Sen Benim uğurumsun Sen benim Şanssız Hayatımdaki uğur böceğimsin bebeğim..
Hatalarla geçmiş ömrümün en sonunda uğurlu bir insanı bulması beni çok mutlu ediyor iyiki varsın uğurlum benim..
Senin Adın Gibi Hayatıma uğur veriyorsun Kalbim Adınla Uğurlu Şimdi Hayatımda Senin Sayende Süper Aşkım benim uğurum..
Uğurlar Olsun Sevgilim uğurlar Olsun Sana Sen benim tej uğurumsun inan buna.
iLk Önce Yaradanıma Şükrediyorum bana Senin gibi Hayırlı Bir insanı Çıkarttığı için karşıma, Ve Şansıma Dua Ediyorum Bozulmasın uğurunla Hayatta Kalmak istiyorum bebeğim.
sen benim umudumsun sen benim ugurumsun seni bırakıp gidemem ben sende doğdum sende biterim bebeğim.
karamsar hayatımda bir ışıksın sen uğur böceğimsin sen benim ışık saçıyorsun ufacık dünyama büyük ışıklar veriyorsun bebeğim.
Bugün Dua Ediyorum ikimiz için Seni Seviyorum ve Dualarımı uğurumun bozulmaması için Şükrediyorum ALLAHıma…
Bir renk Seçtim ikimiz için Beyaz! ikimizin rengi Olsun Kalbin Ve Duyguların Gibi Saf beyaz Ve Sadece benim uğurum..
Seni Düşünüyorum herzaman, Kötü Zamanlarımda Seni Düşünüp İşlerimi yoluna Sokuyorum herzaman Sen benim gerçekten Uğurumsun Aşkım..
Atamam Hayatıma Bilinmeyen bir gelecege sen olursan düşünmem giderim ölüme bile zaten hayatım senin sayende gülüyor bana sen benim tek uğurumsun bu dünyada.
Sen tek Değilsin Bunu biL herzaman benimlesin! Sen Şanssız Değilsin Sen Benim uğurumsun…
Seninle gülüp ağlamayı seviyorum seninle şanssızlıklara küsüp yeni şanslar aramayı seviyorum sen benim uğurlumsun…
hayata inancım kalmamışken Buldum Seni geleceğe Dair Sözlerinle hayel kurdum Dünyamda Şimdi Yaşıyorum nefes Alıyorum Adınla Sen Benim uğurumsun bunu unutma…
Çok Değil Az Zaman önce Şansımı kaybettim kaldım Dünyada Kör Talihimle Şimdi Buldum Seni kaybetmek istemiyorum uğurum Ol istiyorum..
Dualarım ALLAHIMA Sevgim Herzaman Sana Olucak ALLAHIM dualarımı kabul etsin Seninde Sevgin Bana Karşı Hiç Bitmesin Birtanem uğurum benim..
Okadar şanslıyımki Seni buldum ya Artık gerisi yalan bana Bu hayatta Sen Bana Şans uğur getiriyorsun yanımda Olduğun zamanlarda birtanem.
negatif Enerjiyi Atıyorum üzerimden Seninle Pozitif Bir Hayata Başlıyorum güzel ve uğurlu günler bizi bekliyor aşkım..
Çapkınlar için Sözler Erkek: Bana isminizi bağışlarmısınız? Kadin: Neden? Sizin yok mu?
Erkek: Size bir içki ısmarlayabilirmiyim? Kadin: Aslinda içkinin parasını direk alsam daha iyi olur.
Erkek: Ben bir fotoğraçıyım ve ne zamandir sizinki gibi bir yüz ariyordum. Kadin: Ben de estetik cerrahim ve ne zamandir sizinki gibi bir yüz ariyordum.
Erkek: Sanirim sizinle daha önce bir kez çıkmıştık ya da iki kez Kadin: Sadece bir kez çıkmış olabiliriz, çünkü ayni hatayi ikinci kez yapmam.
Erkek: Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsunuz? Kadin: Sanirim doğarken sizin payinizi da ben almışım
Erkek: Bu cumartesi benimle çikarmısınız? Kadin: Üzgünüm, bu cumartesi başım ağrıyor.
Erkek: Birçok erkeğin basini döndürüyor olmalısınız? Kadin: Siz de birçok kadinin midesini bulandiriyor olmalisiniz.
