Alexander II

Haziran 29th, 2012

Rus Çarı İkinci Alexander Nikolayeviç, Kırım Savaşı’ndan sonra intihar eden babası Çar Birinci Nicolay’ın yerine tahta çıktı. Paris antlaşmasından sonra, ülkesinde geniş reform hareketlerine girişti. İlkokulları lâikleştirdi, hukuki ve askeri reformlar yaptı. Rusların geleneksel saldırganlığı, Çar İkinci Alexander’i de etkiledi. 1876-77 yıllarında gerçekleşen Osmanlı-Rus savaşlarından sonra Rusya’da ihtilalci hareketler görüldü. 13 Mart 1881 yılında, özgürlük hareketi adlı devrimci bir topluluk, Çar İkinci Alexander’e karşı bir suikast düzenleyerek onu bir bomba ile öldürdü.

Şarlken

Haziran 29th, 2012

Şarlken, 24 Şubat 1500’de Gand’da doğdu. Babası 1506’da ölünce, halası onu Hollanda Kral naibi yaptı. İkinci Ferdinand’ın ölümünden sonra, Aragon ve Kastilya’nın yönetimini, annesinin akıl hastalığı nedeni ile Şarlken üstlendi.

Kanuni Sultan Süleyman’ın 1520’de Osmanlı tahtına çıkmasından sonra Osmanlıların Avrupa’ya akınları daha da arttı. Macaristan Bohemya Kralı, 1526’da Mohaç’ta Osmanlılara yenilince, Şarlken’in kardeşi Ferdinand, geride kalan toprakların yönetimini ele geçirdi. Şarlken 1527’de, çoğunluğu paralı Germen askerlerinden oluşan ordusu ile Roma’ya girerek kenti yağmaladı. Papa ile bir antlaşma imzalayan Şarlken, Bologna’ya geçti ve Şubat 1530’da Papa tarafından kutsal Roma-Germen İmparatoru olarak kutsandı.

1529’da Viyana’yı kuşatan Kanuni Sultan Süleyman, Avusturya’ya büyük kayıplar verdirdi. Şarlken’in kardeşi Ferdinand Osmanlı akınları ile uğraşırken Alman prensleri üzerindeki otoritesini yitirdi. Şarlken, 1532’de Viyana önlerinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından bir meydan savaşına zorlandıysa da buna yanaşmadı. Fransa üzerine akınlar düzenledi. Bu seferlerin sonuncusu da başarısızlıkla sonuçlanınca, İspanya ve Hollanda’yı oğlu Phillipe’e verdi. Avusturya’yı ise kardeşi Ferdinand’a bıraktı. Eylül 1556’da İspanya’ya gitti ve 1557’de Yuste Manastırı’na kapandı ve burada öldü.

Şarlken Avrupa’da kendi egemenliği altında birleşmiş, Katolik bir imparatorluk kurmak istiyordu. Bu amaçla uzun yıllar Protestanlar ve Osmanlılarla savaştı. Ancak geniş bir alana yayılmış, farklı iktisadi, dinsel ve kültürel yapılara sahip krallıkları Katoliklik etrafında bir araya getirmeyi başaramadı.

Kazıklı Voyvoda

Haziran 29th, 2012

Kazıklı Voyvoda olarak tanınan Eflak Prensi Dördüncü Vlad, Voyvoda Dracola’nın oğludur. Fatih Sultan Mehmed zamanında Osmanlılara karşı savaştı. Ele geçirdiği Türk esirlerini kazığa vurarak ve türlü işkencelerle öldürerek Balkanlarda kanlı bir iz bıraktı. Vidin Bey’i Hamza Paşa’yı ve beraberindekileri kazığa vuran kişi de O’dur.

Esirlerin derilerini yüzdürerek üzerine tuz sürdürüp keçilere yalatmak, kendisine gönderilen Osmanlı elçilerinin çıkartmak istemedikleri sarıklarını kafalarına çaktırmak, annelerin memelerini kestirip yerlerine çocukların başlarını sokturmak gibi akıl almaz işkence usullerini icat etmiş vahşi bir liderdir. Fatih Sultan Mehmed tarafından yakalanmaya çalıştıysa da kaçmayı başarmış, nihayet kendi adamlarından biri tarafından 1462 yılında öldürülmüştür.

Aleksander I

Haziran 29th, 2012

16 Aralık 1888’de Cetince-Montenegro’da doğdu. 1921-1929 yılları arasında Sırp, Hırvat ve Slovenlerin, 1929- 1934 yılları arasında da Yugoslavya krallığı yaptı. Etnik ve siyasal olarak bölünmüş olan ülkesini birleştirmek için uğraş verdi. Çocukluğunu Cenevre’de sürgün olan babasının yanında geçirdikten sonra, 1899’da Petersburg’a giderek Çarlık Hassa Alayına girdi (1904). Ağabeyinin kendi hakkından vazgeçmesi üzerine, veliaht olarak Sırbistan’daki ailesinin yanına gitti (1909). Balkan Savaşları’nda (1912-1913) başarılı bir komutan olduğunu kanıtlayan Aleksander, hasta olan Kral Petar tarafından Sırbistan naipliğine atandı (24 Haziran 1914).

