Archive for Ekim, 2009

29 Ekim Cumhuriyet bayramı şiirleri

Cuma, Ekim 30th, 2009

29 Ekim Cumhuriyet bayramı ile ilgili sizlere özel hazırladığımız cumhuriyet bayramı şiirlerini okuyabilirsiniz. Buyrun 29 ekim cumhuriyet bayramı şiirleri;

Cumhuriyet Bayramı

Cumhuriyet Bayramı
Geldi yine çocuklar
Bayraklarla donandı
Ülkemizde sokaklar

Okullarda evlerde
Al Bayrak dalgalanır
Onun ak Hilâlini
Bütün bir dünya tanır

Yirmi dokuz ekimi
Bekliyoruz sevinçle
Tutkunuz hürriyete
Bir de Cumhuriyete

Yürüyelim çocuklar
Durmayalım koşalım
Bugün bayramımız var
Bayram edip coşalım

Müslüman Türk çocuğu
Vatan sana emânet
İlim iman irfanla
Yurda gelir selâmet.

Hayati OTYAKMAZ

—–

Cumhuriyet Bayramı

Bir zamanlar yurdumuzda
Bir başka devlet varmış,
Başındaki padişah
Ne isterse yaparmış.

Millet onun yanında
Köle imiş, kul imiş,
Türklerin vatanında
Yıllar sürmüş bu gidiş.

Vatan kalmış bakımsız
Millet fakir perişan
Sönüp gitmiş eski hız
Yurda saldırmış düşman.

Atatürk padişaha
Düşmana karşı durmuş,
Yurdumuzu kurtarmış
Cumhuriyeti kurmuş.

İ.Hakkı TALAS

—–

Cumhuriyet Güneşi

Cumhuriyetten önce,
Köle gibiydi millet.
Sade bir tek kişinin,
Emrindeydi memleket.

Yoksulluk, bilgisizlik,
Sardı dört yanımızı.
Yaşardık, dişimize
Takarak canımızı.

Düşmanlar da üstelik,
Saldırınca vatana.
Başkaldırdı Atatürk,
Yurdumuzu satana.

Toplanıp etrafına,
Dünyaya ateş açtık.
Dört yıl yokluk içinde,
Kahramanca savaştık.

Nihayet temizlendi,
Yabancılardan vatan.
Cumhuriyet güneşi,
Parladı işte o an.

Onun ışıklarıyla,
Kavuştuk hürriyete.
Her gün bir bayram etsen
Azdır cumhuriyete.

Fahrünissa ELMALI

—–

Cumhuriyetimizin Ellinci Yılı Marşı

Müjdeler var yurdumun toprağına, taşına;
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına!
Bu rüzgarla şahlanmış dalga dalga bayrağım;
Başka bir tuğ yaraşmaz Türk’ün özgür başına.

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…

Yılları bir çığ gibi aşarak hafta hafta,
Koşuyoruz durmadan kadın erkek bir safta…
Elimizde meşale; ilke ilke Atatürk,
Işıklarla donattık ülkeyi her hafta…

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…

Aynı kandan feyz alır bunca toprak, bunca taş.
Kılıç tutan bilekler, verdi sabanla savaş.
Tekniğin dev nabzında her adım, her dakika,
Çarklarda aynı tempo, yüreklerde aynı marş…

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…

Biz yürekten bağlıyız elli yıldır bu yola;
“Yurtta barış” ilk hedef, “Cihanda sulh” parola.
Koparamaz hiçbir güç bizi milli birlikten;
Atamızın izinden koşuyoruz kol kola….

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…

Yaşasın hür ulusum! Soylu gencim, benliğim!
Yaşasın şanlı ordum, sarsılmaz güvenliğim!
Ersin elli yıllarım nice mutlu çağlara;
Örnek olsun cihana devletim, düzenliğim!..

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…

Bekir Sıtkı ERDOĞAN

—–

Atatürk’üm Sen Yokken

Bir Cumhuriyet günü
Kalbimizde anılıyorsun
Belki o zaman uyuyorsundur
Atatürk’üm sen yokken

Duydun mu sesimizi
Atatürk’üm derken
Yankılandı her taraf
Atatürk’üm sen yokken

Bir cevap ver ne olur
Aklım hayalim durur
Annem teselli etti
Atatürk’üm sen yokken

—–

29 Ekim (N. Necati ÖNGAY)

Bin dokuz yüz yirmi üç,
Saat tam 20.30,
Duyurdu bir iki, üç.
Yüz bir pare topumuz
Sanlı büyük ordumuz
Ünümüzü dünyaya

Dağ, taş, dere, ova, çay;
Ağaç, kuş, yıldız, gün, ay.
Asker, işçi, okullu
Neşe île dopdolu
Varol ey Cumhuriyet!
Adı güzel hürriyet!

Dökülen kanımızla
Sönmez inancımızla,
Kavuştuk bizler sana
Can veririz uğruna.
Gel tatlı şenliğimiz,
Gel kutlu benliğimiz,

Sen, bizim yüzümüzsün,
Gönlümüz gözümüzsün,
Damarımızda kansın.
Dizimizde dermansın.
Selam ey cumhuriyet!
Selam ey büyük millet!

—–

Cumhuriyet (Ali PÜSKÜLLÜOĞLU)

Türk milleti savaştı
Yüce istiklâl için,
Sonunda temelini
Attı Cumhuriyetin.

Atamızın yolunda
Her zorluğu aşarız,
Biz sağlam Türk gençleri,
Neş’e ile coşarız.

Bin dokuz yüz yirmi üç
Yirmi Dokuz Ekimde,
Şan ve şeref içinde
Erdik Cumhuriyete.

Var olsun Cumhuriyet
Yaşasın Türk Milleti,
Bizler yaşatacağız
Şanlı Cumhuriyeti.

—–

Yaşasın Cumhuriyet (Rakım ÇALAPALA)

Coşkunuz, sevinçliyiz.
Ayrı, gayrı değiliz,
Bütün Türkler hep biriz,
Yaşasın cumhuriyet.

Dünyaya şeref saldık,
Nice ülkeler aldık,
Alnı lekesiz kaldık,
Yaşasın cumhuriyet.

Atatürk kalbimizde,
Yürürüz her gün biz de
Onun çizdiği izde,
Yaşasın cumhuriyet.

Türk, askerdir doğuştan;
Hoşlanırız boğuştan,
Bize anadır vatan,
Yaşasın cumhuriyet…

Yaşasın vatan ana,
Bağlıyız candan ona,
Ne mutlu Türk olana,
Yaşasın cumhuriyet.

Evet sıra sizde: Sizde buradakilerden farklı kendi anlamlı cumhuriyet bayramı şiirinizi yazmak için aşağıdaki yorum bölümünü kullanabilirsiniz. Nazlim.Net

öğretmen şiirleri

Cuma, Ekim 30th, 2009

Öğretmenler ile ilgili en güzel ogretmen şiirlerini bu sayfamızda hazırlamaya çalıştık. Ünlü ve amatör şairlerden oluşan öğretmen şiirlerini umarım beğenirsiniz.

Öğretmen

Körpe yürekleri edip seferber
Sevgisiyle yüreğiyle beraber
Irmaklar denizler deryalar kadar
Sevgi barış dostluk dolu öğretmen

Sevgisiyle gönülleri kazanan
Baştanbaşa şefkat ile bezenen
Karanlığı boğup ufka uzanan
Dosta giden gönül yolu öğretmen

ÇANAKKALE şehididir dedesi
ALLAH mekanını cennet edesi
Kan selinde yüzmüş insan gövdesi
Şanlı bayrağımın alı öğretmen

Açık alın eğilmeyen baş ile
Tipi ile boran ile kış ile
Yarınlara ışık saçan meşale
Aydınlatır sağı solu öğretmen

Yaratılmış olan her canlı güzel
Canlılar içinde insanlar özel
Öğrenmek öğretmek ne kadar güzel
Dağlar kadar yüce ulu öğretmen

——–

BEN BİR ÖĞRETMENİM

Ben bir öğretmenim, vatanımın bir köşesinde.
Ellerimde yüzlerce fidan, yüzlerce çiçek,
Her biri bir başka dünya, her biri bambaşka gelecek.
Kiminin yüzünde pırıl pırıl bir gülücük,
Kiminin yaşına yakışmayan bir hüzün.

Kimse bilmez ki, Sibel neden konuşmaz.
Adını bile söylemez çoğu zaman,
Mahzundur gözleri, ha ağladı ha ağlayacak,
Ne defteri vardır, ne kitabı,
Umutlarının ve hayallerinin olmadığı gibi.
Ama ben bilirim çiğdem saçlı kızımın hüznünü,
Bilirim şefkat görmesi gereken yaşında çektiği acıyı.
Yanar yüreğim içten içe,
Ve bilirim ki;
Özneyi, yüklemi bilmez Sibel, ancak
İyi bilir çamaşır yıkamayı, su taşımayı yalınayak.

