Posts Tagged ‘garip’

Dünyada İnsanların yediği En Garip Yiyecekler

Cuma, Haziran 22nd, 2012
Yabancı bir ülkede bir köşe başı pazarına yada bir bakkala yolunuz düştüğünde aşağıdakiler gibi yiyeceklere rastlarsanız hiç şaşırmayın. Dünyanın bazı bölgelerinde garip yiyeceklerin tüketildiğini biliyorsunuzdur. Bakalım aşağıdakilerin hepsini duymuşmuydunuz.

Ton Balığı Gözü (Japonya, Çin)

Kara Böcek ve Akrepler (Çin)

Böcekler ( Chicago, Amerika)

Kurtçuk Peyniri ( Sardinia,İtalya)

Tavuk Kıkırdağı (Asya’nın Değişik Bölgeleri)

Domuz Yağı (Güney Afrika)

Morina Balığı Spermi (Asya’nın Değişik Bölgeleri)

Timsah (Çin)

Facebook’un yeni tasarımına isyan

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Facebook’ta yeni tasarım isyanı.

Bazı kullanıcılar her nekadar yeni tasarımı beğenip bu görüşlerini dile getirseler de, konuya aktif olarak dahil olan yorumcular arasında azınlıkta kalıyorlar. Facebook üzerinde şu ana kadar yeni tasarımı beğenmediklerini ifade eden ve eski tasarıma dönmek için seslerini yükselten kullanıcılar 10’dan fazla grup kurdular ve toplamda 1 milyona yakın üye toplamayı başardılar.

İşin garip yanı bu grupların bazılarının 2006 yılında, aslında şu anda geri istedikleri eski tasarıma geçişi protesto amacıyla kurulmuş olmaları. Buna rağmen hafta içinde “old facebook” (eski facebook) kelimelerinin Facebook üzerinde en çok aranan kelimeler olması dikkat çekici.

2 Kıtalık Baba Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Baba Şiirleri 2 kıtalık


2 Kıtalık Baba İle İlgili Şiirler

Baba

sığmazsın bilirim bir kaç mısraya,
anlatmak isterim seni dünyaya,
acelen neydiki uçtun semaya,
mezarının başında ağlarım baba,

gururu sevgiyi senden öğrendim,
mis gibi kokunu özledim baba,
bu kadar genç yaşda ölmemeliydin,
hasretin ciğerimi deliyor baba,


Babama Mektup

Yine bu gece de rüyamda gördüm
Tatlı tebessümünle seslendin baba
Dünya ahvalinden haberler verdim
Büsbütün rüyamı süsledin baba

Canım baba.. Altı evlat büyüttün
Talim verdin,yol gösterdin eğittin
Merhem oldun,canımıza can kattın
Bizi kuş sütüyle besledin baba

BİR BABANIN DİLİNDEN

Baba olmak, dağ gibi
Baba olmak, gönlü saray gibi
Baba olmak, her derde şifa gibi
Baba olmak, bir rüya gibi

Baba olmak, değildir cismi
Baba olmak, değildir resmi
Duyulunca, evde ismi
Kucağına atlamal,ı çocukların her birisi

*****

Baba

Sendin
Doğduğum gün
Bana ezan okuyan

Boyun kocaman
Kolların güçlü
Bir hamlede kaldırıyorsun
Üçümüzü

****

Baba

Sakın ha aldırma çileye derde,
Bunları çok çabuk aşarsın Baba
Ağzından kötüsöz çıkmaz biryerde
Sen hep şerefinle yaşarsın Baba.

Şefkatle kol kanat açarken bize,
Ciğerde hastalığa almışsın vize
Yer yoktur kalbinde karabir ize
Sen hep şerefinle yaşarsın Baba.