I. Dünya Savaşı sırasında Sırbistan silahlı kuvvetlerinin başkomutanlığını yaptı ve 31 Ekim 1918’de Belgrat’a girdi. Naip Prens olarak, 1 Aralık 1918’de Sırp-Hırvat-Sloven krallığının kurulduğunu açıkladı. Yeni devletin istikrarsızlığı, anayasaya bağlılık yemini ettiği gün (28 Haziran 1921), Aleksander’a karşı düzenlenen bir suikast girişimi ile kendini gösterdi. Aleksander, gene de aynı yılın 16 Ağustosu’nda babasının yerine kral oldu. 1920’ler boyunca tırmanan siyasal gerginlik, parlamento (Skupstina) toplantısı sırasında birkaç Hırvat milletvekilinin öldürülmesiyle (10 Haziran 1928) doruğa ulaştı. Bu olay üzerine Hırvat temsilciler Parlamentodan çekildiler. Aleksander Parlamentoyu dağıttı.

1921 anayasasını fes ederek bir diktatörlük kurdu (6 Ocak 1929). Uyruklarını birleştirme yönünde çabalarını sürdürerek ülkenin adını Yugoslavya olarak değiştirdi (3 Ekim 1929). Etnik, dini yada bölgesel ayrımlara dayanan tüm siyasi partileri fes etti. Devletin yönetsel yapısını yeniden düzenledi. Ülkede standart bir yasal sistem oluşturdu. Eğitim programlarında da birlik sağladı. Ayrıca, ulusal tatil günlerini de belirledi. Köylünün içinde bulunduğu mali güçlükleri gidermeye çalıştı. Bulgaristan’la ilişkileri yumuşattı (1933), Yugoslavya’yı hem küçük antanta (Çekoslovakya ve Romanya) hem de Türkiye, Yunanistan ve Romanya arasında bir ittifak olan Balkan Paktına (1934) soktu.

Aleksander zamanla askeri desteğe gereksinim duyan bir polis devleti yarattı. 3 Eylül 1931’de yürürlüğe giren yeni Anayasa ile diktatörlüğe yasal temel sağlanmıştı. Fransa’ya yaptığı resmi ziyaret sırasında, Hırvat ayrılıkçıları tarafından 9 Ekim 1934’de Marsilya’da öldürüldü.

Wilhelm II

Haziran 29th, 2012

Viktorya’nın büyük kızının oğlu olarak, 1859’da Berlin’de doğdu. İyi bir öğrenim gördü. İki sene Bon Üniversitesi’nde ekonomi, politika ve hukuk okudu. Burayı bitirdikten sonra ordu hizmetine girdi.

I.Wilhelm’in 1888 yılında ölümü üzerine Prusya Kralı ve Almanya İmparatoru oldu. İmparatorluğu tek başına idare etmek istiyordu. Bu yüzden Alman İmparatorluğunu kuran Bismark’la arayı açtı ve onu başvekillikten istifa ettirdi (1890). Bundan sonra memleketin idaresini bir elden idare etmeye başladı. II. Wilhelm, bazı ülkelere ziyaretlerde bulundu. Bu arada İstanbul’a da geldi. Gelişinin hatırası olarak Sultanahmet’teki çeşmeyi yaptırdı.

İlk olarak Wilhelm, politika yüzünden ihmal edilen orduyu ele aldı ve kısa sürede düzene soktu. Devlet adamlarının, iktisatçılarının ve endüstricilerinin geceli gündüzlü çalışmaları sayesinde, Avrupa krizler içinde kıvranırken, Almanya’yı gerilikten kurtardı, dünyanın en ileri memleketi haline soktu. Sonra bu “Savaş kralı” “İtimadım parlamentoya değil, imparatorluğu ayakta tutan orduyadır” diye beyanat vermekten çekinmedi. “Almanların istikbali sular üzerindedir” diyerek, denizciliğe büyük ölçüde önem verdi. Kısa zamanda büyük bir ticaret ve savaş filosu meydana getirtti. Avusturya veliahdının, bir Sırp tarafından öldürülmesi üzerine, Avusturya yanında savaşa girerek, Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına sebep oldu. Savaşın kötü gitmesi üzerine, halk ayaklandı, Kayser Berlin’den Hollanda’ya kaçtı (1918). Alman İmparatorluğundan ve Prusya Krallığından istifa etti. İlk olarak Amerongen, daha sonra Doorn’a yerleşti. 1921’de eşinin ölümünden sonra, 1922’de prenses Hermine ile evlendi. 1941 yılında öldü.

Demirbaş Şarl

Haziran 29th, 2012

Demirbaş Şarl, 1682’de doğdu. Cesaretinden ve savaşlarda gösterdiği başarılardan dolayı Yeniçeriler ve tarihçiler ona Demirbaş Şarl dedi. İsveç kralı on birinci Şarl’ın oğlu olan Demirbaş Şarl, 1697 yılında babasının yerine kral olmuştur. Rusya, Danimarka ve Polonya arasındaki ittifakı bahane edip, Danimarka’ya savaş açmış ve büyük bir zafer kazanmıştı. Daha sonra Rusya ve Polonya’ya savaş açtı.