Erkek: Sizi çok mutlu edebilirim. Kadin: Nasıl gidiyormusunuz?
Erkek: Size evlenme teklif etsem, ne cevap verirdiniz? Kadin: Bir sey diyemezdim muhtemelen, çünkü gülerken konusamam.
Erkek: Sizi sinemaya davet edebilir miyim? Kadin: Ben o filmi gördüm.
Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz? Kadin: Sizden saklaniyordum.
Erkek: Hayatim boyunca neredeydiniz? Kadin: Hayatinizin geri kalaninda da olacağım yer rüyalarınızdır.
Erkek: Sizi daha önce bir yerde görmüş gibiyim? Kadin: Evet, o yüzden artik oraya gitmiyorum.
Erkek: Bu koltuk bos mu? Kadin: Evet, ama oturursaniz bu boşalacak.
Erkek: Ne ile mesgulsünüz? Kadin: Kadin taklidi yapiyorum.
Erkek: Sizi çıplak görebilseydim çok mutlu ölürdüm herhalde. Kadin: Ben sizi çıplak görseydim gülmekten ölürdüm herhalde
RampaLarın UstasIyIm Gözlerinin HastasıyIm…
Bir Sana Bakarım Bir Hayaline Dalarım Güzelim…
Seni Bugun Gördüm Bugün Hayata Döndüm…
Takarım Senin Gibi Hatunu Koluma Çıkarım Caddeye Olurum 10 Numara..
Kurucu ortaklardan Dustin Moskovitz Facebook’tan ayrılıyor. Hedefinde yeni bir sosyal ağ kurmak var.
Facebook’un kurucu ortaklarından biri olan ve aynı zamanda mühendislik eğitimi alan Dustin Moskovitz, dünyanın büyük ilgi gösterdiği ve adeta günümüzde artık bir fenomen halini alan Facebook’u bırakmaya karar verdi.
Moskovitz’in Facebook’tan ayrılmasının nedeni net olarak bilinmezken, bazı kaynaklar Moskovitz’in yeni bir sosyal ağ üzerinde çalışma yürüteceğini iddia ediyor.
Moskovitz, bilindiği gibi Mark Zuckberg ile birlikte Harvard Üniversitesi’nde öğrenci oldukları dönemde Facebook ağını kurmuştu. Facebook’tan tek başına ayrılmayacak olan Moskovitz, daha önce Google’dan Facebook’a transfer olan şirketin mühendislik yöneticisi Justin Rosenstein ile birlikte yaklaşık bir ay içinde Facebook’la yollarını ayıracak.
Facebook’tan ayrılacak olmanın kendisini üzdüğünü belirten Rosenstein, yeni hedefleri için bu ayrılığın gerekli olduğunun altını çizdi.
Facebook hesabımın şifresi kırıldı, Facebook Hesabım şifresi çalındı, Facebook hesabım hacklendi, facebook Hesabım ele geçirildi, ne yapmalıyım diyorsanız bu yazıyı okuyunuz.
Eğer Facebook hesabınıza giriş yapamıyorsanız önce giriş sayfasındaki “Şifreni mi Unuttun” bağlantısına tıklayın. Hesabınıza giriş yaparken kullandığınız e-posta adresine bir e-posta gönderilecektir. Eğer bu e-posta gelmiyorsa, e-postanızın “Gereksiz”/ İstenmeyen mesajlar / Spam vs. dosyasını veya filtresine iyice bir göz attın, zira bazı e-posta hizmetleri bu mesajları yanlışlıkla ayıklayabiliyor.
Ama e-postam da çalındı?
Bu sıkça görülen bir senaryo. Öncelikle bir endişe ile alakasız e-posta adreslerine e-postalar atmanızın sorunun çözümlenmesini geciktireceğini unutmayın ve şu adımları takip edin.
1) İletişim güvenliğini sağlayın
Herşeyden önce şunu hatırlayın: Hesaplarınız çalındıysa ya birisi şifrelerinizi veya e-postanızın güvenlik sorusunu tahmin etmiştir, ya da bilgisayarınıza kötü amaçlı bir yazılım (virüs, truva atı, keylogger vs.) yüklenmiştir. Bu nedenle ya önce detaylı bir anti-virus programı çalıştırın, ya da bu yapılırken iletişim için başka bir bilgisayar kullanın.
