Archive for the ‘Genel’ Category

Erdoğan: Bu acıyı unutmamız kolay değil

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Çeşitli açılış ve incelemelerde bulunmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Van’a gelen Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Ferit Melen Havaalanı’nda Vali Münir Karaloğlu ile eşi Sevim Karaloğlu, AK Parti Van Milletvekili Gülşen Orhan ve AK Partili kadınlar tarafından karşılandı.

Buzhane Mahallesi’ndeki Hüsrevpaşa Konteyner Kenti’ne geçen Bakan Şahin ve Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) tarafından yaptırılan ”Travma Sonrası Aile Danışma Merkezi”nin açılış törenine katıldı.

Törende konuşan Erdoğan, 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde Van ve ilçelerinde büyük ve yıkıcı bir deprem yaşandığını anımsatarak, depremde hayatını kaybedenleri rahmetle andı ve yakınlarına başsağlığı diledi.

Depremin hemen sonrasında gerek Van’da, gerekse Türkiye’de ve dünya genelinde bir teyakkuz oluştuğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

”Van için hemen bir seferberlik başlatıldı. Uzmanlar Van’daki iki büyük depremin 37 atom bombasının şiddetine eşit olduğunu ifade ediyorlar. Bu kadar büyük ve yıkıcı bir depremin izlerini elbette bir anda silebilmek mümkün değil. Ancak devletimiz, hükümetimiz özveriyle, imkanları zorlayıp Türkiye genelinde bir dayanışma seferberliği başlatarak şimdiye kadar izleri önemli ölçüde sildi ve silmeye devam ediyor. Elbette Van depreminin fiziki izleri siliniyor ve silinecek, ancak Van’da yaşanan acıyı unutmamız hiç kolay olmayacak. Biz hep birlikte bu acıyı yüreklerimizde taşıyacak, tekrar böyle acılar yaşanmaması için İnşallah tedbiri elden bırakmayacağız.

İnsan umuduyla yaşar. Ümidini kaybeden bir insanın kaybedeceği hiçbir şey kalmaz. Biliyorum ki yüreklerimiz yangın yeri. Depremin meydana getirmiş olduğu yıkım ve travma hepimizi, hepinizi derinden hüzne boğdu. Ancak yaşadığımız bu talihsiz olay, bize millet olarak kardeşliğimizin, birbirimize duyduğumuzu sevgi ve muhabbetin ne kadar manalı, ne kadar içten olduğunu hissettirdi.”

Konuşmasına Hz. Mevlana’nın bir sözü ile devam eden Erdoğan, şunları kaydetti:

”Diyor ki Mevlana, ‘Küle döndüysen yeniden güle dönmeyi bekle… Geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere küllerin arasından doğrulup güle dönüştüğünü hatırla.’ Evet, acıları, elemleri, kötü hatıraları kalbimizin derinliklerine gömdük. Dünden sıyrılmak ve geleceğe odaklanmak zorundayız. Bir kez daha umudu çoğaltmak, yaşama tutunmak, yıkılanın yerine daha iyisini yapmak zorundayız.”

-”Annelerimize çok büyük görevler düşüyor”-

Erdoğan, gelecek süreçte özellikle annelere çok büyük görevler düştüğüne dikkati çekerek, annelerin, ailenin, yuvanın temel direği olduğunu ve hem ailede hem de toplumda, insanlara ait hislerin kaynağını oluşturduğunu ifade etti.

”Anneler, aynı zamanda yaşama tutunma, hem yaşama hem de yaşatma konusunda erkeklerden katbekat güçlüdür” diyen Erdoğan, annelerin umudunun kaybolması durumunda, çocukların umudunun kaybolacağının, annelerin heyecanının yok olması durumunda da toplumun heyecanının yok olacağının bilinmesi gerektiğini belirtti.

Erdoğan, ”Eğer anneler yaşama tutunmayı bırakırsa gelecek kararır. Annelerimizin, çocuklarımız adına, ailelerimiz adına, toplum adına depremin travmasını aşması hepimiz için çok büyük bir önem taşır” ifadelerini kullandı.

Afet ve krizler sonrasında ortaya çıkan ruhsal ve zihinsel her türlü stresin, müdahale edilmediği takdirde kronikleşebildiğine işaret eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Annelerimiz bu stresi aşamazlarsa Allah korusun o gerilim, o bunalım çocuklarımıza, geleceğimize sirayet edecektir. Annelerimizin, anne adaylarımızın AÇEV’in bu merkezine, diğer benzeri merkezlere, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurduğu merkezlere hiç tereddüt etmeden gitmelerini rica ediyorum. Bu merkezlerdeki yardımsever eller, gönüller inanıyorum ki anne ve çocuklarımızın ellerinden tutacak, onlara daha sağlıklı, daha huzurlu bir geleceği kurmalarında yardım edeceklerdir.

Biz her zaman Van’ın yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. 75 milyon, acınızı acısı bildi. İnanın bundan sonra da 75 milyon acınızı, derdinizi, kederinizi paylaşmaya devam edecek. İnşallah acıları, hüzünleri artık geride bırakacağız. Hep birlikte huzurlu bir geleceğe el ele yürüyeceğiz.”

Avusturya İslam’ı kabulünün 100. yılını kutluyor

Perşembe, Haziran 28th, 2012

29 Haziran’daki etkinliklere Avusturya Cumhurbaşkanı Dr. Heinz Fisher’in yanı sıra, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Avusturya İslam Cemaati Başkanı Fuat Sanaç, Balkan müftüleri ve sivil toplum
kuruluşlarının temsilcileri katılacak.
   
Avusturya İslam Cemaati Kanunun kabul edilmesinin 100. yıl dönümü Viyana’da düzenlenecek etkinliklerle kutlanacak. 29 Haziran’daki etkinliklere Avusturya Cumhurbaşkanı Dr. Heinz Fisher’in yanı sıra, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Avusturya İslam Cemaati Başkanı Fuat Sanaç, Balkan müftüleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katılacak.

