Archive for the ‘Genel’ Category

Kentsel dönüşüm kamu binalarından başlayacak

Cuma, Haziran 29th, 2012

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, ”Bu yasayla sanki vatandaşlar evinden, yerinden edilecek gibi bir imaj yaratılmak isteniyor. Bu imajı da kırmak için dönüşüme kamu binalarından başlayacağız” dedi.

Bayraktar, Türkiye’nin, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesine ilişkin yasaya çok ciddi ihtiyacı olduğunu söyledi.

Türkiye’de zaten rutin bir kentsel dönüşümün olduğuna dikkati çeken Bayraktar, ”Dönüşüm, afetlerden, eskiyen, ömrünü tamamlamış, mühendislik hizmeti almamış, ruhsata bağlanmamış, iskan müsaadesi olmayan, ruhsata aykırı yapılardan dolayı var. 1999’dan önceki yönetmelikler zayıftı. Hem inşaat yapım hem deprem yönetmelikleri zayıftı, ondan dolayı Türkiye’nin çok ciddi dönüşüme ihtiyacı var” diye konuştu.

Türkiye’de depremlerin yanı sıra çığ, heyelan, sel gibi afetlerin yaşanabildiğini dile getiren Bayraktar, bu nedenle kentsel dönüşümün çok daha ciddi, adeta seferberlik ruhu içinde başlatılması gerektiğini ifade etti.

”Yıkılacak ciddi sayıda kamu binası var”

Çok ciddi sayıda kamu binasının da risk altında bulunduğuna işaret eden Bayraktar, ”Kamu binalarının bir kısmı boş zaten, Ankara’da bile var. Bunların bir kısmını boşalttık, bir kısmını boşaltacağız ve bunları yenileyeceğiz, mutlaka yıkmak zorundayız” diye konuştu.

”Kamu binalarından başlamak belki daha kolay” diyen Bayraktar, şöyle devam etti:

”Çünkü bu yasada birtakım mahfiller tarafından vatandaş tedirgin edilmek isteniyor. Yani bu yasayla sanki vatandaşlar evinden, yerinden edilecek gibi bir imaj yaratılmak isteniyor. Biz bu imajı da kırmak için kamu binalarından başlayacağız. Sonradan da ‘Benim evim riskli, evimin riskli olduğunu düşünüyorum, evime lütfen gelip bakar mısınız, 5.5-6 şiddetinden yukarı deprem olduğunda evim ayakta tutulabilecek mi’ diyenler veya evinin depreme dayanıklı mıdır değil midir diye teknik heyete incelemesini yaptıran özel binalar… Eğer ‘Evimi değiştirin, evimi yenileyin, evimi yıkın, yenisini yapmak istiyorum’ diyorsa, oradan başlayacağız. İlk başta gidip vatandaşları harala gürele yerinden etmek, binalarını yıkmak, öyle bir niyetimiz yok.”

Bakanlığa ait binalar da var

Türkiye’nin gelişmiş ülkeler sınıfına girmek için ciddi gayret sarf ettiğini vurgulayan Bayraktar, bunun için mutlaka deprem riski taşıyan, fay hattında bulunan binaların yenilenmesi gerektiğini ifade etti.

”Bu bakımdan kamu binaları önceliğimizdir, kamu binalarından sonra da rızaya dayalı, vatandaşla anlaşmaya dayalı olan esastan yürüyeceğiz” diyen Bayraktar, yıkılacaklar arasında kendi bakanlıklarına ait binaların da olduğunu bildirdi.

İstanbul’da da birçok kamu binasının dönüşüm kapsamında bulunduğunu anlatan Bayraktar, ”Askeriyeden var ‘binalarımızı yıkın’ diyen. Belediyelerden, Sağlık Bakanlığı’ndan, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, birçok kamu kuruluşundan talepler var. Onları değerlendiriyoruz, start vereceğiz inşallah” dedi.

”Haciz varsa, gayrimenkulün ana kaydında bulunacak”

Riskli alanlardaki hacizli binaların durumuyla ilgili bilgi veren Bayraktar, ”Hacizli binaysa, üzerindeki tahkikat neyse, ana gayrimenkule o yansıyacak. Yani yıkılan binaların mevcut durumu neyse, yıkıldıktan sonra tapu kütüğüne onu resmedeceğiz” diye konuştu.

Binaların kaç katlı olduğu, kattaki daire sayısı, kime ait olduğu gibi bilgilerin kayıt altına alınacağını ifade eden Bayraktar, ”Bilgi olarak bunları yazacağız. Daha sonraki değerlendirmelerde dikkate almak için, ama kat mülkiyeti, kat irtifakı sona erecek. Hisseli mülkiyet olarak arsa haline gelecek bu binalar. Haciz varsa haciz de yine ana gayrimenkulün ana kaydında bulunacak” dedi.

Sit alanlarındaki riskli binalar

Sit alanlarına da değinen Bakan Bayraktar, şunları kaydetti:

”Birinci derecede sit alanı varsa, üzerindeki riskli binalar yıkıldığı zaman bunlar yeşil alan olacak. Onları tabii başka yere taşımak zorunlu. Ancak ikinci derece sit alanlarında yapılanma yapılabiliyor durumuna göre. Yani sit olduğu zaman hiç yapılanma yapılamaz diye bir şey yok. Sitin özelliğine göre oranın korunması lazım. Onlara dikkat edeceğiz. Zaten su havzaları korunacak, kıyı kenar çizgileri korunacak, sit alanları korunacak, tarihi doku korunacak. Daha dikkatli bir kentsel tasarım yapılacak.”

Kentsel dönüşüm kamu binalarından başlayacak

Cuma, Haziran 29th, 2012

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, ”Bu yasayla sanki vatandaşlar evinden, yerinden edilecek gibi bir imaj yaratılmak isteniyor. Bu imajı da kırmak için dönüşüme kamu binalarından başlayacağız” dedi.

Bayraktar, Türkiye’nin, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesine ilişkin yasaya çok ciddi ihtiyacı olduğunu söyledi.

Türkiye’de zaten rutin bir kentsel dönüşümün olduğuna dikkati çeken Bayraktar, ”Dönüşüm, afetlerden, eskiyen, ömrünü tamamlamış, mühendislik hizmeti almamış, ruhsata bağlanmamış, iskan müsaadesi olmayan, ruhsata aykırı yapılardan dolayı var. 1999’dan önceki yönetmelikler zayıftı. Hem inşaat yapım hem deprem yönetmelikleri zayıftı, ondan dolayı Türkiye’nin çok ciddi dönüşüme ihtiyacı var” diye konuştu.

Türkiye’de depremlerin yanı sıra çığ, heyelan, sel gibi afetlerin yaşanabildiğini dile getiren Bayraktar, bu nedenle kentsel dönüşümün çok daha ciddi, adeta seferberlik ruhu içinde başlatılması gerektiğini ifade etti.

”Yıkılacak ciddi sayıda kamu binası var”

Çok ciddi sayıda kamu binasının da risk altında bulunduğuna işaret eden Bayraktar, ”Kamu binalarının bir kısmı boş zaten, Ankara’da bile var. Bunların bir kısmını boşalttık, bir kısmını boşaltacağız ve bunları yenileyeceğiz, mutlaka yıkmak zorundayız” diye konuştu.

”Kamu binalarından başlamak belki daha kolay” diyen Bayraktar, şöyle devam etti:

”Çünkü bu yasada birtakım mahfiller tarafından vatandaş tedirgin edilmek isteniyor. Yani bu yasayla sanki vatandaşlar evinden, yerinden edilecek gibi bir imaj yaratılmak isteniyor. Biz bu imajı da kırmak için kamu binalarından başlayacağız. Sonradan da ‘Benim evim riskli, evimin riskli olduğunu düşünüyorum, evime lütfen gelip bakar mısınız, 5.5-6 şiddetinden yukarı deprem olduğunda evim ayakta tutulabilecek mi’ diyenler veya evinin depreme dayanıklı mıdır değil midir diye teknik heyete incelemesini yaptıran özel binalar… Eğer ‘Evimi değiştirin, evimi yenileyin, evimi yıkın, yenisini yapmak istiyorum’ diyorsa, oradan başlayacağız. İlk başta gidip vatandaşları harala gürele yerinden etmek, binalarını yıkmak, öyle bir niyetimiz yok.”

Bakanlığa ait binalar da var

Türkiye’nin gelişmiş ülkeler sınıfına girmek için ciddi gayret sarf ettiğini vurgulayan Bayraktar, bunun için mutlaka deprem riski taşıyan, fay hattında bulunan binaların yenilenmesi gerektiğini ifade etti.

”Bu bakımdan kamu binaları önceliğimizdir, kamu binalarından sonra da rızaya dayalı, vatandaşla anlaşmaya dayalı olan esastan yürüyeceğiz” diyen Bayraktar, yıkılacaklar arasında kendi bakanlıklarına ait binaların da olduğunu bildirdi.

İstanbul’da da birçok kamu binasının dönüşüm kapsamında bulunduğunu anlatan Bayraktar, ”Askeriyeden var ‘binalarımızı yıkın’ diyen. Belediyelerden, Sağlık Bakanlığı’ndan, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, birçok kamu kuruluşundan talepler var. Onları değerlendiriyoruz, start vereceğiz inşallah” dedi.

”Haciz varsa, gayrimenkulün ana kaydında bulunacak”

Riskli alanlardaki hacizli binaların durumuyla ilgili bilgi veren Bayraktar, ”Hacizli binaysa, üzerindeki tahkikat neyse, ana gayrimenkule o yansıyacak. Yani yıkılan binaların mevcut durumu neyse, yıkıldıktan sonra tapu kütüğüne onu resmedeceğiz” diye konuştu.