Rus çarı Deli Petro karşısında önceleri başarılı olduysa da, Moskova’ya kadar ilerlediği sırada kışın ve ordusundaki salgın hastalığın etkisiyle Putlava’da yenildi. O dönem Osmanlı devletinde bulunan Bender’e iltica etti. Demirbaş Şarl bu Osmanlı toprağında beş sene gibi uzun bir süre oturmuş, bu süre içerisinde, Osmanlı Devletini Ruslara karşı sürekli kışkırtmıştır. Baltacı Mehmed Paşa’nın Rus Çarı Deli Petro’yu yenmesiyle sonuçlanan Prut savaşı, onun teşvikiyle çıkmıştı.

Prut Savaşı sonunda Ruslarla barış antlaşması yapıldığı halde Osmanlı devletini savaşması için kışkırtmaya devam eden Demirbaş Şarl, Bender’den çıkarılmak istendi. Direnen Şarl sonunda ele geçirilerek Dimetoka’da hapsedildi. Fakat kaçmayı başaran Demirbaş Şarl, Macaristan ve Almanya üzerinden İsveç’e geçmeyi başardı ise de orada boğularak öldürüldü (1718).

KralFahd

Haziran 29th, 2012

1922’de doğan Fahd, 1932’de Suudi Arabistan Krallığı’nı kuran Kral Abdülaziz bin Abdülrahman El Suud’un oğlu olan Fahd 1922’de doğdu.

1953’te babası tarafından Eğitim Bakanlığı görevine getirildi. 1962 yılında İçişleri Bakanlığına atandı. Fahd, 5 yıl sonra ise Başbakan İkinci Yardımcısı oldu. Kral Faysal’ın, 25 Mart 1975’te yeğeni tarafından öldürülmesinin ardından yeni kral Halid oldu ve Fahd, veliaht prens sıfatı elde etti. Fahd, Halid’in kral olduğu dönemde Başbakanlık görevini de fiilen yürüttü.

Kral Halid’in 13 Haziran 1982’de ölmesiyle tahta oturan Fahd, ABD ile ilişkilerin gelişmesine önem verdi ve Irak’ın 1990’da Kuveyt’i işgal etmesinin ardından Washington’ın, Suudi Arabistan’da üs kurmasına izin verdi. Halkın tepkisini çeken bu adımın, Usame bin Ladin ve yandaşlarının yükselmesinde etkili olduğu öne sürülüyor. Fahd, iktidarının ilk yıllarında ülkesini bölgesel ve uluslararası alanda ön plana çıkarmaya uğraştı. Fahd’ın 1981’de veliaht prens iken teklif ettiği Ortadoğu Barış Planı, 1982’de Arap Birliği tarafından kabul edildi. 1980’li yıllarda, SSCB’nin Afganistan işgaline karşı ABD ve Pakistan ile birlikte mücadele yürüten Fahd, bu çerçevede milyonlarca riyal harcamaktan ve savaşa binlerce Suudi göndermekten kaçınmadı. Fahd, 1995 yılında felç geçirdi ve bu tarihten itibaren hükümdarlığı fiilen Veliaht Prens Abdullah üstlendi.

23 yıldır iktidarda kalan Kral Fahd, Suudi Arabistan’ı bir aşiret devleti olmaktan çıkarmış ve bir ekonomik güç haline getirdi. Suudi Arabistan, dünyanın en büyük petrol üreticisi. Dünyanın en büyük petrol rezervlerini kontrol eden Fahd’ın 32 milyar dolarlık servetinin yanı sıra Suudi Arabistan’da 7 sarayı, Fransız Rivierası’nda bir şatosu bulunuyor. Fahd’ın 3 karısı, 8 oğlu olduğu tahmin ediliyor. Fahd, farklı yönleri ile gündeme gelen bir isim oldu. 1986’da İslamiyet’e bağlılığının bir göstergesi olarak unvanının ardına “İki Kutsal Cami’nin koruyucusu” ifadesini eklettiren Fahd, dünya genelinde cami inşa edilmesi için büyük bir bütçe ayırdı ve Cebelitarık’taki İbrahim El İbrahim Camii’nin 1997’de açılmasına önemli katkıda bulundu. 

Yıllardır hasta olan Suudi Arabistan Kralı Fahd, 1 Ağustos 2005’te  Riyad’da  öldü. Kral, 82 yaşındaydı…

KralHasan II

Haziran 29th, 2012

1929’da dünyaya geldi. Arap dünyasının en uzun ömürlü kralı olan Hasan, 1961’de babası Kral Muhammed’in önemsiz bir ameliyat sırasında vefat etmesinin ardından 32 yaşında tahta geçti. Kral Hasan yönetiminin ilk yıllarında, çeşitli darbe girişimlerinden kurtulmayı başardı. 1971’de, doğum günü partisinde 1400 asker saldırıda bulundular, 100 misafiri öldürdüler ama banyoda saklanan Kral bu saldırıdan da kurtuldu. Bir yıl sonra, Fas Hava Kuvvetleri, Fransa’dan ülkeye dönen Kral’ın Boeing 727 uçağını vurarak düşürmeye çalışmış ama başaramamışlardı. Bu başarısız girişimlerden sonra, İçişleri Bakanı General Muhammed Oufkir öldürüldü ve 30 yetkili Tozmamert’te kötü ünü olan bir çöl kalesinde işkenceyle öldürüldü. General Oufkir’in çocukları ve karısı 25 yıl göz hapsine alındı. Aynı tarzla Kral uluslararası tepkilere aldırmaksızın 1975’te Batı Sahra’ya asker gönderdi ve Polisario Cephesi ile savaşı hızlandırdı. Yaklaşık 20 milyon dolara malolan bu serüven sonrasında da sorun çözülemedi.