Kimse bilmez belki, Mustafa neden bu kadar hırçın
Hayatla, insanlarla, okulla neden kavgalı?
Neden derse girmez de uyur kalır boş sınıflarda?
Neden kömür gözleri sevmemeye yeminlidir yaşamı?
Ama ben bilirim delişmen oğlumun derdini.
Bilirim okşanması gereken başının gece uykusu görmediğini.

Ödev yapması gereken zamanını,
Babasının içki parasını çıkartmak için harcadığını.
Bundandır gönül kırgınlığı,
Bundandır hayata kızgınlığı,
Bundandır bir defterinin bile olmayışı.

Engellidir Aykut’um
Kolay okuyamaz, yazamaz, konuşamaz.
Üzülür, ağlar kimi zaman özrüne, anlaşılmayışına.
Ağlama sen gül yüzlüm,
Eli, ayağı değil;
Düşüncesi özürlü olanadır sözüm.

Ben bir öğretmenim, yurdumun bir köşesinde.
Ellerimde yüzlerce fidan, yüzlerce çiçek…
Her biri bir başka dünya, her biri bir başka gelecek.

Sibeller, Mustafalar, Aykutlar
Hepsi benim yavrum, hepsi gönül bahçemin gülü.
Gönül bahçemden hep birlikte girin,
Sizin için açılmış sevgi güllerini demet demet derin!

Derya AKGÜN

—–

CAN ÖĞRETMENİM

Pırıl pırıl meşalesin durmadan yanan,
Canım öğretmenim, CAN ÖĞRETMENİM.
Öyle bir abidesin ki hiç yıkılmayan,
Canım öğretmenim, CAN ÖĞRETMENİM.

Okumayı, yazmayı, doğru olmayı,
Küçüğe sevgi, büyüğe saygı duymayı,
Bir karış vatan toprağı için ölmeyi,
Sen öğrettin bana, CAN ÖĞRETMENİM.

Sevgiyle, bilgiyle yoğurdun bizi,
Bu azimle aştık cahillik denizini,
Barışın güvercini, doğruluk hazinesi,
İnan ki sensin, CAN ÖĞRETMENİM.

ATATÜRK çocuklarıyız, bizlere güven,
ATATÜRK’ün yolu yolumuz diyen,
Sönmeyecek bu meşale ebediyen,
Seni seviyorum, CAN ÖĞRETMENİM …

Hacı ÖZTÜRK

———-

ÖĞRETMENİN ANDI

Ahdettim, yemin ettim dönmeyeceğim geri;
Gidiyorum yurdumun çok uzak diyarına.
Cehalet cinlerinin cirit oynayan yeri;
Şimdi beni bekliyor, bakıyor yollarıma.

Varacağım köyüme ziyamı saçmak için;
Bıkmadan, usanmadan bilgiyi yayacağım.
“Başı boş dolaşmalar, bu işsizlikler niçin,
Niçin çalışmıyoruz?” diye anlatacağım.

Okulumu açarak talebelerim ile;
Bol irfan vereceğim, ilme susamışlara.
Ama yılmayacağım, dökülsem de n’olacak?
Yılmazlardan ide var, bu yurt için başımda.

Bilgiyi kafalara perçinleyebilirsem;
Gelecek günlerimi mutlu görebilirim.
Yurdun evlâtlarını tüm okumuş görürsem,
İşte ruhum, o zaman rahat ölebilirim…

Mehmet AYDIN

—–

ÖĞRETMENİM

Bana neler öğretmiştin
Unutmadım öğretmenim
Ama gel gör yine adam
Olamadım öğretmenim

Ezberledim hep dersini
Yaşattılar hep tersini
Mutluluğun adresini
Bulamadım öğretmenim

İnsanlığın adı para
Bu hayatın tadı para
Ne gerek var kitaplara
Anlamadım öğretmenim

Hani doğru bükülmezdi
Hani haklı ezilmezdi
Hani dağlar yıkılmazdı
Yıkıldım öğretmenim

Defter başka, kalem başka
Yaşadığım alem başka
Şöyle güzel, gerçek aşka
Düşemedim öğretmenim

Saygı dedim anlayan yok
Vefa dedim tanıyan yok
Dostluğu da bir bilen yok
Göremedim öğretmenim

Her şey yerli yerinde mi
Bütün sırlar derinde mi
Suç bende mi, evrende mi
Bilemedim öğretmenim

Sakın gitmesin ağrına
Bir hevesim yok yarına
Utanacımdan mezarına
Gelemedim öğretmenim
Affet beni öğretmenim

Ahmet Selcuk İLKAN

——

Öğretmenim

Ben bir gülüm, sen bahçıvan;
Çok açarsam eser senin,
Mis kokarsam hüner senin
Ama bir de soldurursan
Günah senin, günah senin öğretmenim…

Ben elmasım, sarraf sensin
Pırlantaysam, emek senin
Parlıyorsam yaldız senin
Ama bir de parçalarsan
Kırık senin, kırık senin öğretmenim…

Ben boş defter, kalem sensin;
Doğru yazsan yarın senin,
Güzel yazsan ikbal senin
Ama bir de karalarsan
Vicdan senin, vicdan senin öğretmenim…

Ben öğrenci, sen öğretmen;
Başarırsam hüner senin,
Kazanırsam zafer senin
Ama birde kaybedersem
Yok diyecek başka sözüm;
Yorum senin, yorum senin öğretmenim

—–

Benim öğretmenim

dünyamı aydınlatan
en güzel bir öğretmen
birde baktım karşıma
koskoca bir öğretmen

inanamadım ilk başta
sevgin kadar çok sıcak kalbin varya
benim canım öğretmenim
sevginle büyümeyi öğrenen

en güzel becerikli bir öğretmen
çok sevindim ilk başta
inanamadım bune güzel bir öğretmen
benim canım öğretmenim

——–

Öğretmenim

okumayı yazmayı
hızlı düzgün saymayı
her an dürüst olamyı
sen öğrettin ÖĞRETMENİM
küçükleri sevmeyi
büyükleri saymayı
sen öğrettin ÖĞRETMENİM.

——

Üzmeyelim öğretmenimizi

öğretmenlik zor iştir
öğretmenimizi üzmeyelim
sevelim hep onu
canım öğretmenim

herzaman dersimize girer
ödevlerimizi yapalım
üzmeyelim öğretmenimizi
canım öğretmenim

—–

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM

Geçen yıl bilmiyordum.
Ne okuma ne yazma.
Sönmez ışıklar tutan,
Siz oldunuz yoluma.

Bir yıl içinde bana,
Çok bilgiler verdiniz.
Anne sevgisi gibi
içimdedir sevginiz.

ÖĞRETMENİME

Bilgi demetleri sun, yine bana,
Yine yalçın dağlar ötesinden gel…
Işık saç, erdem ver, sisli dünyama,
Yine altın çağlar ötesinden gel…

Aydınlığa giden sonsuz yollardan,
Tomurcuklar açan yeşil dallardan,
Bahçedeki taze, solmaz güllerden,
Baharlarla bağlar ötesinden gel…

Fecri müjdeleyen yıldızdan, aydan,
Uzat maviliği şeffaf saraydan
Buketler dererek bize uzaydan,
Göklerden al tuğlar ötesinden gel.

Milletime doğan şafaklarla şen,
Şehitler yatağı topraklarla sen,
Irkıma şen veren bayraklarla sen
Tarihler, otağlar ötesinden gel….

Süleyman ÖZBEK

ÖĞRETMENİM

Güler yüzlü öğretmenim,
Bir tanesin, canım benim.
Masallarla bilmeceler,
Anlatırsın neler neler…

Kalemimi tutamazken
Kitabımı açamazken
Bir de baktım yazıyorum,
Sular gibi okuyorum.

Çalışıp iyi olmayı,
Koşup el ele vermeyi,
Bu güzel yurdu sevmeyi
Sen öğrettin öğretmenim.

Bizde pek çok emeğin var,
İçimizde çok yerin var
Yetiştirdin hepimizi,
Ver öpelim elinizi

Süleyman KARAGÖZ

ÖĞRETMENİM

Öğretmenim,
Canım benim!
Seni ben pek
Çok severim.

Sen bir ana,
Sen bir baba,
Her şey oldun
Artık bana

Gözüm sende,
Gönlüm sende.
Okut, eğit
Beni sen de

Okut, öğret
Ve nihayet
Yurda yarar
Bir insan et!

Rakım ÇALAPALA

ANA GİBİ, BABA GİBİ

Öğretmenim bilir misin
Seni nasıl sevdiğimi?
Sorsan bana nerde yerin
Gösteririm ben kalbimi

Ana değil, ana gibi;
Baba değil, baba gibi
Öğretmenim ben de sevgin
Can içinde bir can gibi…

Hüseyin DÜZBASAN

SİZİ GÖRÜNCE

Sizi görünce;
Eriyor yüreğimdeki buzlar,
Yüzümde çiçekler açıyor birden.
Zamanı süzüp içtiğim,
Ilık yaz akşamlarını hatırlıyorum
Kehribar tanesi gözlerinizden.