Binaların kaç katlı olduğu, kattaki daire sayısı, kime ait olduğu gibi bilgilerin kayıt altına alınacağını ifade eden Bayraktar, ”Bilgi olarak bunları yazacağız. Daha sonraki değerlendirmelerde dikkate almak için, ama kat mülkiyeti, kat irtifakı sona erecek. Hisseli mülkiyet olarak arsa haline gelecek bu binalar. Haciz varsa haciz de yine ana gayrimenkulün ana kaydında bulunacak” dedi.

Sit alanlarındaki riskli binalar

Sit alanlarına da değinen Bakan Bayraktar, şunları kaydetti:

”Birinci derecede sit alanı varsa, üzerindeki riskli binalar yıkıldığı zaman bunlar yeşil alan olacak. Onları tabii başka yere taşımak zorunlu. Ancak ikinci derece sit alanlarında yapılanma yapılabiliyor durumuna göre. Yani sit olduğu zaman hiç yapılanma yapılamaz diye bir şey yok. Sitin özelliğine göre oranın korunması lazım. Onlara dikkat edeceğiz. Zaten su havzaları korunacak, kıyı kenar çizgileri korunacak, sit alanları korunacak, tarihi doku korunacak. Daha dikkatli bir kentsel tasarım yapılacak.”

Maliye Bakanlığı vergi yüzsüzlerini açıklıyor

Cuma, Haziran 29th, 2012

Maliye Bakanlığı, ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlar dolayısıyla kesinleşen vergi ve cezalar ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş vergi ve cezalarını açıklayacak.

Vergi ve cezalarını ödemeyen mükellefler 16 Temmuz-16 Ağustos 2012 tarihleri arasında vergi dairelerinde, 3 Eylül 2012 tarihinden itibaren ise Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinden teşhir edilecek. Açıklama kapsamına her bir vergi dairesine 250 bin TL ve daha fazla borcu olan veya bu tutar ve üzerinde kesinleşen vergi ve cezası bulunan mükelleflerin alınacak.

Maliye Bakanlığı’nın Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre Maliye Bakanlığı, ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlar dolayısıyla kesinleşen vergi ve cezalar ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş vergi ve cezalarını açıklayacak.

2012 yılında yapılacak açıklamaların, Türkiye genelindeki vergi dairelerinde (vergi dairesinin ilan koymaya mahsus yerlerinde asılmak suretiyle) 16 Temmuz-16 Ağustos 2012 tarihleri arasında, 3 Eylül 2012 tarihinden itibaren de Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinde yapılması karara bağlandı.

Açıklama kapsamına, her bir vergi dairesine 250 bin TL ve daha fazla borcu olan veya bu tutar ve üzerinde kesinleşen vergi ve cezası bulunan mükelleflerin alınacak. Yapılacak açıklamada, 31 Aralık 2011 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde 30 Haziran 2012 tarihi itibarıyla ödenmemiş bulunan ve nev’i itibarıyla 293 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile açıklama kapsamına alındığı belirtilen vergi ve cezalar ile 1 Haziran 2011-31 Mayıs 2012 tarihleri arasında kesinleşen tarhiyatlar dikkate alınacak.

Açıklanacak bilgiler, açıklamanın yapılacağı yer ve diğer hususlarda 293 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenen esaslara uyulacak.

DEŞİFRE EDİLMEYECEK ALACAKLAR

Hazine Müsteşarlığı Belediye Uzlaşma Komisyonu Başkanlığı’na yaptıkları takas ve mahsuba ilişkin başvuruları kabul edilen, büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, bunlara bağlı kuruluşlar ile sermayesinin yüzde 50’sinden fazlası büyükşehir belediyelerine ait şirketlerin vadesi 31 Aralık 2004 tarihi ve öncesine rastlayan alacaklar, açıklama kapsamında yer almayacak.

Ayrıca 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun geçici 3. maddesi kapsamında daha önce uzlaşmaya girmemiş olan büyükşehir belediyeleri ve bağlı idareleri ile üyeleri belediyelerden oluşan mahalli idare birliklerinden Hazine Müsteşarlığı’na borçlu olan ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 167. maddesine istinaden başvuruda bulunmuş olanlara ait vadesi 31 Aralık 2004 tarihi ve öncesine rastlayan alacaklar, ilgili kanunlar çerçevesinden taksitlendirilen alacaklar, 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanunun, 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla değişik geçici 1. maddesi kapsamında ertelenen alacaklar ile 6111 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılandırılan alacaklar (6111 sayılı Kanunun geçici 19. maddesi kapsamındaki alacaklar d’hil) da açıklama kapsamına girmeyecek.

Maliye Bakanlığı vergi yüzsüzlerini açıklıyor

Cuma, Haziran 29th, 2012

Maliye Bakanlığı, ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlar dolayısıyla kesinleşen vergi ve cezalar ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş vergi ve cezalarını açıklayacak.

Vergi ve cezalarını ödemeyen mükellefler 16 Temmuz-16 Ağustos 2012 tarihleri arasında vergi dairelerinde, 3 Eylül 2012 tarihinden itibaren ise Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinden teşhir edilecek. Açıklama kapsamına her bir vergi dairesine 250 bin TL ve daha fazla borcu olan veya bu tutar ve üzerinde kesinleşen vergi ve cezası bulunan mükelleflerin alınacak.

Maliye Bakanlığı’nın Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre Maliye Bakanlığı, ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlar dolayısıyla kesinleşen vergi ve cezalar ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş vergi ve cezalarını açıklayacak.

2012 yılında yapılacak açıklamaların, Türkiye genelindeki vergi dairelerinde (vergi dairesinin ilan koymaya mahsus yerlerinde asılmak suretiyle) 16 Temmuz-16 Ağustos 2012 tarihleri arasında, 3 Eylül 2012 tarihinden itibaren de Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinde yapılması karara bağlandı.

Açıklama kapsamına, her bir vergi dairesine 250 bin TL ve daha fazla borcu olan veya bu tutar ve üzerinde kesinleşen vergi ve cezası bulunan mükelleflerin alınacak. Yapılacak açıklamada, 31 Aralık 2011 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde 30 Haziran 2012 tarihi itibarıyla ödenmemiş bulunan ve nev’i itibarıyla 293 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile açıklama kapsamına alındığı belirtilen vergi ve cezalar ile 1 Haziran 2011-31 Mayıs 2012 tarihleri arasında kesinleşen tarhiyatlar dikkate alınacak.

Açıklanacak bilgiler, açıklamanın yapılacağı yer ve diğer hususlarda 293 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenen esaslara uyulacak.

DEŞİFRE EDİLMEYECEK ALACAKLAR

Hazine Müsteşarlığı Belediye Uzlaşma Komisyonu Başkanlığı’na yaptıkları takas ve mahsuba ilişkin başvuruları kabul edilen, büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, bunlara bağlı kuruluşlar ile sermayesinin yüzde 50’sinden fazlası büyükşehir belediyelerine ait şirketlerin vadesi 31 Aralık 2004 tarihi ve öncesine rastlayan alacaklar, açıklama kapsamında yer almayacak.

Ayrıca 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun geçici 3. maddesi kapsamında daha önce uzlaşmaya girmemiş olan büyükşehir belediyeleri ve bağlı idareleri ile üyeleri belediyelerden oluşan mahalli idare birliklerinden Hazine Müsteşarlığı’na borçlu olan ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 167. maddesine istinaden başvuruda bulunmuş olanlara ait vadesi 31 Aralık 2004 tarihi ve öncesine rastlayan alacaklar, ilgili kanunlar çerçevesinden taksitlendirilen alacaklar, 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanunun, 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla değişik geçici 1. maddesi kapsamında ertelenen alacaklar ile 6111 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılandırılan alacaklar (6111 sayılı Kanunun geçici 19. maddesi kapsamındaki alacaklar d’hil) da açıklama kapsamına girmeyecek.

Türkiye, Citigroup’a cari açıkta ezber bozdurdu

Cuma, Haziran 29th, 2012

Citigroup, Türkiye’nin cari açığının gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranına ilişkin tahminini yüzde 8,4’den yüzde 7,5’e indirdi. Citigroup benzer şekilde, 2013 yılı için Türkiye’nin cari açık/GSYH oranınına ilişkin tahmini de yüzde 8,0’den yüzde 6,9’a düşürdü.

Citigroup Türkiye ekonomisinin büyüme tahminleriniyse önceki tahminleri ile aynı seviyede tuttu. Citigroup, Türkiye ekonomisinin 2012 yılında yüzde 2,5, 2013 yılında ise yüzde 4,3 oranında büyüyeceği tahminini yineledi. Raporda, Türkiye’nin enflasyon cephesinde 2012 yıl sonu itibariyle yüzde 9,4 oranını göreceği, 2013 yılındaysa enflasyonun hız keserek yüzde 7 oranına gerileceği belirtildi.

Türkiye, Citigroup’a cari açıkta ezber bozdurdu

Cuma, Haziran 29th, 2012

Citigroup, Türkiye’nin cari açığının gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranına ilişkin tahminini yüzde 8,4’den yüzde 7,5’e indirdi. Citigroup benzer şekilde, 2013 yılı için Türkiye’nin cari açık/GSYH oranınına ilişkin tahmini de yüzde 8,0’den yüzde 6,9’a düşürdü.

Citigroup Türkiye ekonomisinin büyüme tahminleriniyse önceki tahminleri ile aynı seviyede tuttu. Citigroup, Türkiye ekonomisinin 2012 yılında yüzde 2,5, 2013 yılında ise yüzde 4,3 oranında büyüyeceği tahminini yineledi. Raporda, Türkiye’nin enflasyon cephesinde 2012 yıl sonu itibariyle yüzde 9,4 oranını göreceği, 2013 yılındaysa enflasyonun hız keserek yüzde 7 oranına gerileceği belirtildi.

Vadeli İşlemler Borsası’nın kapanış saati değişti

Cuma, Haziran 29th, 2012

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) geçtiğimiz günlerde yapılan düzenleme ile kapanışın 17.40’a alınmasının ardından Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası (VOB) da kapanış saatinde düzenlemeye giderek borsanın kapanış saatini 17.45 olarak değiştirdi.

