Posts Tagged ‘İnce’

Özgürlüğe Doğru

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Bırakıyor ardından belalara beni
Tedbirim öldü gövdemin binası geçti

Göğsümde ince gergin çelik bağcık
Tenimi bastıran içerilere

Bağırıyor leylaklarım ağlıyor ağlıyor duvarlar
Çatlayacak gibi susuz düzgün ve biçimli sanatlar

Çocuk yığılıyor kalp kalp üstüne konuyor
Bir baba damarı vuruyor sökülen nabzım

Şimdi batar birkaç nesil azdıran bozgun
Simsiyah aklım ve beyaz bir nokta kalbim

Kader akışı alkışlanıyor her kârım
Nazlı buluş git git kabarıyor dalgalar

Çare yok gür gür bağıracağım yoksa bu sefil
İsyan yüklü gemi zor kayalıklarında gönlün

Harp. Ezilen etim söğülen köpekliğin için değil
Güzel ölçülü zulmetmeden yeterince öldürüşüm

Harp geliyor bir güzel bilendin mi kardeşim
Binlerce cilt tutuyor kılıçların hançerin

I believe in you believe in we believe in
In la ilahe illallah la ilahe illallah

Şimdi halk yüceldin guslet suyun götürmesiyle kuşan
Yüzün kolların ateş yakmaz başın ince ayakların

Dünya bir konak bir konuk ölümsüz hayat içre
Geçildikçe hor öpüldükçe soyunur şehvete

Şehvet ahırı değil yeryüzü
Domuz ahırı değil yer toprak

İki bakışımın arasında bulduğun toprak
Dört köşe duvarlar siyah örtü ve göç sesleri

Kapanıyorum kabul et öyle buyur
Bin açılı örtüye daha sar beni

Bin yıl bin daha
Dursam kapında

Sayısız perdeden bir perdecik kalksın için
Başım yüzüm kızarır haddim olmaz aslında

Sakin ve gövdemin mızraklarını döken bir geliş
Vara gele ancak birkaç ağaç alıyor göğsüm

Sakin ve daha sakin mızraklarım dökülsün daha
Aniden çıkıp havlayan köpekte emanet bugün

Binbir helak ve Allah selamıyla girilen ovada
Bir dağ gibi diz çök kendine ırmak ol tut tut bırak yıldırımları

Sakin daha sakin kımıltı yok bakışında
Bırak toprak altında göl olsun gözyaşın

Bir çeşit isyandın gönül ağlaması ilacın
Destur. Nice uzlet makamından geçersin şimdi

Şimdi çağırıyor o güzel aşka beni yalvarıyor beni
Duruyorum ve çeşit çeşit ölüm omuzumun binileri

Bu ova cennet olmalı sayımızca bir cennet safı
Bu çukur ateş olmalı sayımızca bir cehennem safı

Ya bu yol. Ayağın sahibi gövdeden habersiz yürüdüğü
Gövdenin ayağa merbut ayağa dönük ayak kesildiği

Sen gönlünü yukarıya bil

Bir dağ nasıl söylerse öyle söyle
Bir dağ nasıl inlerse başla öyle

Ey zarif sen de ata yoluna meylettin
Korkarım binbir belaya dayanmaz sıkletin

Cahit ZARİFOĞLU

Kirpik Şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kirpik ile ilgili Şiir
kirpik şiirleri

Ağlayan Kirpikler

Gözlerimden kaçırdığın bakışları
Eline vereceğim bugün
Yağmurlarınla ıslattığın ruhumla
Gidip gelen düşlerimi
Kalbime gömüp,
Dualar okuyacağım ölen huzuruma…

Düşerken içimin aynaları,
Gösterirken hayata seni,
Ömrümü gizleyip (içime)
Ağlatacağım kirpiklerimi…

Gönlüm geçip giden baharın arkasından
Yolların gizemli yanlarına bakarken
Elimde titrettiğim ‘sen dokunuşlarına
Bir nefeslik soluk aldırıp,
Şiirime yerleştireceğim…

Yüzüme çarpan ayın gölgesinde
Paramparça olan umutlarımı
Terk ediliş namına edilen
Feryat figan nidaları (vedaları)
Toplayıp,
Gece rüzgârına çalacağım…