Durdu ŞAHİN

ZİLLER ÇALACAK

Zil çalacak… Sizler derslere gireceksiniz bir bir
Zil çalacak, ziller çalacak benim için,
Duyacağım evlerden, kırlardan, denizlerden;
Ta içimden birisi gidecek uça ese…
Ama ben, ben artık gidemeyeceğim.

Zil çalacak… Siz geminize, treninize gireceksiniz bir bir
Zil çalacak, ziller çalacak benim için,
Duyacağım iskelelerden, istasyonlardan bütün;
Ta içimden birisi www.Nazlim.net koşacak ardınızdan….
Ama ben, ben artık gelemeyeceğim.

Sonra bir gün bir zil çalacak yine
Hiç kimseler kimsecikler duymayacak,
Ne sınıflar, ne iskeleler, ne istasyonlar, ne siz…
Ta içimden birisi kalacak oralarda
Ben gideceğim.

Zeki Ömer DEFNE

ÖĞRETMEN

Dosttur o çalışanla, dosttur o yarışanla
Yarınlara el ele beraber koşanlarla,
Mutludur o, simsiyah saçları olmuşsa ak,
Dünden daha güçlüdür uyanırken her sabah.

Doğruya, güzelliğe, odur yolu gösteren
Odur hep geleceğe güvenle gülümseyen.
Bir ana, bir babadır çocuklara sunulan.
Odur eli öpülen, odur fedakâr insan.

Sarsılmaz bir inançla görevini sevmekte,
Ömrünü adamıştır milletine hizmette.
Ruhlara şekil veren, kafaları besleyen
Uygarlığa yürürken en öndedir öğretmen.

Nevin EMGEN

BAŞÖĞRETMEN

Atatürk benim,
Başöğretmenim,
Ne öğrendimse,
Ondan öğrendim.

Yenilikleri,
Hep o düşünmüş,
Milleti için,
Ağlamış, gülmüş.

Çocuk kalbimle,
İlk onu sevdim,
Atatürk benim,
Başöğretmenimdir.

Tarık ORHAN

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin… ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum.
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,
Geniş ovalarda kaybolur kokuları…
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben bir köy öğretmeniyim, bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyorum gönlümde,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden
Ne güller fışkırır çilelerinde,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencilerimi istiyorum
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek seni, beni kimse bilmeyecek
Seni, beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta.

Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım.
Yurdumun çiçeklenmesi www.Nazlim.net için, daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi ustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini,
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın,
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

Ceyhun Atuf KANSU

ÖĞRETMENİM

Küçük bir çocukken geldik yanına,
Kucakladın bizi sardın canına,
Sevgiyi saygıyı kattık şanına,
Okuryazar olduk ilk öğretmenim.

Tüm bildiklerini bize öğrettin,
Millete faydalı bireyler ettin,
Kalemi kılıçtan çok keskinlettin,
Çareler ürettin sen öğretmenim.

Ödevler yaptırıp asıl talibe,
İmkân hazırlayıp her bir talep’e,
Feraset gösterip seçtin talebe,
Sanatkâr adayı hep öğretmenim.

Edebiyatla Din Tıp Filoloji,
Tarih Fizik Kimya ve Biyoloji,
İktisatla Sanat ve Sosyoloji,
Bilimden yelpaze sen öğretmenim.

İstikbale giden bilgi selinde,
Kitaplık dolusu her eserinde,
Derin ilim varken ana dilinde,
Neye başka talep var öğretmenim.

Vatan bir okulsa ilk nöbettesin,
İlim denizinde hep seferdesin,
Kutsal mesleğinle gönüllerdesin,
Benim de gönlümü al öğretmenim.

Saymakla tükenmez faziletlerin,
Zamanen ödenen o bedellerin,
Kıvancındır üstün talebelerin,
İftihar ediniz siz öğretmenim.

Atam sen de dahi bir öğretmendin,
Bütün yenilikler senin eserin,
Layık insanlarda bil şaheserin,
Büyük Atatürk’üm başöğretmenim.

Güngören 20.11.02
İSTANBUL
Zeki İ.KIZILIŞIK

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM

Sevgili öğretmenim,
İnan sen bir ışıksın.
Yanarsın gece gündüz.
Aydınlatırsın bizi.

Doğruyu, güzeli,
Bize sen öğretirsin.
Vatanıma sevgiyi,
Kalbimize sen korsun.

Çevreni aydınlatır,
Bir mum gibi erirsin.
Anne – baba gibisin,
Bizi, bağrına hep basarsın.

Fethi BOLAYIR

ÖĞRETMENİN ÖYKÜSÜ

Ben, köy öğretmeniyim,
Dağ başında bulutların altında.
Toprak kokar ellerim,
Pantolonumda çamur lekesi var.
Pis değil ki, vatan toprağı kokar,
Kars’tan Edirne’ye kadar.
Geceleri mum yakarım odamda,
Yarın dokuz Ekim,
Köyde bayram var.
On beş kız, yirmi erkek kaydettim.
Tüm anadolu’ya selamları var.
Henüz kara tahtam yok,
İlk harfleri tanelerle yazdırttım.
Aydınlık A’dan başlayacak

O. Köksal MEMİŞ

ÖĞRETMENİM

Ben,
Seni ilk defa
Okul duvarının dışından
Okula gitmezken tanıdım.
Kirli suratım, karışmış saçlarım
Çapaklanmış gözlerimle
Hep sana bakardım…

Anasızlığımın özlemini
Senin çocuklarla ilgilenmenle
Kapardım…

Okula başladığımda,
Cızlavat lâstik ayakkabılarımın içinde
Donarcasına ıslanmış ayaklarımı,
Sıcacık bakışlarınla kurutur
Bana bir kerecik dokunman için
Her türlü yaramazlığı yapardım…

Ben,
Sevdalarımın en büyüğünü
Sana bakarak yaşadım…

Sevgili öğretmenim.

Ragıp SARI

Evet sıra sizde: Sizde buradakilerden farklı ve yeni öğretmenler günü ile ilgili şiirinizi yazmak için aşağıdaki yorum bölümünü kullanabilirsiniz. Yada Buradan Şiir Kategorimize Dönerek Diğer Şiirleri Okuyabilirsiniz. Nazlim.Net

Alt Konular
24 Kasım öğretmenler günü şiirleri
öğretmenler Günü ile ilgili şiirler

Resimli Şiirler

Cuma, Ekim 30th, 2009

Şiir kategorimizin resimli şiirler sayfasında Güzel ve anlamlı resimli şiirler yayınlamaya çalıştık. Resimli şiirlerimiz her geçen hafta değişik değişik yeni resimli şiir eklenerek büyüyecektir.

Evet sıra sizde: Sizde buradakilerden farklı kendi resimli şiirinizi yazmak için aşağıdaki yorum bölümünü kullanabilirsiniz. Siz şiirlerinizi yazın resimlere eklemesi bizden olsun.. Nazlim.Net

çocuk şiirleri

Cuma, Ekim 30th, 2009

Çocuklarla ilgili yazılarımızın bu sayfasında sizlere çocuk şiirleri ve bazende kısa çocuk şiirleri hazırlamaya çalıştık. Buyrun çocuk şiirleri;

BAYRAĞIM
Atalarım gökten yere
İndirmişler ay yıldızı
Bir buluta sarmışlar ki
Rengi şafaktan kırmızı.

Onun ateş kırmızısı
Ne gelincik, ne gülden
Türk oğlunun öz kanıdır
Ona bu al rengi veren ..

Ay yıldızı, gökyüzünün
Ayla yıldızından yüksek
Türk’ün alın yazısıdır
Türk’tür onu yüceltecek.

Vazifemdir bayrağımı
Üstün tutmak her bayraktan
Can veririm kan dökerim
Vazgeçemem ben bu haktan …

Hasan Ali YÜCEL

—–

ANA SEVGİSİ
Sıcağın sinmiş bana
Seni severim ana
Sensin bana kan veren
Sensin bana can veren ..

Küçükken yudum yudum
Sütlerinle uyudum
Kulağıma ninniler
Neler söyledin neler ..