2) İletişim için size ait yeni bir e-posta edinin
Facebook güvenlik nedenleriyle onlarla sadece size ait bir e-posta hesabından şahsen iletişime geçmenizi isteyecektir. Arkadaşlarınıza ait bir e-postadan iletişim kurmanız durumun çözülmesini geciktirecektir.
Hotmail, Yahoo, Gmail gibi hizmetlerden birinden yeni bir e-posta adresi alın.
3) İlgili iletişim forumunu dikkatlice doldurun
Öncelikle başka bir hesapla Facebook’a giriş yaptıysanız, çıkış yaptığınızdan emin olun. Sonra bu konuyla ilgili iletişim formunu doldurun (buraya tıklayarak erişebilirsiniz). Lütfen şu örnek doldurulmuş forma göz attığınızdan emin olun.
Facebook Treasure Isle Oyunu Facebook Treasure Isle Nasıl Oynanır? Facebook Treasure Isle Oyunu Nasıl Oynanır?
Facebook oyunlarından Treasure Isle Oyunu nasıl oynanır?
Treasure Isle Oyununundan az bahsedecek olursak Treasure Isle hazine adasıdır.Oyun bir hazine adasında geçiyor.Sizde hazine adasında definecisiniz.Adayı sizler dekore ediyorsunuz.Kayıp hazineleri,değerli eşyaları,barınman için gerekli olan şeyleri keşfet,kur,tasarla. En maceracı hazineci sen ol.Komşu adalara da yelken ile gidebilirsin.Ada da bilinmeyen ve daha önce hiç keşfedilmemiş yerleri sen keşfet ve maceraya tam gaz devam et.Adanı da kafana göre dekore et…
Elma şekeri tadında sevdalarım Önce ağzına değer Hafif boğazın yanar Aama çok hoşuna gider Tıpkı benim seni sevmem gibi Önce yanarsın Sonra bakarsın Ama durmadan ağlarsın Söylediği her söze eksiksiz kanarsın Tıpkı elma şekeri gibi Ağzında ve kalbinde iz bırakır
İnsan 5 yaşına gelmeden anlıyor; açlığın öldürdüğünü, soğuğun dondurduğunu, ateşin yaktığını… Sevgisizliğin insanın canını acıttığını… Duyguları, nesneleri, kişileri, çevresini tanıyor. Her şey ona çok büyük görünüyor: Ev, masa, anne, baba… 10´una gelmeden oyunla, sayılarla, harflerle tanışıyor. Azgın bir iştahla öğreniyor. Kız ya da erkek olduğunu fark ediyor. Dünyanın evde, okulda kendisine anlatılandan da büyük olduğunun ayırdına varıyor. 15´inde, tam da en çok kendini sevdireceği çağda, sivilcelenen yüzünden, değişen bedeninden utanırken aşkı keşfediyor. Dış dünya kadar iç dünyanın da büyük salonları ve kendisinin bile bilmediği odaları olduğunu, açıldıkça o odalardan devasa bahçelere çıkıldığını hissediyor, büyüleniyor. Şarkıların içinde sevdalar gezdirdiğini, şiirin her türden hasreti dindirdiğini anlıyor. Aşk acısını öğreniyor. Yine de seviyor; ille seviyor, inadına seviyor. 20´sinde putlarını yıkıyor, başkaldırıyor, kanatlanıyor. Her şey ona küçük görünüyor: Ev, masa, anne, baba… “Dünya küçükmüş; büyük olan benim” efelenmeleri başlıyor. Lakin dünya bunu bilmiyor. 25´inde ayaklar biraz yere değiyor. Okul bitiyor, iş telaşı başlıyor. Sınıfta öğrenilenlerin akı, sokaktaki gerçeklerin karasına çarpıp grileşiyor. Yolu hızlı gelenler çabuk yorularak, sevdiğini bulanlarsa kalbinden vurularak evleniyor genelde… 5 yıl önce uzak bir ülke olan “istikbal”, daha yakına geliyor. “Bir denizde yangın çıkarma” hayali erteleniyor. “Dünya zor”laşıyor.30´unda muhasebeye başlıyor insan: “Dünya hâlâ beni tanımadı, üstelik galiba ben de dünyayı tam tanımıyorum” dönemi… Mevcut bilgilerin sorgu yeri… Kuşkunun beyliği…Tehlikeli yaşlar: “Bunun nesine hayran oldum ki ben” pişmanlıkları, “Hakkımı yediler” sızlanmaları, sırta saplanan hançerler, çelmeler, dost kazıkları, ağır ağır olgunlaştırıyor insanı… 35, yolun yarısı… Hiç okul asmadan, evden kaçmadan, bir terasta sevdiğiyle öpüşüp bir çadırda uyanmadan 20´sine gelenler için gecikmiş telafi çağları… Daha önce hiç yüz verilmemiş ana-babaların sözüne yeniden kulak kabartılan yaşlar… Olgunluğun karasuları… 40´ında eski kotlar dar gelmeye, saçlara ak düşmeye, aile büyükleri yaşlanıp ölmeye başladığında bocalıyor insan… Panik, kadınları kuaföre sürüklüyor, erkekleri araba galerilerine; ve ikisini birden yeni sevda hayallerine… Yiten gençliğe, boyalı saçlarla, içe çekilen karınlarla, kırmızı arabalarla çare aranıyor. 45´inde “istikbal” denilen o uzak ülkenin toprağına ayak basıyor insan… Hem ölüm yarınmış gibi, hem hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamasını öğreniyor. Eski dostlar, hatıralar kıymete biniyor. Didişmenin yerini sükûnet, böbürlenmenin yerini nedamet, kinin yerini merhamet alıyor. “Keşke”ler “iyi ki”lerle, hırslar hazlarla yer değiştiriyor. Bu dünyayı silkelemekten, daha iyi bir dünya için kavga vermekten vazgeçmeseniz de, öbür dünya umuduna da kulak kabartıyorsunuz, ara sıra… Genellenemez tabii; bunlar benim yaşlarım. Sonrasını bilmiyorum henüz; öğrendikçe yazarım.
Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin… Sokağa fırlayacaksın… Sokaklar da dar gelecek… Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi… Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü… Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin… Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan… “Yasamak güzel.” “Bos ver, her şey unutulur.” Sen hiçbirini duymayacaksın… Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin… Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin… Hep ondan bahsetmek isteyeceksin… “Ölüme çare bulundu” ya da “Yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp Ne dedin?” diye sormayacaksın… Yalnız kalmak isteyeceksin… Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak… İkisi de yetmeyecek… Geçmişi düşüneceksin… Neredeyse dakika dakika… Ama kötüleri atlayarak… Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin… Gittiğin yerlere gitmek… Bu sana hiç iyi gelmeyecek… Ama bile bile yapacaksın… Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın… Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin… Hayatinin geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin. Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin… Herkesi ona benzetip… Kimseyi onun yerine koyamayacaksın… Hiçbir şey oyalamayacak seni… İlaçlara sığınacaksın… Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan. Sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren… Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin… Uyumak zor, uyanmak kolay olacak… Sabahı iple çekeceksin… Bazen de “Hiç güneş doğmasa” diyeceksin… Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler… Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin Nafile… Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek… Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin… Her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark edeceksin… Telefonun çalmasını bekleyeceksin… Aramayacağını bile bile… Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek… Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla… Yüreğin burkulacak… Canin yanacak… Bir daha sevmemeye yemin edeceksin… Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden… Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın… Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin… Yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin… Onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut… Onunla bir gün bir yerde karsılaşmak umudu… Bu umut seni gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yasayacaksın… Buna yasamak denirse… Razı mısın bütün bunlara… Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. Iyisi mi,beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni gorebilesin Fedakarliğimi anlıyorsun vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşiyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar… Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacagız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? Içimden bir şey : belki diyor.
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin… Fedakârlığımı anlıyorsun : vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orda beraber yaşarız külümün içinde külün, ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar… Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım. Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde? İçimden bir şey : belki diyor.