/Son trenin son yolcusu gibi
Bineceğim bu geceki rüyalarına
Göreceksin aşkın tesirini
Ve sen!
Hissedeceksin bendeki aşkın nasıl nefretleştiğini/

Teninde ayrılığın soğuk dokunuşları varken (dururken)
Bendeki senin götürdüklerini
Eline alıp,
Bin parçaya böleceksin ettiğin yeminleri…

Çıkarken kırık, dökük ‘sen köprülerinden
Dokunduğun her yer,
Yanık aşk kokusu olacak,
Kapkaranlık hayallerimin gizinin
Anlaşılmaz görünüşünden
Ölü kalbimi görüp,
Toprak alacaksın üstünden…

Usulca yalvarırken Tanrıya,
Güneş kokulu aşkları dileyip,
Meleklerden aldığım hazla,
Seni isteyeceğim yaratandan
Kabul olur musun?

Bilemem

Söylesene bana,
Sessizce isyanım yetersizken
Yüreğin hissedecek mi?
(Hissedemediklerini)

Bilmem ki?

İlknur Karaca

Kömür karası kirpiklerin

Karanlık bir gece gibi kirpiklerin

Sımsıkı kapanmış perdeler gibi

Bekledikçe kararır ruhum

Kışlara döner umutsuz

Beklerim aralansa

Bir aralansa da değse ruhuma gözlerin…

İçim çıkarcasına sabırsız,

Sabırsızlığım arttıkça çaresiz…

Ve nefretim büyür

Yolmak isterim tek tek

Kömür karası kirpiklerini…

Sonra umutsuz, düşerim boşluklara

Aklım gelir birden

Nasıl da unutmuşum

Bir zamanlar aşıktım

Ben onlara…


KİRPİKLERİN UCUNDA

Hasretlik kirpiklerinin ucunda
Düştü düşecek tam yüreğin ortasına
Bakıp derin bir iz bıraktığında
Hesap soracağım senden kalanlara

Damlacıklar düşer arka arkaya
Her şeyden habersiz al yanaklara
Düşer ta içlere kadar insafsızca
Vardığı yeri yaralar derman yokçasına

Gözleri buğulu bitmez oldu yaşlar
Birisinin ardından ince ince akar
Delip geçer sineyi hesapsızca bakar
Deyse deli gönül deyse etmez de inkâr

nihal atalık

Ahmet Haşim O Belde Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ahmet Haşim O Belde,
O Belde Şiiri Ahmet Haşim,
O Belde Şiiri


Ahmet Haşimin O Belde Şiiri

O Belde

Denizlerden
Esen bu ince hava saçlarınla eğlensin.
Bilsen
Melal-i hasret ü gurbetle ufk-ı şama bakan
Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
Ne sen,
Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
Ne de alam-ı fikre bir mersa
Olan bu mai deniz,
Melali anlamayan nesle aşina değiliz.
Sana yalnız bir ince taze kadın
Bana yalnızca eski bir budala
Diyen bugünkü beşer,
Bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
Bulamaz sende, bende bir ma’na,
Ne bu akşamda bir gam-ı nermin
Ne de durgun denizde bir muğber
Lerze-i istitar ü istiğna
Sen ve ben
Ve deniz
Ve bu akşamki lerzesiz, sessiz
Topluyor bu-yi ruhunu guya.
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz…
O belde?
Durur menatık-ı duşize-yi tahayyülde;
Mai bir akşam
Eder üstünde daima aram;
Eteklerinde deniz
Döker ervaha bir sükun-ı menam.
Kadınlar orda güzel, ince, saf, leylidir,
Hepsinin gözlerinde hüznün var
Hepsi hemşiredir veyahud yar;
Dilde tenvim-i ıstırabı bilir
Dudaklarındaki giryende buseler, yahud,
O gözlerindeki nili sükut-ı istifham
Onların ruhu, şam-ı muğberden
Mütekasif menekşelerdir ki
Mütemadi sükun u samtı arar.
Şu’le-i bi-ziya-yı hüzn-i kamer
Mülteci sanki sade ellerine
O kadar natüvan ki, ah, onlar,
Onların hüzn-i lal ü müştereki,
Sonra dalgın mesa, o hasta deniz
Hepsi benzer o yerde birbirine…
O belde
Hangi bir kıt’a-i muhayyelde?
Hangi bir nehr-i dur ile mahdud?
Bir yalan yer midir veya mevcud
Fakat bulunmayacak bir melaz-ı hulya mı?
Bilmem… Yalnız
Bildiğim, sen ve ben ve mai deniz
Ve bu akşam ki eyliyor tehziz
Bende evtar-ı hüzn ü ilhamı
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz…

