Posts Tagged ‘filiz’

Seni Seviyorum…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kimsenin kucaklayamayacagı kadar kucakladım seni
Bazen bir umut olmalıyım yureginde
Güzel yarinlarda gercekleşmeyi bekleyen

Sonra bir hayal düşüncelerinde
Seni başka alemlere getiren
Karanlık düşüncelerindeki son yapak olmalıyım ben
Hic solmayan bir yaprak

Seni yaşamalıyım duygularda
Seni hissetmeliyim her nefes alışımda
Yagmur olup üzerine yagmaliyim
Her damla benim sana olan sevgimdir

Islanmalısın sevgi yagmurlarıyla
Aydınlıgın olmalıyım sonra
Bugday sarısı güneşimle
Kar’a kartanesi’ne ne dersin
Bembeyaz saf aşklar yaşamak için

Ben senin vazgecmediğin gökyüzün olmaliyim
Ne sen beni unutmalısın
Nede ben sensiz evreni kucaklamalıyım

Seni seviyorum demek hiç bu kadar güzel olmamıştı
Hiç böylesine sevip sevilmemişti bu yürek
Şimdi ben o güzelligi seninle yaşıyorum
Ve seni cok seviyorum

Alıntı

O Sen …

Cuma, Haziran 22nd, 2012

O Sen

O Sen, O Sen, O Sen Sen;
suda gölge,
Gölgede ışık,
Işıkta ateş gibisin…

Ve başımda bulut,
Bulutta suyum,
Gökte yağmurum,
Aşk ateşimi söndüren,
Serinliğimsin…
Ve sen yaşama gerekli her şeyde,
Ve yaşanan her yerde; bereket gibisin…

Sen kara sevdam,
Sen gözyaşım,
Sen sevincim,
Sen, emsalsiz bir memleket gibisin…

Sen açlara tokluk,
Sen, kıtlıkları bitiren bolluk,
Sen çokluk,
Sen sayısızlıksın…

Sen;
Gönül yaralarına derman,
Sevdalara ferman,
Sen vazgeçilmezim,
Ve sen uyuyamadığım, hep özlediğim,
Ve uyumak istediğim en derin uykum…

Sen,
Aşkım,
Dünyam,
Rüyam,
Yorgunluklarımın bitimi,
Varmak istediğim son nokta…

Sen; rüyamsın, o en çok görmek istediğim,
Sen; hülyamsın, dalmakla bitiremediğim,
Sen yaşamımsın,
Ve hayatta kalmamın tek nedeni,
Kısacası,
Aldığım nefes gibisin..

Alıntı

Seninle Yaşlanmak İstiyorum

Cuma, Haziran 22nd, 2012

“Seninle yaşamak için geldim bu yalnız dünyaya. Senin kollarında yaşlanmak, ruhunda kaybolmak yıllarca”
Böyle başladı ruhumun öyküsü…
Ne zaman gördüm seni? Ne zaman baktın bana?
işte o gün bu gündür anladım.
Nasıl da gülümsermiş. Nasıl da “sen de bizdensin…” dermiş.
Nasıl da dertleri unuttururmuş meğer hayat.
Bir gün bana sevgiyi anlatsalar anlamazdım. Hatta inanmazdım.
Olmayacak kadar uzaktı bana çünkü.
Tutunamayacağım kadar uzak. Büyüyemeyen bir gönül ve onun ardına saklanan aşk.
İçim öylesine kapalıydı, bilmeceydi.
Birbirlerine bu kadar yakın ama bir o kadar kopuk olabilir mi? Gönülle aşk…
Kopuktu benim işte. Düğüm kaldırmaz bir kopukluk. Yama yapılmaz bir açıklık.
Sevdasızlık her yanımdaydı. Kaçışlar esas oğlandı.
Umut uvertür olarak bile sahne almıyordu.
Hayat ise derin bir uykuda, gözlerini kaybetmiş gibiydi, beni mi görecekti?
Ancak ne olduysa oldu, sen çıkageldin.
Poyrazı mı yoksa lodosu mu aldın ardına?
Olsa olsa ada poyrazıdır ardındaki
Zira bu kadar şiddetli bir giriş yapamazdın hayatıma.
Acımasız pike.
İlk önceleri umursamadım.
Geldiği gibi gider melankolime sığındım hemen.
Bir korku, anlaşılmaz bir kaçış, beni böyle düşünmeye sürüklüyordu.
Yoksa, sevip, doyasıya sevilmeyi hangi insan istemez.
Ben bu korkularla haşır neşir olurken sen boş durmuyor adeta ruhumun temellerini atıyormuşsun.
Anlayamadım.
Çıkagelmenin ardında, nereden geldiği belli olmayan, o derin fakat ruhumu ehlileştiren bakışlarını kilitledin gözlerimin umursamaz köşelerine. Hatta inanmaz kuytularına.
Ya kalbime verdiğin geçici olmayan hasar?
Tabela bile asmadın “Verdiğim geçici olmayan hasar için affet” diye.
Her gece kalp sızlamalarıyla koyuyorum başımı yastığa. Sonra da göz kapaklarımla amansız bir mücadeleye tutuşuyorum.
Onlar diyor ki; “kapanmayacağım”,
Bense; “kapanın artık” demekten helak oluyorum.
Nefesim beni terk etmiş, seni solur olmuş zaten.
Nefessizim.
Bedenim hareketsiz.
Dokunmalarını beklercesine mahzun.
Dilim susmuş, adından başka bir kelime yokmuşçasına.
O çok şikayetçi olduğum hayat ise bıyık altından gülümsüyor, sevimli olma çabaları içinde.
Şimdilerde bana “ben sana söylemiştim” demelerde.
“Bendensin” derken ciddiymiş hani.
Gerçekten de ondan oldum artık.
Böyle şeylerden sürekli şikayet eden ben artık edemez durumlardayım.
Elim ayağım kesilmiş, beni terk etmişler sanki.
Beynim kalbimin oyununa gelmiş ve uzun süreli beraberlik yaşamaya başlamışlar adeta.
Sen böyle süzüldün ruhuma işte.
Ne bir haber ne de bir uyarı.
Fütursuzca geldin, sana has tavrınla.
Korkak hatta kaçışlara kapılmış ruhumu alt üst ettin.
Olsun.
Olsun ki seni yaşıyor,
Olsun ki bedenime söz geçiremiyor ruhum.
Geldin ve dedin ki;
“Seninle yaşamak için geldim bu yalnız dünyaya.
Senin kollarında yaşlanmak, ruhunda kaybolmak yıllarca”
Tüm korkaklığıma ve kaçmalarıma karşın;
Nasıl yaşamam seninle?
Nasıl yaşlanmam?
Nasıl kaybolmam ruhunda?
Söyle nasıl..

Alıntı