek kadar Atatürkçüydü… Bu kadar farklı eğilimden insan, aynı liderden “Bizim önderimiz” diye söz ediyorsa bu işte bir yanlışlık olmalı. O zaman da sormak gerekiyor: Kaç farklı Atatürk var? Ve hangisi gerçek Atatürk?
Bir liderden kaç farklı kimlik çıkar? Devrimci Atatürk Aslında ‘Kuvvacı Atatürk’ demek daha doğru… Kuvvacılarınki, post bıyıklı, kalpaklı, antiemperyalist bir lider. Daha 1960’larda Deniz Gezmiş, anti-Amerikan gençlik mücadelesine başlarken babasına şöyle yazıyordu: “Sana müteşekkirim, çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni… Küçüklüğümden beri evde Kurtuluş savaşı anılarıyla büyüdüm. O zamandan beri yabancılardan nefret ettim. Biz Türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşçılarıyız.” Bu antiemperyalist ve sivil direnişçi ruh, bugün de siyasal alanda pekçoklarına ilham veriyor. “Ordu göreve” diyen Türk Solu dergisi, kalpaklı Mustafa Kemal kapağıyla çıkıyor. Kemal Paşa’nın 1920’de bir komünist partisinin kurucusu olması, Lenin’e ‘ezilen milletleri emperyalizmin hegemonyasından kurtarmak için’ mektup yazması ‘Solcu Atatürk’çülerin dayanakları… Onun Anadolu halkına hitaben yayınladığı bir beyanname elden ele geziyor: “Müslüman kardeşlerim, komünist arkadaşlar…! Büyük devletler yeni bir Müslüman kurbanını boğazlıyorlar. Onu yok etmek azmindedirler. Fakat biz, elde silahımız, anavatan topraklarını savunarak ve haklarımızı haykırarak ölmesini bilenlerdeniz. Köylülerimiz topraklarını, yurtlarını ve köylerini istilacıya karşı müdafaa ederken, şehit düşerken emin olabilirler ki, yakın bir zamanda bütün İslamiyet, komünizmle birlik olarak onların intikamını alacaktır.”
Ülkücü Atatürk Ata’nın sağlığında yazılan tek biyografisinde H. C. Amstrong, ona ‘Bozkurt Atatürk’ ismini takmıştı. Nazım Hikmet’in tabiriyle ‘sarışın bir kurda’ benziyordu. MHP Kongresi’nde asılan bir afişte o Atatürk’ü, bıyıkları fırça darbeleriyle sarkıtılmış, sert bakışlı bir asker olarak tanımıştık. Ülkücülerinki, “Komünizm gördüğü yerde ezilmelidir” dediği önesürülen, daha 1933’te Sovyetler’in ilerde dağılabileceğini görüp “Oralardaki dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimize sahip çıkmalıyız” diyen bir ‘başbuğ’… Atatürk, 1927’de piyasaya çıkarılan 5 ve 10 liralık banknotların üzerine bozkurt resmi koydurmuştu. 1930’da tarihçilere ‘Türk tarihinin ana hatları’nı yazdırmaya başladığında, İslam’ın Türk tarihinin sadece bir bölümünü oluşturduğunu, oysa ondan önce de Türklere ait şanlı bir mazi bulunduğunu anlatmıştı. Alfabede, giyside, müzikte Osmanlı’yı çağrıştıran ne varsa silmeye çalışıyordu. Yıllar önce Celal Bayar’ın damadı Ahmet İhsan Gürsoy’dan dinlediğim bir anıyı burada nakletmekte yarar var. Gürsoy’un anlattığına göre Atatürk, 30’lu yıllarda Türk bayrağını da değiştirmeyi düşünmüş. Çünkü ayyıldız simgesinin Osmanlı’yı ve Arap dünyasını çağrıştırdığına inanıyormuş. Türklere yeni bir ulusal kimlik kazandırmaya çalışırken, ona İslamiyet öncesi köklerini hatırlatan bir bayrağın yakışacağını hesaplamış ve Göktürk’lerin bayrağını düşünmüş. O proje gerçek olsaydı, bugün Türk bayrağında ne olacaktı biliyor musunuz: Mavi fon üzerinde yeşil bir kurt profili…
