Posts Tagged ‘yüreğin’

Deli Kız

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Küçük mutluluklar için yaşadığın büyük acılar kaldı şimdi elinde
taşıdığın büyük sevgiler kaldı küçük yüreğinde..

Bir kez daha tokatladı o acı gerçek yüzünü
‘boyundan büyük sevdin hep küçük kız..’
o kadar yandı ki için biten sevdalar ardından
korkar oldun aşktancesaret edemedin artık sevmeye . .

Çünkü;

büyüktü işte sevmelerin herkesin sevgisi gibi basit değildi..
Her yüreğin kaldıracağı türden de değildi..
Bu aşk da.. Ayrılığın acısı da..
Ama sen güçlüydün işte zoru seviyordun ya;
bu zor aşkıda en güzel şekilde yaşadı yüreğin
ve ayrılığın acısına da katlanıyor şimdi..

Aah deli kız..
Hep deliydin sen.. Hep çocuktun işte..
Sevmelerinde bir deliden beklenecek gibi deliceydi..
Bakmadın görmedin ondan başkasını o vardı senin dünyanda..
Hatta dünyan oydu senin..
O dönüyordu etrafında ya da sen onun etrafında..

Delilikti bu yaptığın ama farkında değildin!
Alışmıştın zaten sana ‘deli kız’ denmesine..
O yüzdende umrunda değildi onun için yaptığın delilikler..
Seviyordun çünkü..
Seviyordun deliler gibi..

Ve biliyorum hala seviyorsun deli kız..
Ama şimdi
sus !
Çekil kabuğuna bitti de !
Ağla hıçkıra hıçkıra ağla deli gibi deliler gibi !

Ya da yok hayır !

Dur!

Sakın bir damla daha gözyaşı dökme!
Unutmasen güçlüsün deli kız..
Çok güçlüsün..
Buda geçecek bu acılarda bitecek birgün. .
Sen asla yenilme..
Asla kaybettiğini düşünme..

Hadi kaldır şimdi başını sil gözyaşını..
Gülümse..
Ve dayan deli kız..
Dayan..

iki gülücükk

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ne gidecek kadar cesur,

Ne kalacak kadar güçlü

Kendi kendime yabancı

Bir masal yolcusuyum…”

Şahdamarımın atışında bir aşk bu…Bir masal perisinin sihirli değneğinin

ucundaki ışıltılı yıldız..”.Hayır” diyemez insan bu parlak coşkuya…Sonra bir

gün gelir yeniliverir kahraman, yüreğini kötülüğün bürüdüğü devin

hoyratlığına…Al ipekli, gümüş sicimlerle sardım sarmaladım seni bir kuytu

köşede, ellerin uzanamayacağı bir saraya…Hapsoldun sevdama çarpışan iki gözün

yarattığı bir zindanda…Gönüllü tutsağın oldum, esaretinde seni yalnız

bırakmamak adına!

“Alazlanan bir yüreğin

Çatlak sesi kulaklarımda

Özünü eritip akıtmış

Yangınımın en alevli yerine.”

Emanetin; yüreğin, gözyaşların sımsıkı tutundu sevdalı gecelerime. Korkma

birtanem, hiç üzer miyim kanımla adını yazdığım, alt tarafı bir yumruk

büyüklüğündeki parçamı…Kanatır mıyım sanıyorsun? Boğar mıyım gözyaşlarını

kanımla…Kutsal tüm bedenim. Dudaklarınla mühürledin

“Ben sende saklı,

Sen kaderime büyük harflerle yazgılı

Yenilmeyen bir de AŞK var

Yaman mı yaman bir deli savaşçı”

Zamanın acımasız hükümdarlığına yenilir bu aşk dediler. Kilometrelerin koca

kuyusunun içinde yitip gider…Gözden ırak olan gönülden de ırak olur diye

kandırmaya çalıştılar…Birbirimizin yapraklarına dolanan iki sarmaşık olduk.