Beni büyüttün ana
Beni yürüttün ana
Göremeyince seni
Kucaklarım gölgeni …

Mehmet Necati ÖNGAY

—–

ANNEME VERDİĞİM SÖZ
Ben güzel olacağım
Taşıyacağım hep
Akan suların güzelliğini

Ben iyi olacağım
Ellerim açılacak gece gündüz
Bir bitki iyiliğinde

Ben doğru olacağım
Gökten düşen taş gibi
Doğru …

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

—–

TİLKİ İLE LEYLEK
Tilki hocanın iyiliği tutmuş bir gün
Hacı leyleği yemeğe buyur etmiş
– Ama, demiş tilki, bizde misafir
Umduğunu değil bulduğunu yer.
Meğer tilkinin cimrisi hepsinden betermiş
Bir çorba çıkarmış topu topu
O da sulu mu sulu
Hem nerden getirse beğenirsiniz? Tabakta.
Leylek gagasıyla uğraşadursun
Tilki bitirmiş hepsini bir solukta.
Leylek kızmış, ama çekmiş sineye.
Bir zaman sonra
O da tilkiyi buyur etmiş yemeğe.
– Hay hay, demiş tilki, nasıl gelmem?
Ben dostlara naz etmesini sevmem.
Tam saatinde gelmiş.
Leyleğe türlü diller dökmüş.
Şu güzel bu güzel,
Hele yemeğin kokusu
Gel iştahım gel!
Gerçi tilkilerin iştahı
Pek nazlı değilmiş ama
Et kokusu başka şeymiş.
– Kuşbaşı galiba, demiş
Bayılırmış etin böylesine
Hele kıvamında pişmişine.
Derken yemek sofraya gelmiş,
Gelmiş ama nasıl?
Kokusunu al, eti arada bul!
Dar boğazlı upuzun bir çömlek içinde
Tam leyleğin gagasına göre
Tilki burnunu burgu etse nafile.
Kısmış kuyruğunu evine dönmüş.
Aç kaldığına mı yansın
Bir kuşa rezil olduğuna mı?
El alemi aldatanlar
Bu masal size:
Bir gün sizi de sokarlar
Kurduğunuz kafese …

LA FONTAINE
Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu

—–

AĞUSTOS BÖCEĞİ İLE KARINCA
Karıncayı tanırsınız
Minimini bir hayvandır
Fakat gaayet çalışkandır
Gaayet tutumludur, yalnız
Pek hodgamdır, bu bir kusur:
Hodgam olan zalim olur.

Bir gün ağustos böceği
Tembel tembel ötüp durmak
Neticesi aç kalarak
Karıncadan göreceği
Bürudete bakmaz, gider
Bir lokma şey rica eder
Der ki: – Acıyınız bize
Çoluk çocuk evde açız
İanenize muhtacız.
Karınca bir yüreksize
Layık huşunetle sorar:
– Aç mısınız? Ya o kadar
Uzun, güzel günler oldu.
O günlerde ne yaptınız?
Böcek inler: – Açız, açız
Bakın benzim nasıl soldu
O günlerde gülen, öten
Sazla, sözle eğlenen ben
Bugün bakın ne haldeyim !
Vallah açız, billah açız,
Halimize acıyınız!
Karınca eğlenir: – Beyim,
şimdi de raksedin, ne var?
‘Yazın çalan kışın oynar.’

LA FONTAINE

Uyarlayan : Tevfik Fikret

—–

KIRLANGIÇ VE KÜÇÜK KUŞLAR
Bir kırlangıç dünyayı geze dolaşa
Çok şeyler öğrenmiş.
Atalarımız ne demiş:
“Bir şeyler kalır çok görenin kafasında.”
Bizim kırlangıç önceden bilirmiş
Büyük küçük bütün fırtınaları,
Gemiciler ondan alırmış haberi.
Bir gün bir yerde kırlangıç bakmış,
Tarlasına, sıram sıram
Kenevir tohumu ekiyor köylünün biri.
Kırlangıç çağırmış küçük kuşları,
– Bakın, demiş, sizin kuyunuzu kazıyor bu adam.
Bana göre hava hoş, çeker giderim burdan,
Ama korkarım sizin haliniz duman.
Şu elin savurduğu tohumlar yok mu,
Başınıza örülen birer çoraptır sizin,
Her attığı tohum bininizin öksesi,
Benden size söylemesi.
Günü gelip kenevir sicim oldu mu
Seyreyleyin size kurulacak dolapları.
Ya ölüm, ya zindan gayri sizlere:
Kiminize kafes, kiminize tencere.
Onun için gelin, dinleyin beni,
Yiyin şu tohumların hepsini.
Yaz günü kırlangıcı kim dinler,
Küçük kuşlar diledikleri yemi yemişler.
Kenevir başlamış büyümeye yeşil yeşil.
Kırlangıç bir kez daha uyarmak istemiş
Dünyadan habersiz küçük kuşları:
– Koparın, demiş, bir bir koparın
Bu kötü tohumdan çıkan yapracıkları.
Onla büyüdü mü kendinizi yok bilin.
Kuşlar kırlangıca kızmış,
– Aman ne şom ağızlısın, demişler.
Hem sonra kaç bin kuş ister
Bütün o filizleri yolmak için?
Kenevir büyüdükçe büyümüş,
Kırlangıç, kuşları bir kez daha uyarmış:
– Bakın, demiş, işler kötü,
Kötü tohum yurdunuzda aldı yürüdü.
Bugüne dek inanmadınız bana, peki,
Ama bir gün baktınız ki insanoğlu,
Buğdayları büyüyedursun tarlada,
Vakit bulmuş kuş avlamaya şurda burda,
Kurmuş ağlarını dağda bayırda,
Siz küçük kuşları avlamak için.
Ya hiç çıkmayın yuvanızdan,
Ya da göç edin başka yere:
Ördek, turna ne yapıyorsa
Siz de onlar gibi yapın.
Ama siz küçüksünüz, doğru,
Geçemezsiniz bizim gibi çölleri, denizleri.
Size göre iş değil yeni dünyalar aramak.
Yapabileceğiniz tek şey bence
Duvar deliklerine saklanmak olacak.
Kuşçağızlar yorulmuşlar kırlangıcı dinlemekten,
Başlamışlar cıvıl cıvıl ötüşüp durmaya.
Tıpkı Troyalılar gibi, zavallı Kassandra
Başlarına geleceği haber verirken.
Onlara olan bizimkilere de olmuş.
Nice kafesler kuşlarla dolmuş.
Hep böyle kendi bildiğimizi okuruz yalnız
Bela başımıza gelmedikçe inanmayız …

LA FONTAINE
Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu

—–

MASALLARIN MASALI
Su başında durmuşuz çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize, çınarla bana.
Su başında durmuşuz çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor çınarla benim bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize çınara, bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.

Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek güneş kalacak,sonra o da gidecek.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Su serin,çınar ulu,ben şiir yazıyorum,kedi uyukluyor,
güneş sıcak,çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize ,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze…

Nazım Hikmet RAN

—–

ÇOCUKLARIMA
Diyelim ıslık çalacaksın, ıslık
Sen ıslık çalınca
Ne ıslık çalıyor diye şaşacak herkes.
Kimse çalamamalı senin gibi güzel.

Örneğin kıyıya çarpan dalgaları sayacaksın,
Senden önce kimse saymamış olmalı
Senin saydığın gibi doğru ve güzel
Hem dalgaları, hem saymasını severek.

De ki sinek avlıyorsun, sinek
En usta sinek avcısı olmalısın
Dünya sinek avcıları örgütünde yerin başta,
Örgüt yoksa seninle başlamalı.

Diyelim zindana düştün, bir ip al
Görmediğin yıldızları diz ipe bir bir.
Sonra yıldızlardan kolyeyi
Düşlemindeki sevgilinin boynuna geçir.

Say ki hiçbir işin yok da düşünüyorsun
Düşün düşünebildiğince üç boyutlu
Amma da düşünüyor diye şaşsın dünya
Sanki senden önce düşünen hiç olmamış.

Dalga mı geçiyor, düşler mi kuruyorsun
Öyle sonsuz, sınırsız düşler kur ki çocuğum
Düşlerini som somut görüp şaşsınlar
Böyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler.

Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum.
Derlerse ki bu işler bişeye yaramaz
De ki bütün işe yarayanlar
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar…

Aziz NESİN

—–

KÖY ÖĞRETMENLERİ
Yurdumuz uçsuz bucaksız
Gökte yıldız kadar köylerimiz var
Ama uzak, ama harap, ama garipsi
Alın benim gönlümden de o kadar..

Uçsuz bucaksız köylerimizde kuşlar gibi
Her sabah çocuklar size uçar
Ama küçük, ama büyüyen, ama güleç
Alın benim gönlümden de o kadar..

Siz kara göklerin yıldızları
Işıtın yurdumuzu sabaha kadar
Ama düşe kalka, ama yiğit, ama umutlu
Alın benim gönlümden de o kadar…

Cahit KÜLEBİ

—–

KÜÇÜK ASKER
Küçük asker, silah elde
Kahramanca ilerliyor
Karşısında bütün belde
“Kahramanım, yaşa!” diyor…

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden hizmet ister.

Vatan için çeker emek
Herkes; bu borcu herkesin.
Vatan demek ninen demek,
Sen nineni sevmez misin?..

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden şefkat ister.

Vatan senden hayat umar,
Sen yaşarsan o canlanır;
Vatan için ölmek de var,
Fakat borcun yaşamaktır…

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden kuvvet ister.

Minimini omuzların
Taşıyacak yarın tüfek;
Tüfek değil, vatan yarın
O omuza yüklenecek…

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden gayret ister.

Küçük asker dinle bunu:
Sakın boşa silah atma;
Kılıcını, kurşununu
Haksızlığa karşı sakla…

Küçük asker, küçük asker!
Hak da senden kuvvet ister…

Tevfik FİKRET

—–

KİTABIM
Kitap en iyi arkadaş
Bana neyi sorsam söyler
Ne anlatsam en sonunda
Çalış, iyi, doğru ol der
Geceleri uyumaz o
Beni kaldırır erkenden
Okulum kadar güzeldir
Kitabı çok severim ben ..

