Posts Tagged ‘oğlum’

Dedi falcı! Oğlum dinle

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Dedi sana falcı kadın, bunun huyu güzel diye.
Dedi para yoktur bunda, hamurunda mutluluk var.
Dedi sana dünya güzel, varsa da yüzlerce el.
Sevgisinde şüpheler yok, seni sever senden de çok.

Yazma dedin artık bana, kadın dedi yazıl ona.
Dedim küsmüş dargın bana, dedi dertli harlı içi.
Dedim ana nedir derdi, evlat bekler bugün yarın.
Dedi bana üzülme sen, o da seni candan sever.

Dedi kadın sabır size, bekleyin hep metanetle.
Okuması yazması yok, aklı senden benden de çok.
Gül’ü verdi elimize, oturun der hep diz dize.
El âlemden sizlere ne, fayda varsa sizden size.

Torba değil büzesin ki, gözyaşların süzülmesin.
Hayat bize dersler verir, falcı dedi sonuncu ders.
Dedim falcı kader nedir, dedi senin yanındadır.
Dedim falcı alev sarar, dedi bana gönlündedir.

Dedim falcı çare nerde, dedi bana esmerdedir.
Dedim falcı esmer nerde, dedi yazan alevdedir.
Dedim falcı köz ola ben, söyleyesin kınalıya.
Nazım geçer sana sade, sorar ise nazlı yâre.

Dedi falcı, oğlum kör sen; dedim falcı her yer siyah.
Dedi baksan dışı siyah, ama dedi içi beyaz.
Dedi nazdır kadın evi, mutlu olur düğün günü.
Bilemezsin adetleri, hadi dedi önden yürü.

Dedi ona be hey kadın, anla artık yas da adam.
Görüntüsü bitmiş ama gönlü gençtir yaşlı adam.
Yaşamının tecrübesi, yoktur artık hevesleri.
Sever seni deli gönül, yaşayın der kalan ömür.

Falcı ana!

Nerde diye sorar belki, taşı tarif olsun işin.
Kalan gülle işaretle, beyaz olsun goncaları.
Yazan biri garip adam, çok görmesin Fatiha’yı.
Sevdi içi yanaraktan, sulasın göz damlaları.

15 ağustos 2011
Beyas-çorlu
YILMAZ BARITLI

Ölüm Şiirleri Ünlü Şairler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ünlü Şairlerin Ölüm Şiirleri
ünlülerin ölüm şiirleri
şairlerden ölüm şiirleri

Ölümün sırrı

Ölümün sırrını sordum bir gence
Güldü de bu ani suale önce
Ölüm dedi, ölüm bir hiçtir bence
Gençliğimi yalnız aşk ile ördüm

Rast geldim ak saçlı bir ihtiyara
Lanetler ederdi bir eski yare
Sorunca ölümü dedi bir çare
Çünkü rüya gibi bir hayat sürdüm

Bu sırrı sormağa karar verdim ben
Hayatı hicranla dolu ölüden
Baktı boş gözlerle ayet okurken
Dedi ben hayatı ölümde gördüm

Nazım Hikmet

BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM…

Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin…
Fedakârlığımı anlıyorsun:
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar…
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak:
biri sen
biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey:
belki diyor.
18 ŞUBAT 1945
PİRAYE NAZIM HİKMET.

Ölüm ve Oğlum
Ne yaman çiğköfteymiş ki bu ölüm
Şalgam suları iniyor şakaklarımdan
ben hala susuyorum
Gözlerimle taşlarcasına bir kör kuyuyu…
Nerde kaldı bire saka kuşu
Su gibi bildiğin o su kasidesi?
Ve dudaklarımı sevsinler
bir barut bulutuyla sanki
ortadan biçilmiş bir güneş
Aynı çığlığı mı ezberleyecek dersin
akşamcılar akşama tövbe edinceye dek

Düzayaktı Attar A’met Efendiden Kartal Baba Tekkesine
Bu seferki yolum ise
ardımdan gelen kolun
ölüsıra yürüyen
kilden, kirloz bir bayrak
epiy de yokuş üstelik
ve giderayak
Sırtına vurmuş yada
buruşuk bir şipka biberini
Meyvahoşa koşturuyor
mork çizmeleriyle bir kırkayak
Nasıl koşturduysa tulumbacılar eskiden
yeşil karga tulumbalarını yangına
Yandım diye böğürmüşüm
Böğrüm yiyince böğrümden
o çiğköfteyi
YANDIM