Vatan şiiri Vatan sevgisi şiiri Vatan sevgisiyle ilgili şiirler
ÖNCE VATAN
Bu toprağa nice canlar verildi, Haindir ülkemi satan diyorum, Zalimler ordusu yere serildi, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Toprağını sürdüm ekini biçtim, Ekmeğini yedim suyunu içtim, Asker olmak için sıraya geçtim, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Bir elimde silah birinde kuran, Geldi diyorlar bak şehitlik sıran, Babam bile olsa karşımda duran, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Gözümü kırparda durursam beri, Korkarda bir adım atarsam geri, Kalbime saplayın tüm süngüleri, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Mehmetçik sınırda nöbet tutuyor, Bütün sevdikleri rahat yatıyor, Kalbi vatan vatan diye atıyor, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Ağlamasın anam ağlamasın yar, Vatan için ölmek olurmu hiç ar, Size ahirette şefaatim var, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Sedat KOCABEY
VATAN SEVGİSİ Bu vatan sevgisi var ya, vatan sevgisi, Hiçbir şeye benzemiyor. Bazen ana oluyor Anadolu’da Bazen baba oluyor ata yurdunda.
Ah bu vatan sevgisi, Hep ileride hep önde, Bir bakarsınız bir yetimin, Bir bakarsınız şehidin gözlerinde.
Bu vatan sevgisi var ya vatan sevgisi, Kan olup dolaşıyor damarlarımda. Bazen fatiha oluyor dudaklarımda Bazen bir hilâl, ay yıldızlı bayrağımda.
Bu vatan sevgisi var ya vatan sevgisi, Ana kuzusu gibi, kınalı kuzular, Bu yüzden ki, Sakarya’da Çanakkale’de Yedi düvele karşı koydular.
Ah bu vatan sevgisi, Sevgilerin en iyisi, Can içinde can, Önce Vatan, önce Vatan. Mehmet Şükrü Baş
BU vatan BİZİMDİR
Şehitler yurdu’dur cennet Vatanım, Bu vatan bizimdir bizim kalacak. Korkma sönmez dilimdeki destanım, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.
Tarih’in içinden gelen ses benim, Gel deyip çağıran şu nefes benim, Uğrunda şehitlik var heves benim, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.
Candan bağlanmışız Şahlar Şahına, Doğuştan neferiz karargâhına, Dönmeyiz baş koyduk güzergâhına, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.
Vatan dedik namus dedik ar dedik, Ana dedik, bacı dedik yâr dedik, Şerefle ölmeği cana kâr dedik, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.
ALLAH nidasıyla oluşan ahenk, Yükseldi sesimiz yerden arşa dek, Cihanda bulunmaz Vatanıma denk, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.
Her zerre toprakta ecdat izi var, Bayrağa kan verdik renkte özü var, Ereninin daha nice sözü var, Bu vatan bizimdir bizim kalacak. Mehmet EREN
BEN BU vatan İÇİN ŞEHİT OLDUM ANA
Ben bu vatan için şehit oldum ana Basma ne olur yüreğine mezar taşlarını Ağlayıp ta güldürme düşmanlarımı Yolma sakın o ak düşmüş saçlarını
Ben bu vatan için şehit oldum ana Yurdumda gezdirmesinler diye kirli ellerini Kirletmesinler benim vatanımı Gerçekleştirmesinler düşmanlarım emellerini
Ben bu vatan için şehit oldum ana Bizim için şehit olanlar gibi, Sakarya da Benim gibi, canı pahasına direnenler Destan yazmadı mı Çanakkale de, Kütahya da
Ben bu vatan için şehit oldum ana Almadı düşmanımın bin kurşunu bedenimden canımı Yurduma ihanet edenin değerse bir kurşunu Akıtıverir o zaman bu yaramdan kanımı
Ben bu vatan için şehit oldum ana Şu yurdumun her karış toprağında Tomurcuk tomurcuk sevgi gülleri açsın diye Kelebekler uçsun konsun diye her bir yaprağında
Küresel Isınma Hakkında Şiirler Küresel Isınma Konulu Şiir Küresel Isınmayla İlgili Şiir
KÜRESEL ISINMA
Elleriyle soğutup dondurduğu ruhuna Medet beklediği şu ısınan küreyi de Bu hâle getirendir kaprisleri uğruna… İnsanın beyni gibi bencildir yüreği de…
Yarattığın ejderden bu ne korku,bu telaş? Atomun patlayacak,küren seni yakacak… Sen sanal dünyalara bilgisayarla ulaş… İnsanlık ilk ânını tekrardan yaşayacak…
Alper Kürük
KÜRESEL ISINMA
Küresel ısınmayla, Başımız dertte. Dünya’yı bir daha, Göreceğimiz belli değil.