VOB’dan yapılan duyuruda, 16 Temmuz 2012 tarihinden itibaren İMKB Hisse Senetleri Piyasası kapanış saatinin 10 dakika uzatılarak 17.30’dan 17.40’a alınması nedeniyle, mevcut durumda 17.35 olan borsa seans kapanış saatinin 16 Temmuz 2012 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde 17.45 olarak değiştirildiği bildirildi.

Duyuruda ayrıca benzer şekilde uzlaşma fiyatlarının ilanı, takas süreleri, hesapların açılma son saati ve ilgili diğer sürelerin de 10’ar dakika ileriye alındığı kaydedildi.

Vadeli İşlemler Borsası’nın kapanış saati değişti

Cuma, Haziran 29th, 2012

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) geçtiğimiz günlerde yapılan düzenleme ile kapanışın 17.40’a alınmasının ardından Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası (VOB) da kapanış saatinde düzenlemeye giderek borsanın kapanış saatini 17.45 olarak değiştirdi.

VOB’dan yapılan duyuruda, 16 Temmuz 2012 tarihinden itibaren İMKB Hisse Senetleri Piyasası kapanış saatinin 10 dakika uzatılarak 17.30’dan 17.40’a alınması nedeniyle, mevcut durumda 17.35 olan borsa seans kapanış saatinin 16 Temmuz 2012 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde 17.45 olarak değiştirildiği bildirildi.

Duyuruda ayrıca benzer şekilde uzlaşma fiyatlarının ilanı, takas süreleri, hesapların açılma son saati ve ilgili diğer sürelerin de 10’ar dakika ileriye alındığı kaydedildi.

Ekmeğe 1 Temmuzda gizli zam geliyor!

Cuma, Haziran 29th, 2012

300 gram olan halk tipi ekmek, 50 gram daha eksilerek 250 gramdan piyasaya sunulurken, fiyatı yine 70 kuruş ile 1 TL arasında olacak.

1 Temmuz’da resmen uygulamasına geçilecek olan “Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliği” ile 300 gram olan halk tipi ekmek, 50 gram daha eksilerek 250 gramdan piyasaya sunulurken, fiyatı yine 70 kuruş ile 1 TL arasında olacak.

Ekmek Sanayii İşverenler Sendikası Başkan Yardımcısı Çetin Keçeli, ekmekle ilgili yeni düzenlemeyi ANKA’ya değerlendirirken, Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliği’nin, Resmi Gazete’de yayınlandığını, uygulama tarihinin de 1 Temmuz 2012 olduğunu, böylelikle ekmeğe bir takım yenilikler getirildiğini, bunların başında bakkallarda halk tipi olarak 300 gramdan satışa sunulan ekmeğin başlangıç gramının 250 olarak kabul edildiğini hatırlattı.

Ancak 50’şer gram artırılmak suretiyle değişik gramajlarda ekmekler yapılabileceğini belirten Keçeli, “Gramajın 300 gramdan 250 grama çekilmesiyle israfın önlenmesi düşünüldü. Büyük gramajda ekmek israfı daha fazlaydı. Şimdi gramajı küçülterek ekmek israfının önüne bir nebze olsun geçilmiş olacak” yorumunu yaptı.

“EKMEK ARABALARI VE KASALARI HİJYEN OLACAK”

Bunun yanında ekmekte tuz oranının da düşürüleceğini hatırlatan Keçeli, “Ekmekte yüzde 1.5’u geçmemek kaydıyla tuz oranı tespit edilmiştir” dedi.

Aynı şekilde kullanılacak ekmekteki unun randımanının da değiştirildiğini belirten Keçeli, “Daha önce tip 550 dediğimiz, beyaza yakın undan yapılan ekmekler tüketime sunulmaktaydı.

Şimdi ise kepeği fazla olan tip 650 dediğimiz kepeği fazla olan undan ekmek yapılacak” dedi. Tebliği ile birlikte ekmek arabaları, ekmeklerin konulduğu kasaların hijyen olmasının da ön plana çıktığını dile getiren Keçeli, ayrıca ekmek üreticilerine kursa tabi tutulma zorunluluğu getirildiğini kaydetti.

200 BİNE YAKIN FIRINCIYA EKMEK DERSİ VERİLECEK

Eğitim konusunda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın çalışmalarının devam ettiğini ve federasyonla bir protokol yaptığını belirten Keçeli, ancak net bir açıklamanın henüz olmadığını söyledi.

Kendilerinin ise federasyona üye olmadığını, tüccar olan fırıncıların ticaret odalarına üyeliği bulunduğunu bildiren Keçeli, eğitim konusunda İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO), İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde eğitim talebi bulunduğunu açıkladı. İTO’nun bu konuya ücretsiz talip olduğunu bildiren Keçeli, “İTO, bakanlık yetki verirse ücret almayacağını açıklamıştı.

Umarım bakanlıkla protokol yaparlar ve eğitim konusunda bu konu da aşılmış olur. Bakanlık ile eğitim konusunu ticaret odası kanalıyla görüşüyoruz. Üniversitelerde açılacak dersliklerle gıda uzmanı hocalarla bu eğitimin daha da iyi verilebileceğini düşünüyoruz” diye konuştu.

Türkiye’de 20 binin üzerinde fırın olduğunu ve buralarda yaklaşık 200 bine yakın kişinin çalıştığını söyleyen Keçeli, bütün bu fırınlarda ekmek üretim safhasında çalışan kişilere, üç hafta sürecek eğitimlerde gıdada hijyen kuralları, hamurunun fermantasyonunda yapılacak müdahaleler gibi ekmek imalatındaki ince noktaların öğretileceğini bildirdi.

“HALKIMIZIN EKMEĞİ ELLEME HUYU VAR, KAĞIT AMBALAJDA SATILMALI”

1 Temmuz’da yürürlüğe tebliğdeki en büyük eksikliğin, ambalaj konusu olduğunu dile getiren Keçeli, daha önce bakkal ve bayilerde satışa arz edilen ekmekte ambalajın zorunlu olduğunu, şimdi ambalaj zorunluluğunun ortadan kalktığının altını çizdi. Bunun çok yanlış bir uygulama olduğunu savunan Keçeli, “Ekmeğin poşeti, hijyen ve kağıt ambalajlarda satışa arz edilmesinde büyük fayda vardır.

Biz bunu Ekmek Sanayii İşverenler Sendikası ile Şişli Belediyesi anlaşarak, yılbaşından itibaren uygulamasını başlattık. Ekmeği kağıt ambalajlarda bakkal ve bayilerde satışa sunuyoruz. Çıkan kodekste en büyük çelişki, ekmeğin gösterilerek alınması. Çünkü, bizim halkımızın ekmeğe elleme huyu vardır. Kağıt ambalaj olsaydı, bu ekmeğin ellenmesi engellenecekti ve hijyen şartları yerine gelmiş olacaktı” değerlendirmesinde bulundu.

“İSTANBUL’DA, EKMEK ÜRETİM RUHSATI OLMADAN EKMEK ÜRETEN 600 FIRIN VAR”

Bu kağıt ambalajların üzerinde üretici firmanın tanıtıcı belgelerinin de olabileceğini, vatandaşın hangi fırının ekmeğini tükettiğini daha iyi bileceğinin altını çizen Keçeli, kağıt ambalaj konusunun zorunlu hale getirilmesi, çıkan kodekse bunun mutlaka eklenmesi gerektiğini kaydetti.

İstanbul’da ekmek üretim belgesi olmadan “unlu mamul” adı altında ekmek üreten yaklaşık 600 fırın olduğunu açıklayan Keçeli, “İstanbul’da bulunan yaklaşık 3 bin fırının yüzde 20’si, yani 600’ü bu şekilde. Yani bunların simit, poğaça, açma yapması gerekirken ekmek üretiyorlar” dedi.

“EKMEK FİYATLARINDA YAZ SONU YÜZDE 10-15 DEĞİŞİKLİK OLABİLİR”

Ekmeğin gramajındaki düzenlemenin fiyatlara bir değişik getirmeyeceğini de belirten Keçeli, “İstanbul’da şu anda fiyat artışı olmaz. Ancak buğday taban fiyatları arttıkça, bu un fiyatına yansırsa tahminin Ramazan’dan, Eylül ayından sonraki dönemler için söylüyorum, buğday taban fiyatları periyodik artacak.

Yaz sonuna doğru fiyatlar tekrar çıkışa geçebilir. Un fiyatları çıktığı müddetçe, doğalgaza, elektriğe zam olduğu müddetçe ekmek fiyatlarında artış kaçınılmaz olur. Ayrıca, bir de toplu sözleşmemiz var, onlarla beraber paralel bir artış olabilir. Fiyatlarda yüzde 10 ile 15 arasında değişiklik olabilir” diye konuştu. Keçeli, bu yıl 20 milyon tonun üzerinde buğday rekoltesi beklediklerini kaydetti.

Serbest piyasada ekmek fiyatlarının 70 kuruş ile 1 TL arasında değiştiğini belirten Keçeli, ekmeğin gramının 300 gramdan 250 grama düşürmesiyle birlikte fiyatlarda bir değişiklik olmayacağını açıklayarak, “Fiyatlarımız gene aynı devam edecek. Yani 1 Temmuz’da fiyatlarda bir değişiklik yok. 1 TL’ye satılan yer, 1 TL’ye, 70’e satan yer, 70 kuruşa satmaya devam edecek. Gramaj düşse de fiyatlar aynı kalacak” dedi.

Ekmeğe 1 Temmuzda gizli zam geliyor!

Cuma, Haziran 29th, 2012

300 gram olan halk tipi ekmek, 50 gram daha eksilerek 250 gramdan piyasaya sunulurken, fiyatı yine 70 kuruş ile 1 TL arasında olacak.

