Posts Tagged ‘olarak’

Kandilli: Artçılar devam edebilir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kandilli: Artçılar devam edebilir

Kandilli’den Açıklama:

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi, Muğa Ölüdeniz’de meydana gelen 6.0 büyüklüğündeki depremle ilgili açıklama yaptı.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (UDİM), Muğla Ölüdeniz’de meydana gelen depremin, daha çok Girit-Oniki Adalar Bölgesi’nde hakim olan sıkışma rejiminin bölgede etkili olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabileceğini, depremin hemen akabinde meydana gelen yaklaşık 7 artçı depremin de sismolojik açıdan olumlu olarak değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi.

UDİM’Den yapılan yazılı açıklamada, Akdeniz’de bugün saat 15.44’te aletsel büyüklüğü 6,0 olan şiddetli bir deprem meydana geldiği ve merkez üssünün Fethiye-Ölüdeniz açıkları olduğu hatırlatıldı.

Fethiye merkeze uzaklığı yaklaşık 30 kilometre olan depremin, odak derinliğinin de 19 kilomatre civarında olduğu belirtilen açıklamada, sarsıntının Güneybatı Anadolu ve Akdeniz kıyılarında kuvvetli olarak hissedildiği ifade edildi.

Depremin ardından artçı sarsıntıların da başladığı vurgulanan açıklamada, bölgede Afrika plakasının kuzeye doğru hareketi ve Ege’deki açılma rejimi sonucu Ege Adalar Yayı ve Kıbrıs Yayı adı verilen yitim zonları (dalma-batma) bulunduğu belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

”Bölge, bu tektonik yapısı itibarıyla yoğun deprem etkinliği gösteren aktif bir zon içerisinde yer alır. Aletsel dönemde meydana gelmiş en şiddetli deprem 1957 yılında ve 6,8 şiddetindeki Fethiye Körfezi-Rodos depremidir.

Depremin merkez üstündeki şiddeti 6 olup, Fethiye’de 5 şiddetinde hissedilmiştir. Genel olarak değerlendirildiğinde ise deprem daha çok Girit-Oniki Adalar Bölgesi’nde hakim olan sıkışma rejiminin bölgede etkili olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Nitekim depremin hemen akabinde meydana gelen yaklaşık 7 artçı deprem, sismolojik açıdan olumlu olarak değerlendirilmelidir. Artçı depremlerin birkaç gün daha sıklıkları ve büyüklükleri azalarak bir müddet daha devam etmesi beklenmelidir.

Birinci derece deprem bölgesi olması açısından bölgede yaşayan vatandaşlarımızın her zaman depreme karşı hazırlıklı olmaları, yapısal olmayan hasarlara karşı önlem alınması ve depreme dayanıklı konutlarda ikamet etmeleri gerekmektedir.”