Mesafeler uzayınca, yeşillerimiz yeni filizler verdi. Denizler ayırmaya kalksa,

sarmaşıklar yüzmeyi öğreniverdi! Yoklukları, barındırdığı o deli tutkuyla

varlığa çevirdi. Ve asla yenilmedi…

“Gözbebeğinle seviştim ben ilkin,

Kalbimi öptü gülen bir çift kahve çekirdeği

Belki bu yüzden hiç silinmedi bedenimden

İki gülücüğün kırmızı izi”…

Aşkın Acı Hali

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Aşkın Acı HALİ

Tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak…
Evinin, seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin…
Sokağa fırlayacaksın…
Sokaklar da dar gelecek…
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü…
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin…
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan…
“Önemli olan sağlık.”
“Yaşamak güzel.”
“Boş ver, her şey unutulur.”
Sen hiçbirini duymayacaksın…

Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin…
Ondan, ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin…
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin…
“ölüme çare bulundu” ya da “yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını
kaldırıp “ne dedin?” diye sormayacaksın…

Yalnız kalmak isteyeceksin…
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
İkisi de yetmeyecek…
Geçmişi düşüneceksin…
Neredeyse dakika dakika…
Ama kötüleri atlayarak…
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin…
Gittiğin yerlere gitmek…
Bu sana hiç iyi gelmeyecek…
Ama bile bile yapacaksın…
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın…
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin…
Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin…
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin…
Herkesi ona benzetip…
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın…
Hiç bir şey oyalamayacak seni…
İlaçlara sığınacaksın…
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan…

Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren…
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek…
Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin…
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak…
Sabahı iple çekeceksin…
Bazen de “hiç güneş doğmasa” diyeceksin…
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler…
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin…
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin…
nafile…

Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek…
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin…
Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin… Telefonun çalmasını bekleyeceksin…
Aramayacağını bile bile…
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek…
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla…
Yüreğin burkulacak…
Canın yanacak…
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin…
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden…
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın…
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefretedeceksin…
Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin…
Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut…
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu…
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yaşayacaksın…
Buna yaşamak denirse…
Razı mısın bütün bunlara…?
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…?
O halde aşık olabilirsin

Aşık Olmadan Önce Bir Düşün

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark
edeceksin…
Sokağa fırlayacaksın…
Sokaklar da dar gelecek…
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü…
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin…
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan…
“Yasamak güzel.” “Bos ver, her şey unutulur.”
Sen hiçbirini duymayacaksın…
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin…
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin… Hep ondan bahsetmek isteyeceksin…
“Ölüme çare bulundu” ya da “Yarın kıyamet kopacakmış” deseler
başını kaldırıp Ne dedin?” diye sormayacaksın…
Yalnız kalmak isteyeceksin… Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
İkisi de yetmeyecek…
Geçmişi düşüneceksin…
Neredeyse dakika dakika…
Ama kötüleri atlayarak…
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin…
Gittiğin yerlere gitmek…
Bu sana hiç iyi gelmeyecek…
Ama bile bile yapacaksın…
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese,
kaçacaksın… Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için
direneceksin… Hayatinin geri kalanını onu düşünerek geçirmek
isteyeceksin. Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin…
Herkesi ona benzetip…
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın…
Hiçbir şey oyalamayacak seni…
İlaçlara sığınacaksın…
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan.
Sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren…
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin…
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak… Sabahı iple çekeceksin…
Bazen de “Hiç güneş doğmasa” diyeceksin…
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler…
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana
sarılmak isteyeceksin Nafile… Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek…
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin…
Her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark
edeceksin… Telefonun çalmasını bekleyeceksin…
Aramayacağını bile bile…
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek…
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla… Yüreğin burkulacak…
Canin yanacak…
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin…
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden…
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın…
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret
edeceksin… Yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin…
Onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…

Ama bir umut…
Onunla bir gün bir yerde karsılaşmak umudu…
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak…

Gel gitler içinde yasayacaksın…
Buna yasamak denirse…
Razı mısın bütün bunlara…
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…

O Halde Aşık Olabilirsin

Can DÜNDAR …

Mehmet Akif Ersoy Dur Yolcu

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Dur Yolcu Mehmet Akif Ersoy
Mehmet Akif Ersoy Ey Yolcu!…
Mehmet Akif Ersoy Ey Yolcu Şiiri

Ey Yolcu

Gitme, ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım:
Ne yapıp ye’simi kahreyleyeyim, bilmem ki?
Öyle dehşetli muhitimde dönen matem ki!..
Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan,
Yatıyor şimdi… Nasıl yerlere geçmez insan?
Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!