1 Temmuz’da resmen uygulamasına geçilecek olan “Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliği” ile 300 gram olan halk tipi ekmek, 50 gram daha eksilerek 250 gramdan piyasaya sunulurken, fiyatı yine 70 kuruş ile 1 TL arasında olacak.

Ekmek Sanayii İşverenler Sendikası Başkan Yardımcısı Çetin Keçeli, ekmekle ilgili yeni düzenlemeyi ANKA’ya değerlendirirken, Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliği’nin, Resmi Gazete’de yayınlandığını, uygulama tarihinin de 1 Temmuz 2012 olduğunu, böylelikle ekmeğe bir takım yenilikler getirildiğini, bunların başında bakkallarda halk tipi olarak 300 gramdan satışa sunulan ekmeğin başlangıç gramının 250 olarak kabul edildiğini hatırlattı.

Ancak 50’şer gram artırılmak suretiyle değişik gramajlarda ekmekler yapılabileceğini belirten Keçeli, “Gramajın 300 gramdan 250 grama çekilmesiyle israfın önlenmesi düşünüldü. Büyük gramajda ekmek israfı daha fazlaydı. Şimdi gramajı küçülterek ekmek israfının önüne bir nebze olsun geçilmiş olacak” yorumunu yaptı.

“EKMEK ARABALARI VE KASALARI HİJYEN OLACAK”

Bunun yanında ekmekte tuz oranının da düşürüleceğini hatırlatan Keçeli, “Ekmekte yüzde 1.5’u geçmemek kaydıyla tuz oranı tespit edilmiştir” dedi.

Aynı şekilde kullanılacak ekmekteki unun randımanının da değiştirildiğini belirten Keçeli, “Daha önce tip 550 dediğimiz, beyaza yakın undan yapılan ekmekler tüketime sunulmaktaydı.

Şimdi ise kepeği fazla olan tip 650 dediğimiz kepeği fazla olan undan ekmek yapılacak” dedi. Tebliği ile birlikte ekmek arabaları, ekmeklerin konulduğu kasaların hijyen olmasının da ön plana çıktığını dile getiren Keçeli, ayrıca ekmek üreticilerine kursa tabi tutulma zorunluluğu getirildiğini kaydetti.

200 BİNE YAKIN FIRINCIYA EKMEK DERSİ VERİLECEK

Eğitim konusunda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın çalışmalarının devam ettiğini ve federasyonla bir protokol yaptığını belirten Keçeli, ancak net bir açıklamanın henüz olmadığını söyledi.

Kendilerinin ise federasyona üye olmadığını, tüccar olan fırıncıların ticaret odalarına üyeliği bulunduğunu bildiren Keçeli, eğitim konusunda İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO), İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde eğitim talebi bulunduğunu açıkladı. İTO’nun bu konuya ücretsiz talip olduğunu bildiren Keçeli, “İTO, bakanlık yetki verirse ücret almayacağını açıklamıştı.

Umarım bakanlıkla protokol yaparlar ve eğitim konusunda bu konu da aşılmış olur. Bakanlık ile eğitim konusunu ticaret odası kanalıyla görüşüyoruz. Üniversitelerde açılacak dersliklerle gıda uzmanı hocalarla bu eğitimin daha da iyi verilebileceğini düşünüyoruz” diye konuştu.

Türkiye’de 20 binin üzerinde fırın olduğunu ve buralarda yaklaşık 200 bine yakın kişinin çalıştığını söyleyen Keçeli, bütün bu fırınlarda ekmek üretim safhasında çalışan kişilere, üç hafta sürecek eğitimlerde gıdada hijyen kuralları, hamurunun fermantasyonunda yapılacak müdahaleler gibi ekmek imalatındaki ince noktaların öğretileceğini bildirdi.

“HALKIMIZIN EKMEĞİ ELLEME HUYU VAR, KAĞIT AMBALAJDA SATILMALI”

1 Temmuz’da yürürlüğe tebliğdeki en büyük eksikliğin, ambalaj konusu olduğunu dile getiren Keçeli, daha önce bakkal ve bayilerde satışa arz edilen ekmekte ambalajın zorunlu olduğunu, şimdi ambalaj zorunluluğunun ortadan kalktığının altını çizdi. Bunun çok yanlış bir uygulama olduğunu savunan Keçeli, “Ekmeğin poşeti, hijyen ve kağıt ambalajlarda satışa arz edilmesinde büyük fayda vardır.

Biz bunu Ekmek Sanayii İşverenler Sendikası ile Şişli Belediyesi anlaşarak, yılbaşından itibaren uygulamasını başlattık. Ekmeği kağıt ambalajlarda bakkal ve bayilerde satışa sunuyoruz. Çıkan kodekste en büyük çelişki, ekmeğin gösterilerek alınması. Çünkü, bizim halkımızın ekmeğe elleme huyu vardır. Kağıt ambalaj olsaydı, bu ekmeğin ellenmesi engellenecekti ve hijyen şartları yerine gelmiş olacaktı” değerlendirmesinde bulundu.

“İSTANBUL’DA, EKMEK ÜRETİM RUHSATI OLMADAN EKMEK ÜRETEN 600 FIRIN VAR”

Bu kağıt ambalajların üzerinde üretici firmanın tanıtıcı belgelerinin de olabileceğini, vatandaşın hangi fırının ekmeğini tükettiğini daha iyi bileceğinin altını çizen Keçeli, kağıt ambalaj konusunun zorunlu hale getirilmesi, çıkan kodekse bunun mutlaka eklenmesi gerektiğini kaydetti.

İstanbul’da ekmek üretim belgesi olmadan “unlu mamul” adı altında ekmek üreten yaklaşık 600 fırın olduğunu açıklayan Keçeli, “İstanbul’da bulunan yaklaşık 3 bin fırının yüzde 20’si, yani 600’ü bu şekilde. Yani bunların simit, poğaça, açma yapması gerekirken ekmek üretiyorlar” dedi.

“EKMEK FİYATLARINDA YAZ SONU YÜZDE 10-15 DEĞİŞİKLİK OLABİLİR”

Ekmeğin gramajındaki düzenlemenin fiyatlara bir değişik getirmeyeceğini de belirten Keçeli, “İstanbul’da şu anda fiyat artışı olmaz. Ancak buğday taban fiyatları arttıkça, bu un fiyatına yansırsa tahminin Ramazan’dan, Eylül ayından sonraki dönemler için söylüyorum, buğday taban fiyatları periyodik artacak.

Yaz sonuna doğru fiyatlar tekrar çıkışa geçebilir. Un fiyatları çıktığı müddetçe, doğalgaza, elektriğe zam olduğu müddetçe ekmek fiyatlarında artış kaçınılmaz olur. Ayrıca, bir de toplu sözleşmemiz var, onlarla beraber paralel bir artış olabilir. Fiyatlarda yüzde 10 ile 15 arasında değişiklik olabilir” diye konuştu. Keçeli, bu yıl 20 milyon tonun üzerinde buğday rekoltesi beklediklerini kaydetti.

Serbest piyasada ekmek fiyatlarının 70 kuruş ile 1 TL arasında değiştiğini belirten Keçeli, ekmeğin gramının 300 gramdan 250 grama düşürmesiyle birlikte fiyatlarda bir değişiklik olmayacağını açıklayarak, “Fiyatlarımız gene aynı devam edecek. Yani 1 Temmuz’da fiyatlarda bir değişiklik yok. 1 TL’ye satılan yer, 1 TL’ye, 70’e satan yer, 70 kuruşa satmaya devam edecek. Gramaj düşse de fiyatlar aynı kalacak” dedi.

Afet riski taşıyan binalar belirleniyor

Cuma, Haziran 29th, 2012

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Abdullah Sevinç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde 81 ili kapsayan bir çalışma başlattığını, çalışma kapsamında bakanlığın 81 ilin valilik ve belediyelerine yazı gönderdiğini hatırlattı.

Kendilerine gelen yazıda, afet riski taşıyan bölge ve yapıların tespit edilmesinin istendiğini kaydeden Sevinç, Diyarbakır’ın Feritköşk, Dicle ve Benusen mahallelerinde kayma olduğunu, Huzurevleri Mahallesi, Bağlar ve Sur ilçelerinde de çok katlı yapılarda sorun bulunduğunu anlatarak, sorunlu olan bu alanlarla ilgili çalışma yapacaklarını bildirdi.

Valilik koordinasyonunda ilgili tüm kurumlarla işbirliği yapılacağını belirten Sevinç, tek tek bütün binaların taranacağını dile getirdi. Sevinç, şöyle konuştu:

”Yasa gereği bunu mülk sahibinin yapması lazım. Ancak yapmaması durumunda kurumlar yapacak. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın katılımıyla İstanbul’da hafta sonu bir toplantı yapılacak. Biz de katılacağız. Diyarbakır’da özellikle afet riski taşıyan alanlarla ilgili Feritköşk ve Dicle Mahallesi bulunuyor. Ancak yapılarla ilgili de Huzurevleri Mahallesi, Bağlar ve Sur ilçelerinde de sorun var. Bunlar sıkıntı yaratıyor. Bu bölgelerle ilgili olarak Valilik, İl Özel İdaresi, belediyeler, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne görev verilmiş. Önümüzdeki hafta kurumlarla bir araya gelerek neler yapılabileceğini belirleyeceğiz. Kanunun uygulanması ile ilgili yönetmelik çalışması devam ediyor. Yönetmelik yayınladıktan sonra çalışmalar başlayacak. Tespit çalışmasından sonra dönüşüm alanları belirlenecek. Vatandaşlara ya başka yerlerde yapılacak ya da yerinde yapılacak konutlardan yer verilecek. Çok uzun süreçli bir çalışma olacak.”

Sevinç, çalışma için öncelikli olarak 5 ilin seçildiğini, bunların İstanbul, Ankara, Kocaeli, İzmir ve Sakarya olduğunu, Diyarbakır’ın ilk 8 il arasında bulunduğunu ifade etti.