Kürtlerin Atatürk’ü Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçtikten sonra Amasya’dan Kâzım (Karabekir) Paşa’ya çektiği telgrafta şöyle diyordu: “Ben Kürtleri ve hatta bir özkardeş olarak tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu cihana göstermek karar ve azmindeyim.” Bu kararla, Amasya protokolünde ‘Türklerin ve Kürtlerin oturdukları yerler’ diye adlandırılan ülke için milli mücadele başladı ve BMM kuruldu. Meclis’teki ilk tartışmalardan biri Kastamonu Mebusu Yusuf Kemal Bey’in, “Türklerin sağlığı korunmalıdır” demesiyle patlamış, Sivas Mebusu Emir Paşa, bu vatanda sadece Türklerin yaşamadığını hatırlatmıştı. O aşamada, Mustafa Kemal Paşa devreye girmiş ve ‘Meclis’in sadece Türklerden değil, Çerkezlerden, Kürtlerden, Lazlardan oluştuğunu ve bunların çıkarlarının ortak olduğunu’ vurgulamıştı. Kurtuluş Savaşı başlarken Kemal Paşa, Kürtlere özerklik verilmesinden bile söz etmişti. Kürt sorunu yeniden gündeme geldiğinde, şahinler, Dersim isyanını sertlikle bastıran Atatürk’ü örnek alırken, güvercinler Mustafa Kemal’in 1920’lerdeki sözlerini arşivden çıkardılar.
Dindar Atatürk Bitmek bilmez bir tartışma da Atatürk ve din meselesidir. Timur Selçuk, Yaşar Nuri Öztürk gibi Atatürkçü müminler Kur’an’la Nutuk’u bir arada saklar kütüphanelerinde… Başuçlarında Ata’nın Meclis açılışında ellerini kaldırmış dua ettiği fotoğrafı asılıdır. Fotoğrafın altında da Ocak 1923’teki konuşması vardır. “Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır.” Onlara göre ‘Atatürk dinin özüne değil, din olarak kabul edilen geleneğe ve eskimiş kurumlara karşı tavır almış’tır ve vahiy ile akıl arasında uzlaşmazlık görmemiştir. Ateistler, buna bir başka Atatürk metniyle karşı çıkar. Onların elindeki metin, 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasıdır: “Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı siyasetler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipler gökten indirildiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”
Demokrat Atatürk Ve nihayet liberal-demokrat Atatürk… Özellikle Cumhuriyet’le yaşıt İktisat Kongresi’nde uygulamaya konan ekonomi politikası ve Celal Bayar’ın Başbakanlığı döneminde hayata geçirilen uygulamalar, Atatürk’ü, İş Bankası’nın kuruluşuna imza atmış bir ‘liberal devlet adamı’ yönüyle öne çıkarır. Hele İsmet Paşa’nın Başbakanlığında iki kez direkten dönen çok partili rejim arayışları onu ‘demokrat’ sıfatıyla bir arada değerlendirenlerin en inandırıcı kanıtıdır. Her ne kadar Cumhuriyet tarihi boyunca demokrasiyi askıya alan tüm askeri müdahaleler, Atatürkçülük adına yapılsa da, Cumhuriyet’in asıl hedefinin demokrasi olduğuna inananlar, ‘muhtaç oldukları kanıt’ı, onun Afet İnan’a verdiği el yazısı notlarında bulabilirler: “Artık bugün demokrasi fikri daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci asır, birçok müstebit hükümetlerin bu denizde boğulduğunu göstermiştir.”