Muhalifleri tarafından insan hakları ihlalleri ve zulüm yapmakla suçlanan otoriter Kral, yaşamını anlatan kitaplardan ikincisinde, krallığı boyunca verdiği kararlardan yüzde 60’ının yanlış olduğunu kendisi de kabul etti. Ancak, hatalarını hiçbir zaman açıklamadı. Fas Kralı Hasan, 24 Temmuz 1999’da öldü.

ARAP DÜNYASINA KARŞI TAVIR

Kral Hasan’ın bir diğer özelliği de iktidarda bulunduğu dönem içinde tüm arap dünyasının aksine İsrail ile iyi ilişki içinde olmasıydı.İki ülke arasındaki gizli temaslar, 1961 yılında, Hasan’ın babası Kral 5. Muhammed’in iktidarının son yılında başladı. 5. Muhammed, önce onbinlerce Faslı yahudinin İsrail’e göç etmesine izin verdi. Daha sonra tahta çıkan oğlu ise, kurulan ilişkileri kurumsallaştırdı.

Bir diğer olay da Nasır hakkında İsrail istihbaratı ile yaptığı işbirliğiydi. İsrail istihbarat uzmanlarından Yossi Melman’ın Ha’aretz gazetesinde açıkladığı bilgilere göre, Mossad, Mısırlı milliyetçi lider Cemal Abdül Nasır hakkında da, Fas’a önemli bilgiler verdi. Ma’ariv gazetesi yazarlarından Oded Granot’a göre ise, Mossad, ‘60’lı yıllarda Cezayir’e karşı Fas’a destek verdi. Bu dönemde, iki ülkenin Batı Sahra üzerindeki çatışmasında Fas’ı kuvvetlendirmek için, İsrail’den Fas’a 100 hafif tank gönderdi.

Fas gizli servisi de, bu dönemde İsrail’e önemli bilgiler verdi. Ha’aretz yazarı Amir Oren’in yaptığı açıklamalara göre, Faslılar, İsrail’e karşı birliğin sağlanması konulu bir Arap zirvesi sırasında ülke liderleri ve ordu komutanları arasındaki konuşmaların Mossad tarafından dinlenmesini sağladığı iddia edildi. Amir Oren, bu hizmetin önemini şu sözlerle anlatıyor: “Verilen istihbarat, İsrail’in 1967’deki Altı Gün Savaşı’nı kazanmasında belirleyici oldu.”

Ancak Fas, 1973 Yom Kippur savaşı sırasında Suriye’ye bir “dayanışma taburu” göndererek İsrail’i kızdırdı. Üç yıl sonra ise, İsrail Başbakanı İzak Rabin, Fas’ı gizlice ziyaret eden ilk İsrail lideri oldu. Bir peruk ve gözlükle kendini kamufle eden Rabin, Fas Kralı ile, Mısır ve Ürdün hakkında konuştu. 1977’de, aşırısı sağcı Menahem Begin’in İsrail’in başına geçmesinin ardından, ilişkiler yeni bir boyut kazandı. Kral Hasan, dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Moşe Dayan ile, Mısır lideri Enver Sedat’ın özel elçisi Hasan Tohami arasında gizli bir görüşmeye ev sahipliği yaptı. Görüşmelerin ardından Enver Sedat Kudüs’e uçtu ve Arap halklarında öfkeyle karşılanan 1979 “barış” anlaşmasının önünü açtı.

İsrail ile Fas arasında hiçbir zaman tam resmi diplomatik ilişkiler kurulmadı ama, Kral Hasan, doksanlı yıllarda, İzak Rabin ve Şimon Peres ile “açık” görüşmeler gerçekleştirdi.

Abdullah bin Hüseyin

Haziran 29th, 2012

Bağımsız Ürdün’ün ilk Kralıdır. Mekke’de doğdu. Hicaz Emiri Hüseyin bin Ali’nin oğludur. İstanbul’da öğrenim gördü. 1908 Jön Türk hareketine katıldı. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra kurulan Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na Hicaz temsilcisi olarak girdi ve aynı anda Mekke şerifliğine atandı.

1920’de Şam’da toplanan Arap Ulusal Kongresi, Abdullah’ı Irak Kralı, kardeşi Faysal’ı da Suriye Kralı seçti. Emir Faysal, Suriye’de Fransız etkisini istemiyor ve bu yolla İngiltere’den teşvik görüyordu. Ama, aynı yıl Fransızların Şam’ı kuşatması, Arapların planlarını bozdu. Abdullah bin Hüseyin, Ürdün’ü ele geçirdi ve Suriye üzerine saldırma tehdidinde bulundu. Bunun üzerine İngiltere, Ürdün’de kendi mandası altında bir Arap hükümeti kurulmasına razı oldu. Kardeşi Faysal’a yardım etmekten vazgeçen Abdullah, Ürdün’ü içine alan bir Arap krallığı kurmak istiyordu. Bu amacını gerçekleştirmek için II. Dünya Savaşı’nda İngilizlerin yanında yer aldı. Ordusu 1941’de İngilizlerin Suriye ve Irak’ı ele geçirmesinde önemli rol oynadı. İngiltere, 1946’da Ürdün’e bağımsızlık verdi ve bir anayasa kabul edildi. Aynı yıl taç giyen Abdullah bin Hüseyin bağımsız Ürdün’ün ilk kralı oldu.