15 Temmuz 1912 yılında çıkan kanunla Avusturya İslam Cemaati resmi olarak kabul edilmiş ve İslam dini Avusturya’da resmi olarak tanınmıştı. Ülkede Müslümanları temsil eden tek yetkili kurum olarak “Avusturya İslâm Cemaati”ni belirleyen kanun, Müslüman toplumun dinî ve kültürel kimliklerinin korunmasını temin eden, Müslümanların Avusturya’da kabul edildiklerini ve Avusturya’nın bir parçası sayıldıklarını gösteren bir kanun olması bakımından önem arz ediyor.

İslam din öğretmenleri Avusturya İslam Cemaati tarafından atanıyor.

Avusturya’da yaşayan Müslümanları temsil etme yetkisine sahip olan Avusturya İslâm Cemaati,  hâlihazırda dinî, kültürel, sosyal ve din eğitimi alanlarında hizmetler veriyor. Kanunda, İslâm dinini inananlar arasında yaygınlaştırmak ve korumak şeklinde belirlenen temel görevi çerçevesinde, İslâm’ı tebliğ etmek, İslâm dinine inananların eğitim işlerini yürütmek, insan  sevgisini yaymak, hastaların  bakımı ile ilgilenmek, dinî konferanslar düzenlemek, dinî ve edebî eserler yayınlamak, İslâm dini ve İslâm kültürü ile alakalı  kurumları inşa etmek, cenaze işlemlerini yürütmek, din dersi öğretmenlerinin, din görevlilerinin ve imamların eğitimi ve atamalarını gerçekleştirmek, İslâm dinine mensup olan cemaatlerin her türlü dinî yaşantısını desteklemek ve geliştirmek gibi faaliyetler yürütüyor. “Viyana İslâm Lisesi”, “Sosyal Bilimler Okulu”, “İslâm Merkezi” ve “İslâm Akademisi”nin kurulmasını sağlayan İslâm Cemaati, ayrıca Avusturya devlet okullarındaki isteğe bağlı İslam din derslerini verecek öğretmenlerin atamasını da gerçekleştiriyor.

Şehit er memleketinde toprağa verildi

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Yahyalı Devlet Hastanesi’nde bulunan şehidin cenazesi, buradan askeri cenaze aracıyla Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan Ulu Cami’ye getirildi.

Buradaki cenaze törenine, şehidin babası Mehmet Aydın, annesi Havva Aydın, kardeşleri Fatih ve Oğuzhan Aydın, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Murat Kırkaya, AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, İl Emniyet Müdürü Cumali Aydın ile diğer yetkililer ve vatandaşlar katıldı.

TBMM Başkan Vekili Yakut ve beraberindekiler burada şehidin yakınlarına taziyelerini iletti.

Baba Mehmet Aydın, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, ”Bu vatan bizim ise onu koruyacağız. Yaptıklarına pişman olacaklar. Hiç üzülmüyorum, onu ben vatan için yetiştirdim ve vatan uğruna gitti. Vatan sağ olsun diyorum” dedi.

İl Müftü Yardımcısı Lütfi Çetinkaya’nın kıldırdığı cenaze namazının ardından şehidin naaşı, ambulansla Senir köyündeki baba evine götürüldü. Aydın’ın cenazesi daha sonra köy mezarlığında toprağa verildi.

Karaçi’de can pazarı: 5 ölü

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Bir polis yetkilisi, kentin en kalabalık alışveriş merkezlerinden Urdu Pazar’da bir çuval içine gizlenmiş patlayıcı maddenin infilak etmesi sonucu beş kişinin öldüğünü, 15 kişinin de yaralandığını söyledi.

Karaçi’de can pazarı: 5 ölü

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Bir polis yetkilisi, kentin en kalabalık alışveriş merkezlerinden Urdu Pazar’da bir çuval içine gizlenmiş patlayıcı maddenin infilak etmesi sonucu beş kişinin öldüğünü, 15 kişinin de yaralandığını söyledi.

İsrail bu kez kimyasal silahla vurdu

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Gazze’deki Filistin Hükümeti, İsrail’in, Gazze Şeridi’ndeki son saldırılarında kimyasal silah ve zehirli gaz kullandığını öne sürerek, Birleşmiş Milletler (BM) ve BM İnsan Hakları Komitesi’nden uzmanların katılımıyla uluslararası bir soruşturma başlatılması talebinde bulundu.

Gazze’deki Filistin Dışişleri ve Planlama bakanlıklarından yapılan açıklamada, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay’dan acil soruşturma açılmasının istendiği bildirildi.

Açıklamada, zehirli gaza maruz kalan 21 Filistinliden ikisinin hayatını kaybettiği ifade edildi.

İsrail’in 18 Haziran’dan bu yana Gazze’nin farklı bölgelerine gerçekleştirdiği 40’ın üzerindeki saldırıda 4 çocuğun da aralarında bulunduğu 16 kişi ölmüş, 73 kişi yaralanmıştı.

İsrail’in saldırılarından bir hafta sonra Mısır aracılığıyla yürütülen arabuluculuk faaliyetleri sonrasında Gazze Şeridi çevresinde sessizliğin hakim olduğu belirtildi.

Eski Güney Afrikalı yargıç Richard Goldstone, ”İsrail ordusunun 2009 yılı başında Gazze’deki yerleşim yerlerine uranyum ve fosfor bombası attığı, zehirli gaz kullandığı” suçlamasıyla BM adına soruşturma yürütmüştü.

İsrail bu kez kimyasal silahla vurdu

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Gazze’deki Filistin Hükümeti, İsrail’in, Gazze Şeridi’ndeki son saldırılarında kimyasal silah ve zehirli gaz kullandığını öne sürerek, Birleşmiş Milletler (BM) ve BM İnsan Hakları Komitesi’nden uzmanların katılımıyla uluslararası bir soruşturma başlatılması talebinde bulundu.