Neden bu kargaşa? Baştaki soruya dönelim: Hangisi doğru bunların? Her biri gerçek belgelere, tanıklıklara, konuşmalara dayandırılan bu politik kimliklerin hangisi gerçek Atatürk? Bir insan aynı anda hem devrimci hem ülkücü, hem ‘Kürtler’in özerkliğinden yana’, hem Türkçü, hem dindar hem pozitivist, hem otoriter hem demokrat olamayacağına göre bu iddia sahiplerinden biri yalan söylüyor olmalı… Hangisi? Sanıyorum, bu zor sorunun yanıtını bulabilmek için 1920’lerin koşullarını ve Kurtuluş Savaşı ile Cumhuriyet’in hangi şartlar altında gerçekleştirildiğini iyi bilmek gerek. Kurtuluş Savaşı verilirken, Anadolu ahalisinin kahir çoğunluğu, nihai amacın Saltanat ve Hilafet’i korumak olduğunu düşünüyordu. Kürtler’in bazısı özerklik peşindeydi. Komünistler, Sovyet devrimine özeniyordu. Bütün bu farklı eğilimlerden, ortak bir mücadele azmi yaratabilmenin yolu, hepsine yönelik sıcak mesajlar vermekten geçiyordu. O yüzdendir ki, Meclis’in açılışında eller açıldı, dualar edildi, Kürtler’e özerklik vaat edildi, muvazaalı bir resmi komünist parti kurulup Sovyet etkisindeki komünist hareket yok edildi. Ulus olma sürecinde din yerine tutkal olarak Türklük ruhu gerekiyordu; bozkurtlu bayrak düşünüldü. Ancak bunlar 1920’lere özgü geçici tedbirlerdi; hiçbiri bugün Atatürkçülük adına savunulamayacak kimliklerdi. O yüzden zaman zaman birbiriyle çelişen bu sözler, tavırlar, tutumlar kargaşasını, Atatürk’ün olgunluk dönemine ait notlarının, konuşmalarının, eylemlerinin süzgecinden geçirmek şart… Bu yapılmayıp da 1920’lerin kargaşasından rastgele bir fotoğraf çekince Atatürk, herkesin kullanımına açık “Binbir surat”lı bir lidere dönüşüyor ve ‘bunca yalancı’ içinde kimin doğruyu söylediğini bulmak, hepten güçleşiyor.
Nazım Hikmet Atatürk Şiirleri Nazım Hikmet Atatürk İle İlegili Şiirleri
KUVAYI MILLIYE’DEN Düşündü birdenbire kayalardaki adam kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri Kim bilir onlar ne kadar büyük ne kadar uzundular? Birçoğunun adini bilmiyordu yalnız, Yunan’dan önce ve Seferberlikten evvel geçerdi Gediz’in sularını başı dönerek.
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında birdenbire beş adim sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saati sordu. Paşalar: “Üç” dediler, Sarisin bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun basına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı. Nazim Hikmet
BÜYÜK TAARRUZ
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birden bire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saati sordu. Paşalar `üç’ dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun kenarına kadar, eğildi durdu. Bıraksalar ince uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon Ovasına atlayacaktı…
Nazım Hikmet KURTULUŞ SAVAŞI DESTANINDAN
Düşündü birden bire kayalarda ki adam Kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri Kim bilir ne kadar büyük, Ne kadar uzundular? Bir çocuğun adını bilmiyordu, Yalnız, Yunandan evvel ve seferberlikten evvel Geçerdi Gediz’in sularını başı dönerek Dağlarda tek Tek Ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki Çayak kalpaklı adam Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden Güzel, rahat günlere inanıyordu Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, Birden bire beş adım sağımda onu gördü. Pazarlar onun arkasındaydılar O, saati sordu. Paşalar:” Üç”dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü çakmak başına kadar Eğildi, durdu. Bıraksalar İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan Atatürk Şiirleri Fazıl Hüsnü Dağlarca Atatürk Şiirleri
ON KASIM’LARDA YÜRÜMEK
Atatürk’üm işte 10 Kasım yine Dalgalanır ağaçlarla oğullar Dalgalanır oğullarla nineler Dalgalanır ninelerle genç kızlar Özlemin ta yüreğime işlemiş Seni bulmak, seni görmek için ben Bütün toprakaltıyla barışacağım ..