Ahmet Haşim

İnce Sözler

Salı, Haziran 19th, 2012

İnce Sözler

Tugbam sitesinde en güzel İnce Sözler sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa İnce Sözler
ince Sözler facebook

En Güzel ince Sözler

Yalnızlık onca saçın arasında beyaz bir saç teli gibi. Çektikçe çoğalıyor, çoğaldıkça arsızlaşıyor.
Elif Şafak

Alınyazımı değiştiremem ; Ama istemediğim kadere de boyun eğmem…!
O.Wilde

Giden dönmeyecekse; kalanların değerini bileceksin. Ölenle ölünmüyorsa eğer; kalanlarla yaşamaya devam edecesin.
L.Tolstoy

Papatyalar suçlanmamalı αrtık sevmiyor diye. Zaten sevse; otdan böcekten medet umulmazdı heralde.
Y.Erdoğan

Fani Dünyada Hak geçsede Hakkın Huzurunda Hakkın OLanı Alacaksın.

Gençliğin kıymetini ihtiyarlar, huzûrun kıymetini huzûrsuzlar, sıhhatin kıymetini hastalar, hayatın kıymetini ölüler bilir. Hatim-i Esam (Rahmetullahi aleyh)

Temiz suya kurbağanın vakvaksından ne zarar!

islamiyetin içinde hiçbir zarar yoktur. İslamiyetin dışında hiçbir menfaat yoktur ve olamaz Abdülhakim Arvasi (rahmetullahi aleyh)

Çalışmak insanın hem Bedenini Dinç Tutar Hemde ufkunu Açar.

Veren de O, alanda O, nedir senden gidecek?
Telâşını görenler, can senin zannedecek!…

Bir Mümin Fani Dünyada yaptığı Bütün Doğruları Birdahaki Hayatında Gerçek oLarak ve fazlasıyla Alıcaktır.

Hâk ol ki, Hudâ mertebeni eyleye âli.

Kâmil insan; övülmek ve kötülenmekte, hâli değişmeyen kimsedir.
Ömer bin Abdülazîz (rahmetullahi aleyh)

Abdullah bin Abdülaziz ;
” insanoğlu gaflete dalar ise, Allahü teâlânın emirlerini yapmaz ve yasakladığı şeyleri yapmaya başlar. İnsanlardan korkarak, emr-i ma’rûf ve nehy-i an-il-münker; iyiliği emredip, kötülüklerden alıkoyma farzını terk eder.”

Bir kişinin ki yardımcısı Allah ola, Var kıyas eyle ki ol ne şah ola.

Hakîki sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde de eksilmeyendirYahyâ bin Muâz-ı Râzî (Rahmetullahi aleyh)

Er odur ki dünyada koya bir eser; Esersiz kişinin yerinde yeller eser.Barbaros Hayreddin Paşa

Elden geldiği kadar kaç kötü arkadaştan, Kötü ahbâb kötüdür, en zehirli yılandan. Yılan zehir akıtıp, insanı candan eder, Ama kötü arkadaş, can ve imandan eder.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (Rahmetullahi aleyh)

İnce Sözler

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

İnce Sözler

Tugbam sitesinde en güzel İnce Sözler sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa İnce Sözler
İnce Sözler 2012
İnce güzel Sözler kısa

Kişi nâm ile işler işi, namsız bir pula değmezmiş kişi!

En çok dikkat edeceğimiz şey, birbirimizin kusurlarını afv edeceğiz, sabredeceğiz. Sabredenin gideceği yer cennetdir
Hüseyn bin Said (rahmetullahi aleyh)

Sakın sanma ki hayın berhurdâr olur; akıbet ya boynu vurulur, ya berdar olur.