Gazze’deki Filistin Dışişleri ve Planlama bakanlıklarından yapılan açıklamada, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay’dan acil soruşturma açılmasının istendiği bildirildi.

Açıklamada, zehirli gaza maruz kalan 21 Filistinliden ikisinin hayatını kaybettiği ifade edildi.

İsrail’in 18 Haziran’dan bu yana Gazze’nin farklı bölgelerine gerçekleştirdiği 40’ın üzerindeki saldırıda 4 çocuğun da aralarında bulunduğu 16 kişi ölmüş, 73 kişi yaralanmıştı.

İsrail’in saldırılarından bir hafta sonra Mısır aracılığıyla yürütülen arabuluculuk faaliyetleri sonrasında Gazze Şeridi çevresinde sessizliğin hakim olduğu belirtildi.

Eski Güney Afrikalı yargıç Richard Goldstone, ”İsrail ordusunun 2009 yılı başında Gazze’deki yerleşim yerlerine uranyum ve fosfor bombası attığı, zehirli gaz kullandığı” suçlamasıyla BM adına soruşturma yürütmüştü.

Moğolistan’da parlamento seçimleri yapılıyor

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Moğolistan’da parlamento seçimleri için oy verme işlemi başladı.

Kamuoyu yoklamalarına göre, en fazla oyu sosyal demokrat bir çizgi izleyen iktidardaki Halk Partisi (MVP) ile piyasa ekonomisine ağırlık veren Demokratik Parti’nin (DP) alması bekleniyor.

Tek muhalefet partisi olan Halk İradesi-Yeşiller ile eski Devlet Başkanı Nambar Enkbayar’ın Devrimci Halk Partisi’nin de yüzde 5 barajını aşarak parlamentoya gireceği tahmin ediliyor. Enkbayar ise yolsuzluk yaptığı suçlamasıyla yargılandığı için aday olamadı.

2,8 milyon nüfuslu Moğolistan 2008’deki seçimlerin ardından hile iddialarıyla sarsılmış, çıkan olaylarda beş kişi hayatını kaybetmişti.

Moğolistan’da parlamento seçimleri yapılıyor

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Moğolistan’da parlamento seçimleri için oy verme işlemi başladı.

Kamuoyu yoklamalarına göre, en fazla oyu sosyal demokrat bir çizgi izleyen iktidardaki Halk Partisi (MVP) ile piyasa ekonomisine ağırlık veren Demokratik Parti’nin (DP) alması bekleniyor.

Tek muhalefet partisi olan Halk İradesi-Yeşiller ile eski Devlet Başkanı Nambar Enkbayar’ın Devrimci Halk Partisi’nin de yüzde 5 barajını aşarak parlamentoya gireceği tahmin ediliyor. Enkbayar ise yolsuzluk yaptığı suçlamasıyla yargılandığı için aday olamadı.

2,8 milyon nüfuslu Moğolistan 2008’deki seçimlerin ardından hile iddialarıyla sarsılmış, çıkan olaylarda beş kişi hayatını kaybetmişti.

Barış Gücü’nün süresi uzadı

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Güvenlik Konseyi’nde oy birliğiyle kabul edilen önerge, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki silahlı gruplara diğer ülkelerden yapılan yardımın bir an önce kesilmesi çağrısında bulunuyor.

BM Güvenlik Konseyi tarafından kısa bir süre sonra yayımlanması beklenen raporda komşu ülke Ruanda, Uluslararası Adalet Divanı tarafından aranan General Bosco Ntaganda’ya bağlı M23 isyancı grubununa destek vererek yaptırımları ve silah ambargosunu ihlal etmekle suçlanıyor.

Barış Gücü’nün süresi uzadı

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Güvenlik Konseyi’nde oy birliğiyle kabul edilen önerge, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki silahlı gruplara diğer ülkelerden yapılan yardımın bir an önce kesilmesi çağrısında bulunuyor.

BM Güvenlik Konseyi tarafından kısa bir süre sonra yayımlanması beklenen raporda komşu ülke Ruanda, Uluslararası Adalet Divanı tarafından aranan General Bosco Ntaganda’ya bağlı M23 isyancı grubununa destek vererek yaptırımları ve silah ambargosunu ihlal etmekle suçlanıyor.

Rusya 3 helikopteri Suriye’ye gönderiyor

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Rusya Savunma Bakanlığı’na bağlı Federal Askeri Teknik İşbirliği Servisi Direktörü Aleksandır Fomin yaptığı açıklamada, Mi-25 tipi askeri helikopterlerin bakımının tamamlandığını ve sözleşmede öngörülen süre içinde Suriye’ye teslim edileceğini söyledi.

”Suriye bizim dostumuz ve biz de dostlarımıza karşı bütün yükümlülüklerimizi yerine getiririz” diyen Fomin, Suriye ile 2008 yılında imzalanan sözleşmeye göre 3 adet mi-25’i onardıklarını ve zamanında teslim etmeye hazır olduklarını kaydetti.

Fomin, sözleşmeye göre kaç helikopterin onarılacağı konusunda bir bilgi vermezken, Rus basını toplam 36 helikopterin onarımının yapılmasının öngörüldüğünü belirtiyor.

ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton söz konusu helikopterlerin Suriye’de sivillere karşı kullanıldığını belirterek Şam’a verilmesine karşı çıkarken, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, iddiaları kabul etmemişti. Lavrov, söz konusu helikopterlerin Sovyetler Birliği döneminde satıldığını ve kendilerinin de 2008 yılında imzalanan anlaşma uyarınca bunların onarımını yaptıklarını kaydetmişti.

Suriye helikopterlerini taşıyan gemi geçen hafta İngiliz sigorta şirketinin teminatını geri çekmesi üzerine Rusya’nın Murmansk Limanı’na geri dönmüştü.