AA

Voleybol Hakkında…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

VOLEYBOLUN TARİHÇESİ

Voleybol Amerikalı William Morgan tarafından 1895’te A.B.D’de bulundu.Morgan YMCA adlı bir dernek üyesi olarak gençlerin spor yapması için bu oyunu geliştirmiştir.Morgan ,bu oyunu Basketboldan daha az fiziksel temas gerektiren bir oyun oluşturmak üzere basketbol,beyzbol,tenis ve hentbolun bazı özelliklerini biraraya getirmiş ve bu oyuna MINTONETTE adını vermiştir.
Morgan fileyi tenisten ödünç almış ve onu yerden yaklaşık 183 cm. yükselterek ortalama insan boyunun biraz üzerine çıkarmıştır.1896 yılında Springfield kolejinde Y.M.C.A kongresi toplandığında Dr. Mintonette adını VOLLEYBALL olarak değiştirmiştir.
Çünkü önemli olan topu öne-geriye getirmektir ve bu ingilizce volley anlamına gelmektedir. Bir oyun olarak voleybol önceleri A.B.D. iş adamları tarafından oyun sahalarında görülmüştür.1900 yılında Kanada bu sporu benimseyen ilk ülke olmuş ve uluslararası bir kuruluş olan Y.M.C.A. voleybolun bütün dünyaya yayılmasına öncülük etmiştir ve ayrıca aynı yılda voleybol için özel top tasarlanmıştır. İlk uluslararası turnuva 1913 yılında Asya kıtasında düzenlenmiş ve turnuvaya Çin ,Japonya ve Filipinler katılmıştır.
1916’da Filipinler’de topu belli bir açıyla yükselterek başka oyuncu tarafından vurulması şeklinde hücüma yönelik bir stil geliştirilmiştir. Birinci Dünya savaşında Avrupa’ya gelen A.B.D. askerleri voleybolu tanıtmaya başlamışlar ve 1917 yılında Y.M.C.A. üyesi A.B.D. askerleri bu sporu Fransa’ya götürmüşlerdir.1917 yılında Çekoslavakya’da oynanmaya başlamıştır.Aynı yılda oyun puanı 21’den 15’e düşürülmüştür.2.13 metre olan file yüksekliği 2.43 metreye yükseltilmiştir.1918 yılında sahadaki oyuncu sayısı 6 oyuncuyla sınırlı tutulmuştur.
Voleybol 1920’de Polonya’da oynanmaya başlanmış ancak her ülke oyun kurallarını değişik olarak belirlemiştir.Örneğin Asya kıtasında voleybol 9 kişiyle ve alçak filede oynanmıştır.1922’de her takım için üç vuruştan sonra topu karşıya atma kararı alınmıştır.
1922’de ilk defa Y.M.C.A. ulusal şampiyonası Brooklyn Newyorkta 11 eyaletten 27 takımın katılımıyla gerçekleşmiştir. 1928’de turnuvalara ve kurallara ihtiyaç duyulduğu görülmüş ve USVBA(Birleşik Devletler Voleybol Federasyonu) kurulmuştur.Voleybol sahasının YMCA takımı dışındakilere açılımı ile ilk defa ABD açık hava oyunu gerçekleşmiştir.
1930’da ilk defa ikili plaj voleybolu gerçekleşmiştir. 1934’te ulusal voleybol hakemleri onaylanmış ve aynı yıl Stocholm’de IAHF (Uluslararası Hentbol Federasyonu ) kongresinde Polonya başkanı bir teknik komite kurulmasını teklif etmiş ve kurulmuştur.
1936’da Berlin’de Olimpiyatlar sırasında II. Kongre yapılmış ve uluslararası bir komitenin kurulmasına karar verilmiştir.Ancak 2. Dünya savaşının çıkması bu girişimi etkilemiştir.
1937’de Boston’daki Amatör Sporlar Birliği toplantısında A.B.D. voleybol federasyonunu ulusal,resmi ,idari örgüt olarak kabul etmiştir. 1938 yılında Amerika’da uygulanan kurallar küçük değişiklerle uluslararası kurallar olarak kabul edilmiştir.
1947’de Pariste yapılan uluslararası kongrede Uluslararası Voleybol Federasyonu belirlenmiştir. Bu federasyona ilk üye olan ülkeler ; A.B.D., Brezilya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya, Macaristan, Mısır, Portekiz, Polonya, Uruguay ve Yugoslavya’ dır.

• 1948’de ilk ikili plaj voleybolu turnuvası yapılmıştır.
• 1949’da ilk dünya şampiyonası Prag Çekoslavakya’da yapılmıştır.
• 1961 yılında Marsilya’da Olimpik branş olarak kabul edilmiştir.
• 1964 yılında Tokya’da yapılan Olimpiyatlarda erkekler ve bayanlar voleybol müsabakaları Olimpiyat programına konulmuştur.
• 1964 yılında Tokya’da bayanların bir defaya mahsus müsabakaya katılabilecekleri kararı alınmıştır.
• 1966 yılında Prag’da bayanların Olimpiyatlara katılmaması kararı kaldırılmıştır.
• 1974’de Meksika’daki Dünya şampiyonası Japonya’da Televizyondan yayınlanmıştır.
• 1987’de uluslararası voleybol federasyonu Dünya plaj voleybolu serisini programa almıştır.
• 1989’da uluslararası voleybol federasyonu voleybol sporuna yardım programı oluşturmuştur.
• 1990’da Dünya Ligi kurulmuştur.
• 1992’de Amerika’da 4 kişilik profesyonel plaj ligi başlamıştır.
• 1995’te voleybol sporu 100 yaşındaydı.
• 1996’da ikili plaj voleybolu olimpiyat programına alınmıştır.