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

—–

SAĞLIK
Mevsime göre giyin,
Hiç üşütme kendini.
Zamanında aşı ol,
Sık sık yıka elini.

Yüreğini rahat tut,
Her şeyi dert edinme.
Olumsuzluğu unut,
Önemlidir beslenme.

Kızartma, yağlı, acı,
Sağlığı bozmaktadır.
Sebze, meyve baş tacı,
Süt en doğal gıdadır…

Beytullah HATOĞLU

——

KIŞ
Bembeyaz oldu ortalık
Kışın da başka tadı var
Hava bir parça karanlık
Her yanda buz tutmuş sular

Gel biz de şöyle kocaman
Bir kardan adam yapalım
Eğer düşmekten korkmazsan
Buzun üstünde kayalım ..

Vasfi Mahir KOCATÜRK

—–

AYDEDE-AYANNE
Aydedenin paltosunu
kim giydirir anne ?
Gözlüğünü , bastonunu
Kim bulup verir eline ,
Yıldızlar mı verir ?
Yıldızlar aydedenin
Torunları mı anne ?

Aydedenin yemeğini
Kim pişirir anne ?
Kim yıkar çamaşırını
Aynene mi yıkar anne ?
Güneş ateş mi yakar ,
Bulutlar su mu döker eline ?

Aynenenin evi nerde ,
Gökte mi oturur yerde mi ?
Niye görünmez bize
Aynene öldü mü yoksa ?
Göğe mi gömdüler onu
Yere mi anne ?

Ali YÜCEL

—–

İLKBAHAR
Yağmur geçti kar geçti
Soğuk rüzgarlar geçti
Güneşli bahçelerden
Güzel çocuklar geçti ..

Meliyor kuzucuklar
Seviniyor çocuklar
Ağaçlar dallar taktı
Bin bir renkli boncuklar ..

Taze hayattır bahar
Ne çok ışık renk saçar
Gezdirin eğlendirin
Gürbüz olsun yavrular ..

Rüzgarlar ese ese
Hayat verir herkese
Civciv bile kapanmaz
İlkbaharda kümese …

Aka GÜNDÜZ

—–

EKMEK
Çiftçi sürer tarlayı
Sonra eker buğdayı
Boy verir azar azar
Saplar gittikçe uzar
Başaklar olgunlaşır
İçleri dolgunlaşır

Yazın artınca sıcak
Sararır her bir başak
Biçerler ekinleri
Şenlenir harman yeri
Olup bitince harman
Ayrılır buğday saptan

Güzel kokulu ekmek
Olmaz seni sevmemek
Sensin yemeklere baş
Her yemeğe arkadaş …

Hasan Ali YÜCEL

—–

SERÇE KUŞU
Bu sabah bahçede karşıma
Küçük bir serçe kuşu geldi;
Havuzun taşına kondu,
Bir içti, bir doğruldu,
Nasıl da korkuyordu.

Sen hiç korkma serçe kuşu,
Suyunu rahat rahat iç ,
Sıhhat afiyetle uç ,
İnsanoğlu çeşit çeşit
Beş parmağın beşi bir mi ?

Necati CUMALI

—–

SİNCAP
Kuşlar uçar,
Şu ağacın tepesinde,
Var bir sincap,
Ceviz kırar, yemek arar.

Her gün göremem ki,
Saklar onu
Anne yapraklar…

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

——

DERE
Nerden alır suyunu,
Kardan mı, yağmurdan mı?
Şu nazlı dereciğin
Yatağı çamurdan mı?

Bilmez durup dinlenmek.
Kış, yaz demeyip akar.
Ovanın her yerini
Sular ile o yıkar.

Haz duyar ağaçlardan
Serinlik döküldükçe.
Hayat saçar her yana
Kıvrılıp büküldükçe.

Duyulur türkülerin
En coşkunu sesinden.
Ferah veren bir hava
Yayılır nefesinden.

Durma gez, dolaş yurdu
Ak dere, berrak dere!
Gezdiğin topraklara
Bolluklar bırak dere!

Hasan Ali YÜCEL

—–

KURALLARA UYARIM
Dişlerimi fırçalar
Akşam erken yatarım,
Erken kalkınca sabah
Yorgunluğu atarım.

“Günaydın anne” derim
Açtığımda gözümü
Lavaboya giderek
Yıkıyorum yüzümü.

Yumurta, süt, peynir bal
Kahvaltıda yiyorum,
Giysilerimi giyip
Okula gidiyorum.

Öğretmenimi üzmem
Sözlerini dinlerim,
Dostluk kurar herkesle
Arkadaşlık ederim.

İsmail MALATYA

Evet sıra sizde: Sizde buradakilerden farklı kendi çocuklar ile ilgili şiirinizi yazmak için aşağıdaki yorum bölümünü kullanabilirsiniz. Nazlim.Net

10 Kasım şiirleri

Cuma, Ekim 30th, 2009

10 Kasım 1938 şiirleri sayfamızda bazen kısa 10 kasım şiirleri ve bazende ünlü şairlerin yazmış olduğu 10 kasım şiirlerini hazırladık. Buyrun 10 Kasım şiirleri;

On Kasım’larda Yürümek

Atatürk’üm işte 10 Kasım yine
Dalgalanır ağaçlarla oğullar
Dalgalanır oğullarla nineler
Dalgalanır ninelerle genç kızlar
Özlemin ta yüreğime işlemiş
Seni bulmak, seni görmek için ben
Bütün toprakaltıyla barışacağım

Ereceğim sana usta, barışta, başarıda
Öyle
Güçlüsün ki
Güçleneceğim
Öyle yücesin ki, yüceleceğim
Düşüne düşüne seni kocaman kocaman
Dağlara, dağlara karışacağım

Ozan mıyım, ordu muyum, su muyum anlaşılmaz
Çağlar upuzun allığı yüreğimde ülkünün
Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kağıt
Sanki ellerim gece
Sanki ellerim gündüz
Yazacağım seni daha, bir daha
Ben senin ölümünle yarışacağım

Fazıl Hüsnü Dağlarca
…..

Gidiyor

Gidiyor, rastgelemez bir daha tarih eşine
Gidiyor, on yedi milyon kişi takmış peşine

Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla
Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla

Gidiyor, izleri üstün birikmiş yaşlar
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar

Gidiyor, harbin o en korkulu aslan yelesi
Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meş’alesi

Yine bir devr açacakmış gibi en başta O var
Hıçkıran seste O var, sessiz akan yaşta O var

Siliyor ruhunun ulviliği fani etini
Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini

Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça
Büyüyor gitgide gözlerden uzaklaştıkça
Orhan Seyfi Orhon
……

Atatürk’ü Yitirmedik

Yıllar
Üst üste katlandıkça
Acımasız uzadıkça
Çelik mavisi gözlerinde
Her geçen gün
Işığını çoğalttıkça
Güzel vatanımızı
Kurtardığın anıldıkça
Seni yitirmedik ki
Dün olduğu gibi
Bugün de aramızdasın her an
Buna inan Ata’m
Yüzyıllar da geçse aradan
Sen her zaman anılan
Kutsal bir kahramansın.

Süleyman APAYDIN
……

Atatürk’e Ağıt

Edirne’den Ardahan’a kadar
Bir toprak uzanır
Boz kanatlı üveyikler üstünde uçar
Ardahan’dan Edirne’ye
Edirne’den Ardahan’a kadar

Kopdağı’nda akar bir çeşme var
Serçe parmak kalınlığında suyu
Haram etmiş gece gündüz uykuyu
Akar da akar

Samsun’un evleri denize bakar
Sokakları yosun içinde
Çaparlar, takalar, manavlar
Bilyalar gibi suyun yüzünde
Bir iner bir kalkar

İstanbul’da bir yâr sevdim
İnsanı günaha sokar

Savaştepe köprüsünden geçen tirenler
Sel olur İzmir’e akar
İzmir’in denizi kız, kızı deniz
Sokakları hem kız hem deniz kokar

Güneyde mis kokulu bir ağaç
Yuvarlak yaprakları ince
Yaz gelip de güneş vurunca
Dallarından bal akar

Bu toprak bizim yurdumuzdur
Deli gönül yücesine çıkar
Bir üveyik olur uçar gider
Ardahan’da Edirne’ye
Edirne’den Ardahan’a kadar

Cahit Kulebi
…..

Atatürk Ölmedi

Yıl 1918
Düşmanlar Topraklarımızı
Elimizden Alıyor
Atatürk Buna İzin Vermedi
Ordusuyla Savaşa Girdi

Zaferlerle Geldik Bu Güne
Atatürk ün Sayesinde
Topraklarımız Simdi Bizim Elimizde
Atatürk ün Sayesinde

Yıl 1938
Atatürk Olum Döşeğinde…
O Artık Oluyordu
Bizim Gözlerimiz Önünde

Herkes Ağlıyordu O Gün
Atatürk Öldü Diyordu
Atatürk Ölmedi
Kalbimizde Yasıyordu!!!
……

Ah bu 10 Kasımlar

On kasım geldiğinde
Yerler gökler üşüyor
Öyle soğuk ki zinde
Yeşil yaprak düşüyor

Her gün Kocatepeden
Yola çıkar Atatürk
En yüce mertebeden
Bize bakar Atatürk
…..