Öylebi kuşaktık ki biz oğlum
yine de sen ölüyorsun
boynuna sarılınca ben
Ve o domuz var ya İncildeki
cümle günahı yüklenip
uçuruma atlayan domuz
Biz öyle bilem olamıyoruz…
Meşksiz aşklarla senlerin
başına tacettiğimiz
o güzelim elmayı
Utanmadan o ulusal
akbabamıza sunuyoruz
kellerinizle birlikte
Bu gidişle korkarım
bi tek ses kalacak bizden
tıkırtısı farenin
Kendi tahta kuyruğunu kemiren

Cama vurulmuş güneş kırıldı
Nar daneleri döküldü suya
Yandım diye böğürüyorum
Ama bu kırkayak oynunda
Öyle yakın ki ölümle oğlum
Uyak oluvermişler adeta
Ben ne demeye hala
Sözümona bir inci gibi
Acının yanardağ bardağında
Kendi kendime eriyim?
Oysa bu dünya denen ağacın
Türkiye denen çatağında
Öyle bir oğul var ki oğul
Ölüme değil, ölüme
Yaşanmaya bi ölüm bal

Cama vurulmuş güneş kırıldı
Nar daneleri döküldü suya
Gayrı adam oldu diye babam
Oğlum beni sevse ya

CAN YÜCEL

Baharla Ölüm Konuşmaları – Can YÜCEL

I

Memelerim koparıyor

Yüzyıl süren bir yalnızlık

dile gelmişçesine

Nasıl nasıl bir sevinç yarabbi!

Ve ağrıya

ağrıya tabi,

ağraya

ağraya ağbi

Nakkaş Tepe de ancak

bezmimize böyle gelmiştir

Gelincikleri ve Nazım Hikmet’leriyle

Yerbilimsel bir hapisten sonra

II

İçimdeki karanlığı patlatacağım

Zifiri bir Su akacak

kamışımdan toprağa

Bir kedi yavrulayacak

köpek dişli bir kedi

Ve böğürtlenler köpürecek ağzından

Yedikçe

kendi

kendini

mayhoş

Ya da Posta Nazırı dedemden kalma

Mors’un en morundan bir karga

Konacak karşıki direğin doruğuna

Düşmanlarım öyle doldurmuşlar ki onu

Ne kadar taşlasan boş

oynamıyor yerinden

Ben kargadan korkmam ama

bunun gözleri baykuş

Ve tüyleri güngörmedik deniz dipleri kadar ıslak

can dündar

Ölünün Odası
Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;
Yerde çıplak bir gömlek; korkusundan dirilmiş.
Sütbeyaz duvarlarda çivilerin gölgesi
Artık ne bir çıtırtı ne de bir ayak sesi…
Yatıyor yatağında dimdik, upuzun, ölü;
Üstü, boynuna kadar bir çarşafla örtülü.
Bezin üstünde ayak parmaklarının izi;
Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.
Son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana;
Gözleri renkli bir cam; mıhlı ahşap tavana.
Sarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var;
Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar.
Sarkık dudaklarında asılı titrek bir an;
Belli ki, birdenbire gitmiş çırpınamadan.
Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm;
Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm

Necip Fazıl Kısakürek

Hz. Lokman’ın Tavsiyeleri

Pazar, Haziran 17th, 2012

Hz. Lokman’ın Tavsiyeleri

Tugbam sitesinde en güzel Hz. Lokman’ın Tavsiyeleri sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Hz. Lokman’ın Tavsiyeleri
Hz. Lokman
Hz. Lokmanın Öğütleri
Hz.Lokmanın oğluna öğütleri


Hz. Lokmanın sağlık için tavsiyeleri; çiğ yeme, sıcak yeme , çok yeme

Günahın zerresinden bile kaç.Gazaba uğrayacakmışsın gibi Allah’tan kork. Lakin ümidin korkundan fazla olsun.

En iyi nimet iyi huylu olmaktır.

Sözüne sadık ol.