Ne zaman su görsem, İçim acıyor. Bu sular nasıl tükeniyor? Küresel ısınmayla başımız dertte.
Bu suları, Biz tüketiyoruz. Biz bitiriyoruz. Küresel ısınmayla başımız dertte…
Aylin ATEŞ.
Küresel ısınma
Ne gönüllerde ilham, ne gözler de gözyaşı Kuruttun dünyâmızı, âh küresel ısınma! Yağmurumuz kesildi, göllerimiz kurudu… Önce hormon, sonra sen; vâh küresel ısınma!
Aslında sebep biziz; dâvet ettik âdetâ… Defol git diyebilsek, dêh küresel ısınma! Kurumadık bir sevgi… kırıntı içimizde Dönersek insanlığa; yôk küresel ısınma!
Çekil git dünyâmızdan, dostlarınla beraber! Seni şutlayacağız… top… küresel ısınma Yeter artık ettiğin, sıcaklardan kavrulduk Sana diyorum sana, hôp küresel ısınma!
kavak yelleri 153.bölümde efenin okuduğu şiir, efenin öldüğünde okuduğu şiir
Kavak Yellerinde Efe’nin öldüğü sahnede okuduğu bir şiir vardı. Şiir Nazım Hikmet Ran’a ait.
Ben Senden Önce Ölmek İsterim
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin… Fedakârlığımı anlıyorsun : vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orda beraber yaşarız külümün içinde külün, ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar… Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım. Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde? İçimden bir şey : belki diyor.
Ünlü Şairlerin Ölüm Şiirleri ünlülerin ölüm şiirleri şairlerden ölüm şiirleri
Ölümün sırrı
Ölümün sırrını sordum bir gence Güldü de bu ani suale önce Ölüm dedi, ölüm bir hiçtir bence Gençliğimi yalnız aşk ile ördüm
Rast geldim ak saçlı bir ihtiyara Lanetler ederdi bir eski yare Sorunca ölümü dedi bir çare Çünkü rüya gibi bir hayat sürdüm
Bu sırrı sormağa karar verdim ben Hayatı hicranla dolu ölüden Baktı boş gözlerle ayet okurken Dedi ben hayatı ölümde gördüm
Nazım Hikmet
BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM…
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin… Fedakârlığımı anlıyorsun: vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orda beraber yaşarız külümün içinde külün, ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar… Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak: biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım. Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde? İçimden bir şey: belki diyor. 18 ŞUBAT 1945 PİRAYE NAZIM HİKMET.
Ölüm ve Oğlum Ne yaman çiğköfteymiş ki bu ölüm Şalgam suları iniyor şakaklarımdan ben hala susuyorum Gözlerimle taşlarcasına bir kör kuyuyu… Nerde kaldı bire saka kuşu Su gibi bildiğin o su kasidesi? Ve dudaklarımı sevsinler bir barut bulutuyla sanki ortadan biçilmiş bir güneş Aynı çığlığı mı ezberleyecek dersin akşamcılar akşama tövbe edinceye dek
Düzayaktı Attar A’met Efendiden Kartal Baba Tekkesine Bu seferki yolum ise ardımdan gelen kolun ölüsıra yürüyen kilden, kirloz bir bayrak epiy de yokuş üstelik ve giderayak Sırtına vurmuş yada buruşuk bir şipka biberini Meyvahoşa koşturuyor mork çizmeleriyle bir kırkayak Nasıl koşturduysa tulumbacılar eskiden yeşil karga tulumbalarını yangına Yandım diye böğürmüşüm Böğrüm yiyince böğrümden o çiğköfteyi YANDIM
Öylebi kuşaktık ki biz oğlum yine de sen ölüyorsun boynuna sarılınca ben Ve o domuz var ya İncildeki cümle günahı yüklenip uçuruma atlayan domuz Biz öyle bilem olamıyoruz… Meşksiz aşklarla senlerin başına tacettiğimiz o güzelim elmayı Utanmadan o ulusal akbabamıza sunuyoruz kellerinizle birlikte Bu gidişle korkarım bi tek ses kalacak bizden tıkırtısı farenin Kendi tahta kuyruğunu kemiren
Cama vurulmuş güneş kırıldı Nar daneleri döküldü suya Yandım diye böğürüyorum Ama bu kırkayak oynunda Öyle yakın ki ölümle oğlum Uyak oluvermişler adeta Ben ne demeye hala Sözümona bir inci gibi Acının yanardağ bardağında Kendi kendime eriyim? Oysa bu dünya denen ağacın Türkiye denen çatağında Öyle bir oğul var ki oğul Ölüme değil, ölüme Yaşanmaya bi ölüm bal
Cama vurulmuş güneş kırıldı Nar daneleri döküldü suya Gayrı adam oldu diye babam Oğlum beni sevse ya
CAN YÜCEL
Baharla Ölüm Konuşmaları – Can YÜCEL
I
Memelerim koparıyor
Yüzyıl süren bir yalnızlık
dile gelmişçesine
Nasıl nasıl bir sevinç yarabbi!