10 Kasım Türküsü

Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler
Bozkır ovalarına, Erciyes’e, Ağrı’ya
Ulusun egemen olduğunu
Özgür olduğunu
Haykıracağım haykıracağım işte
Senin sustuğunca!

Yolunda yürüyeceğim Atatürk;
Ana baba oğul kız
Dere tepe bucak köy
Yeryüzü yaşamalarımla değil
Oralarda, senin gittiğince!

Atatürk, taşıyacağım
Çanakkale’de, Sakarya’da, Çankaya’da, al al
Senin taşıdığını;
Yurdun gök ülküsü
Dalgalanırken
Senin bayrağını yücelteceğim.
Senin çıktığınca.

Fazıl Hüsnü Dağlarca
……

10 Kasım

Yıl otuz sekiz On Kasım Perşembe
Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar.
Sarsılıyor İstanbul yedi tepe,
Yaman esmiş Dolmabahçe’de rüzgar.

Gerçek olamaz, olsa olsa bir düş,
Dokuzu beş geçe Atatürk ölmüş.
Böyle toptan bir yas nerede görülmüş,
Beraber ağlıyoruz kurtlar, kuşlar.

Bu memlekete en çok hizmet eden,
Bu aşk ile dağlara gücü yeten,
On sekiz milyonun omzunda giden
Atam, Ankara sırtlarında yatar.

İlhan DEMİRASLAN
………

10 Kasım

Ben hiç 10 Kasım’a
“Günaydın” demem ki
Ben sensiz 23 Nisan’a
Hoş geldin diyemem ki

Seni özlesek bile
Elden ne gelir ki
Bir daha senin gibi
Gelecek mi ne belli

Bak 10 Kasım yine geldi
Gözlerde yaşlar tükendi
Aradan 78 yıl geçse bile
Senin hatıran hiç bitmedi

Sabahlar her zaman güzeldir
Seni hatırlatmadıkça
Günaydın denir ama
10 Kasım olmayınca
……..

10 Kasım

Bir bulut inmiş,beyaz,
Karlı dağlar başına.
Her 10 Kasım sabahı,
Bir ateş düşer, döşüme.

Nerdesin, ey Ata?m nerede?
Sensiz millet, öksüz burada.

Sanat, ilim, fen seninle.
Sevinen, gülen seninle.
Olmak isterdik inan,
Ebediyen seninle.

Dağların, ak başı kar mıdır?
Kuşlar, Ata?mdan haber, var mıdır?

Yarım bıraktığın işler,
Bugün, sanki seni bekler.
Zengin millet hayalin,
Acep, neden emekler?

Sen gelmiyorsan, bir haber gönder.
Kim içimizdeki, Atatürk gibi önder?

Hüseyin Celep
…………

Büyük Gazi Mustafa Kemal’e

Sen ki hilkat denilen ummanın
En büyük incisisin
O, bu ulvi vatanın talihinin
En güzel yıldızıdır
Bir dehaet ki güneşten yüksek
Ve semavat ile ünsiyeti var ..

Sen dururken ona gelmez noksan
Kaplıdır toprağı zırhınla senin
Hep rehakar değil ey Gazi
Bu müsellah vatanın sen hem de
Ebedi bekçisisin ..

Bu mesalip�zede cemiyyete sen
Yeniden bir vatan ettin ihda
Görüyor şevk-i tuluunla senin
Yeni bir iyd-i zafer İstanbul
Kendi asar-ı dehanın belki
Sen de hayretçisisin
Kainatlarda tecelli buyuran
Halik�ın sende o hasiyyeti var …

Abdülhak Hamit TARHAN

Evet sıra sizde: Sizde buradakilerden farklı kendi 10 Kasım ile ilgili şiirinizi yazmak için aşağıdaki yorum bölümünü kullanabilirsiniz. Nazlim.Net

Atatürk şiirleri

Cuma, Ekim 30th, 2009

Atatürk şiirleri

En Güzel Atatürk şiirleri BURADA – Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili şiirlerin yayınlacağı bu sayfamızda sizler en güzel ve kısa Atatürk şiirleri ni bulabileceksiniz. Buyrun Atatürk şiirleri;

Atatürk

Ne mavi göz sadece ne sarı saç Atatürk
Tenden-bedenden önce bir iç Atatürk

Önder değil bize yalnız baş değil
Başımıza taç Atatürk

Bir tepe yolumuz üzerinde bir zirve
Ay-yıldıza değen bir burç Atatürk

Yorulsak bir yerde soluğumuz kesilse
Kafamıza-kalbimize yeniden güç Atatürk

Duyuyorsak mutluluğunu Türk olmanın
İçimizde en ulu sevinç Atatürk

Hem bize açık hem bütün insanlığa
Evrensel bir bilinç Atatürk

İnsan olmanın taşıyorsak onurunu
Yüreğimizde en yüce kıvanç Atatürk

Gerçek bir öfke safsataya
Karanlığa aydınlık bir hınç Atatürk

Zaman ırmağında dursuz-duraksız
Hep iyinin-güzelin denizlerine göç Atatürk

Eskimez dünya durdukça kocamaz
Hızır gibi genç Atatürk

Yılmaz Aybar

Atatürk
Milletin enson lideridir ATATÜRK
Dünya’da gurur kaynağımızdır ATATÜRK
CUMHURİYET’in kurucusudur ATATÜRK
TÜRK’lüğün koruyucusudu ATATÜRK

Medeniyetimin kurucusudur ATATÜRK
Ali Rıza Bey ‘in oğludur ATATÜRK

Anıl Kaplan

Atatürk
ATATÜRK, büyük bir milletin yeniden dirilişidir.
ATATÜRK, milletine kendini feda eden kişidir.

ATATÜRK, zor şartlarda mucizeler www.nazlim.net yaratan adam.
ATATÜRK, çağın dehası,bir başbuğ, yol, yordam.

ATATÜRK, yaşadığı zamanın tek doruktaki lideri.
ATATÜRK, asil Türk milletinin umudu, ulu önderi.

ATATÜRK, damarlarında asil Türk kan taşıyan heybet.
ATATÜRK, bir efsane, yoktan var eyleyen bir hayret.

ATATÜRK, yüreği millet sevgisi ile dolu bir insandır.
ATATÜRK, hem yiğittir, hem cengaverdir, hem candır.

ATATÜRK, inanılmazları başaran, bir büyük inanıştır.
ATATÜRK, askeri, siyasal gerçektir, savaşan barıştır.

ATATÜRK, pes etmeyi bilmeyen sıra dışı bir yaratılış.
ATATÜRK, düşman topuna, tüfeğine süngü ile dalış.

ATATÜRK, Kocatepe, Conkbayırı, Anafartalar, Sakarya.
ATATÜRK, sarı saçlı, mavi gözlü, büyük Türk var ya….

ATATÜRK, geri dönüşü olmayan yürüyüş, maraton, görev.
ATATÜRK, bir büyük komutan, bir büyük kahraman, bir dev

Mehmet Yücel

Destan Atatürk
Kağnıyla çileyi avuçta tutup,
Türklük ateşini içine katıp,
Allah Allah diye destan yaratıp

Yeniden dirilen vatan Atatürk,
Tarihe sığmayan destan Atatürk.

Bismillâh! Ya Mevlâ’ m! Açılsın çağım
Yüksekten fırlayan Türk denen çığım,
İyi dinle, işit, hisset çocuğum!

Nabzını ruhunda tutan Atatürk,
Tarihe sığmayan destan Atatürk.

Dağ başından dumanları süpüren,
Nice yüzyılları önceden gören;
Her an içimizde yaşıyorsun sen!

Coşalım İzmir’den, Kars’tan Atatürk,
Tarihe sığmayan destan Atatürk.

Kuruyan toprağa yağmursun yağan,
Güneşsin Samsun’ da ufuktan doğan,
Boğan, kör geceyi kabında boğan

Yurt diye patlayan volkan Atatürk,
Tarihe sığmayan destan Atatürk.

Bilimsin, tekniksin, vatan türkümsün
Sevgisin, barışsın bitmez ülkümsün.
Şöyle bir bakıver, yüzümüz gülsün!

Yurdu kucaklayan insan Atatürk,
Tarihe sığmayan destan Atatürk.

Tutuşan yürekte bayrak alısın,
İnsan sevgisiyle öyle dolusun.
Dünyanın başında zeytin dalısın,

Zerreden kürreye umman Atatürk,
Tarihe sığmayan destan Atatürk.