Ereceğim sana usta, barışta, başarıda Öyle Güçlüsün ki Güçleneceğim Öyle yücesin ki, yüceleceğim Düşüne düşüne seni kocaman kocaman Dağlara, dağlara karışacağım ..
Ozan mıyım, ordu muyum, su muyum anlaşılmaz Çağlar upuzun allığı yüreğimde ülkünün Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kağıt Sanki ellerim gece Sanki ellerim gündüz Yazacağım seni daha, bir daha Ben senin ölümünle yarışacağım …
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
—————————————————-
MUSTAFA KEMAL’İN OĞLU
Mustafa Kemal’in oğlu diyorlardı ona. Sırtını okşamıştı Mustafa Kemal bir sabah erken.
Geçiyordu paşalarla beylerle, Su içmişti tarlasından şuncağız. Öbür çocuklardan ayırmıştı kendini artık, Adını duyuyordu yüreğinde ateşçe, Soluk alırken, ekmek yerken..
Köyün yetimiydi, ölmüştü babası Çanakkale’de, Kale gibi tutardı omuzlarında başını. İnce bacakları altında koca ayakları vardı Sarıydı, kuruydu bozkırda bir çalı kadar, On üçündeydi ama, göstermiyordu yaşını.
Bir zaman sonra top sesleri duyuldu uzaklardan, Al al oldu dağların moru. Eli silah tutanlar girmişti cephelere bir bir, Kadınlar, çocuklar, dedeler toplandı cami avlusuna Sordu cümlesi birbirine ne yapak?
Ansızın düşman askeri görüldü çayırda, Geldi çattı köye gavurun zoru. Devrisi gün bir haber ulaştı evlere, samanlıklara Alanda ismi yazılacakmış herkesin.
O saat bir yangın sardı Mustafa Kemal’in oğlunu, Kimi Kadir diyecek, kimi Mıstık, kimi Özdemir.. Ankara’dan gelen rüzgarlar önünde, Ankara’ya uçan şahinlere karşı, O, ne desin? O, Mustafa Kemal’in oğlu, nasıl söyler Adını, bir avuç düşmana? Mustafa Kemal’in oğlu yenilmez, tutsak olmaz, Adını vermez süngüler altında, Kellesini verse bilem. Hem ağaç ağaçtır; öküz öküzdür, İsim yakışmalı cana.
…………
Bayrak mıydı ne, kartal kanadı mıydı ne, Ses verdi göklerden adı. O yürüyordu, köylünün dehşeti büyüyordu peşinde, Büyüyordu gövdesi, Büyüyordu dağ kadar. Dur diye haykırdılar, namluları çevirip üstüne, Durmadı…
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
————————————————-
MUSTAFA KEMAL’İN KAĞNISI
Yediyordu Elif kağnısını Kara geceden geceden. Sanki elif elif uzuyordu, inceliyordu Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar İnliyordu dağın ardı, yasla Her bir heceden ..
Mustafa Kemal’in kağnısı derdi kağnısına Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı. Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik Nam salmıştı asker içinde .. Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü Doğrulmuştu yola önceden önceden ..
Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar. Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra Gecenin ulu ağırlığına karşı Hafiftiler, inceden inceden ..
İriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında. Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim; Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına Alın yeşilini kapmıştı, geçirmişti Niceden niceden ..
Durdu birdenbire, Kocabaş, ova bayır durdu Nazar mı değdi göklerden, ne? Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacur gucur Nasıl durur Mustafa Kemal’in kağnısı. Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden ..
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş Süs beni, öldür beni, koma yollarda beni. Geçer, götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım. Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır Düşerim gerilere iyceden iyceden ..
Kocabaş yığıldı çamura Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar Örtüldü gözleri örtüldü hep . Kalır mı Mustafa Kemal’in kağnısı bacım Kocabaş’ın yerine koştu kendini Elifçik Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden …
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
————————————————-
KAHRAMAN
Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün; Seni gördük sesimiz Hakk’a yalvardığı gün, Seni gördük, bir mazi dağları sardı ses ses, Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes..
Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da, Kutlu bir Tanrı oldun güzel Anadolu’da. O kadar eskisin ki şimdi ruhumuzda sen, Bulursun bu sevgide asırları istersen.
Ararsan bakışında uzun ovalar erir, Dinlersen gönül denen yüce dağlar ses verir. Bir dünya, bir millete düşman olduğu zaman Sana büyük hızını verdi nabzındaki kan..
Dört sınırın ucunu getirdin bir araya, Dört bucak sevgisini topladın Ankara’ya. Sesin, bir tılsım gibi, yurdu dolaştı yer yer Ve senden öyle keskin hız aldı ki gönüller.
Yüzyılda giden vatan bir anda geri geldi, Sonra sanki ruhundan kartal sesleri geldi; Sanki yeni bir ışık süzüldü gözlerinden Ve bir fert, tek başına, bir millet yarattın sen.
Bastığın yer tarihten yer alırmış, yok, değil: Bir gününe bir tarih bağışlasak çok değil! Çok değil, kanımızın rengini süze süze, İsmini döğmelerle işlesek göğsümüze..
Çok değil göğsümüzün içine çizsek seni, İsterse bundan sonra ufuk yansın, gök yansın; Çünkü sen bu milletin umduğu kahramansın.. Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün; Seni gördük sesimiz Hakk’a yalvardığı gün…
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
—————————————————-
BÜYÜK MİSAFİR
Bir sevinç incilemiş gözleri yaşlar yerine, İzi üstünde gül açmış kapanan her yaranın. Bir bahar yağmuru halinde derinden derine Çağlıyor her yanı alkışla yeşil Marmara’nın.
Bu misafirdir, inan memleketin neyse varı, Böyle bir yüz mü görür bir daha fâni ömrün? Gelin ay Bahr-i Muhit’in köpüren dalgaları, Kırk asırlık yolu bir hızda alan Türk’ü görün…
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
——————————————————
ANIT KABRİN KAPISI
Bu kapı başlar çok uzaklardan, İzmir’de, Akdeniz’de, Dört nala köpürürken atlarınız, Kılıçların parıltısındaki haklardan.
Bayrak bayrak olmuş şafaklardan, Göklere sığmaz Allah Allah sesleri, Geçer Hürriyet ebemkuşaklarında Taklardan.
Ankara dediler yavrum götürdüm Haftalarca hastanede yatırdım Bırakmadım başucunda oturdum Çaresiz diyerek attın Ankara
Ankara’da hiç hastane koymadım Kaçını gezdimse bilmem saymadım On beş günde hiç elbise soymadım Gözümde bir hiçsin bittin Ankara
Yirmi yıl getirdim Ankara sana Hiç umut vermedin çareden bana Hep zorluk çıkarttın yavrumdan yana Beni ciğerimden ettin Ankara
Bu kalbin yarası seni bitirir Gün geçtikçe kalp ritmini yitirir Gücü kalmaz tehlikeye götürür Sonsuz karanlığa ittin Ankara
Başkentte dediler ciğer çalışmaz Ankara tıp dedi dermanı kalmaz Hacettepe dedi fazla yaşamaz Ver artık yavrumu yettin Ankara
Yoğun bakımdayken dardı odası Bir kural koymuşlar girmez babası Kapısında ağlar garip anası İster Ali’sini nettin Ankara
Bu acıyı gözyaşında aradım Her köşede gizli gizili ağladım Akan yaşla mendilleri suladım Geri ver Ali’mi çattın Ankara
Ben bu derdi Ankara da azdırdım Param yoktu beş de altın bozdurdum Bilet aldım veresiye yazdırdım Refiki Ali’den ettin Ankara
Refik Kutlu
Ankara Şiiri
Ankara’da doğdu gün; Öğün Türk oğlu öğün. Tan yeridir Türklüğün, Bahtı ak, taşı kara Adı büyük Ankara.
Ordu kuruldu, Düşman orda vuruldu. Türk’e bir kale oldu. Bahtı ak, taşı kara Yurdun kalbi Ankara.