Birleşmiş Milletler 1947’de, ikiye ayrılan Filistin’e bir Yahudi devleti kurulması konusunda karar aldı. Abdullah, bu kararı onaylayan tek Arap önderi oldu. Ancak, 1948’de İsrail’e karşı yürütülen savaşta Ürdün ordusu, Batı Şeria’yı işgal ederek Kudüs’ü aldı. İki yıl sonra Abdullah, Batı Şeriya’yı Ürdün Krallığı’na kattığını ilan etti. Bu durum, Batı Şeria’da bağımsız bir Filistin Devleti kurulmasını isteyen öbür Arap ülkelerinde ve kendi ülkesinde geniş tepkilere yol açtı. İngiltere’ye karşı yürüttüğü uzlaşmacı politika da eleştirilere neden oluyordu. Filistinli bir milliyetçi tarafından Kudüs’te öldürüldü. Yerine büyük oğlu Tallal geçti.

Kraliçe Elizabeth

Haziran 29th, 2012

İskoçyalı bir ailenin bir çocuğu olarak 4 Ağustos 1900 tarihinde dünyaya geldi. Kardeşlerinden birini I. Dünya Savaşında kaybetti. Daha sonra ailesiyle birlikte Londra’ya taşındı. 1923 yılında daha sonra Kral olacak olan Kral V. George’nin oğlu Albert ile evlendi.

Evlilik ardından genç çifte York Düşü ve York Düşesi unvanı verildi. 1926 yılında ilk çocukları doğdu. Elizabeth adını alan ilk kız çocuğunun, sonradan Britanya İmparatorluğu’nun başına geçeceğini kimse tahmin etmiyordu. 4 yıl sonra, (Prenses) Margaret-Rose dünyaya geldi.

Mutlu bir aile olarak yaşamlarını sürdürürken 1936 yılında Kral V. George’un ölümü üzerine her şey birdenbire değişti. Bu gelişme üzerine Elizabeth’in eşi Albert’ın büyük ağabeyi VIII. Edward, tahtın birinci derecede varisi durumuna geçti. Ancak bir Amerikalı’ya aşık olunca ve bu kadın da dul olduğundan Britanya İmparatorluğu tahtına geçemeyecek olması nedeniyle tahttan feragat etti. Yerine VI. George (Albert) Kral olarak tahta çıktı. Mayıs 1937’den itibaren Elizabeth de, hükümdarın eşi olarak “Kraliçe” ünvanını almış oldu.

1939 yılında patlak veren II. Dünya Savaşı boyunca, Alman bombardımanına rağmen Kraliyet Ailesi, ülkeden ayrılmayarak halkın büyük sevgisini ve saygısını kazandılar. Başbakan Winston Churchill ile birlikte, Alman saldırılarına ve savaşın güçlüklerine direnişin sembolü haline geldiler. Savaş sonrası, 1952 yılında Kral VI. George’un ölümü ile 51 yaşında dul kalan Kraliçe Elizabeth, “Ana Kraliçe” unvanını aldı ve büyük kızı Elizabeth, Britanya İmparatorluğu’nun yeni hükümdarı olarak tahta çıktı ve geçen 50 yıldır ülkenin hükümdarlığını yürütüyor.

Ana Kraliçe Elizabeth 30 Mart 2002’de hayata gözlerini yumdu.

Kaynak: NTVMSNBC

İvan IV

Haziran 29th, 2012

1530’da Moskova’da dünyaya geldi. Babası Vasili üç yaşındayken öldü. Annesi Elena Türk asıllı Giliskiler’lerden geliyordu. Üç yaşındayken Rusya’nın başına geçen İvan küçük yaşlardan itibaren entrikalarla uğraşmaya başladı.

1547 yılında tacı giydi ve o döneme kadar Moskova knezi olarak anılan Rus imparatoru Çar olarak ilan edildi ve Korkunç İvan ilk Rus çarı oldu.

Çar IV. İvan, Silvester ve Adaşevlerin telkiniyle, 1550 yılında, sivil ve ruhani büyüklerden teşekkül eden bir toplantı, “Sobor” , davet etti. Toplantıda, Rusya’da yürürlükte olan devlet ve kilise kanunları ve nizamları üzerine konuşmalar yapıldı. Bu toplantıda karar alıcıları “Mümtaz Heyet” olarak adlandırıldı.

Çar İvan’ın en yakın müşavirleri sıfatıyla, devlet işlerinde mühim rol oynayan “Mümtaz Heyet” azaları 1553’den sonra İvan’ın gözünden düşmeye başladılar. İvan küçük yaştan beri okuya geldiği eserlerin tesiri ve metropolit Makari’nin yaptığı telkinler neticesinde, kendini “Tanrı inayetiyle” bir hükümdar, Rusya’yı dilediği gibi idareye memur bir Çar diye telâkki ediyordu.