Rusya 3 helikopteri Suriye’ye gönderiyor

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Rusya Savunma Bakanlığı’na bağlı Federal Askeri Teknik İşbirliği Servisi Direktörü Aleksandır Fomin yaptığı açıklamada, Mi-25 tipi askeri helikopterlerin bakımının tamamlandığını ve sözleşmede öngörülen süre içinde Suriye’ye teslim edileceğini söyledi.

”Suriye bizim dostumuz ve biz de dostlarımıza karşı bütün yükümlülüklerimizi yerine getiririz” diyen Fomin, Suriye ile 2008 yılında imzalanan sözleşmeye göre 3 adet mi-25’i onardıklarını ve zamanında teslim etmeye hazır olduklarını kaydetti.

Fomin, sözleşmeye göre kaç helikopterin onarılacağı konusunda bir bilgi vermezken, Rus basını toplam 36 helikopterin onarımının yapılmasının öngörüldüğünü belirtiyor.

ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton söz konusu helikopterlerin Suriye’de sivillere karşı kullanıldığını belirterek Şam’a verilmesine karşı çıkarken, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, iddiaları kabul etmemişti. Lavrov, söz konusu helikopterlerin Sovyetler Birliği döneminde satıldığını ve kendilerinin de 2008 yılında imzalanan anlaşma uyarınca bunların onarımını yaptıklarını kaydetmişti.

Suriye helikopterlerini taşıyan gemi geçen hafta İngiliz sigorta şirketinin teminatını geri çekmesi üzerine Rusya’nın Murmansk Limanı’na geri dönmüştü.

Boşanmak isteyen eşinin dudağını yedi

Perşembe, Haziran 28th, 2012

İsveç’te bulunan Karloinska Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olarak çalışan bir profesör kendisinden boşanmak istediğini söyleyen eşiyle tartıştı.

Kavga büyüyünce kontrolünü kaybeden profesör eşinin dudağını kesti ve ameliyatla tekrar takılmasın diye kestiği parçayı yedi.

İngiliz Daily Mail gazetesinin haberine göre polise verdiği ifadede saldırıyı planlamadığını anlatan profesör sözlerine şöyle devam etti:

“Onu öldürmek değil cezalandırmak istiyordum. Bir kaç kez bana boşanmak istediğini söylemişti. Dudağını kesip yedim. Bir daha bir başkasıyla öpüşmesini istemiyordum.”

Adı açıklanmayan profesörün cinayete teşebbüs suçundan yargılanacağı belirtildi.

Boşanmak isteyen eşinin dudağını yedi

Perşembe, Haziran 28th, 2012

İsveç’te bulunan Karloinska Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olarak çalışan bir profesör kendisinden boşanmak istediğini söyleyen eşiyle tartıştı.

Kavga büyüyünce kontrolünü kaybeden profesör eşinin dudağını kesti ve ameliyatla tekrar takılmasın diye kestiği parçayı yedi.

İngiliz Daily Mail gazetesinin haberine göre polise verdiği ifadede saldırıyı planlamadığını anlatan profesör sözlerine şöyle devam etti:

“Onu öldürmek değil cezalandırmak istiyordum. Bir kaç kez bana boşanmak istediğini söylemişti. Dudağını kesip yedim. Bir daha bir başkasıyla öpüşmesini istemiyordum.”

Adı açıklanmayan profesörün cinayete teşebbüs suçundan yargılanacağı belirtildi.

‘Sosis deposu köpeğe emanet edilmez’

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in danışmanı, Hristiyan Demokrat Parti Ekonomi Konseyi Başkanı Kurt Lauk, Avrupa Destek Mekanizması’na (EFSF) başvurmasının ardından Güney Kıbrıs’ın AB dönem başkanlığını devralmaması gerektiğini açıklayarak, “Kendisi bir krizin ortasındayken krizleri nasıl yönetebilir?” diye sordu. Lauk, İspanya, Portekiz, İrlanda ve Yunanistan gibi mali destek talebinde bulunan bütün ülkelerin AB dönem başkanlığı yapamamalarını istedi. “Sosis deposunun başına köpek getirilirse bu Avrupa paradoksudur” diyen Lauk, AB dönem başkanlığı için ülkenin büyüklüğü değil itibarının kriter olması gerektiğini ifade ederek, “Kıbrıs (Rum tarafı) bu rolü nasıl üstlenebilir?” diye sordu.

‘Kabul edilemez bir durum’

Lauk, şöyle devam etti: “Kurtarma mekanizmasına başvuran bir ülkenin başkanlığı alması diğer üye ülkeler açısından kabul edilemezdir. ‘Kıbrıs’ hangi yetkiyle istikrar çabasına kayda değer ivme kazandırabilir? Kendisi bir krizin ortasındayken krizleri nasıl yönetebilir? Başkanı salgın bir hastalığın pençesinde yoğun bakım ünitesindeyken Avrupa’yı asla tedavi edemeyeceğiz.”

Türkiye başından beri karşı çıkıyor

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, 1 Temmuz’da AB Dönem Başkanlığı görevini Danimarka’dan devralması bekleniyor. Ancak bu duruma Türkiye başından beri karşı çıkıyor. Ankara, Kıbrıslı Rumların AB dönem başkanlığını üstleneceği 1 Temmuz 2012-1 Ocak 2013 tarihleri arasında AB Başkanlığı ile ilişkilerin dondurulacağını açıklamıştı. KKTC Başbakanı İrsen Küçük de Merkel’in danışmanı Kurt Lauk’un sözlerini hatırlatarak, Güney Kıbrıs’ın 1 dönem başkanlığını üstlenecek olmasına sadece KKTC’nin değil, dünyadaki birçok ülkenin tepki gösterdiğini söyledi.