TÜRKİYE’DE VOLEYBOL

Voleybol Türkiye’ye 1919 yılında Amerikalılar tarafından getirilmiştir.Bu sporu Türkiye’ye tanıtan kişi Dr.DEAVER isimli bir Y.M.C.A.üyesidir.Dr.Deaver 1919-1925 yılları arasında Y.M.C.A. müdürlüğünü yapmış ve adı geçen derneğin Çarşıkapı’daki spor salonunda başlayan voleybol müsabakaları İstanbul’luların ilgisini çekmiş ve rahbet görmüştür.Aynı zamanda Cağaloğlu’nda bulunan Erkek Muallim Mektebinde beden eğitimi öğretmeni Selim Sırrı Tarcan, Y.M.C.A. derneğinde oynanan voleybolla ilgilenmiş ve öğrencilerine bu sporu öğretmiştir.1920-1924 yılları arasında Selim Sırrı Tarcan’ın yetiştirdiği öğretmenler, voleybol öğretmeni olarak görev aldıkları yerlere bu sporu götürmüşler ,yayılmasına neden olmuşlardır.
İstanbul’daki bütün okullarda(Kabataş,Galatasaray,Vefa,İstanbul L.) voleybol futboldan daha öncelikli hale gelmiştir.Bu liselerden mezun olup eski mühendis mektebine geçenler voleybolu 1924-1944 yıllarında buranın sembolü haline getirmiş ,İstanbul şampiyonaları ilgi görmüştür.
1949’da Türkiye voleybol şampiyonası yapıldı.Bu şampiyonaya Beyoğlu, G.S, Altınordu, Moda, Kurtuluş, Vefa, Kadıköy kulüpleri katıldı. 1952’de Ayhan Demir üniversite takımını Mısır’a götürmüş ve modern voleybol ile karşılaşılmıştır.
1953’de ülkemizde Yugoslavya’da oynanan maçlarla oyun sistemimiz değiştirilmeye başlanmış ve 1956’da ilk defa Dünya şampiyonasına katılarak Dünya voleybolu hakkında ,kurallar konusunda bilgi sahibi olunmuştur. Bu arada ülkemize getirilen Yugoslav antrenör gençlerimize modern voleybolu öğretmeye başlamıştır.

TÜRKİYE VOLEYBOL FEDERASYONU
İstanbul şampiyonası 1928’den beri düzenli olarak yapılmaktayken, Türkiye voleybol şampiyonası da 1949’dan itibaren düzenlenmeye başlanmıştır.Türkiye 1948’de Uluslararası Voleybol Federasyonuna üye olmuştur.
Bu duruma rağmen ülkemiz de ayrı bir federasyon kurulmamış, Voleybol,Basketbol ve El topu spor oyunları federasyonu olarak idare edilmiştir.Kulüplerde çoğu zaman basketbol takımları biraraya gelerek voleybol takımı kurmuşlardır.
1958’de yetkililer,federasyonları ayırmış ‘Voleybol ve El Topu’ federasyonu kurmuşlardır.Bu büyük bir aşama olmuştur.
1958’de ilk defa erkeklerde Avrupa şampiyonasına katılan takımımız diğer yıllardaki tüm şampiyonalarda yer almıştır.Kız takımımız 1963’de oynanan Avrupa şampiyonasına katılmıştır.1967’de 35 takımın katılımıyla Avrupa şampiyonasını ülkemizde organize ederek modern voleybolun ülkemize yayılmasını sağlamıştır.
Türkiye ,1998 yılında ilk defa elemelerden geçerek Japonya’da yapılan Dünya voleybol şampiyonasına katılmıştır.

Basketbol:Tarihçe ve Kuralları

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Boyutlar :

Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, ideal boyutlar 26 m x 14 m’dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde birer pota bulunur. Pota, kenar çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarında bir sac levhadır. Pota üzerinde, yerden 3,05 metre yükseklikte bir sepet vardır. Sepet, 45 cm çapında demir bir çember ile buna asılı, alt kısmı açık, beyaz bir fileden oluşur. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur. Basketbol topunun çevresi yaklaşık 75-78 cm, ağırlığı 600-650 gram kadardır.alıntıdır

Basketbolun Tarihçesi ve Oyun Kuralları

Beşer kişilik takımlar halinde elle ve topla oynanan, yüksekliği 3,05 m olan pota adı verilen çemberden geçirerek kazanmaya çalışılan takım oyunudur. Tüm dünyada popüler olan bir spor türüdür. İlk olarak 1891 yılında James Naismith tarafından oynatılmıştır.James Naismith’in basketbolu Mayas kabilesinin tlahiotenie oyunundan esinlediği düşünülmektedir.