Ve ağrıya
ağrıya tabi,
ağraya
ağraya ağbi
Nakkaş Tepe de ancak
bezmimize böyle gelmiştir
Gelincikleri ve Nazım Hikmet’leriyle
Yerbilimsel bir hapisten sonra
II
İçimdeki karanlığı patlatacağım
Zifiri bir Su akacak
kamışımdan toprağa
Bir kedi yavrulayacak
köpek dişli bir kedi
Ve böğürtlenler köpürecek ağzından
Yedikçe
kendi
kendini
mayhoş
Ya da Posta Nazırı dedemden kalma
Mors’un en morundan bir karga
Konacak karşıki direğin doruğuna
Düşmanlarım öyle doldurmuşlar ki onu
Ne kadar taşlasan boş
oynamıyor yerinden
Ben kargadan korkmam ama
bunun gözleri baykuş
Ve tüyleri güngörmedik deniz dipleri kadar ıslak
can dündar
Ölünün Odası Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş; Yerde çıplak bir gömlek; korkusundan dirilmiş. Sütbeyaz duvarlarda çivilerin gölgesi Artık ne bir çıtırtı ne de bir ayak sesi… Yatıyor yatağında dimdik, upuzun, ölü; Üstü, boynuna kadar bir çarşafla örtülü. Bezin üstünde ayak parmaklarının izi; Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi. Son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana; Gözleri renkli bir cam; mıhlı ahşap tavana. Sarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var; Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar. Sarkık dudaklarında asılı titrek bir an; Belli ki, birdenbire gitmiş çırpınamadan. Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm; Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm
Özdemir Asaf Şiirleri Aşk Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Özdemir Asaf
Lavinia
Sana gitme demeyeceğim. Üşüyorsun ceketimi al. Günün en güzel saatleri bunlar. Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim. Gene de sen bilirsin. Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim, Ama gitme, Lavinia. Adını gizleyeceğim Sen de bilme, Lavinia.
1957 Özdemir Asaf Seni Saklayacağım
Seni saklayacağım inan Yazdıklarımda, çizdiklerimde, Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmeyecek seni, Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın Parıldayan bir sevi sıcaklığı, Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor Gelen günler geçenlere, Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır, Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz, Yaşayacağım gözlerimde; Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya.. Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım.. Anlayacaksın.
Özdemir Asaf AKIL GÖZÜ
Seni bulmakdan önce aramak isterim. Seni sevmekten önce anlamak isterim. Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de, Sana hep hep yeniden başlamak isterim.
Özdemir Asaf
Ansızın
Ben sensiz olanlara seni aratıyorum, Ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum, Seni saklayacağım, seni yazıp-andıkça Kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum.
Unutturmayacağım, seni yaşatacağım, Kendimi çoğalttıkça, seni kuşatacağım, Her zamanda, her yerde sen bende yaşadıkça… Sen evreninde sana seni aratacağım.
Özdemir Asaf
AN
Gülüş bir yanaşım’dır bir öbür bir kişiye; Bir’den iki kişiyi döndürür bir kişiye.. Anılarından kale yapıp sığınsa bile, Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye.
Özdemir Asaf 2=1
Kim o, deme boşuna… Benim, ben. Öyle bir ben ki gelen kapına; Başdan başa sen.