‘Sosis deposu köpeğe emanet edilmez’

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in danışmanı, Hristiyan Demokrat Parti Ekonomi Konseyi Başkanı Kurt Lauk, Avrupa Destek Mekanizması’na (EFSF) başvurmasının ardından Güney Kıbrıs’ın AB dönem başkanlığını devralmaması gerektiğini açıklayarak, “Kendisi bir krizin ortasındayken krizleri nasıl yönetebilir?” diye sordu. Lauk, İspanya, Portekiz, İrlanda ve Yunanistan gibi mali destek talebinde bulunan bütün ülkelerin AB dönem başkanlığı yapamamalarını istedi. “Sosis deposunun başına köpek getirilirse bu Avrupa paradoksudur” diyen Lauk, AB dönem başkanlığı için ülkenin büyüklüğü değil itibarının kriter olması gerektiğini ifade ederek, “Kıbrıs (Rum tarafı) bu rolü nasıl üstlenebilir?” diye sordu.

‘Kabul edilemez bir durum’

Lauk, şöyle devam etti: “Kurtarma mekanizmasına başvuran bir ülkenin başkanlığı alması diğer üye ülkeler açısından kabul edilemezdir. ‘Kıbrıs’ hangi yetkiyle istikrar çabasına kayda değer ivme kazandırabilir? Kendisi bir krizin ortasındayken krizleri nasıl yönetebilir? Başkanı salgın bir hastalığın pençesinde yoğun bakım ünitesindeyken Avrupa’yı asla tedavi edemeyeceğiz.”

Türkiye başından beri karşı çıkıyor

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, 1 Temmuz’da AB Dönem Başkanlığı görevini Danimarka’dan devralması bekleniyor. Ancak bu duruma Türkiye başından beri karşı çıkıyor. Ankara, Kıbrıslı Rumların AB dönem başkanlığını üstleneceği 1 Temmuz 2012-1 Ocak 2013 tarihleri arasında AB Başkanlığı ile ilişkilerin dondurulacağını açıklamıştı. KKTC Başbakanı İrsen Küçük de Merkel’in danışmanı Kurt Lauk’un sözlerini hatırlatarak, Güney Kıbrıs’ın 1 dönem başkanlığını üstlenecek olmasına sadece KKTC’nin değil, dünyadaki birçok ülkenin tepki gösterdiğini söyledi.

‘Ağlıyorsanız tuzağa düşmüşsünüz demektir’

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Suriye’nin Türk askeri uçağını düşürmesinin ardından yaşanan gelişmelere ilişkin sorulara yanıt veren Kılıçdaroğlu, iktidarın Suriye politikasını eleştirdi.

”Türk uçağının düşürülmesine misilleme olarak bir askeri hedefin vurulması gerektiğini mi düşünüyorsunuz?” yönündeki soruya Kılıçdaroğlu, ”Ben hiçbir zaman ‘komşularımızla savaşalım’ demedim, demem. Bunu doğru da bulmam. Barışı dillendirmek varken neden savaş? Benim eleştirilerimin altında yatan şu; bu hükümetin dış politikası blöf üzerine kuruldu. Türkiye’nin Ortadoğudaki konumuna zarar veriyor” yanıtını verdi.

CHP iktidarda olsaydı Suriye politikasının şimdi yaşananlardan çok farklı olacağını belirten Kılıçdaroğlu, Suriye’nin demokratikleşmesine, halkının özgürleşmesine katkıda bulunmanın yolunun baskı ve tehdit olamayacağını dile getirerek, bir başka ülke için ”Bıçak kemiğe dayandı” gibi ifadeler kullanmanın yanlış olduğunu savundu.

”Her zaman barıştan yanayım”

Kılıçdaroğlu, kendisinin her zaman barıştan yana olduğuna değinerek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, bölgede yaşanan gelişmelere ilişkin açıklamalar yaparken dikkatli davranmadıklarını ileri sürdü.

Başbakan Erdoğan’ın, partisinin son Meclis grup toplantısında konuya ilişkin sözlerini de eleştiren Kılıçdaroğlu, konuşmanın bir ”Çaresizliği” ortaya koyduğunu iddia ederek, ”Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı çaresizlik içerisinde görmenin ağırına gittiğini” söyledi. Kılıçdaroğlu, CHP’nin hiçbir ülkenin iç işlerine doğrudan müdahale edilmemesinden yana olduğunu da vurguladı.

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in geleceğini nasıl gördüğünün sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, geleceğe ilişkin tahmin yapmak istemediğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu, Esed’i nasıl değerlendirdiği yönündeki soruyu yanıtlarken ise Suriye Devlet Başkanı’nın ülkesinde demokrasi ve özgürlüklerden yana bir tavır izlemediğinin herkes tarafından bilindiğini söyledi. Suriye sorununa bakılırken Ortadoğu’nun koşullarının göz ardı edilmemesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, ”Ortadoğu’nun denklemini unutmamamız gerek. Suriye tek başına bir Suriye değildir. Rusya’yı bu denklemde ana unsur olarak göreceksiniz. Rusya’nın Akdeniz’e açılmasında tek liman Suriye. Esed’e kızıyoruz. Esed gitti, kim gelecek? Ben bunu Amerikan Büyükelçisine de sordum. Onlarda da soru işareti” dedi.

Askeri uçağın vurulmasının ardından Başbakan Erdoğan ile yaptığı görüşmeye ilişkin soruları da yanıtlayan Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın, görüşmede pilotlara ait bir bot fotoğrafı gösterdiğini, bulunduğu söylenen diğer 3 botun fotoğrafını ise görmediklerini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, ayrıca kokpitte bir maddenin eridiği ve bunun da füzeyle vurulma sonucunda olabileceğinin kendilerine aktarıldığını dile getirdi.

”Provokasyon olabilir”

Arap Baharı’nın yaşandığı hiçbir ülkeye ne yazık ki demokrasinin gelmediğini savunan Kılıçdaroğlu, ”Demokrasi bir günden yarına olacak bir şey değil. Silahla baskıyla olacak bir şey değil. Esed gidecek, arkasından demokrasi gelecek… Irak’a demokrasi mi geldi?” diye sordu.