Elden geldiği kadar kaç kötü arkadaştan, Kötü ahbâb kötüdür, en zehirli yılandan. Yılan zehir akıtıp, insanı candan eder, Ama kötü arkadaş, can ve imandan eder.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (Rahmetullahi aleyh)

Olacak olsa gerek çâr-ü nâ-çâr, gerek kalbin gen tut, gerek dâr.

Gençliğin kıymetini ihtiyarlar, huzûrun kıymetini huzûrsuzlar, sıhhatin kıymetini hastalar, hayatın kıymetini ölüler bilir.
Hatim-i Esam (Rahmetullahi aleyh)

Temiz suya kurbağanın vakvaksından ne zarar!

islamiyetin içinde hiçbir zarar yoktur. İslamiyetin dışında hiçbir menfaat yoktur ve olamaz
Abdülhakim Arvasi (rahmetullahi aleyh)

Bir kişinin ki yardımcısı Allah ola, Var kıyas eyle ki ol ne şah ola.

Hakîki sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde de eksilmeyendir
Yahyâ bin Muâz-ı Râzî (Rahmetullahi aleyh)

Er odur ki dünyada koya bir eser;
Esersiz kişinin yerinde yeller eser.
Barbaros Hayreddin Paşa

Çalışmak insanın hem Bedenini Dinç Tutar Hemde ufkunu Açar.

Veren de O, alanda O, nedir senden gidecek?
Telâşını görenler, can senin zannedecek!…

Bir Mümin Fani Dünyada yaptığı Bütün Doğruları Birdahaki Hayatında Gerçek oLarak ve fazlasıyla Alıcaktır.

Hâk ol ki, Hudâ mertebeni eyleye âli.

Kâmil insan; övülmek ve kötülenmekte, hâli değişmeyen kimsedir.
Ömer bin Abdülazîz (rahmetullahi aleyh)

Fani Dünyada Hak geçsede Hakkın Huzurunda Hakkın OLanı Alacaksın.

Ey birader pekçe sakla rızkını etme telef, Düşmana kalırsa kalsın, dosta muhtaç olma tek.

Abdullah bin Abdülaziz ;
” insanoğlu gaflete dalar ise, Allahü teâlânın emirlerini yapmaz ve yasakladığı şeyleri yapmaya başlar. İnsanlardan korkarak, emr-i ma’rûf ve nehy-i an-il-münker; iyiliği emredip, kötülüklerden alıkoyma farzını terk eder.”

Bir Müminin temeli nekadar Sağlam Olursa imanıda okadar kuvvetli o

Şiir üzerine güzel sözler

Pazar, Haziran 17th, 2012

Şiir üzerine güzel sözler

Tugbam sitesinde en güzel Şiir üzerine güzel sözler sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Şiir üzerine güzel sözler
Şiir üzerine sözler
Şiir hakkında güzel sözler
Şiir üzerine söylenmiş güzel sözler

Şiir bir çıkartmadır, uyuyan topraklara uyumayışlardan.

Şiir ısrarlı bir telkindir, ama tekin olmayabilir bazı telkinler gibi.

Şiir yazılamaz olunca mı anlaşılır nasıl yazılacağı?

Şiir, kapatmalarla dolu bir haremi elegüne açmak gibi.

Tanrı iyi şairleri şiir ağası olmaktan korusun!

Bazan bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder.

Bazı kitapların yanında not: tükendi. Şiirler, şairler için de geçerli.

Yalnızlıklardaki gibi, şiirlerdeki kalabalık da bir uyumsuzluktur.

Hava ve kara limanları gibi, yer yer şiir limanları da olmalı; şiir trafiğinde yersiz tıkanmaları önleyecek limanlar.

Şair, kendi tarlasına da su isteyen kişidir. Bu istek çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı ürünler verir, bazan baldıran otları. Ne olursa olsun şiir, bir tarlayı koruma çabasıdır.

Var mısın bir İzmir ya da Paris Çok bunaldılar mı gezilere çıkamayanlar, oturur şiir yazarlar.

Sevdiğimiz insanlara bile ancak işimiz düşünce uğrarız da, şiirleri arayıp soran yok diye niçin yakınırız?

Şiirler, beraber söylenen solo şarkılardır.

Başarılı bir şiirin keyfi bir yenisine kadar sürer, duyulan o hüzün bir vefasızlık utancıdır.