*****

Baba

Baba rahmet
Baba merhamet
Baba aş, baba ekmek
Babaya düşer, çile çekmek

Baba koruyucu
Baba kollayıcı
Baba dert, baba acı
Baba tüm dertlerin tek ilacı


BABA

Sevgisiz çıkarsan hayat yoluna
Dünyada tek başına kalırsın baba
Unutma ki bizler hep biriz
Birlikten güç doğarmış baba

Karanlık yüreğinin efendisi olmuş
Bizi karanlığa neden sokarsın baba
Yüreğin korkuyla beslenir olmuş
Bizi neden korkutursun baba


OY BABA

Gezerim yalın ayak
Oy baba fakir baba
Yoksulluk biz ne yapak
Vay baba garip baba

Çorap, lastik parası yok
Oy baba işsiz baba
Metelikle arası yok
Ağzında dişsiz baba


BABAYA

Bir baba babayı toprağa verir
Her baba yüreği babaya erir
Bir baba babayı her yerden görür
Bir baba babayı bekler boşuna

Baba gider baba kalır ardında
Baba ağlar garip kalan yurdunda
Her bir baba evladının derdinde
Baba derdi derde ekler boşuna

Baba diye yüreklere köz düşer
Babadan oğula güzel söz düşer
Yaralı yürekler yere tez düşer
Acıdan babalar tekler boşuna

sessiz kalp

Cuma, Haziran 22nd, 2012

kaybettim kendimi
sevdim birisini
değişmem dünyaları sana
seni ne çok sevdiğimi anlasana

sarsan kollarına beni
severim dünyalardan çok seni
bu kalp çok sessiz
çünkü dayanamıyor sensin

bu şiiri ben yazdım.umarım güzel olmuştur.daha 14 yaşındayım umarım beğenmişsinizdir
kafiyeyi tutturayım derken biraz garip oldu sanki

eski karım…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

ESKİ KARIM

Hala sen varmışsın gibi
İki yastıkla yatıyorum..

Kimseye söyleme gidişini, ben söylemedim.
Elimde senin siparişin olmayan torbalarla geliyorum eve..
Ağlaya ağlaya öpüyorum yattığın yastığı yorganı
Sanki beni az önce yolcu etmişsin gibi çıkıyorum sokaklara..
Üst komşuya hava atarak, bi fiyaka bi görsen..
Ne garip bu insanlar!
Bütün mahalle, hatta alttaki bakkal bile seni geçen kasım öldü sanıyor…
Ne garip bu insanlar!
Hala her sabah bana selam veriliyor..
Sanki yaşıyormuşum gibi..

Ceyhun YILMAZ

Yabancı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

YABANCI

-En çok kimi seviyorsun garip yabancı?
Anneni mi, babanı mı, kardeşlerini mi?
-Ne annem var, ne babam, ne de kardeşlerim.
-Vatanını mı?
-Nerde olduğunu bile bilmiyorum.
-Yoksa parayı mı?
-Nefret ederim ondan.
-O halde neyi seversin esrarlı yabancı?
-Bulutları severim.
Karşıdan gelen ve karşılara giden bulutları.

Charles BAUDELAIRE

Ahmet Arif En Güzel Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

En Güzel Ahmet Arif Şiirleri

Ahmet Arif Şiirleri

Anadolu

Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak…
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım…
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu’yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri…
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda…
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa’da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?

Hasretinden Prangalar Eskittim

Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana…
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…

Sevdan Beni

Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni…

Uy Havar

Yangınlar,
Kahpe fakları,
Korku çığları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
Pusatsız, duldasız, üryan
Bir cana bir de başa
Seher vakti leylim -leylim
Cellat nişangahlar aynasındasın.
Oy sevmişim ben seni…

Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu!
He canım…
Çiçekdağı kıtlık, kıran,
Gül açmaz, çağla dökmez.
Vurur alnım şakına
Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
Küfrünü, Medetsiz, Munzur.
Şahmurat Suyu kan akar
Ve ben şairim.

Namus işçisiyim yani
Yürek işçisi.
Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,
Ne salkım bir bakış
Resmin çekeyim,
Ne kınsız bir rüzgar
Mısra dökeyim.
Oy sevmişem ben seni…

Ve sen daha demincek,
Yıllar da geçse demincek,
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
Yaran derine gitmiş,
Fitil tutmaz, bilirim.
Ama hesap dağlarladır,
Umut, dağlarla.

Düşün, uzay çağında bir ayağımız,
Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
Düşün, olasılık, atom fiziği
Ve bizi biz eden amansız sevda,
Atıp bir kıyıya iki zamın
Yarının çocukları, gülleri için
Herbirinin ayvatüyü, çilleri için,
Koymuş postasını,
Görmüş restini.
He canım,
Sen getir üstünü.