Bu konuda bütün kurumların işbirliği yapması gerektiğine dikkati çeken Sevinç, ”Valilik koordinasyonda çalışma yürütülecek. Diyarbakır bu konuda sıkıntılı bir il. Çok sıkıntılı olduğu için ilk 8 il arasında yer alıyor. İkinci derece deprem bölgesindeyiz ancak yapılan yapıların niteliği ve kalitesi konusunda çok sıkıntı bulunuyor. Hiçbir mühendislik hizmeti almadan yapılmış, niteliksiz ve kendisini taşıyamayacak çok katlı yapılar var” diye konuştu.

Afet riski taşıyan binalar belirleniyor

Cuma, Haziran 29th, 2012

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Abdullah Sevinç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde 81 ili kapsayan bir çalışma başlattığını, çalışma kapsamında bakanlığın 81 ilin valilik ve belediyelerine yazı gönderdiğini hatırlattı.

Kendilerine gelen yazıda, afet riski taşıyan bölge ve yapıların tespit edilmesinin istendiğini kaydeden Sevinç, Diyarbakır’ın Feritköşk, Dicle ve Benusen mahallelerinde kayma olduğunu, Huzurevleri Mahallesi, Bağlar ve Sur ilçelerinde de çok katlı yapılarda sorun bulunduğunu anlatarak, sorunlu olan bu alanlarla ilgili çalışma yapacaklarını bildirdi.

Valilik koordinasyonunda ilgili tüm kurumlarla işbirliği yapılacağını belirten Sevinç, tek tek bütün binaların taranacağını dile getirdi. Sevinç, şöyle konuştu:

”Yasa gereği bunu mülk sahibinin yapması lazım. Ancak yapmaması durumunda kurumlar yapacak. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın katılımıyla İstanbul’da hafta sonu bir toplantı yapılacak. Biz de katılacağız. Diyarbakır’da özellikle afet riski taşıyan alanlarla ilgili Feritköşk ve Dicle Mahallesi bulunuyor. Ancak yapılarla ilgili de Huzurevleri Mahallesi, Bağlar ve Sur ilçelerinde de sorun var. Bunlar sıkıntı yaratıyor. Bu bölgelerle ilgili olarak Valilik, İl Özel İdaresi, belediyeler, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne görev verilmiş. Önümüzdeki hafta kurumlarla bir araya gelerek neler yapılabileceğini belirleyeceğiz. Kanunun uygulanması ile ilgili yönetmelik çalışması devam ediyor. Yönetmelik yayınladıktan sonra çalışmalar başlayacak. Tespit çalışmasından sonra dönüşüm alanları belirlenecek. Vatandaşlara ya başka yerlerde yapılacak ya da yerinde yapılacak konutlardan yer verilecek. Çok uzun süreçli bir çalışma olacak.”

Sevinç, çalışma için öncelikli olarak 5 ilin seçildiğini, bunların İstanbul, Ankara, Kocaeli, İzmir ve Sakarya olduğunu, Diyarbakır’ın ilk 8 il arasında bulunduğunu ifade etti.

Bu konuda bütün kurumların işbirliği yapması gerektiğine dikkati çeken Sevinç, ”Valilik koordinasyonda çalışma yürütülecek. Diyarbakır bu konuda sıkıntılı bir il. Çok sıkıntılı olduğu için ilk 8 il arasında yer alıyor. İkinci derece deprem bölgesindeyiz ancak yapılan yapıların niteliği ve kalitesi konusunda çok sıkıntı bulunuyor. Hiçbir mühendislik hizmeti almadan yapılmış, niteliksiz ve kendisini taşıyamayacak çok katlı yapılar var” diye konuştu.

Evren ve Şahinkaya’ya hayati tehlike raporu!

Cuma, Haziran 29th, 2012

Raporda, ”sanıkların doktor eşliğinde gelerek ifade vermesi durumunda dahi, hayati tehlike riski halinde, tıbbi müdahalenin yeterli olmayabileceği” de kaydedildi.

12 Eylül davasının görülmesine Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmaya sanık ve müdahil avukatları, müdahillik talebinde bulunan bazı kişiler ve avukatları katıldı. Evren ve Şahinkaya ise bu celsede de hazır bulunmadı.

Duruşmada öncelikle dosyaya giren evrak okundu.

Mahkeme Başkanı Süleyman İnce, davayla ilgili Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın verdiği yanıtta, ”sanıkların halen tedavi gördükleri sağlık kuruluşlarında da gerekli tetkiklerin yapılarak raporların düzenlenebileceğinin bildirilmesi” üzerine Ankara ve İstanbul CMK’nın 250. madde ile yetkili savcılıklarına müzekkere yazıldığını ve sanıkların bulundukları sağlık kurumlarında Adli Tıp Kurumu’nun talepleri doğrultusunda gerekli incelemelerin yapılarak raporların düzenlenmesinin istenildiğini” bildirdi.

İlgili savcılıklarca cevap verilmesi üzerine söz konusu belgelerin 13 Haziran 2012’deki yazıyla Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek, eski ara karar uyarınca nihai raporun düzenlenmesinin istenildiğini ifade eden İnce, iki sanık yönünden de ayrı ayrı düzenlenen raporların 26 Haziran 2012’de mahkemeye ulaştığını belirtti.

Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nca düzenlenen, 25 Haziran 2012 tarihli raporların incelendiğini kaydeden İnce, sonuç itibarıyla ”kişide mevcut kronik hastalıkların nitelikleri ve kişinin yaşı birlikte değerlendirildiğinde, uzun süre efor gerektiren (ayakta kalma, konuşma vb) durumlarda ve stres yer alan ortamlarda, kardiyak-nörolojik kökenli hastalıkların tetiklenerek, kişide hayati tehlike yaratabileceği, bu nedenle doktor ve sağlık ekipmanı ile gelerek ifade vermesi durumunda, belirtilen hayati tehlike riskinin gerçekleşmesi halinde, mevcut hastalıklarının niteliği itibarıyla sağlık ekibinin müdahalesinin yeterli olmayabileceğinin oy birliği ile mütalaa olunduğunu” açıkladı.

Avukatlar rapora tepki gösterdi

Rapora, müdahiller ve avukatları tepki gösterdi.

Avukat Senih Özay, ”raporu kabul etmelerine imkan bulunmadığını” söyledi.

Avukat Osman Başer ise ”mahkemenin sol ve sağ görüşlü müdahiller ve avukatları arasında ayrım yaptığını ve sol görüşlülere daha fazla söz hakkı tanındığını” ileri sürdü. Başer’e bu sözleri nedeniyle bazı avukatlar tepki gösterdi. Başer ise meslektaşlarına ”Benim muhatabım mahkeme heyeti” karşılığını verdi.

Mahkeme Başkanı İnce’nin sözlerini toparlamasını istediği Başer, bunun üzerine cübbesini çıkardı, salonu terk edeceğini ifade etti ve ”Disiplini bozduğuma dair de suç duyurusunda bulunun” dedi.

Başkan İnce, ”Burası şov yeri değil. Tek kelimeyle şov yapıyorsunuz. Salonu da terk edebilirsiniz” ifadelerini kullandı.Başer, bazı belgeleri mübaşir aracılığıyla mahkemeye verdikten sonra, cübbesini tekrar giydi ve salondan ayrıldı.

Avukat Aydın Erdoğan ise Adli Tıp Kurumu’nun, güvenilir olmadığını savunarak, bağımsız sağlık kuruşlarından sanıkların sağlık durumlarıyla ilgili rapor alınmasını istedi.

Avukat Ömer Kavili, kurumun, mahkemeye karşı ”samimiyetsiz” olduğunu ifade ederek, ”Askeri hiyerarşi içinde yer alan asker kişilerin hazırladığı rapor gerçekleri ortaya çıkarmamıştır. Bu nedenle Türk Tabipleri Birliği’nin oluşturacağı bağımsız kurulca sanıkların tetkik edilmesini istiyoruz” dedi.

Avukat Şenal Sarıhan, ”Bu duruşmadaki esprilerin hiçbirisine gülemiyorum. Çünkü o dönemi parmaklıkların önünde ve arkasında yaşayan biriyim. Bizi gülümsetecek tek şey, sanıkların buraya getirilmeleri olabilir. Sanıkların rahatsızlıkları bulunabilir. Fakat, sağlık raporunun bağımsız kurulca yapılması sağlıklı bir sonuç, en azından vicdani rahatlama yaratacaktır” diye konuştu.

Avukat Muharrem Özkaya ise sanıkların ikisinin de askeri hastanelerde kaldıklarını anımsatarak, ”Adli Tıp raporuna dayanak belgeler de askeri hastanelerde hazırlanmış. Dolayısıyla bu nitelikte bir rapora itibar edilmesi mümkün değil” dedi.

Avukat Öztürk Türkdoğan da sanıkların, duruşmaya getirilmesi için haklarında yakalama kararı çıkartılmasını istedi. Darbelerle toplumsal yüzleşme açısından sanıkların mahkemeye getirilmesi gerektiğini ifade eden Türkdoğan, ”Kendilerine sorulan sorulara hiç cevap vermeseler dahi, sanık sandalyesine oturmalılar” diye konuştu.

Duruşma, avukatların dosyaya giren evraka ilişkin beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.

İtalya Dışişleri Bakanı Giulio Terzi:”Düşmanca bir eylem”

Cuma, Haziran 29th, 2012

  ”Suriye krizinin de ciddiyetini gizleyemeyiz ancak şu ankibazı koşullar, Libya’daki NATO müdahalesini Suriye için mümkün kılmamaktadır”İtalya Dışişleri Bakanı Giulio Terzi, Suriye’nin Türk askeri uçağını düşürmesinin, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden düşmanca bir eylem olduğunu söyledi.”