1560’da İvan’ın karısı Anastasya, İvan ve Fedor adlı iki oğlan bırakarak öldü. Karısının her yönden İvan üzerinde etkisi vardı. Karısının ölümü İvan’ı zevk ve safahat alemine dalmasına neden oldu. Yine bu dönemde yeni gözdeler ortaya çıktı. Bunların da kışkırtmasıyla uzun zamandır içinde sakladığı arzular ve hevesler ortaya çıkmaya başladı. Bu süreçte bir çok kişi sürgüne gönderildi.

1564 yılının sonunda, Çar İvan, çoluk-çocuğunu, saray hademeleri ve maiyetini, saray hazinesini alarak Kremlin’i terketti. Bu gidiş Moskovalılar gözünde bir muammaydı. Bir yıl sonra Çar soylulara ve ruhani liderlere gönderdiği mektupta “soyluların ihanet içinde olduğu için kendisinin Moskova’yı terkettiği” yazılıydı. Bu Moskova’da derin bir tesir bıraktı ve Çar’ın tekrar geri dönmesi için çabalar başladı. Nihayet iki ay sonra Moskova’ya döndü. Fakat Çar 35 yaşında olmasına rağmen ihtiyar bir görüntüyle tanınmaz hale gelmişti. Çar İvan döner dönmez hainleri(!) cezalandırmaya başladı. Böylece hem tek adam olma yönünde büyük bir adım atacaktı hem de bu tek adamlığı destekleyecek ıslahatları yapma fırsatı bulacaktı. Nihayet Opriçnina denilen idari bir sistemi yerleştirerek bu emellerine ulaştı.

Çar bu rejimi tam yirmi yıl sürdürdü. Bu dönemde bir çok olay kanlı baskınlar sonucu örtüldü. Yine bu dönem içinde 1582 yılında kendi oğlunu bile öldürmekten çekinmeyen Çar İvan 18 Mart 1584 tarihinde öldü.

Ersin Yazıcı

Haziran 29th, 2012

1969 yılında Düzce Gümüşova’da doğan Ersin YAZICI, ilköğrenimini Düzce’de, ortaöğrenimini Burdur Lisesinde tamamladı. 1990 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldu. 1991 senesinde kaymakam adayı olarak göreve başladı.

Bolu Kaymakam adaylığı görevinden sonra İngiltere’de staj yapan Yazıcı, 1995’te Burdur Karamanlı Kaymakamlığı görevine atandı. Yazıcı, sonraki dönemlerde Türkiye’nin birbirinden müstesna ve güzel il ile ilçelerinde Kaymakamlık ve Vali Yardımcılığı görevlerinde bulundu.

Yazıcı, 2003-2009 yılları arasında sırasıyla, İçişleri Bakanlığı Mali İşler Daire Başkan Yardımcılığı, Kocaeli Büyükşehir Belediye Genel Sekreter Yardımcılığı görevini ve İçişleri Bakanlığı İdari Mali İşler Daire Başkanlığı görevini yürüttü. 2009 yılında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterlik görevine atandı.

Evli ve 4 çocuk babası olan Ersin Yazıcı,  iyi derecede İngilizce bilmektedir.

Korg.Enver Aka

Haziran 29th, 2012

21 Aralık 1901’de Edirne’de doğdu. Kuleli Askeri Lisesi’nde okurken 1920’de Anadolu’ya geçti. 1 Kasım 1920’de Anra Talimgahından birincilikle çıktı. İnönü, Sakarya muharebelerine ve büyük taarruza katıldı. 1930’da Harp Akademisini bitirerek kurmaylığa yükseldi.

1932-1935 yılları arasında Moskova Ateşemiliter Yardımcılığı yaptı. 1937’de Paris Ateşemiliterliğine atandı. İkinci Dünya savaşının başlangıcını orada yaşadı. 1941’de yurda döndükten sonra 1943’te Londra Ateşemiliterliğine getirildi. 1951’de Tuğgeneralliğe yükseltildi. Kıtalarda ve NATO kuruluşlarında çalıştı. 1954’te Tümgeneralliğe yükseltildi. 24.01.1956 – 29.08.1956 tarihleri arasında Tümgeneral rütbesiyle Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği yaptı. 1957’de ise Korgeneralliğe yükseltildi.

Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı yaptı. CENTO’da da çalıştı. 1960 da emekliye ayrıldı. 1961’de Balıkesir senatörü seçilerek parlamentoya girdi.

Cumhuriyet Senatosunun başkanlığını yaptı. 1965’de başkanlık görevi bitince 1968’e kadar senatörlüğü sürdürdü. Daha sonra siyasetten çekildi. 1988 yılında vefat etti.

TümgeneralFuat Büyükcivelek

Haziran 29th, 2012

E.Tümgeneral Fuat Büyükcivelek 1945 yılında Kayseri’de doğdu. 1966 yılında Kara Harp Okulundan topçu subayı olarak mezun oldu. Harp Akademisini bitirdi. Muhtelif birliklerde görev yaptı.