Akranınla sohbet et.

Herkese yumuşak ol.

Geçmişte seninle düşmanlığı olmuş kimseye güvenme.

Dosdoğru ol.

Başına gelene sabret.

İyi kişilerle arkadaş ol.

Dilini küfür sözlerden koru.

Sadakayı terk etme,zekatı men etme

Kötülüğü terk edip Allah;tan af dile,tövbe edip bir daha tevbeni bozma.

Sahtekarlık etme ,kimseyi aldatma.

Sarımsak şifalıdır.

Soğanın çiği zarar,pişmişi yarar.

Duvarı nem,insanı gam yıkar.

Ey oğlum! Cahili bir yere elçi olarak gönderme. Eğer akıllı birini bulamazsan kendin git.

Ey oğlum! Dünya derin deniz gibidir. Çok insan onda boğulmuştur. Takva gemin ,iman yükün ,tevekkül halin ,salih amel azığın olsun. Kurtulursan Allah ‘ın rahmetiyle,boğulursan günahın sebebiyledir.

Ey oğlum! Ben nice ağır yükler taşıdım,fakat fakirlik gibi acı görmedim.

Nice ağır yükler çektim ,kötü komşudan ağırını görmedim.

Merhamet eden merhamet bulur.

Hayır söyleyen kar eder, kötü konuşan günahkar olur. Diline hakim olmayan pişman olur.

Ey oğlum! Kanaatkar olursan cihanda senden zengin kimse yoktur.

Başkasına hased eden ıstıraptan kurtulamaz.

Ey oğlum! Her halinde Allah ‘a sığın,her şeyi Allah ‘tan bil.

Dünyanın sevinç ve neşelerini tecrübe ettim, ilimden lezzetlisini görmedim.

Ey oğlum! Sözü tatlı söyle,katı ,kaba, sert söyleme. Çok zaman sus. Tefekkür et,o zaman dilin belasından emin olursun.

Ey oğlum! Ticaret olarak takvaya sarıl. Bu mal olmadan kar getirir.

Sıhhat gibi zenginlik, güzel ahlak gibi nimet yoktur.

Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın. O her sabah zikir ve tesbih ederken sen uyuma.

Dünya geçici ve kısadır. Senin dünya hayatın ise azın azıdır. Bunun da azının azı kalmıştır, çoğu geçmiştir.

İbadet ancak Allah ‘ı görüyormuş gibi yapılır. Her kimse Allah ‘ı yakın hissetiği derecede Allah ‘a ibadet eder.

Altın ateşte denenip saflaştırıldığı gibi insan da bela ve musibetlerle denenir.

Ey oğlum! Kötü huydan ,gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma,yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap . Sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol. Çünkü insanlara karşı iyi huylu olan onlara güler yüz göstereni herkes sever.

Dünyadan yetecek kadar nasibini al .yoksa insanlara muhtaç olur ellerine bakarsın.

Ey oğlum kötü kadından sakın. Çünkü o vaktinden önce seni kocaltır. Kötü kadınların şerrinden kork, çünkü onlar iyiliğe çağırmaz.

Yavrucuğum! Alimlerin meclislerinde devamlı bulun. Davranışları sözleriyle uyum gösteren alimlerin sözlerini dinle.
Yavrucuğum! İlimden bilmediğini öğren.bildiğini bilmeyenlere öğret.

Bir gün Davud (as) Hz. Lokman’a Bir koyun boğazlayıp bütün vvvucudunun en iyisi olan bir parça et getir dedi. o da gidip koyunun diliyle yüreğini getirdi. Yine başka bir zamanda Koyunun en kötıüsünden bir parça eet getir dedi. yine diliyle yüreğini getirdi. Sebebini sorduğunda : Dille yürek iyi olursa ,o kimsse iyi olur, o kötü olunca bütün kötülerin kötüsü olur dedi.

Ey oğlum ! Dostlarının bir şeyini reddetme. Fakat Allah ‘ı istediğinden başka türlü hareket edcek kadar da ileri gitme.

Yalanddan sdakın. O serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulabilir.