Mustafa Ceylan

Atatürk
Atatürk cephelerde
Zaferden zafere koşuyor
Onun emrinde askerler
Kükremiş sel gibi coşuyor

Atatürk Ankara’da
Meclis Başkanı oluyor
Türkiye Cumhuriyet’i
Bir güneş gibi doğuyor

Atatürk tahta başında
Çocuklara ders veriyor
Başöğretmen olmuş
Çocuklar onu çok seviyor

Atatürk traktörün üstünde
Köylü milletin efendisi diyor
Savaşı kazanmak yetmez
Güçlü bir ekonomi gerekiyor

Atatürk hasta yatakta
Mevsimlerden sonbahar
Bir güneş batıyor
Hüzünlü esiyor rüzgar
Artık o gönlümüzde yaşıyor
Her Türk kalbinde,
Bir ATATÜRK taşıyor

Kadir Aktemur

MUSTAFA KEMALLER TÜKENMEZ
Tükenir elbet
Gökte yıldızlar denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez

Ben de etten kemiktendim elbet
Ben de bir gün göçecektim elbet
İki Mustafa Kemal var iyi bilin
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta
Ruh gibi bir şey görünmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez

Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda
Bilimin yapıcılığın aydınlığında
Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben
Evrensel yepyeni buluşlarda
Geriliği kovmuşum ben dönmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez

Başın mı dertte beni hatırla
Duy beni en sıkıldığın an
Baştan sona her şeyiyle bu vatan
Sakın ağlamasın kasımlarda
Fatihler, Kanuniler ölmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez

Halim Yağcıoğlu

Atatürk
Şimdi bir deniz varsa
Pamuk tarlaları
Rüzgarlar altında
Şimdi bir tren geçiyorsa ovalardan.

Buğday sarısı güneşte
Bir kuş uçuyorsa
Şimdi bir bayrak dalgalanıyorsa
Ay yıldızlı…

Yaşamak seninle güzel
Yaşamak bunun için büyük
Sevgili Atatürk

Adnan ARDAĞI

Başöğretmenim
Atatürk benim
Başöğretmenim.
Ne öğrendimse
Ondan öğrendim

Baktım ki asker,
Ben de askerim,
Kars’ta Kore’de
Nöbet beklerim…

Baktım kürsüde,
Nutuk söylüyor,
O’nun sesini,
Dünya dinliyor.

Ne heyecanlı
Ne heybetli O,
Türk tarihinde
En kudretli O.

Tarih okudum,
Baktım başa O.
Her iyi işte,
Her savaşta O.

Bu devrimleri
Hep O düşünmüş,
Milleti için,
Ağlamış gülmüş.

O semamızda
Ebedi güneş,
O gönlümüzde
En harlı ateş.

Çocuk kalbimle,
İlk O’nu sevdim.
Atatürk benim,
Başöğretmenim

Tarık ORHAN

Kısa Atatürk şiirlerine bir bakalım şimdide;

ATATÜRK
Senden başkası olamaz
Türk’ün gönlünün beyi,
Önderimiz oldun bizim
19 Mayıs’tan beri.

Bu topraklar bizim
Kandır bunun bedeli
Hiç yorulma bilmedik
23 Nisan’dan beri

Hep çalıştık kazandık
Biz bu mutlu günleri
Seni milletçe özleriz
İlk 10 kasımdan beri

Birkan Soylu

Atatürk
Atatürküm eğilmiş vatan haritasına
Görmedim tunç yüzünü böylesine geceler
Atatürk neylesin memleketin yarasına
Uçup gitmiş elinden, eski makbul çareler

Nerede İstiklal harbinin o mutlu günleri
Türlü düşmana karşı kazanılan zaferi
Hiç sanmam, öyle ağarsın bi daha tan yeri
Atatürküm ben ölecek adam değildim der

Git hemşerim, git kardeşim toprağına yüz sür
O’dur karşı kıyıdan cümlemizi düşünür
Resimlerinde bile melül mahzun görünür
Atatürküm kabrinde rahat uyumak ister

Cahit Sıtkı TARANCI

ATATÜRK ÇOCUKLARI
Özgürlük şarkısı bizim şarkımız
Yurt için ulus için hep çalışırız
Vatanı yükseltmek tek amacımız
BizlerAtatürk çocuklarıyız

Dostlukla dopdolu yüreklerimiz
Dünya çocukları hep kardeşimiz
Barıştan yana inançlarımız
Bizler Atatürk çocuklarıyız

Çınınlayacak sesimiz dünyada yurtda
Uzanacak ellerimiz evren boyunca
Uygarlık yönünde bir meşaleyi
Bizler Atatürk çocuklarıyız

ŞEYMA GÜLTEKİN

Atam

ATAM AYLARDAN ON KASIM DERTLİ GÜNÜMÜZ
ATAM ÖLDÜN İZİNDE SÜRECEK BİZİM ÜNÜMÜZ
SİZ ÖLMESEYDİNİZ ÖLSEYDİK BİRİMİZ YETİM KALDIK DÖNMEZ OLDU DİLİMİZ

YAŞ YERİNE KAN AKMIŞTIRTÜRKHALKININGÖZÜNDEN BİZ KÜÇÜKLER ,ÇIKMIYORUZ ATAM SÖZÜNDEN
TÜRK MİLLETİ GİTMELİDİR ATAM SENİN İZİNDEN, SAĞ OLSAYDIN BÜYÜK ATAM AYRILMAZDIK DİZİNDEN

BİR GÜNEŞ BATMIŞTI PERŞEMBE GÜNÜ
DÜNYAYI TUTMUŞTU ATAMIN ÜNÜ,DOKUZU BEŞ GEÇE PERŞEMBE GÜNÜ KATAFANKA BİNMİŞ TÜRKLÜĞÜN GÜLÜ

BİZ ÇOCUKLAR İÇİN BİR BAYRAM KURDUN TÜRKLÜĞÜN BAŞINDA HEP DİMDİK DURDUN
ÖLÜNCE BİZLERİ KALBİNDEN VURDUN
ANITKABİRE MEKANI KURDUN

Ali Yılmaz

Atatürk’ü Yitirmedik

Yıllar
Üst üste katlandıkça
Acımasız uzadıkça
Çelik mavisi gözlerinde
Her geçen gün
Işığını çoğalttıkça
Güzel vatanımızı
Kurtardığın anıldıkça
Seni yitirmedik ki
Dün olduğu gibi
Bugün de aramızdasın her an
Buna inan Ata’m
Yüzyıllar da geçse aradan
Sen her zaman anılan
Kutsal bir kahramansın

Süleyman APAYDIN

Son olarakta Atatürk kendisinin yazdığı şiiri yayınlamayı uygun gördüm..

Atatürk’ün Yazdığı Tek Şiir

Gafil, hangi üç asır, hangi asır,
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarih söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak.
Yaşanan tarihi gömüp doğru tarihe gidin.
Asya’nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa’ nın Alpler’ inde Oğuz torunları,
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz;
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biriz.
Türk sadece bir milletin adı değil
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar!
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gökteki gafletten perde,
Hakikat nerede?

Evet sıra sizde: Sizde buradakilerden farklı kendi Mustafa Kemal Atatürk şiirinizi yazmak için aşağıdaki yorum bölümünü kullanabilirsiniz. Nazlim.Net

Aşk şiirleri

Cuma, Ekim 30th, 2009

Aşk Şiirleri – Aşk şiirleri sayfamızda sizlere ünlü ve amatör şairler tarafından yazılmış Kısa aşk şiirleri yazacağız. Sizde Aşk şiirleri sayfamıza kendi aşk şiirinizi gönderebilirsiniz. Buyrun Aşk Şiirleri

Unut benden kalan ne varsa
Unutmak tesellidir yalnızlığın
Güneşi bir kadeh şarap gibi içip
Delicesine sarhoş olmak
En güzel tarafı imkansızlığın

Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?
Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var;
Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin…

Ne olurdu saadetlerin en büyüğü
İşte ellerimde al, diyebilseydim
Anlardın ve hiç gitmezdin, değil mi
Bir gün olduğun gibi kal diyebilseydim.