Mehmet Akif Ersoy

Kirpik Şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kirpik ile ilgili Şiir
kirpik şiirleri

Ağlayan Kirpikler

Gözlerimden kaçırdığın bakışları
Eline vereceğim bugün
Yağmurlarınla ıslattığın ruhumla
Gidip gelen düşlerimi
Kalbime gömüp,
Dualar okuyacağım ölen huzuruma…

Düşerken içimin aynaları,
Gösterirken hayata seni,
Ömrümü gizleyip (içime)
Ağlatacağım kirpiklerimi…

Gönlüm geçip giden baharın arkasından
Yolların gizemli yanlarına bakarken
Elimde titrettiğim ‘sen dokunuşlarına
Bir nefeslik soluk aldırıp,
Şiirime yerleştireceğim…

Yüzüme çarpan ayın gölgesinde
Paramparça olan umutlarımı
Terk ediliş namına edilen
Feryat figan nidaları (vedaları)
Toplayıp,
Gece rüzgârına çalacağım…

/Son trenin son yolcusu gibi
Bineceğim bu geceki rüyalarına
Göreceksin aşkın tesirini
Ve sen!
Hissedeceksin bendeki aşkın nasıl nefretleştiğini/

Teninde ayrılığın soğuk dokunuşları varken (dururken)
Bendeki senin götürdüklerini
Eline alıp,
Bin parçaya böleceksin ettiğin yeminleri…

Çıkarken kırık, dökük ‘sen köprülerinden
Dokunduğun her yer,
Yanık aşk kokusu olacak,
Kapkaranlık hayallerimin gizinin
Anlaşılmaz görünüşünden
Ölü kalbimi görüp,
Toprak alacaksın üstünden…

Usulca yalvarırken Tanrıya,
Güneş kokulu aşkları dileyip,
Meleklerden aldığım hazla,
Seni isteyeceğim yaratandan
Kabul olur musun?

Bilemem

Söylesene bana,
Sessizce isyanım yetersizken
Yüreğin hissedecek mi?
(Hissedemediklerini)

Bilmem ki?

İlknur Karaca

Kömür karası kirpiklerin

Karanlık bir gece gibi kirpiklerin

Sımsıkı kapanmış perdeler gibi

Bekledikçe kararır ruhum

Kışlara döner umutsuz

Beklerim aralansa

Bir aralansa da değse ruhuma gözlerin…

İçim çıkarcasına sabırsız,

Sabırsızlığım arttıkça çaresiz…

Ve nefretim büyür

Yolmak isterim tek tek

Kömür karası kirpiklerini…

Sonra umutsuz, düşerim boşluklara

Aklım gelir birden

Nasıl da unutmuşum

Bir zamanlar aşıktım

Ben onlara…


KİRPİKLERİN UCUNDA

Hasretlik kirpiklerinin ucunda
Düştü düşecek tam yüreğin ortasına
Bakıp derin bir iz bıraktığında
Hesap soracağım senden kalanlara

Damlacıklar düşer arka arkaya
Her şeyden habersiz al yanaklara
Düşer ta içlere kadar insafsızca
Vardığı yeri yaralar derman yokçasına

Gözleri buğulu bitmez oldu yaşlar
Birisinin ardından ince ince akar
Delip geçer sineyi hesapsızca bakar
Deyse deli gönül deyse etmez de inkâr

nihal atalık

Ömer Hayyamdan

Pazar, Haziran 17th, 2012

Ömer Hayyamdan

Tugbam sitesinde en güzel Ömer Hayyamdan sizler için hazırlandı
. Buyurun Ömer Hayyamdan

Dünyada akla değer veren yok madam,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alsın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!

Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma…
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben

Sevgiyle yoğurulmamışsa yüreğin,
Tekkede manastırda eremezsin.
Bir kez gerçekten sevdinmi bu dünyada,
Cennetin, Cehennemin üstündesin.

Bir kalb ki onun sevmesi aldanması yok
Tutkunluğu yok , bir güzele yanması yok
Bin kez yazık olsun sevisiz yüreğe
Aşksız geçecek günlerin faydası yok