Uy havar!
Muhammed, İsa aşkına,
Yattığın ranza aşkına,
Deeey, dağları un eder Ferhadın gürzü!
Benim de boş yanım hançer yalımı
Ve zulamda kan-ter içinde, asi,
He desem, koparacak dizginlerini
Yediveren gül kardeşi bir arzu
Oy sevmişem ben seni.

Ahmet Arifin Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ahmet Arifin Şiirleri


Ahmet Arif Şiirleri


OTUZÜÇ KURŞUN

1.

Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van’da
Bu dağ Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karşı
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanın seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzulların salkımı
Firari güvercinler su başlarında
Ve karaca sürüsü,
Keklik takımı…

Yiğitlik inkar gelinmez
Tek’e – tek doğüşte yenilmediler
Bin yıllardan bu yana, bura uşağı
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü değil bu
Gökte yıldız burcu değil
Otuzüç kurşunlu yürek
Otuzüç kan pınarı
Akmaz,
Göl olmuş bu dağda…

2.

Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı
Sırtı alacakır
Karnı sütbeyaz
Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı
Yüreği ağzında öyle zavallı
Tövbeye getirir insanı
Tenhaydı, tenhaydı vakitler
Kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı

Baktı otuzüçten biri
Karnında açlığın ağır boşluğu
Saç, sakal bir karış
Yakasında bit,
Baktı kolları vurulu,
Cehennem yürekli bir yiğit,
Bir garip tavşana,
Bir gerilere.

Düştü nazlı filintası aklına,
Yastığı altında küsmüş,
Düştü, Harran ovasından getirdiği tay
Perçemi mavi boncuklu,
Alnında akıtma
Üç topuğu ak,
Eşkini hovarda, kıvrak,
Doru, seglavi kısrağı.
Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde!

Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı,
Böyle arkasında bir soğuk namlu
Bulunmayaydı,
Sığınabilirdi yüceltilere…
Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir,
Evvel Allah bu eller utandırmaz adamı,
Yanan cıgaranın külünü,
Güneşlerde çatal kıvılcımlanan
Engereğin dilini,
Ilk atımda uçuran
Usta elleri…

Bu gözler, bir kere bile faka basmadı
Çığ bekleyen boğazların kıyametini
Karlı, yumuşacık hıyanetini
Uçurumların,
Önceden bilen gözleri…
Çaresiz
Vurulacaktı,
Buyruk kesindi,
Gayrı gözlerini kör sürüngenler
Yüreğini leş kuşları yesindi…

3.

Vurulmuşum
Dağların kuytuluk bir boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Yatarım
Kanlı, upuzun…

Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız

Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki…

4.

Ölüm buyruğunu uyguladılar,
Mavi dağ dumanını
ve uyur-uyanık seher yelini
Kanlara buladılar.
Sonra oracıkta tüfek çattılar
Koynumuzu usul-usul yoklayıp
Aradılar.
Didik-didik ettiler
Kirmanşah dokuması al kuşağımı
Tespihimi, tabakamı alıp gittiler
Hepsi de armağandı Acemelinden…

Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız
Karşıyaka köyleri, obalarıyla
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,
Komşuyuz yaka yakaya
Birbirine karışır tavuklarımız
Bilmezlikten değil,
Fıkaralıktan
Pasaporta ısınmamış içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz,
Gayrı eşkiyaya çıkar adımız
Kaçakçıya
Soyguncuya
Hayına…

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki…

5.

Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmiş közüm,
Karnımda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa önünde
Üç de kardaşını
Üç nazlı selvi,
Ömrüne doymamış üç dağ parçası.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden
Kirve, hısım, dağların çocukları
Fransız Kuşatmasına karşı koyanda

Bıyıkları yeni terlemiş daha
Benim küçük dayım Nazif
Yakışıklı,
Hafif,
İyi süvari
Vurun kardaş demiş
Namus günüdür
Ve şaha kaldırmış atını.

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki…

Anadolu

Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak…
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım…
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu’yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri…
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda…
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa’da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?