Cemal Süreyyadan aşk şiiri

“İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde kazanması zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Cemal Süreya

Sokak lambası altındayım sanırım
Işıklar biraz kent taklidi yapıyor
Rüzgar saçlarımda poyrazını demliyor
Bu mevsim oldukça uzun hazanı düşüyor payıma ayazlanıyor gece nöbetlerinde intiharlarım
Yazdığım her harf kamburuma ekleniyor topallıyorum…

Daha mı bir siyah gökyüzü sigaranın alevi gözüme kaçıyor
Aslında ağlamıyorum ki canım yandı sadece
Kunduramda vurup acıyı hatırlatmasaydı birde; çoktan unutmuştum ellerimi tutuşunu
Hangi masalda mutlu rolüne bürünsem yalanım yüzümden okunuyor
Acıyan bakışlar gözbebeklerimde
Yazık geçiyorlar içlerinden Çok yazık…

Nerde kurumuş bir dal görsem sehpa kuruyor kendime düşlerim
Eskiden böyle değildim ben; şimdi korkuyorum yaşamaktan
“Sen güçlüsün” diye sahte aforizmalar asıyorum duvarlarıma
Az bilinmeyenli bir denklemi çözemiyorum
Benden sen gidince bir kalan olmalıydı…
Olmadı… Olmuyor… Bu denklem her defasında eşitsizlikle bitiyor

Aşkın sahtesi olmaz

Aşk köledir esiri olmaz
Aşk ölümdür tabutu olmaz
Aşk fakirdir ekmeği olmaz
Aşk beterdir halden anlamaz
Aşk delidir dengesi olmaz
Aşk kömürdür külü bulunmaz
Aşk bestedir kalemi susmaz
Aşk oynaktır yerinde durmaz
Aşk misafir kapıda durmaz
Aşk çöldür serabı olmaz
Aşk ummandır denizi olmaz
Aşk gerçektir sahtesi olmaz
Aşk bir oktur hedefi vurmaz
Aşk ömürdür sefası olmaz
Aşk bir inci taşı bulunmaz
Aşk bir bülbül kafesi olmaz
Aşk bir güldür dikeni olmaz
Aşk bir yağmur rahmeti olmaz
Aşk boşa koysam dolmaz doluya koysam almaz
Saniye Uzun

Aşkın gücü

Aşk gönüle ışık tutan,
Aşk nur ile doldurandır.
Aşk geceyi aydınlatan,
Aşk perdeyi kaldırandır.

Aşk destanda aşk sözdedir,
Aşk mana’da aşk özdedir,
Aşk gönülde aşk közdedir,
Aşk ağlatıp güldürendir.

Aşk bu günde aşk yarında,
Aşk sökülmez aşk derinde,
Aşk Ferhat’ta aşk şirinde,
Aşk dağları deldirendir.

Aşk sevginin sıcağında
Aşk sevenin kucağında
Aşk Mevlana ocağında
Aşk hamları oldurandır.

Aşk alınmaz aşk satılmaz,
Aşk bulunmaz aşk atılmaz,
Aşk görülmez aşk tutulmaz,
Aşk her gücü yıldırandır.

Aşk doldurur aşk taşırır,
Aşk kaldırır aşk düşürür,
Aşk yandırır aşk pişirir,
Aşk göz yaşı sildirendir.

Aşk vuslata vardıran güç,
Aşk zamanı durduran güç,
Aşk kemale erdiren güç,
Aşk yaşarken öldürendir.

Aşk bektaşi yolundadır,
Aşk Özhani telindedir,
Aşk Yunusun gönlündedir,
Aşk Mevlayı buldurandır.
Zekeriya Özhan

—–

Sen dünyam ol ben güneşin,
Sen gözlerim ol ben renklerin,
Sen yağmurum ol ben bulutun,
Seviyorum seni sevdiceğim…

Yollar uzak olsa kokun burnumda,
Sesin duyulmasa soluğun boynumda,
Dokunamasamda ellerine,
Seviyorum seni sevdiceğim…

Dolaşayım mecnun misali yana yana,
Hayattayken ben kanamadım ki sana,
Bilmem ki buluşurmuyuz birdaha,
Seni seviyorum sevdiceğim…

Hani yağmur yağar ince ince,
Çam yaprağından akar nazikçe,
Çam kokulum yürek ferahlatanım,
Seviyorum seni sevdiceğim.

—–

…deli dolu…
Yüreğim bir rüzgar gülü…
Sen ise onun rüzgarı;
Sesi,soluğu,nefesi…

Sen yoksan hareket yok…
can yok,hayat yok…

Tatlı tatlı esmezsen ruhuma…
Ruhum susar,içim ağlar,yüreğim donar…
Ölürüm…

Bazen buz gibi esersin üşürüm…
Bazen ılık ılık esersin durulurum…
Ama sensizken anlamsızım.

—–

Bitmeyen sevda…

Sanıyormusun bitecek bu sevda,
Geçen her anımız hep aklımda,
Sen olsanda olmasanda,
Ben hala sendeyim…

Sen bilmiyorsun ben aslında,
Senin için senden vazgeçtim,
Sen duysanda duymasanda,
Ben hala sendeyim…

Yalanmış dünya herşey boş,
Sevince insan oluyor dünya bir hoş,
Yalnız kaldım biçareyim ama,
Ben hala sendeyim…

Bu yürek ilk defa bugün kırılmıyor,
Ben unuttum desem bile yerin hala dolmuyor,
Kalp limanımdan ayrıldın gittin ama,
Ben hala sendeyim..

—–

SENİ SEVİYORUM İŞTE GÜLÜM…
SENİ SEVİYORUM GÜLÜM ÖLÜMÜNE KADAR
SEN BENİM HAHATIMA GIREN IL INSANSIN
SENI TANIDIKTAN SONRA HAYATIM DEGISTI
HAYATIMA GIRDIN GIRELI HAYATIN GUZELLİKLERINI TATTIM ASŞKISIII
OKADAR MUTLUYUM KI SENINLEEEE

GUNLERIMİ SENİ DÜŞÜNEREK GEÇİRİYORUM
ÇALISIRKEN AKLIMDASIN ,UYURKEN RÜYAMDASIN,VE HERGUN ÖLESİN SEVDİĞİM
SENI TANIDIMA OKADAR COK SEVİİYORUM Kİ
İYİKİ TANISMIS VE BİRİRİMİZİ SEVMİŞİZ
OKADAR MUTLUYUM KI SENINLEEEE

—–

UNUTAMADIM…
Can dostlarım demişti bana
Geçer aradan seneler
Küllenir, yok olur acıların

Hiç merak etme
Silinip atılır içinden
Geçmişteki kötü anıların

Çokta uğraştım kömür gözlüm
Seni unutmak için,
Ne yazık ki başaramadım

Bazen puslu ayaz gecelerde
Bazen de ayrılık şarkılarında
Hep seni hatırladım

Aradan bunca yıl geçti de
Sen unuttun mu, bilmiyorum ama
BEN SENİ HİÇ UNUTAMADIM

Kısa Kısa aşk şiirlerine devam edelim;

Ne olurdu saadetlerin en büyüğü
İşte ellerimde al, diyebilseydim
Anlardın ve hiç gitmezdin, değil mi
Bir gün olduğun gibi kal diyebilseydim.

Ne zaman seni düşünsem yaşamak güzel
Bir bahar bahçesi olur güz bahçeleri
En karanlıklarda bile uzanır bir el
Kendiliğinden açar sabaha perdeleri

Sen bastığın yerde çiçeklerin büyüdüğü
Her zaman en güzel, her yerde eşsiz
Sen yaprak, sen köpük, sen kuş tüyü
Sen sevgi nehirlerimin aktığı büyük deniz

Kazımak ulu ağaç gövdelerine adımızı
Yazmak her şeyi bir bir kumların üstüne
O her işkenceye mahkum olmuşluğumuz
O çok sevmek, daha çok sevmek günden güne.

Şarkısız ve sensiz kaldığım nice akşamlar
Gözlerin geçer aklımdan özlemler içinde
Gözlerin bir çigan müziği güzelliğinde
Kirpiklerinde keman, bebeklerinde gitar…

Bir daha dünyaya gelsem
Yine seni severdim
Beni üzesin diye
Beni deli divane edesin diye

Seni görmediğim günler
Karanlıktayım, katran gecelerdeyim
Cehennem misali bir yerdeyim
Bir demir nasıl paslanır, bir elma nasıl çürürse
İşte öyleyim…

Bütün kadehlerimi hep sana adıyorum
Hep senin için bu bir bir boşalan şişeler
Umutsuzluğum, sarhoşluğum senin eserin
Senin yüzünden bu delicesine içmeler

Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Lanet edersin yaşadığına…
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın..
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.

Beni çağırdığını bir defa duyabilsem
Avuçlarımda ateş, yorgun gözlerimde nem
Aşarak denizleri bir gün kapına gelsem
Başımı duvarlara vurup ölsem diyorum

Bir yerlere varmadan, nasıl böyle
Hiç durmadan akıp gidiyor günler
Yaşam diye verdiğin bu mu söyle
O mu sırtıma sapladığın hançer

Zamanlar kalleş şimdi, herşey artık bir oyun
Manzaralar hüzünlü insanlar ağlamaklı
Bir akşam getir bana, gizlice ve en saklı
Saatleri birer birer dudaklarında sun

Yokluğun sırtıma saplandı bir bıçak gibi
Akıtır taşa, toprağa kanımı
Dünya seninle aydınlık ve güzeldi
Şimdi bin güneş doğsa götürmez karanlığımı

Kısa Aşk Şiirleri Sayfamızdan Ünlü Şairlerden Kısa Kısa Aşk Şiirleri
Aşka Dair Şiiri
Ya Seninle Ya Sensiz Şiiri
Yar Diye Şiiri
Yokluğu Ecel Bana Şiiri
Tek Hece Aşk Şiiri
Yakılacak Adam Şiiri
Yanımda Olsan Şiiri
Son Aşık Şiiri
Sevda Şiiri
Seni Seviyorum Demek İsterdim Şiiri
Serenad Şiiri