Harp meydanı orası Başkomutan ovası Bahtı ak, taşı kara Can evimiz Ankara.
H.Ali YÜCEL
Ankara Marşı
Ankara, Ankara, güzel Ankara, Seni görmek ister her bahtı kara. Senden yardım ister her düşen dara, Yetersin onlara güzel Ankara.
Burcuna göz diken, dik başlar insin, Türk gücü orada her zoru yensin, Yoktan var edilmiş ilk şehir sensin, Varolsun toprağın, taşın Ankara.
Halil Bedii YÖNETKEN
27 Aralık
Yirmi yedi Aralık’ta, Atam geldi, Ankara’ya. Ülkem kalmış, karanlıkta, Merhem oldu, her yaraya.
Atam, Ankara’da durdu, Meclisi, buraya kurdu. Kurtuluşa, karar verdi, Hep toplandık, bir araya.
Düşmanları, yurttan attı, Türklüğüme çok şan kattı. Ankara’yı, başkent yaptı, Hemşeri oldu, buraya.
Atatürk’ü, çok severiz, Onun yolundan gideriz. Uygar ülke, hedefimiz, Örnek olalım, dünyaya.
Hüseyin Celep
Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi
Dokuzyüz ondokuz aralık ayı Dikmen sırtlarına vardı Atatürk Tüm seğmenler karşıladı Ata’yı Milleti bağrına sardı Atatürk
Vatan aşkı ile düş olduk nara Zafer türkün oldu sarıldı yara Bir yüce ses dedi Başkent Ankara Millet meclisini kurdu Atatürk
Koca dünya şaştı eyledi hayret Tükenmedi azim ihtikat gayret Artık hiç kimseye eylemem minnet Bana lisanımı verdi Atatürk
Sefil ERÖKSÜZ’üm vatan can bağım Cumhuriyetliktir tarihim çağım Göklere taht kurdu şanlı bayrağım İstiklal gülünü derdi Atatürk
Mehmet Ali Eröksüz
ANKARA
Ey insan arşı yayla! Ey bozkır! Ey Ankara! Seslen bana: Ben senden nasıl uzak yaşarım; Bahtım, senin bağrından ayrıldığım an kara, Ben sendeki gözlerden feyz alarak yaşarım.
“Halep ordaysa arşın burda.” dersen ne çıkar? Sende al atım için meydan da cirit de var. Başka yerin sahrası hız almaya bile dar! Ben sende heyecanım şahlanarak yaşarım!
Koşarım bozkırlarda gem bilmeyen bu tayla, Hislerim sürü sürü benim, bağrım da yayla. Ana gibi, yar gibi kaynaştım Ankara’yla, Alnım gökten yukarı, mermerden ak yaşarım.
Fatih’in gemileri nasıl kaydı karada? Nasıl bir sızı vardır şerefli bir yarada? Ben böyle imkânsızlık içinde Ankara’da, Hayatımı sürerim, hislerimi yaşarım.
Gönlümü atsalar da dünyanın bir ucuna, Düşer bir gülle gibi Ankara’nın burcuna, Bilmem şahin sığar mı avuçların ucuna, Ankara’da ben böyle çırpınarak yaşarım.
Kara bir bulut çökmüştü,ülkemize Kara kapkara bir bulut; Yıldırımlar koptu,şimşekler çaktı, Vatanımız parça parça yaptı.
Olamazdı,böyle şey Bu kara bulutlar dağılmalıydı. Evet dağılmalıydı,bu bulutlar; Bu vatan kurtulmalıydı.
Ülkemize bir güneş doğdu uzaklardan Taa,uzaklardan,Selanik’ten, Sap sarıydı,saşları güneş gibi; Mas mavi gözleri vardı,Gökyüzü gibi
Kara bulutlar korktu,güneşten; Dağıldı,dağıldı paramparça oldu. Gözleriyle bir baktı,gök mas mavi oldu, Vatan kurtuldu,meclis kuruldu.