1994 yılında Tuğgeneral rütbesinde 6 ncı Zırhlı Tugay ve Bitlis İl Güvenlik Komutanlığı, Genelkurmay Merkez Daire Başkanlığı görevlerinde bulundu. 1998 yılında Tümgeneral rütbesinde Genelkurmay İstihbarata Karış Koyma ve Güvenlik Daire Başkanlığı, Personel Okulu ve Eğitim Merkezi K.lığı görevlerinde bulundu.

2002 yılında emekliye ayrıldı. 01 Mart 2003 – 01 Mart 2008 tarihleri arasında TSK Dayanışma Vakfı Genel Müdürü olarak görev yaptı.

Korg.Suat İlhan

Haziran 29th, 2012

1925 Yılında Tokat’ta doğdu. Kuleli Askeri Lisesi (1943), Harp Okulu (1945), Topçu Okulu (1947), Kara Harp Akademisi (1958), Silahlı Kuvvetler Akademisi (1961) eğitimleri ile birlikte yurt içinde ve yurt dışında çeşitli kurslara katıldı.

Bütün yurt sathında rütbelerinin gerektirdiği kıt’a ve karargah görevlerinde bulundu. Bükreş’te askeri ataşelik; Kara Harp Akademisi’nde Harp Tarihi, Askeri Coğrafya ve Jeopolitik öğretim üyeliği yaptı.

Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı, Sıkıyönetim ve Kolordu Komutanlığından sonra 1983 yılında Korgenerallikten kadrosuzluk sebebiyle emekli oldu.

Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve bunlara benzer akademik sorumlulukları olan Atatürk Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezi’nin bağlı olduğu Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nu teşkil etmek görevini aldı. 14.10.1983 – 31.12.1991 tarihleri arasında dokuz yıl bu Kurumun kurucu başkanlığını yaptıktan sonra yaş haddinden emekli oldu.

Evli ve iki kız çocuğu sahibidir. Atatürk Araştırma Merkezi Şeref üyesidir. Fransızca bilir.

YAYINLANAN ESERLERİ

Harp Akademisi Yayınları:
Harp Yönetimi ve Atatürk
Malazgirt Meydan Muharebesi
8′ inci Kolordu Bölgesinde İsyanlar
Jeopolitikten Taktiğe

Genelkurmay Başkanlığı Yayınları:
Piyade Alayı Lojistik Muhtırası
Türk Ordu Tarihinden Görüntüler (S.Kuvvetler Dergisi Eki)

Türk Tarih Kurumu Yayını:
Jeopolitik Duyarlılık

Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları:
Harp Yönetimi ve Atatürk (Geliştirilmiş 2.baskı)
Atatürk ve Askerlik – Atatürk and Military
Evrimleşen Türk Devrimi
Türk Devrimi ve Türk Dünyası

Atatürk Kültür Merkezi Yayını:
Türkiye’nin Jeopolitik Konumu ve Türk Dünyası

Nu-Do Yayınevi Yayını:
Terör – Neden Türkiye

Türkiye Kültürü Araştırma Enstitüsü Yayınları:
Türkiye’nin ve Türk Dünyasının Jeopolitiği
Kafkasların Gelişen Jeopolitiği

Ötüken Yayınları:
Türk Askeri Kültürünün Tarihi Gelişmesi
Dünya Yeniden Kuruluyor
Avrupa Birliğine Neden Hayır
Avrupa Birliğine Neden Hayır 2

Ömer Kara

Haziran 29th, 2012

Ömer Kara Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi Müdürü olarak görev yapmaktadır.

Diyanet Vakfı yayınlarını internetten satın almak için tıklayınız

 

 

Thomas Edward Lawrence

Haziran 29th, 2012

15 Ağustos 1888’de Tremadoc, Caernarvonshire, Galler’de doğdu. I. Dünya Savaşı sırasında Orta Doğu’da yürüttüğü istihbarat etkinlikleriyle tanınan İngiliz asker, arkeoloji uzmanı ve yazar. Savaş Anılarını, “Seven Pillars of Wisdom” (1926) “Aklın Yedi Dayanağı” adlı yapıtta topladı.

Osmanlı sınırında yer alan Sina’nın kuzey kesimini keşfe çıktı. I. Dünya Savaşı’nın hemen başında Sina’nın askeri haritasını çıkarmak üzere Savaş Bakanlığı Harita Dairesi’nde sivil memur olarak çalışmaya başlayan Lawrence, Aralık 1914’te üsteğmen rütbesiyle Kahire’ye gönderildi. Araplar ve Osmanlıların elindeki Arap toprakları konusunda uzman olduğundan istihbaratta görevlendirildi.

Lawrence, savaş anılarının üçüncü düzeltmelerini yaparken, Mart 1921’de Sömürgeler Bakanı Winston Churchill‘in Arap işleri danışmanı olarak Ortadoğu’ya gitti.

İlk ticari baskısı 1935’te Lawrence’in ölümünden sonra yapılan “Seven Pillars of Wisdom” 20. yüzyıl İngiliz Edebiyatında çağdaş kişileri destan kahramanlarına dönüştüren az sayıda yapıttan biridir.

Kraliyet Hava Kuvvetlerinden 26 Şubat 1935’te terhis edildikten sonra Clouds Hill’e yerleşti. 19 Mayıs 1935 günü Clouds Dorset-İngiltere’de bir motosiklet kazasında öldü.