İki tür şair sevilmez: Ya sızlanan ya da bitpazarında hurdacı dükkânı açmış.

Şiir bir inattır: Ne yazarız onlar gibi ne de bizden başka sanat.

Rahat düşkünlerine uzaktır, bazı algılar. Güçlü şiirler de çaba ister.

Şiir, yananlar ve kendini yakanlarla dolu dönemlerde içten bir yanışı gösterir.

Şiir, İnce ince soğan doğramak gibi. Çok eğilmişseniz üstüne, yaşarır gözleriniz.

Kurşuna dizilir ölürler, şiire dizilir dururlar.

Şiir, varlıklı-yoksul, ikisinin de uzağındadır,

Bir beraberliğin bitişinde her zaman biraz hüzün vardır, hele şiirler için.

Sözlük maddeleri, roman okur gibi ard arda okunur mu?

Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka maddeye, ve kapatırız kitabı.

Sonra bir yenisine, ya da tekrar evvelce baktıklarımızdan birine. Şiir kitapları için de geçerli.

Güçlü şiir ya bir hayır ya bir bedduadır.

Şiir iki şey ister: hem seni, hem hünerini. Tek başına sen sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir.

Biri şiir yazar, biri o şiir üzerine kendini.

Camın hemen yanına oturmak gibidir bazı şiirler; oysa gerilerde bir yerden uzaklar da görü^lür.

Bir kişiyle bile konuşulamaz şeylerle dolmuşsa bardak başlar şiir taşkını.

Solmuş sarı fotoğraf, duvarda, bir zaman çektiğimiz şiirin başka bir tanımı.

Bir eldir güçlü şiir, el verse kıvıracağımızı sanırız:

İnce, çelimsiz görünür, oynar bizimle ve çok sürmez elimiz yapışır masaya.

Tedavi klinikleri gibi, şiir klinikleri de olmalıydı.

Şiiri hareketli yapan, kimi sözcükler arasında gidiş gelişler, hemen görülemeyen alış verişlerdir.

Şiir ziyaret saatleri 24’ten sonra olmalı. Ne yazık ki 24’e kadar, gelenler de çok değil.

Bazı şairlerin ölümüne yanarız, ancak onların şiirleridir ki, yıllar sonra soğuklarda gene ısıtır bizi.

Bazı besinler insanı tok, bazı şiirler insanı genç tutar ve ikisi hemen hemen aynı kapıya çıkar:

Önlenir oburluklar, erken kocamalar.

Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir.

Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin uzanmayışına sessizce katlanırlar.

Bir şairin yakındığımız yanı ya dilidir, ya dilsizliği.

Bir duvarı aşamayan seslenişler şiir. Duvarın arkasında millet maç seyrediyor.
Şiir kazalarında ölenlerin, sakat kalanların sayısı, trafik kazalarındakinden kat kat fazladır, hep aşırı hızdan, dikkatsizlikten.
İlham, evet, bir şey vurdu oltaya, ümide kapılırız.

Ama iğneye takılan, atılmalık bir fasarya da olabilir. Önemli olan sözcüklerin birbirini çekmesi, dizelerin dizi dizi ağda birikmesidir.

Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur.

Siz hangi dizede hangi sözcük, daha da yerinde, daha da güzel – sormadan değiştiriniz!

İyi şair, gereğince Karac’oğlan. O söyle

“Kim var imiş ben burada yoğ iken.”

Şiir bir çıkartmadır, uyuyan topraklara uyumayışlardan.

Şiir ısrarlı bir telkindir, ama tekin olmayabilir bazı telkinler gibi.

Şiir yazılamaz olunca mı anlaşılır nasıl yazılacağı?

Şiir, kapatmalarla dolu bir haremi elegüne açmak gibi.

Tanrı iyi şairleri şiir ağası olmaktan korusun!

Bazan bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder.

Bazı kitapların yanında not: tükendi. Şiirler, şairler için de geçerli.

Yalnızlıklardaki gibi, şiirlerdeki kalabalık da bir uyumsuzluktur.

Hava ve kara limanları gibi, yer yer şiir limanları da olmalı; şiir trafiğinde yersiz tıkanmaları önleyecek limanlar.