Tarih 23 nisan1920,vatan hür oldu…. Atatürk’ten,bütün çocuklara; Bu mutlu gün armağan oldu. Hakketti bu vatan,Helal oldu!
23 Nisan 1920 Ulusal Egemenlik Bayramı
Bak yine akıyor zaman;zamanım “Yirmi Üç Nisan” Bir zamanlar çocuklarımız idi,büyük her insanım Çocuklarımız kutsal;iyi yetiştir,annesi ile babası Çocuklara Atatürk hediyesi;Dünyada yoktur eşi
“Yirmi Üç Nisan”la gün koşar;Türk bayrağı coşar Küllerinden doğmuş asil millet,mekanı Çanakkale Nice imparatorluk kurmuş,tarihe vurmuş damga Çocuklara Atatürk hediyesi;Dünyada yoktur eşi
Sağlık,eğitim ve adalet ile yetiştir,olsun Atatürk Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ışık geleceğe Asker,aydını ile hukuk vermeli;Atatürkçü eğitim Çocuklara Atatürk hediyesi;Dünyada yoktur eşi
Zaman çok karanlık diye,bir başka parlıyor mumu Laik Atatürkçü yetiştir;asil çocuktur umudumuz İçli dışlı düşmanlarım azmış;Atatürk tarih yazmış Çocuklara Atatürk hediyesi;Dünyada yoktur eşi
“Ne Mutlu Türküm Diyene!” demeliyiz,haykırarak Zamanın ruhu,kara karanlıktan çok acılar çekiyor Kamuda Laik, Milliyetçi Türk,ibadeti ise Müslüman Çocuklara Atatürk hediyesi;Atatürk’ün yoktur eşi
23 Nisan bayramı
23 Nisan bayramı.
Milletin malı.
En güzel bayram 23 nisan bayramı
En eğlenceli bayram 23 Nisan bayramı
Millet asla ondan vazgeçmiycek
Ulusal Egemenlik bitmiycek
Hem çocuk,hem de ulusal egemenlik bayramı.
23 Nisan bayramı.
23 NİSAN 1920
Sanki her tarafta bir düğün Çünkü, en şerefli en mutlu gün. Bugün yirmi üç nisan, Hep neşeyle doluyor insan.
İşte bugün bir meclis kuruldu, Sonra hemen padişah kovuldu. Bugün yirmi üç nisan, Hep neşeyle doluyor insan.
Bugün, ATATÜRK’ten bir armağan, Yoksa tutsak olurduk sen inan. Bugün yirmi üç nisan, Hep neşeyle doluyor insan.
23 Nisan 1920 ve Dünya Çocukları
Mustafa Kemal gibisi bir daha gelmez Gelmiş geçmiş en büyük liderdir Atatürk Çocuklara,çocuk demeden önem vermiş Yarınların yöneticisi görmüş kalpten
Ulusal Egemenlik,sağlam Türk ellerde Özgürlük olmadan,bayram bile kutlanmaz Özgürlükten daha büyük bayram bile olamaz Sağlık,eğitim ve adalettir her çocuk
Çocuk bugün değildir,yarındır bizlere Yarını görmeyen ulusların sonu yok Laik Atatürkçü taze kuvvettir çocuk Gençlikten yoksun toplum,mutlaka yıkılır
Her çocuk,yarının gençliğidir bizlere Yaşlı dede ve neneleri koruyacak Yönetici olacak,kanun çıkaracak Asker olacak,vatana bayrak olacak
Bir anne ile babanın istikbalidir Vatanı,vatan yapan bayraktır her çocuk En büyük emaneti çocuklara verdik Yarınlarımız sağlam ellerde Atam! ..
23 Nisan
Bugün ayrı bir gün Ayrı bir hüzün Bambaşka bir duygu ile Yürüyelim el ele
Ay yıldızlı bayraklar Atamdan kalan Bize bırakılan 23 Nisan
Herkesin ağzında aynı türkü aynı marş Herkesde bir başka umut var Toplanır beraberce küçük çocuklar Neden toplanmasınlar? bugün 23 Nisan
Ayşegül Akın
Dünya Çocuk Bayramı
Kiminin saçı siyah, Kiminin saçı sarı… Ankara’da buluştu, Dünyanın çocukları.