Oğlum ! Sana bir takım hasletler tavsiye edeceğim: bunları yerine getirirsen mensup olduğğun toplumun efendisi olursun. Herkese tatlı davran. İyiden de kötüden de cehaletini gizle. Dostlarını koru. Yakınlarını ziyaret et. Gammazların sözüne kıymet vermeyeceğine, arayı bozacak azgınların sözünü dinlemeyeceğine dair onlara teminat ver. Öyle arkadaşlar seç ki, ayrıldığınız zaman ne onları diline dola, ne de onlar seni dillerine dolasınlar.

Oğlum ! Dünyayı sat ahireti al. Böylece alışverişinde her iki yönden de kar edersin. Sakın ahiretini satıp da dünyayı alma. Çünkü, her iki tarafta da zararlı çıkarsın.

Oğlum! İlim meclislerine sokul,fakat alimlerle mücadele edip onları üzme. Dünyadan yetecek kadarını al,fazlasını ahierin için infak et. Sıkıntya düşerek başkasının sırtına yük oşlacak şekilde dünyayı temamen arkana atma. Şehvetini kıracak şekilde oruç tut. Adi kimselerin meclislerine katılma.

Ey oğlum ! ikram edici ol, saçıcı olma.

Hasta olmadan önce tabib çağır. Tabibe hasta olmadan önce hürmet göster.

Ey olum! Bir insanda şu beş özellik toplanırsa o insan müttaki , veli , Allah ‘ın kendisine yakın kıldığı kullardan olup şeytandan uzaklaşır. Bunlar: din,mal,güzel ahlak,haya, ve cömertlik.

Şu beş özellik de kimde bulunursa o kötü insandır,Allah ‘tan uzaktır. Bunlar; küfür, kibir, şükür azlığı ,cimrilik ve kötü ahlaktır.

Oğlum ! Hayreti gerktirmyen lüzumsuz şeylere gülme luzumsuz yerlerde gezme,üstüne vazife olmayandan sorma.

Başkasının servetini koruyacağın diye kendi servetini mahvetme. Senin malın kendin için harcayıp infak ettiğindir. Başkasının malı , veresiye terk etiğindir.

Sakın fakirdir diye kimseye hakaret etme. Ünkü her ikinizin de

Bir işin sonunu gören pişmanlıktan emin olur.

Bilmediği şeyi tam öğren.

Borçlu olmaktan sakın. Borç gündüz zillet,gece üzüntü içindde olursun.

Ey oğlum! Alimlere karşı öcünmek,akılsızlarla inatlaşmak, meclislerde ve toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme. İhtiyacım yok diye de ilmi terk etme.

Ey oğlum ! Yalandan çok sakın. Çünkü dinini bozar ve insznlar yanında şerefini düşürür. Bununla birlikte hayanı,değerini ve makamını kaybedersin.

Hep üzüntülü olma ,kalbini dertli kılma.

Ey oğlum! Allah ‘ım beni affet,bağışla; duasını çok oku. Çüünkü öyle anlar vardır ki, Allah o anda dua ednin duasını kabul eder.

Yavrucuğum! Dünyaya gönül bağlama. Ona güvenme. Çünkü sen bunun için yaratılmadın.

İnsanlara muhtaç olduğunu gösterme. Çünkü senin iböyle yapman zenginliktir.

Dünyada, dünyada kalacağın kadar çalış,ahirete, ahirette kalacağın kadar çalış

Allah ‘a isyan edceğin zaman, Allah ‘ın ve meleklerinin göremeyeceği bir yer ara.

Cehennemde Allah ‘ın azabına dayanacak kadar günah işlemeye cesaret göster.

Namazını dünyaya veda eder gibi kıl

Özür dilemeyi gerektirercek şeylerden sakın.

Dostlarına da düşmanlarına da güler yüzlü ol. Dostlarına saygılı ol ,onlara ikramda bulun.

Büyüklerle konuşurken sözü uzatdma.

Kaş göz hareketleriyle hiç kimseyi küçük düşürecek hareketlerde bulunma!

Başkasının yanında kendini ve aileni övme.

Gördüğünü gizlemen,şüphe ettiğini açıklamandan daha iyidir.

Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma.

Ey oğlum! Allah kendisine emanet edilen şeyi korur. Bende seni ,malını,dinini ve amelinin sonunu Allah’a emanet ediyorum