”Türkiye’yi Ortadoğu batağına çekmek için bir provokasyonla karşı karşıya olabilir miyiz?” yönündeki soruya karşılık Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

”Olabilir.  Türkiye’nin girmemesi gereken bir alan varsa Ortadoğu bataklığıdır. Çünkü Ortadoğu bataklığı sadece Ortadoğululara ait bir alan değildir. Burada bütün egemen güçlerin söz sahibi olma istediği vardır. Bir kısmı da söz sahibidir zaten. O alana girdiğiniz andan itibaren bir bataklığa girmiş olursunuz ve onun sonu belli olmaz. O açıdan biz özellikle Ortadoğu bataklığına girmemeyi bir herhangi bir devlette bir partinin lehinde veya aleyhine görüş belirtmemeyi, bir iktidar varsa iktidarla ilişkileri iyi götürmeyi, bizim temel ilkemizin bu olması gerektiğini söylüyoruz.”

Suriye konusunda TBMM’ye bir tezkere gelmesi durumunda destek verip vermeyecekleri sorusuna ise Kılıçdaroğlu, ”Tezkere gelirse önce gerekçesini görmemiz gerekir” yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin ulusal çıkarlarının gerektirdiği her karara destek vereceklerini de ifade etti.

Kılıçdaroğlu, bir başka soruyu yanıtlarken, önümüzdeki birkaç gün içinde Suriye konusunda herhangi beklenmeyen bir gelişme yaşanacağını düşünmediğine değinerek, ”Türkiye, uluslararası hukuk bağlamında söylüyorum, bu arenada ciddi bir mücadele verirse istediği sonuçları alabilir. Suriye’nin çıkıp resmen Türk halkından özür dilemesi lazım. Uluslararası hukukun gerektirdiği tazminatı ödemesi lazım. O zaman biz de evet özür dilemiştir, bir yanlışlık olmuştur, bunu kabul edebiliriz” diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Ortadoğu politikasında kırılma noktasının, ”Mavi Marmara” gemisine yapılan saldırı ve sonrasında Türkiye’nin izlediği politika olduğunu savundu.

Türkiye’nin dış politikada, ”Oyun kurucu, küresel güç” gibi değerlendirmeler olduğunun hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, ”Hangi oyunu kurdu” diye sordu. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin gerçekten güçlü olduğunu ama izlediği politika nedeniyle ”Her gelenin tokat attığı bir ülke haline geldiğini” ileri sürdü.

”Gittiğimizde bize ait yerler kağıt konularak belirlenmişti”

”BDP ve sizin, Başbakanla görüşmenizde fotoğraf tartışması yaşandı, bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Oturma düzenine ilişkin partinizden tepki aldınız mı?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

”Tabii Sayın Demirtaş oradayken askerler var mıydı yok muydu bilmiyoruz? Biz orada olmadığımız için bunu Sayın Demirtaş’a sormak lazım. Ama bizimle ilgili fotoğraf; evet normalde Sayın Başbakan ve arkadaşlarının bir tarafta, bizim bir tarafta olmamız gerekirdi. Sunuş yapacak arkadaşlar da zaten yansı üzerinde o sunuşu yaparlardı. Fakat gittiğimizde bize ait yerler kağıt konularak belirlenmişti, biz bunu sorun yapmak istemedik o anda, sorun yapsak, ‘Türkiye’nin bu kadar derdi var, bunlar hala koltuk işiyle uğraşıyor’ diye bir algıyı beslemiş olurduk ve bunu doğru bulmadık o aşamada… Ama şunu söyledik, yani eğer ‘bir daha böyle bir masa düzeni olursa, böyle bir toplantıya katılmayız’ dedik. Bunu söyledik.”

”CHP’nin Kürt meselesinin çözümüne ilişkin ana parametreleri nelerdir?” yönündeki soruya karşılık Kılıçdaroğlu, bunların herkes tarafından bilindiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, her partinin kendisine göre çözüm önerileri bulunduğunu, bunların bir masanın etrafında tartışılıp konuşulması gerektiğini, sorunun 30-35 yıllık bir geçmişi olduğunu ve ortak bir akılla çözülebileceğini bildirdi. Türkiye’nin, sorunlarını kendi iç dinamikleriyle kendisinin çözmesi gerektiği görüşünü yineleyen Kılıçdaroğlu, sorunun çözüm yollarının bulunduğunu, eksikliğin ”Birlikte oturup konuşma kültürü” olduğunu söyledi.

”KCK operasyonları ve tutuklamaları var. Güneydoğu’da çok sıkıntı var, insanlar şikayetçi” denilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, ”Hiç kimsenin düşüncelerinden ötürü hapse atılmasını kabul etmiyoruz. Seçimle gelenlerin siyasal nedenlerle hapse atılmasını da istemeyiz. Adi suçlar ayrı. Terör örgütüne destek vermek ise kabul edilemez oda ayrı bir şey” ifadesini kullandı.

”Bu ülkede kim yaşıyorsa, özgürce yaşamalı”

”Kürt kimliğinin önündeki engelleri kaldıracağız dediniz, bu engeller nelerdir?” diye sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, ”Kürt kökenli bir vatandaş kimliğimle ilgili ‘engel var’ diyorsa, bu engelleri kaldırmamız lazım. Bu ülkede kim yaşıyorsa, özgürce yaşamalı. Ona soracağız, ‘senin önündeki engeller nelerdir’, diye soracağız” değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu, herkesin kendi dilini öğrenme hakkının bulunduğunu ancak eğitim dilinin tek olması gerektiğini, aksi durumun ülke bütünlüğüne zarar vereceğini söyledi.

Terör sorununun çözümünde devletin yaptığı görüşmelere ilişkin soruyu yanıtlarken de Kılıçdaroğlu, ”Devlet meşru zeminde kalmak zorundadır, meşru zeminde kaldığı sürece devlet olarak kalır” ifadesini kullandı.