Terzi, Türkiye ile Suriye arasında yaşanan uçak krizinden, Türkiye’nin AB ile son dönemdeki ilişkilerini ve Mısır’daki seçimlerin sonucunu, AA muhabirine verdiği özel demeçte değerlendirdi.

Suriye tarafından uluslararası sularda düşürülen askeri uçak için Ankara’nın ”düşmanca hareket” tanımına katıldığını belirten Terzi, ”Uçağınızın düşürülmesi, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden düşmanca bir eylemdir. Suriye rejimi, uluslararası temel kuralları aşmaktadır. Bu olayın dramatik yanı ise bu bölgesel krizin yayılma riskini göstermiş olmasıdır” dedi.

Terzi, olayın tam olarak aydınlatılmasına ihtiyaç olduğunu kaydetti.

İtalya’nın Ankara ile büyük bir dayanışma içinde olduğunu ve bunun Brüksel’deki NATO toplantısına da yansıdığını ifade eden Terzi, ”Tüm müttefikler, Esed rejiminin bu hareketini güçlü bir şekilde kınama konusunda mutabık kalmışlar ve kabul edilemez olduğunu belirtmişlerdir. İtalya’nın girişimiyle müttefikler, bu konuyu, yakından izleme ve istişareleri sürdürme kararı almıştır ki böylelikle Türkiye’ye güçlü bir dayanışma işareti verilmiştir. Bu çok önemli” diye konuştu.

Lüksemburg’da toplanan Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısının da ana temalarından birinin Suriye konusu olduğunu söyleyen Terzi, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Biz sivillere yönelik şiddeti ve katliamları kınarken, Birleşmiş Milletler (BM) ve Arap Birliği’nin özel temsilcisi Kofi Annan’ın hazırlamış olduğu planı desteklediğimizi yineledik. Bu çerçevede, oybirliğiyle 129 kişi ve 49 da tüzel kişi hakkında yaptırımların genişletilmesine karar verdik. Burada şunun altını çizmek isterim ki daha önceki turlarda olduğu gibi biz, şiddetin faillerine yönelik bu yaptırımları özenle koyduk ki, bu, Suriye halkı üzerinde şiddetin etkilerini azaltmayı hedefliyor.”

AB dışişleri bakanları toplantısında durumun ciddiyeti üzerinde durduğunu bildiren Terzi, rejim üzerindeki baskının sürmesi ve gerektiği takdirde yaptırımların yoğunlaşması hususunda ısrarcı olduğunu söyledi. Terzi, Türk uçağının düşürülmesinin Avrupa’nın net bir şekilde kınamasına ve soruşturma için Şam yönetiminin tam işbirliği yapmasına olan ihtiyacın toplantının sonuç bölümüne yansıdığını dile getirdi.

-Annan Planı’na İtalya’nın yaklaşımı-

Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın kendi isimiyle anılan planı için İtalya’nın yaklaşımı sorulan Dışişleri Bakanı Terzi, ”Annan Planı uluslararası toplum için krizin barışçıl çözümünden yana olan geçerli bir araçtır. Daha önce altını çizdiğim üzere, bu plan süresiz değildir. BM Gözlemciler Misyonu (UNSMIS), özgür ve etkin çalışabilirse görev süresi planın tam olarak uygulanmasını sağlamak için uzatılabilir” dedi.

Bakan Terzi,”Arap Birliği’nin de önerdiği gibi; Annan Planının işleme konulmasıyla, BM Anayasasının eski 41’inci maddesince (VII bölüm) öngörülen önlemlerin (yani güç kullanımını şart koşmayan yaptırımsal önlemler) Güvenlik Konseyi’nde kabulü arasında doğrudan bir bağlantı kurulması, bir çözüm olabilir” ifadelerini kullandı.

-”Suriye krizinin de ciddiyetini gizleyemeyiz ancak”-

Lüksemburg’daki AB dışişleri bakanları toplantısına girişinde askeri müdahale seçeneğini ihtimal dışı gördüğü hatırlatılan Terzi, şu yanıt verdi:

”Biz, Libya’da BM şemsiyesi altında, uluslararası ve bölgesel uyum bağlamında hareket ettik. Suriye krizinin de ciddiyetini gizleyemeyiz ancak, şu anki bazı koşullar, Libya’daki NATO müdahalesini Suriye için mümkün kılmamaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken şey, askeri müdahale ile müdahale olmaması arasında, geniş seçenekler yelpazesi bulunmasıdır. Bunu iyi değerlendirmek gerekir. Bu, AB Dışişleri Bakanları toplantısında da bu şekilde belirtildi.”

Suriye’deki birliğin temel parçası olarak gördüğü muhaliflerle birlikte hareket ettiklerini anlatan İtalyan Bakan, çözüm için; ”Tabii ki biz, Rusya ve diğer uluslararası aktörlerle olası çözümler için yapıcı diyaloğumuza devam ediyoruz” dedi.

-İtalya’nın AB yolundaki Türkiye’ye desteği-

Türkiye ve AB’nin çıkarları doğrultusunda, Türkiye’nin AB’ye girmek istemesini parlak bir hedef olarak nitelendiren Terzi, İtalya’nın Türkiye’yi bu konuda her zaman desteklediğini vurguladı.

”Bizim Brüksel’deki görevimiz, Türkiye ile AB’nin geçen ay kabul ettiği ”pozitif gündem”i teşvik ederek, müzakere sürecine ivme kazandırmak” diyen Giulio Terzi, ”Bizim açımızdan spesifik öncelikler, en azından bazı müzakere başlıkları üzerinde (özellikle enerji alanında) Komisyon’un teknik analizinin devamı, vize serbestisine ilişkin somut diyaloğun başlaması ve dış politika alanında, özellikle Arap Baharı sonrasında Türkiye’nin büyüyen rolünün de ışığında, Türkiye ile AB arasında daha sıkı istişare yapılmasıdır” ifadelerini kullandı.

Bakan Terzi, ”İtalya genel olarak, Türkiye’nin üyeliğinin, Avrupa ve Akdeniz için kalkınma, refah ve barış için büyük bir fırsat olduğuna inanıyor. Bu hedefler, aday ülke Türkiye’yi de canlandıracaktır” dedi.

-Mısır’daki seçimler-

Mısır’daki seçimleri nasıl değerlendirdiği sorulan Terzi, ”Mursi’nin seçimi, Mısır’ın demokratik süreci pekiştirmesi anlamında, tarihsel bir dönüm noktası. Mısır’daki sonuçlar, bize Mısır halkının büyük olgunluğunu ve güçlü tutkusunu göstermiştir” yanıtını verdi.

İtalya’nın, Mısır’da karmaşık geçen bir buçuk yıllık süre zarfında, Mısır politikasında yer alan tüm aktörlerle, özellikle aralarında Müslüman Kardeşler’in de bulunduğu yeni partilerle her zaman diyaloğa açık olduğunu söyledi.

İtalya Dışişleri Bakanı Giulio Terzi, Mısır ile ilgili sözlerini şu şekilde tamamladı:

”Gelecekte, özellikle dini konularda, insan hakları ve özgürlükler konusunda azami gayreti sağlamak için yeni sivil yetkililer ile diyalog kurarak, ülkenin sosyo-ekonomik gelişimi için Mısır ile yoğun işbirliğine devam edeceğiz. Türkiye örneğinde olduğu gibi, müreffeh ve demokratik bir Mısır’ın, tüm bölge için istikrar ayağı olacağını umuyoruz.”

Bülent Arınç bu soruya cevap vermedi

Cuma, Haziran 29th, 2012

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Elazığ Valisi Muammer Erol’u ziyaret etti.

Ankara’dan, aralarında Danıştay Başkanı Hüseyin Karakulukçu ile İzmir Valisi Cahit Kıraç’ın da aralarında bulunduğu bir gurup heyetle, Fırat Üniversitesi Aysun Küçükel-Ahmet Küçükel İlahiyat Fakültesi’nin açılışını yapmak üzere Elazığ’a gelen Arınç, Vali Muammer Erol ile makamında görüştü.

Arınç, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, Elazığ’ı çok sevdiğini, çocukluğunun bu ilde geçtiğini belirterek, kendisiyle birlikte yanında ağabeyi ve yeğeninin de bulunduğunu söyledi.

HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un AK Parti’ye geçeceğine yönelik iddiaların hatırlatılması üzerine de, Arınç, iç politakaya yönelik bir soruyu valilik makamında cevaplandırmak istemediğini söyledi.

-Küçük kız kardeşimin mezarı Elazığ’da-

Arınç, bir başka gazetecinin, ”Mezar ziyaretinde bulunacaksınız. Kardeşinizin mezarı buradaymış. Onun hikayesini öğrenebilir miyiz” sorusu üzerine de, küçük kız kardeşinin mezarının Elazığ’da olduğunu söyledi.

1954-1959 yılları arasında, babasının jandarma astsubay olarak görev yaptığı dönemde, Elazığ’da yaşadıklarını belirten Arınç, ”Nailbey Mahallesi’nde uzun süre oturduk, daha sonra Yenimahalle’de oturduk. Biz dört erkek kardeşiz ama 1956’da küçük bir kız kardeşimiz oldu. Annemin rahatsızlığı sebebiyle, kız kardeşimiz vefat etti. Mezarının Sürsürü Mezarlığı’nda olduğunu biliyoruz ama nerede yatıyor, çünkü küçük bir çocuk gömüldüğü zaman başında işaret olur, olmaz, onları hiç bilmiyorduk. Geçen dönem il başkanımız Ali Şerifoğuları, bir vesileyle izini sürdü ve yerini buldu. Başına da bir kitabe koymuş. Bugün ziyaret edeceğiz” dedi.