Her Yirmi Üç Nisan’da Tekrarlanır bu olay. Buluşma nedenini, Açıklamak çok kolay.
Bu kocaman dünyada Ülke sayısı çoktur. Oysa ki hiç birinin Çocuk Bayramı yoktur.
Dünyanın çocukları Yurdumuza koşuyor, Her Yirmi Üç Nisan’da Cıvıldaşıp coşuyor.
Türkiye konuklarla, Kalpler sevgiyle dolsun. Dünya Çocuk Bayramı Herkese mutlu olsun!
Altan Özyürek
Egemenlik Ulusundur
Egemenlik ulusun olduğu günden beri, Hergün daha çok artan bir zevkle yaşıyoruz. Biz seyredenlerin kamşıyor gözleri, Asırları yılların içinde aşıyoruz…
Artık maziye gömdük mesafeyi, zamanı; Her geçen gün andırır bir 23 Nisanı. Kalplerde inkılâbın bilinçli heyecanı, Mukaddes hedeflere hızla yaklaşıyoruz.
Yolumuzda ışıktır demokratik meş’ale, Biz milletçe bağlıyız ulusal ülkülere. Heybetli bir çığ gibi bütün ulus el ele. Yeni bir medeniyet için uğraşıyoruz.
Bugün yirmi milyon Türk bir tek kalp, bir tek vücut; Hepsinde aynı hamle, aynı güvenli umut. Yuvalar şenlik dolu, gönüller ferah, mesut… En kutlu bir hayatın zevkini taşıyoruz.
Halil Refet TANIŞIK
DÜNYA ÇOCUK GÜNÜ
rengimiz farklı olsun, ayrı olsun dilimiz. ne de olsa dünyamız, ortak gezegenimiz.
aynı kıtadan gelip, hep el ele verelim. büyüklere barışı, gelinde biz gösterelim.
silahlar gece olsun, çiçekler ise gündüz. kimleri çoktan sildik, hep bir olsun gücümz.
aç kalmasın çocuklar, şu üç günlük dünyada. bir dilim ekmeğini, gel bölüş lokma lokma.
sevgi ve dayanişma, ortak ilkemiz olsun. sağlıklı ve özgürce, gönüller sevgi dolsun.
Beytullah Hatoğlu
23 Nisan Çocuk Bayramı
Gelecek senin olsun küçüğüm. Koş, gül, oyna. Horoz şeker ye, kucaklaş arkadaşınla. Doya doya. Unutmadan dünün kahrını, zulmünü. Al bir adım öte götür, Yaşadığın bugünü. karış karış, adım adım elle tırnakla. Bugünü yarına, yarını yıllara. Dağıt mutluluğu çocukça. Tüm dünyaya. Sevmeyi öğret, koca ahmaklara. silaha inat. bu bir savaştır. Böyle savaş yüce sanat.
Gelecek senin küçüğüm. O gün şarkınız her dilden çalınsın. İçinde acı, kin, kan ve zulüm olmasın. Ayrılık üstüne şarkılar söyle. İnsanlar birleşsin diye. Olduğun yerde yaşat sevgiyi sor yetmişiki dilden. Niye şavaşır ahmaklar niye?
Ufkunda doğacağım, ufkunda batacağım; Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım. Ben de giyersem eğer bir gün deha tacını “İstersen çiğne” diye önüne atacağım…
Söndüğünü görsem de bin “meşale emel”in Ebediyet yolumuz, öyle elimde elin… Ak düşen saçlarınla nur kattığın heykelin Hamuruna harç diye kanımı katacağım.
Yansam da masalların “Aşık Kerem”i gibi, Bu aşk ölmez öyle her gönül veremi gibi! Şöhretin okyanuslar aşarken gemi gibi; Ben dalga gibi ayak ucunda yatacağım