Özel yetkili mahkemeler

Kılıçdaroğlu, bir başka soruya karşılık, demokrasi açısından özel yetkili mahkemelerin kabul edilemeyeceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, iktidar partisinin bu mahkemelerin sağlıklı olmadığı gerçeğini, ”MİT Müsteşarı’yla ilgili sorun” ortaya çıkınca gördüğünü savundu.

”Genelkurmay Başkanı’nın şehitler için düzenlenen törende ağlamasına” ilişkin görüşünün sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, ”Genelkurmay başkanları da ağlar ama şehitlerin başında ağlamaz. Benim anlayışım bu. Genelkurmay Başkanı’nın görevi vardır, ne yapacağını bilmesi gerekir. Onun bir görev alanı var. Eğer şehitlerin başında ağlıyorsanız, tuzağa düşmüşsünüz demektir. Bir komutan savaş meydanında ağlamaz, işin özü budur” dedi.

”8 şehidin cenazesinin önünde ağlayamaz mı? Beton mudur Genelkurmay Başkanı?” sorusuna ”Belli kişiler vardır, bu kişilerin belli sorumlulukları vardır. O sorumluluğun gereğini yerine getirmeleri gerekir. Olay ne kadar acı, ne kadar vahim olursa olsun” yanıtını veren Kılıçdaroğlu, başka bir soruya karşılık da Fetullah Gülen’in bu konudaki açıklamalarını dinlemediğini söyledi.

”Demokratik kurultaylar statlarda yapılmaz”

İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in partideki görevinden istifasıyla ilgili düşüncesinin sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, Tekin’le bir yol ayrımı olmadığını, kendi isteğiyle görevinden ayrıldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, kendisinin partide tek adam olmadığını, bütün genel başkan yardımcılarına eşit mesafede durduğunu vurguladı.

34. Olağan Kurultayı’nın hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, kurultayda Parti Meclisi seçimi için çarşaf liste uygulayacaklarını, anahtar liste de olabileceğini belirtti.

Kılıçdaroğlu, bir başka soruyu yanıtlarken, ”Demokratik kurultayların statlarda yapılamayacağını, demokratik bir yarış olacaksa bunun yerinin statlar olamayacağını” dile getirdi.

Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin soruları da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, kadın cumhurbaşkanının 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışacağını düşündüğünü belirterek, aday olarak da kafasında bazı isimlerin bulunduğunu kaydetti.

Bakan Bağış, Kırcali’yi ziyaret edecek

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Cuma günü Batı Trakya’da temaslarda bulunacak.

Bakan Bağış, kalabalık bir heyetle Bulgaristan’ın Kırcali vilayetine günübirlik bir ziyaret gerçekleştirecek. Bağış, Kırcali temaslarında ilk olarak il valisi İvanka Taushanova’yi ziyaret edecek. Belediye Başkanı Hasan Aziz ve Kırcali Müftüsü Beyhan Mehmet’le ayrı ayrı görüşecek olan Bağış, Kırcali Camisi’nde cuma namazını kılacak. Bakan Bağış daha sonra Yeni Park ‘Arpezos Sever’i ziyaret edip kısa bir şehir turu yapacak. Son olarak bölge halkıyla yapılacak toplantıya katılacak olan Bağış, ardından aynı gün akşam saatlerinde yurda dönecek.

NATO, Türkiye için ‘savaşamam’ der mi?

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Özlem Akarsu Çelik’in röportajı

Emekli Org. Edip Başer, 2006’da, Terörle Mücadele Koordinatörü olarak atanmış, görevde olduğu süre boyunca Amerika’yı terörle mücadeleye yeterince destek vermemekle eleştirmiş ve ‘PKK’yı muhatap alan bir misyonun parçası olmam’ demişti. Görevden alınan Dr. Başer, halen Yeditepe Üniversitesi’nin Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nün müdürü. NATO’da İstihbarat Daire Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapan tecrübeli isim, Suriye’nin Türk jetini vurmakla düşmanca davrandığını söylerken Hükümet’in Suriye politikasını da diplomatik dille eleştirdi.

KISA SÜRELİ İHLAL NORMAL

– Hükümetin Suriye politikasını başından beri çok sert bulanlara katılıyor musunuz?
Uçak olayı sonrasındaki sertleşmeyi haklı bulmamak mümkün değil. Ondan önceki süreçte, Suriye yönetimini tahrik edecek nitelikteki beyanlar ve hatta uçak olayında bu sert tavırların etkili olabileceğinden de söz edilebilir.   

– Suriye neden bir Türk savaş uçağını vurdu?
Ortadoğu, Osmanlı sonrası başta ABD, batılı güçler ile Rusya arasında hakimiyet kurma yarışının sahnesi oldu. Bugün Suriye ve birçok ülkede olup bitenler bu çok taraflı oyunun parçası. Suriye ile Türkiye arasında hiçbir zaman karşılıklı ‘güven’ hakim olmamıştır. Kısa süreli hava sahası ihlalleri her yerde olur. Bağışlanması mümkün olmayan husus, uyarıda bulunulmadan uçağın hedef alınması. Düşmanca bir hareket söz konusu.

– Türkiye krizi doğru yönetiyor mu?
Ciddi bir devletin yöneticilerinden kriz durumlarında olayı kabullenmiş görüntüsü vermemenin yanında, sağduyulu hareket etmesi beklenir. Bir çatışmanın bölgeye yayılma olasılığıyla getireceği kazanç ve kayıplar iyi hesaplanmalı. Aslında bu hesapların şimdiye kadar ilişkilerin gerginleşmesi sürecinde olasılık planlaması içinde yapılmış olması gerekir.