Şair, kendi tarlasına da su isteyen kişidir. Bu istek çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı ürünler verir, bazen baldıran otları. Ne olursa olsun şiir, bir tarlayı koruma çabasıdır.

Var mısın bir İzmir ya da Paris Çok bunaldılar mı gezilere çıkamayanlar, oturur şiir yazarlar.

Sevdiğimiz insanlara bile ancak işimiz düşünce uğrarız da, şiirleri arayıp soran yok diye niçin yakınırız?

Şiirler, beraber söylenen solo şarkılardır.

Başarılı bir şiirin keyfi bir yenisine kadar sürer, duyulan o hüzün bir vefasızlık utancıdır.

İki tür şair sevilmez: Ya sızlanan ya da bitpazarında hurdacı dükkânı açmış.

Şiir bir inattır: Ne yazarız onlar gibi ne de bizden başka sanat.

Rahat düşkünlerine uzaktır, bazı algılar. Güçlü şiirler de çaba ister.

Şiir, yananlar ve kendini yakanlarla dolu dönemlerde içten bir yanışı gösterir.

Şiir, İnce ince soğan doğramak gibi. Çok eğilmişseniz üstüne, yaşarır gözleriniz.

Kurşuna dizilir ölürler, şiire dizilir dururlar.

Şiir, varlıklı-yoksul, ikisinin de uzağındadır,

Bir beraberliğin bitişinde her zaman biraz hüzün vardır, hele şiirler için.

Sözlük maddeleri, roman okur gibi ard arda okunur mu?

Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka maddeye, ve kapatırız kitabı.

Sonra bir yenisine, ya da tekrar evvelce baktıklarımızdan birine. Şiir kitapları için de geçerli.

Güçlü şiir ya bir hayır ya bir bedduadır.

Şiir iki şey ister: hem seni, hem hünerini. Tek başına sen sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir.

Biri şiir yazar, biri o şiir üzerine kendini.

Camın hemen yanına oturmak gibidir bazı şiirler; oysa gerilerde bir yerden uzaklar da görü^lür.

Bir kişiyle bile konuşulamaz şeylerle dolmuşsa bardak başlar şiir taşkını.

Solmuş sarı fotoğraf, duvarda, bir zaman çektiğimiz şiirin başka bir tanımı.

Bir şiir yazılırken, daha önce yazılmış, aşağı yukarı aynı havada, aynı temada bir başkası, hayranlık ya da hasetle hatırlanıyorsa, bu yenisinde de iş vardır (bazan da yok).

Bir eldir güçlü şiir, el verse kıvıracağımızısanırız:

İnce, çelimsiz görünür, oynar bizimle ve çok sürmez elimiz yapışır masaya.

Tedavi klinikleri gibi, şiir klinikleri de olmalıydı.

Şiiri hareketli yapan, kimi sözcükler arasında gidiş gelişler, hemen görülemeyen alış verişlerdir.

Şiir ziyaret saatleri 24’ten sonra olmalı. Ne yazık ki 24’e kadar, gelenler de çok değil.

Bazı şairlerin ölümüne yanarız, ancak onların şiirleridir ki, yıllar sonra soğuklarda gene ısıtır bizi.

Bazı besinler insanı tok, bazı şiirler insanı genç tutar ve ikisi hemen hemen aynı kapıya çıkar:

Önlenir oburluklar, erken kocamalar.

Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir.

Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin uzanmayışına sessizce katlanırlar.

Bir şairin yakındığımız yanı ya dilidir, ya dilsizliği.

Bir duvarı aşamayan seslenişler şiir. Duvarın arkasında millet maç seyrediyor.

Şiir kazalarında ölenlerin, sakat kalanların sayısı, trafik kazalarındakinden kat kat fazladır, hep aşırı hızdan, dikkatsizlikten.

İlham, evet, bir şey vurdu oltaya, ümide kapılırız.

Ama iğneye takılan, atılmalık bir fasarya da olabilir. Önemli olan sözcüklerin birbirini çekmesi, dizelerin dizi dizi ağda birikmesidir.

Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur.

Siz hangi dizede hangi sözcük, daha da yerinde, daha da güzel – sormadan değiştiriniz!

İyi şair, gereğince Karacoğlan. O söyle

“Kim var imiş ben burada yoğ iken.”