Hasretinden Prangalar Eskittim

Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana…
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…

Sevdan Beni

Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni…

Uy Havar

Yangınlar,
Kahpe fakları,
Korku çığları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
Pusatsız, duldasız, üryan
Bir cana bir de başa
Seher vakti leylim -leylim
Cellat nişangahlar aynasındasın.
Oy sevmişim ben seni…

Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu!
He canım…
Çiçekdağı kıtlık, kıran,
Gül açmaz, çağla dökmez.
Vurur alnım şakına
Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
Küfrünü, Medetsiz, Munzur.
Şahmurat Suyu kan akar
Ve ben şairim.

Namus işçisiyim yani
Yürek işçisi.
Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,
Ne salkım bir bakış
Resmin çekeyim,
Ne kınsız bir rüzgar
Mısra dökeyim.
Oy sevmişem ben seni…

Ve sen daha demincek,
Yıllar da geçse demincek,
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
Yaran derine gitmiş,
Fitil tutmaz, bilirim.
Ama hesap dağlarladır,
Umut, dağlarla.

Düşün, uzay çağında bir ayağımız,
Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
Düşün, olasılık, atom fiziği
Ve bizi biz eden amansız sevda,
Atıp bir kıyıya iki zamın
Yarının çocukları, gülleri için
Herbirinin ayvatüyü, çilleri için,
Koymuş postasını,
Görmüş restini.
He canım,
Sen getir üstünü.

Uy havar!
Muhammed, İsa aşkına,
Yattığın ranza aşkına,
Deeey, dağları un eder Ferhadın gürzü!
Benim de boş yanım hançer yalımı
Ve zulamda kan-ter içinde, asi,
He desem, koparacak dizginlerini
Yediveren gül kardeşi bir arzu
Oy sevmişem ben seni.

Manalı Mesajlar

Pazar, Haziran 17th, 2012

Manalı Mesajlar

Tugbam sitesinde en güzel Manalı Mesajlar sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Manalı Mesajlar
kısa Manalı Mesajlar
manalı sözler
en güzel Manalı Mesajlar

Sil baştan yaşama şansım olsaydı eğer; kusursuz olmaya çalışmaz rahat bırakırdım yüreğimi korkmazdım çok riske girip sana aşık olmaktan.

Sen çöl ortasında bir çiçek olsaydın seni yaşatmak için ömür boyu ağlardım. Ta ki susuzluktan gözlerim kör olana dek bir tanem.

Aşk yürek ister. Aşk kırmızıdır asi ve cesur.

Seni bulutlara yazdım. İçimdeki aşkın susadıkça yine senle sulayacağım üzüm karam.

Sevdam kor gibi yakar yüreğimi, dilim tutulur anlatamam derdimi, elbet o gün gelecek, anlayacaksın seni ne çok sevdiğimi.

Duru bir gökyüzü kadar temiz, yorgun işçiler kadar namuslu, yüzün gözlerine baktıkça keder gelir aklıma. Kedersiz gözlerde bulabilmek için sevgini.

Bilmezdim, gözlerimin bu kadar nankör, ellerimin hain olduğunu. Gecelerin bu kadar uzun, gündüzlerin karanlık olduğunu. Bilmezdim Seni sevmeden önce.

Sen buğulu bir camın ardında izlediğim hayatımın yarısısın. Geri kalanı düşlerim ve hayallerimdir.

Sana olan duygularımı cümlelere aktarabilseydim eğer bitmek tükenmek bilmeyen bu çocuksu sevgim bir kalem, gözyaşlarım mürekkep damlası, ve uğruna adanmış bu garip ise, solgun bir kağıt parçası olurdu.

Gözüm, kulağım, kalbim, aklım hep sende, senden ayrılamam istesem de istemesem de. Hayalin her an gönlümde, gözlerimde, seni seviyorum istesen de istemesen de.

Seni kalbime yazdım artık, hiç kimse silemez.

Engeller gözlerinizi hedeften ayırdığınız zaman gördüğümüz o ürkütücü şeylerdir.

Ne yazık ki, bazen insanlar siz bağırmadıkça duymuyorlar

Dostlarınız azaldığı derecede ölüme biraz daha yaklaşmışsınızdır demektir.

Aşka inan sevgilim. Bak bülbüle, güle ötüşüne. Ben sana söylüyorum, bülbül gibi ötemesem de seni seviyorum.