Yahudi Lobisinden ABD kararına tepki

Cuma, Haziran 29th, 2012

ABD’nin tüm istihbarat birimlerinin başı konumundaki Ulusal İstihbarat Direktörlüğü Ofisi’nin (ODNI) Senato’dan, İsrail ile ABD arasındaki güvenlik anlaşmasından “uydu istihbaratında işbirliği” ifadesinin kaldırılmasını istediği basına sızdı. Yahudi lobisi, bu ifadenin NATO füze kalkanı kapsamında Malatya’ya yerleştirilen radarın topladığı bilgilerin İsrail ile paylaşılmasını engellemek için kaldırıldığını söyleyerek tepki gösterdi.

 Mayıs ayında imzalanan ‘ABD-İsrail Geliştirilmiş Güvenlik İşbirliği Anlaşması’nda “Uydu istihbaratı da dahil, halihazırda yakın olan istihbarat işbirliğinin geliştirilmesi” maddesi yer alıyordu. ODNI, “uydu istihbaratı da dahil” ifadesinin kaldırılmasını istedi. 

ABD’deki Yahudi lobisi, Ankara’nın radarın Malatya’ya yerleştirilmesi için toplanan verilerin İsrail ile paylaşılmaması şartını koyduğunu hatırlatarak değişiklik talebinin Türkiye için yapıldığını savundu. Jewish Policy Center direktörü Shoshana Bryen “Bu, Obama hükümetinin İsrail’in bölge ilişkilerinde ortağı olmasını istemediğini açıkça göstermesinin son örneği oldu. Bunların çoğu Türkiye’nin isteklerine göre yapılıyor” dedi.

BDP’li Dora: Başbakan tarihe geçebilir!

Cuma, Haziran 29th, 2012

Ömer Süt’ün haberi

Türkiye kritik bir dönemden geçiyor.  Kürt sorunun çözümüne dair yapılan görüşmelere yarın bir yenisi daha eklenecek. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana ile görüşecek.

Bu önemli görüşme öncesi, Leyla Zana’nın Kürt sorunun  çözümüne dair yaptığı açıklamaların bir adım ilerisini Barış ve Demokrasi Partisi Mardin Milletvekili Erol Dora yaptı. Zana’nın konuyla ilgili olarak yaptığı “Bu sorunu Erdoğan çözer” açıklamasının bir benzerini haber7.com’a konuşan TBMM’nin ilk Süryani vekili Erol Dora, iktidar partisi olması sebebiyle Başbakan Erdoğan’ın güçlü olduğunu söyledi ve ekledi:

“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorunun demokratik bir şekilde çözerse tarihe geçme şansına da sahiptir. Sayın Başbakan’ın bu şansını da kullanması gerekir. “

“BDP’DE BASKI YAŞAMIYORUM”

Bir Süryani milletvekili olarak Barış ve Demokrasi  Partisi’nde hiçbir zorluk yaşamadığını, düşüncülerini özgürce ifade edebildiğini söyleyen Erol Dora, Türkiye’nin hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak siyaset üretmeye çalıştığını dile getirdi.

Türkiye’nin gerçek sorunu Kürt sorunudur. Bu sorunun temelinde de Kürtlere haklarının verilmeyişidir.  Sorunlarımızı birbirimizi yok ederek, baskı kurarak çözemeyiz. Şu anda her birimizin sahip olduğu dili, etnik yapıyı biz yaratmadık, hepimiz böyle yaratıldık. Bu konuda empati kurulması taraftarıyım, kendi dilimize, etnik yapımıza ne kadar değer veriyorsak başkalarının da diline ve etnik yapısına saygı göstermeliyiz. Sorunlarımızın barışçıl yollarla, müzakereyle, demokratik süreçle çözümüne inanıyoruz, bu şiddet politikaları Türk ve Kürt halkını birbirinden uzaklaştıran politikalardır.

ATEŞKES ÇAĞRISI

Türkler ve Kürtler Mezopotamya ve Ortadoğu’da kültürel olarak birbirine yakın olan, birlikte yaşamayı başarabilen iki halktır. Bir an önce bu çatışmalara son vermek gerekiyor ki bu yöntemle sorunların çözümlenmediğini hep beraber gördük, bir an önce ateşkesin olması gerektiğine inanıyorum. Türkiye’de bu konuyla ilgili olarak bir kamuoyu oluşmuştur.  

“GÖZ YAŞININ RENGİ YOK”

Bir Kürt gencinin öldürülmesiyle bir Türk askerini öldürülmesi arasında bir farkın olmaması gerekiyor.  Eğer biri bu iki ölüm arasında bir fark görüyorsa ben o insanın insanlığından şüphe ederim. Ölen insanlar bu ülkenin vatandaşıdır ve bizim kardeşimizdir. Gözyaşlarının rengi yoktur, ikisinin de rengi aynı. Bireyler, siyasiler, sivil toplum kuruluşları kendilerini sorgulamaları lazım. Eğer birlikte yaşayacaksak, bizim amacımız budur, niçin yıllardır insanlarımız ölüyor.

TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ FIRSAT

Önümüzde yeni bir anayasa çalışması var, Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarına devam etmektedir.  Bu çalışma bizim için tarihi bir süreçtir, bunu çok iyi değerlendirmek gerekiyor.  Kürt sorunu evrensel anlamda, Kürtlerin ne istediklerini göz önünde bulundurarak barışçıl yollarla çözülmelidir. Hakları bir lütuf olarak değil, hakkı hak olarak vermemiz lazım. Devletin vatandaşa verdiği hakları teşvik edip bunu yaşatması gerekiyor.  Böyle olursa vatandaşlar sorunlu vatandaş olmaz, Türkiyelilik şemsiyesi altında gönüllü vatandaş olur. Birlikte yaşamayı öğrenirsek, Türkiye’nin Ortadoğu ve dünyadaki rolü çok daha etkili olur.

SİYASİLERE ÇAĞRI, MHP’YE MESAJ

Daha demokratik bir cumhuriyeti yaşama ve Ortadoğu’da daha güçlü bir Türkiye için müzakereler başlasın. Bu konuda Barış ve Demokrasi Partisi olarak sorunlarım çözülmesi konusunda samimi bir şekilde her türlü desteğe hazırız, Meclis’teyiz buyursunlar gelsinler, görüşelim.  Ana muhalefet partisi CHP doğru bir adım atmıştır, sorumluluk almıştır, zaten şu ana kadar böyle bir sorumluluğu almadığı için de hata yapmıştır. CHP, AK Parti ile beraber yürüttüğü Kürt sorunun çözümüne dair ısrarını sonuna kadar sürdürmelidir. MHP’yle süreç içerisinde iyi ilişkiler kurmak gerekiyor, bütün partiler bir araya geldiğinde sorunun çözümü kolaylaşacaktır.

“AK PARTİ VE BAŞBAKAN ERDOĞAN’A BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR”

Eğer Kürt sorunundan bahsedeceksek, Oslo görüşmelerine de değinmemiz gerektiğini düşünüyorum.  Oslo sürecinden sonra AK Parti seçimlere girdi ve yüzde 50 oy alarak tek başına iktidar oldu.  Demek ki AK Parti seçmeni demokratik süreçten, müzakereden rahatsız değil. Türkiye haklarının dileği de bu sorunun çözüme kavuşması yönünde. Burada en büyük görev iktidar partisi AK Parti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a düşmektedir.

“BAŞBAKAN ERDOĞAN GÜÇLÜDÜR”

Bir partide parlamenterler farklı görüşlerini dile getirebilirler, bu demokrasinin bir gereğidir.  Her politikacı partinin içerisinde farklı görüşler ortaya atılabilir, yeter ki bu görüşler samimi olsun ve o sorunun çözümüne katkı sunsun. Dolayısıyla Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a büyük görev düşüyor, Kürt sorununu çözüme kavuşturacak iktidar gücüne sahiptir. Başbakan Erdoğan’ın CHP, MHP ve BDP’nin de katılacağı bir barış sürecinde birlikte hareket etmesi gerekiyor. Leyla Zana “Bu sorunu çözüme kavuşturacak Başbakan Erdoğan’dır dedi. Başbakan Erdoğan’ın bu sorunu çözmesinde biz büyük bir mutluluk duyarız. Sayın Başbakan Erdoğan güçlüdür. Türkiye bu sorunun demokratik yollarla çözüme kavuşturulmasından yanadır. O zaman şu ana kadar yürütülen politikaların değiştirilmesinde fayda vardır.  BDP’ye mensup 8 bin kişiye yakın insan tutuklandı, bunlar barışa hizmet edecek gelişmeler değildir, bu tutuklamalarla barış süreci ilerlemez.

“ERDOĞAN’IN TARİHE GEÇME ŞANSI VAR”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorunun demokratik bir şekilde çözerse tarihe geçme şansına da sahiptir. Sayın Başbakan’ın bu şansını da kullanması gerekir.  Kürt sorunu çözümlendiğinde, sadece Kürtler değil, Türkiye’deki bütün halklar menfi bir şekilde etkilenecektir. Tekrar söylüyorum, Barış ve Demokrasi Partisi olarak, üzerimize düşen her türlü görevi yerine getirmeye hazırız.

166 Suriyeli Türkiye’ye giriş yaptı

Cuma, Haziran 29th, 2012

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Reyhanlı ilçesine bağlı Kuşaklı, Kavalcık ve Bükülmez köyü sınırına gelen biri yüzbaşı rütbesinde 23 asker ve ailelerden oluşan 162 Suriyeli Türkiye’ye geçti.

Çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu grup Şanlıurfa’ya, askerler ve aileleri ise Hatay’daki Apaydın kampına gönderildi. Suriyeli sığınmacılara sınır bölgesinde akrep tipi askeri araçların eskortluk ettiği gözlendi.

Ayrıca Reyhanlı ilçesine bağlı Kuşaklı, Bükülmez ve Kavalcık köyü sınırına akrabaları tarafından getirilen ve Suriye’nin İdlib kentine bağlı köy ve beldelerinde çıkan çatışmalarda yaralandığı öğrenilen 4 Suriyeli, Türkiye’ye geçti.