– NATO, Türkiye için Suriye ile savaşır mı?
İttifakın, bölgede bir çatışmanın tarafı olmasına karar verme anı geldiğinde üyeler içinden durumu farklı değerlendirenler çıkabilir. Suriye’ye yönelik NATO harekatının bölgede başka çatışmalara da kapı açabileceği olasılığı ileri sürebilirler. Suriye’nin bir şekilde cezalandırılması ABD’nin de isteği olması bu endişeyi gereksiz kılabilir. Buna rağmen NATO’nun ‘Türkiye için Suriye ile savaşmam’ demesi, ittifakın kendini inkarı olur, tartışılır hale gelir. Türkiye’nin güvenliği açısından NATO güvencesi sona ermiş sayılır.   

– Suriye ile ilişkilerin bu noktaya gelmesi PKK’ya nasıl yansır?
Eylemlerini artırmak, Suriye’ye yönelik görev alan Türk güvenlik güçlerinin geri bölgesini tehdit misyonu üstlenebilir. Akıl hocaları tarafından, Türkiye’nin zayıf düşürülmesinin pazarlık gücünü artıracağı hesaplanabilir. Suriye için istihbarat elemanı olarak işlev görebilir.

– Zana’nın, ‘Kürt sorununu Başbakan çözer’ sözünün arkasında, Kuzey Irak yönetimi-ABD-Türkiye arasında varılan yeni bir mutabakatın olduğu konuşuldu. Yeni bir döneme mi girildi?
Önceki beyanlarına baktığımızda bölünmeyi hedefleyen çözümlerden söz ettiğini görürüz. Bu beyandan, terör sorununun çözümünde yeni bir döneme girildiğini söylemek mümkün değil. Barzani’nin duruşunu ABD yönetiminin belirlediği bilinmeyen bir husus değil. Daha önce varılan hangi mutabakata sadık kalmışlar ki buna uysunlar? Suriye’deki sürece yönelik ABD planlarının parçası olabilir. Sanki, ‘Ben terörle mücadelende sana yardım ediyorum. Sen de Suriye’ye yönelik politikamda yanımda ol’ diyor.    

– PKK’nın varlığını sona erdirmek için Barzani’den medet ummak gerçekçi mi?
Olmayacağının, bunca zamandır Irak’ın kuzeyinde yerleşik terör örgütüne lojistik destek sağlamayı sürdürdüğünün, yıllar önce devlet yetkililerine anlatıldığını anımsıyorum.  

– Kamuoyunda, ABD’nin PKK ile mücadelede verdiği desteğe dair ciddi kuşkular var?
ABD yönetimleri, yapabileceklerinin çok az kısmını yapmaktadırlar. Beklentimiz, Irak’ın Kuzeyi’ndeki bölgesel yönetimin, örgütün lojistik destek kanallarının kesilmesini sağlaması, AB ülkeleri üzerindeki nüfuzunu kullanarak PKK terör örgütüne para akışının kesilmesinin sağlanmasıydı. Kuşkuları paylaşıyorum.

– Öcalan’a ev hapsi çözüme katkı sağlar mı?
Bu, devlete karşı bir tür şantaj uygulaması. Barzani’nin dağıttığı yıllık almanaktaki Kürdistan haritasında, Bakü-Ceyhan petrol boru hattının geçtiği güzergah sınır çizgisi olarak belirtilmiş; Kars, Erzurum, Erzincan, Sivas, Kayseri’nin doğu bölümü, Adana ve İçel Türk vatandaşlarının pasaportla gidebileceği bölge içinde kalıyor. PKK ve siyasi uzantısı rolünü oynayanların hedefledikleri çizgi burasıdır.

TARTIŞTIM, GÖREVDEN ALINDIM

–  Koordinatörlük’ten alındığınızda Başbakanlık açıklamasında, ‘Konuyla ilgili bazı beyanatlarının çalışmaları olumsuz yönde etkileyeceği göz önünde bulundurularak görevinin sona erdirilmesi uygun görülmüştür’ denilmişti…
Bir siyasi makam sahibiyle  tartışma sonucu görevden alındım. Başka bir konu ile ilgiliydi. (Başer’in, o dönem Die Welt’e verdiği mülakattaki AK Parti iktidarına yönelik eleştirileri nedeniyle dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le tartıştığı öne sürülmüştü) Tartışma sonunda, ABD’den son olarak istediğimiz üç hususun 15 günde yerine getirilmemesi halinde görevi bırakacağımı ilgili şahsiyete bildirmiştim.

Uludere doğru anlatılmalıydı

–  34 sivilin hayatını kaybettiği Uludere’de kim sorumlu?
Devletimizin bazı gerçekleri halkımıza zamanında ve doğru olarak anlatmaması, olayın bölücü örgüt ve yandaşları tarafından kullanılmasına yol açmıştır. O bölge terör örgütünün, ülkeye giriş için kullandıkları bir güzergahı içeriyor. Sınıra doğru ilerleyen 30-40 kişilik bir grup ile ilgili bilgi gelmiş. Zaman kaybetme lüksünüz yok.

28 Şubat darbe değil

– Genelkurmay eski Başkanı İ. H. Karadayı, Çevik Bir’in Sincan’da tankların yürümesi için söylediği ‘Balans ayarı yaptık’ sözünü ‘boşboğazlık’,  28 Şubat için kullanılan ‘postmodern darbe’ sözünü ise ‘aptalca’ olarak değerlendirdi?
28 Şubat’ta MGK’da alınan kararları darbe ya da post modern darbe olarak nitelemek gülünç. Bu toplantıda yoğun tartışmaların yaşandığı, kurul üyesi komutanların hükümete eleştirilerde bulundukları açıklanmıştır. Bunlar, kurulun çalışma yöntemleri içinde doğal işler olarak görülmeli. Ülkenin ulusal güvenliğiyle ilgili konular tartışılıyor. Tankların yürüyüşüyle ilgili beyanı, anında dile geldiği gibi söylenmiş bir söz. Sayın Demirel’in söyledikleri en güzel açıklama; kurul kararları hükümet tarafından da onaylanmış ve uygulanması için gereği yapılmıştır.

Akşam