Eşref Kuşçubaşı

Haziran 29th, 2012

Eşref Kuşçubaşı, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin sahadaki üyelerindendir. İlk Türk gizli servisi olan Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusu olarak geçer. Ancak hakkında yapılan araştırmalarda teşkilatın kurucusu olarak resmi belgelerde ismine rastlanmamıştır. Onun yerine Süleyman Askeri Bey’in adı teşkilatın kurucusu olarak geçer.

Özellikle Adapazarı civarındaki Kuvay-i Milliye başarıları ona mal edilmiştir. O bölgede direniş hareketlerini organize etmeye çalışmıştır ancak halktan ağır paralar talep etmesi ve bunları zorla elde etmeye kalkması üzerine Batı Cephesi komutanı olan Ali Fuat Paşa bir telgraf göndererek bölgeden uzaklaştırılmasını istemiştir.

İddia edildiği gibi Kuleli’den veya Harbiye’den mezun olduğuna dair kayıtlarda ismine rastlanmamıştır. Kardeşinin adı Mustafa Kemal’e düzenlenen İzmir suikastinde geçer. Kendisinin yapmadığı şeylerle anılmasının sebebi Cemal Kutay’ın ve Amerikalı istihbaratçı Philip Hendrick Stoddard’ın kitaplarıdır. Gerçek yakın zamanda resmi arşivler taranarak anlaşılmıştır.

Anadolu Osmanlı İhtilal Komitesi’nin kurucusu olduğuna dair söylentiler de vardır. Kendisi Çerkez Ethem’le birlikte Yunanlılara teslim olan grubun içindedir. Bu durumu kanıtlayan bir fotoğraf basına da yansımıştır. Ancak bütün bunlara karşın Eşref Kuşçubaşı’nın bir istihbaratçı olduğu iddia edilmektedir. Her ne kadar bunun doğru olmadığı ortaya çıksa da mevzubahis meslek dalının çok hassas olması sebebiyle gerçekten istihbaratçı olup olmadığı kolaylıkla bilinememektedir. Aksini gösteren delillerin varlığında bile Eşref Kuşçubaşı’nın aslında Kuleli ve Harbiye’nin resmi kayıtlarında olmaması veya isminin silinmesi elbette ki göreviyle ilgili olabilir. Keza Çerkez Ethem’le birlikte Yunanlılara sığınması da mesleğinin gerektiği şekilde yapılmış bir hamle olabilir. Kendisi Çerkez kökenlidir ve Kurtuluş savaşında Çerkez ethemle beraber harekat ettiği görülmektedir.

Hiram Abas

Haziran 29th, 2012

1932 yılında İstanbul’da doğdu. İran işgalindeki Güney Azerbaycan’dan göçen bir aileye mensuptu. Meşhur ressamlardan Osman Hamdi Bey, Abas’ın dedesi Mübarek Galip Eldem’in amcasıdır. Babası masondu. Bu yüzden oğlunun adını Yahudi efsanelerinin ünlü ismi Hiram Usta’nın adını koymuştur. Saint Joseph Fransız Lisesi’nden mezun oldu. Bu okul, misyonerlerin çok sıkı disiplininde eğitim verdiği için yabancı okullarda okuyanların dilinde ‘Papaz Mektebi’ olarak adlandırılır.

Hiram Abas yüksek eğitimini Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’de tamamladı. Askerliğini yedek subay olarak yaptıktan sonra MİT’e girdi. Bir süre İstanbul ve Ankara’da çalıştıktan sonra CIA’nın çeşitli okullarında dört yıl eğitim gördü. 12 Mart 1971 döneminde İstanbul’da görev yaptı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kendi isteğiyle emekli oldu. Dönemin TİSK Genel Başkanı Halit Narin’in yanında çalıştı. 1986 Ağustos’unda Hayri Ündül’ün MİT Müsteşarlığına getirildiği dönemde, MİT Müsteşar Yardımcısı olarak yeniden MİT’e döndü.

1986 yılından itibaren dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın MİT’in sivilleşmesi operasyonunun sembol ismi oldu. Suriye’nin PKK’yı barındırması üzerine Müslüman Kardeşler Teşkilatı yöneticilerini Türkiye’ye getirtti. Abas’ın en önemli çalışması Dev-Sol örgütü üzerineydi.

1988 yılında emekli oldu. 26 Eylül 1990’da İstanbul’da arabasının içinde, Devrimci Sol silahlı bir örgüt tarafından öldürüldü.

Mahir Kaynak

Haziran 29th, 2012

1934 yılında Gaziantep’te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra 1948’de Kuleli Askeri Lisesi’ne gitti. 1953’te Harp Okulu’nu bitirdi. 1967’de askerlikten ayrıldı.

1961’de mezun olduğu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde asistanlık yaptı. 1965’te doktor, 1971’de doçent oldu.Mahir Kaynak, o dönemlerde gizlice Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) girdi. Kaynak, 1980 yılında da MİT’ten emekli oldu. 1989’da iktisat profesörü oldu. 1971 yılında MİT’e tayin edilen Mahir Kaynak, 1993 yılında Gazi Üniversitesi’nden emekliye ayrıldı. Yayımlanmış dört kitabı ve makaleleri bulunmaktadır.

Evli ve üç çocuk babasıdır.