Yaralılar Reyhanlı Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı.

Yüksek Mahkeme önünde tarihi anlar

Cuma, Haziran 29th, 2012

 ABD Yüksek Mahkemesi’nin ABD Başkanı Barack Obama’nın en önemli icraatlarından biri sayılan sağlık reformu yasasını anayasaya uygun görmesi, reformun destekçileri tarafından ”tarihi an”, karşı çıkanlarca ise ”Amerika’nın en kara günü” olarak nitelendirildi. 

Mahkemenin kararını öğrenmek için gerek Washington gerekse diğer eyaletlerden yasanın destekçileri ve muhalifleri, erken saatlerden itibaren mahkeme önünde toplandı. Kararın ardından, yasayı destekleyenler mahkemenin ”Tarih yazdığı”nı belirtirken, yasayı devletin bireylerin özgür seçimlerine müdahale olarak görenler ise bugünü, ”Amerika’nın en kara günü” ilan etti. Dolayısıyla, mahkeme binasının önünde, yasayı destekleyenlerin sevinç gösterileri ile karşı çıkanların tepkileri birbirine karıştı. 

Toplumun her kesiminden insan manzaralarına sahne olan meydana, dev bir basın ordusunun da adeta akın ettiği gözlendi. Amerikalılar, açtıkları pankartlarla, yasaya ilişkin görüşlerini ortaya koyarken, zaman zaman, farklı görüşe sahip kişiler arasında tartışmalar çıktığı görüldü.

Mahkeme binası önünde, aralarında Başkanlık seçimleri için Cumhuriyetçi Parti’den aday adayı olan Michele Bachmann ile aşırı muhafazakar Çay Partisi hareketine mensup bir grup milletvekili açıklama yaparken, bu hareketin üyelerinin bazılarının ellerinde haçlar taşıdığı, Hz. İsa heykelleri getirdiği görüldü.

-Kararı AA muhabirine değerlendirdiler-

 

AA muhabirine konuşan doktor Sanjiv Shruva, Yüksek Mahkeme’nin kararından dolayı çok mutlu ve heyecanlı olduğunu söyledi. 

Bu kararın Amerikan sağlık sisteminde artık ayrımcılığın sona erdiği anlamına geldiğini belirten Shruva, ”Nihayet çocuklarımıza artık, önceden bir sağlık problemi olup olmadığına, ailenin maddi gücünün yetip yetmediğine bakmaksızın yardım edebileceğiz” dedi. 

Sistemin kurulmasının zaman alacağını ama kararın bu açıdan iyi bir başlangıç olduğunu vurgulayan Shruva, ”Bir doktor olarak bu kararın ABD’nin sağlık sistemi için büyük bir adım olduğunu düşünüyorum” ifadesini kullandı. 

Yasanın bir bölümünün yürürlüğe girdiği 2010 yılından beri, 54 milyon kişinin önleyici tedavilerden istifade ettiğini belirten Shruva, söz konusu yasanın hem doktorlar hem de hastaları açısından önemli bir gelişme olduğunu, bu sayede insanların en temel insan haklarından birine kavuşma şansına sahip bulunacağını dile getirdi. 

Bir doktor arkadaşının hastasının başına gelen hikayeden söz eden Shruva, sağlık sigortasının hastanın, kanser olduğu belirlenene kadarki masraflarını karşılayıp, sonrasını reddetmesi nedeniyle tedavisinin yarım kaldığını ifade ederek, ”Doktorlar olarak mahkemenin kararı sayesinde artık Amerikalılara hak ettikleri adil sağlık sistemini sunma konusunda üzerimize düşenleri yapmaya başlayabileceğiz” dedi.

Mahkemenin önüne tekerlekli sandalyesiyle gelen bir Amerikalı yaşlı kadın da kararı ”Olağanüstü ve ABD için olabilecek en güzel şey” olarak niteleyerek, bu yasayı ”İyi, adil ve gerekli bir yasa” olarak gördüğünü belirtti.

”Obama’yı 4 yıl için tekrar seçeceğiz” diyen kadın, yasaya karşı çıkanları da ”cahillikle” suçladı.

Lilly Tinker adlı bir kadın ise kararın ülke açısından çok önemli olduğu için mahkeme önüne gelmek istediğini belirterek, Amerika’da herkesin gücünün yettiği ölçüde sağlık sigortasına kavuşabilmesi hakkı olduğuna inandığını söyledi.

-Yasaya karşı çıkanlar-

Yasaya karşı çıkan ”Kurt” adlı bir Amerikalı da Yüksek Mahkeme’nin bu kararla sağlık sistemi meselesini ”Eline yüzüne bulaştırdığını”savundu. Kendisini aşırı muhafazakar Çay Partisi hareketinin bir destekçisi olarak tanıtan Kurt, yasanın günün birinde iptal edileceği umudunu hala koruduğunu ve seçim kampanyasında da bu yönde çalışacaklarını kaydetti.

Yasaya karşı çıkan bir başka Amerikalı da mahkemenin kararlarına karşı daima şüpheyle baktığını ve karardan da hayalkırıklığı duyduğunu dile getirerek, ”Amerikan tarihinde bugün karanlık bir gün” dedi. Yasanın insanların özgürlüklerini kısıtlayacağını savunan Çay Partisi sempatizanı genç Amerikalı, Obama’yı ”ABD tarihinin en kötü başkanı” olarak nitelendirerek, Yüksek Mahkeme’nin bu kararının Başkanlık seçimlerini Cumhuriyetçilerin kazanmasını sağlayacağını savundu.

”Rita” adlı İtalyan kökenli bir Amerikalı kadın da Obama’yı ve Yüksek Mahkeme’nin kararını ciddi şekilde eleştirerek, aslında bu kararın insanlarda bir ”Uyanış” yaratacağını ve Kasım ayında yapılacak seçimlerin Obama’nın yenilgisi ve Cumhuriyetçilerin seçim zaferiyle sonuçlanacağını ileri sürdü.

ABD’den İran’a yaptırımda yeni karar

Cuma, Haziran 29th, 2012

Çin ve Singapur bankalarını Amerikan finansal sisteminden dışlanmaktan kurtaran karar, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton tarafından yazılı açıklamayla duyuruldu.

Ülkelerin, Amerikan yaptırımlarına maruz kalmamak adına İran’dan petrol alımına son vermeleri için tanınan süre bugün doldu. ABD yönetimi daha önceki aylarda, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 17 ülkeyi, aynı gerekçeyle ekonomik yaptırımlardan muaf tutacağını açıklamıştı.

Clinton, yazılı açıklamasında, bu ülkelere ilaveten Çin ve Singapur’un da İran’dan satın aldıkları ham petrol miktarında önemli oranda kesintiye gittiğini belirterek, bunun sonucunda, 2012 Ulusal Savunma Yetki Yasası’nın 1245 sayılı bölümünde yer alan yaptırımların, bu iki ülkedeki finansal kuruluşlara, süresi uzatılabilecek şekilde 180 günlük dönem için uygulanmayacağını ve bu yöndeki bildirimin Kongre’ye sunulacağını belirtti.

Şu ana kadar toplam 20 dünya ekonomisine yaptırımlardan muafiyet tanıdıklarına işaret eden Clinton, bu ülkelerin İran’dan petrol alımını önemli ölçüde azaltmaya yönelik toplu eylemlerinin, İran yönetimine, uluslararası nükleer yükümlülüklerini ihlal etmeye devam etmesinin çok büyük ekonomik bedeli olduğunu net biçimde gösterdiğini vurguladı.

Clinton, Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, İran’ın ham petrol ihracatının 2011 yılındaki günde tahmini 2,5 milyon varillik miktardan, 1,5 milyon varile düştüğünü, bunun İran açısından her çeyrek yılda 8 milyar dolarlık gelir kaybı anlamına geldiğini bildirdi.

AB’nin petrol ambargosunun 1 Temmuz’da yürürlüğe girmesinden sonra, İranlı liderlerin, karşı karşıya oldukları seçimin aciliyetini ve uluslararası toplumun bütünlüğünü daha iyi anlayacağını dile getiren Clinton, şunları kaydetti:

”Bugün, Ulusal Savunma yetki Yasası’nın ve ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının uygulanması açısından önemli bir kilometre taşı niteliğinde. İran’ın küresel ekonomiye yeniden tam olarak katılması için önünde bir yol olduğunu öteden beri söylüyoruz. İranlı liderlerin elinde, 5 1 ülkeleriyle ciddi ve anlamlı müzakerelere girerek uluslararası kaygıları giderme yönünde bir fırsat bulunmakta. İran’ı, 3 Temmuz’da İstanbul’da yapılacak uzman düzeyindeki görüşmeler sırasında, nükleer meselenin çözümü doğrultusunda somut adımlar atma niyetini ortaya koymaya çağırıyorum. Bunu yapmadığı takdirde, İran’a yönelik baskılar ve bu ülkenin uluslararası camiadan dışlanması devam edecektir”.

ABD Kongresi’nden geçtikten sonra 31 Aralık 2011’de ABD Başkanı Barack Obama tarafından imzalanan yaptırım yasası, İran’ın yanı sıra, İran Merkez Bankası ya da ”Kara liste”deki diğer İran mali kurumlarıyla iş yapan yabancı finansal kuruluşlara da yaptırım uygulanmasını öngörüyor.

Yasa kapsamında Obama’dan, ”İran’dan petrol ya da petrol ürünlerinin alımı için” yabancı finansal kuruluşlara yaptırım uygulaması isteniyor. Ancak yasada, İran’dan petrol alımlarını önemli ölçüde düşüren ülkelerin yaptırımlardan muaf tutulmasını öngören bir düzenleme de yer alıyor. Yasa ayrıca ABD Başkanı’na, ulusal güvenliği dayanak göstererek belirli hallerde ülkelere istisna uygulama yetkisi de veriyor.