Basketbol, ABD’nin Massachusetts eyaletinde, Springfield Genç Erkekler Birliği (YMCA) Eğitim Okulu’nda beden eğitimi öğretmeni olan James Naismith tarafından 1891′de yapılmıştır. Atlet ve beyzbolculara kış antremanı yaptırmak amacıyla geliştirilen bu oyunda amaç, tahtadan yapılmış sepetlere topun sokulmasıydı. İlk oynayış şeklinde, 7 kişilik iki takım arasında 20′şer dakikalık üç devre üzerinden oynanmıştır. Oyunun asıl hedefini sepetler oluşturduğundan, Dr. Naismitih tarafından bu oyuna “sepet topu” anlamına gelen basketbol adı verilmiştir.
Basketbol, yapılmasından kısa bir süre sonra YMCA’yı aşarak bütün okullara, üniversitelere ve hatta semtlerde bulunan cimnastik salonlarına kadar yayılmıştır. Gençlerde bu spora karşı uyanan istek ve heyecanda kulüpleri basketbol şubeleri açıp takımlar kurmaya zorlamış ve böylece basketbol, Amerika’nın en popüler ulusal oyunu haline gelmiştir.

Basketbolun Avrupa’daki ilk denemesi, 1893 yılında Paris’in Trevise sokağındaki eski bir jimnastik salonunda yapılmıştır. Daha sonraları, özellikle I. Dünya Savaşı sırasında, basketbolun Avrupa’da yayılmasında Amerikalı askerlerin büyük etkisi olmuştur. Hızla gelişme gösteren basketbol böylece Avrupa’da en gözde sporlar arasında yerini almıştır. Amerika, 1897 yılında erkeklerde, ardından 1900 yılında bayanlar arasında ilk milli basketbol şampiyonlarını düzenleyerek, bu sporu ülke çapında popüler hale getirmiştir. Amerikalılar milli spor olarak benimsedikleri basketbolu, 1904 St. Louis Olimpiyat Oyunları’nda kulüp takımları arasında maçlar düzenleyerek, Olimpiyat Oyunları’na katılan tüm ülkelere tanıtmışlardır. 1905 yılında dünyanın en büyük spor salonlarından New York Madison Square Garden, kapılarını basketbola açmıştır.
Uzakdoğu’da da 1913 yılından itibaren karşılaşmalar yapılmaya başlanmıştır. Böylece bu oyun birkaç yıl içinde Kanada, Fransa, İngiltere, Avustralya, Çin ve Hindistan başta olmak üzere, tüm dünya ülkelerine hızla yayılmış, özellikle büyük kentlerdeki geniş spor alanlarında yapılan üniversiteler arası karşılaşmalar, basketbolun seyirlik spor olarak yayılmasında önemli katkılar sağlamıştır. Uluslararası Amatör Basketbol Federasyonu (FIBA), uluslararası karşılaşmaları yönetmek amacıyla, 20 Haziran 1932′de İsviçre’nin Cenevre şehrinde İsviçre, Yunanistan, İtalya, Portekiz, Arjantin, Romanya ve Çekoslovakya Basketbol Federasyonları’nın işbirliği ile oluşturulmuştur. FIBA her dört yılda bir, Olimpiyat Oyunları’nın düzenlendiği şehirde toplanarak, basketbolu daha çekici hale getirmek için gerekli kural değişikliklerini yapmaktadır.
Avrupa Basketbol Şampiyonası 1935 yılında başlamış olup, 2 yılda bir düzenlenmektedir. Amatör bir spor dalı olarak basketbol, ilk kez 1936′da Berlin’de düzenlenen Olimpiyat Oyunları’na dahil edilmiştir. 1951 yılında başlayan Erkekler Dünya Şampiyonası’nı 1953′te Bayanlar Dünya Şampiyonası izlemiş, Olimpiyat Oyunları’na basketbol dalında bayanlar ilk kez 1976′da katılmışlardır. Avrupa ligi ise 1995-96 sezonunda başlamıştır. Basketbol çoğunlukla kapalı salonda oynanır. Dikdörtgen biçimindeki basketbol alanının tabanı sert tahtadan yapılır. Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, ideal boyutlar 28 m x 15 m’dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde birer pota bulunur. Pota, kenar çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarındadır ve çoğunlukla panyalarda cam beyazı plastik kullanılır. Pota üzerinde, yerden 3,05 metre yükseklikte bir sepet bulunur. Sepet, 45 cm çapında demir bir çember ile buna asılı, alt kısmı açık, beyaz bir fileden oluşur. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur. Basketbol topunun çevresi yaklaşık 75-78 cm, ağırlığı 600-650 gramdır.•

Basketbol oyun kuralları

• Basketbol müsabakaları iki hakem tarafından yönetilir. Misafir takım sahayı seçme hakkına sahiptir. Her devreden sonra saha değişimi yapılır.
• Oyun, orta saha çizgisinde her takımdan birer oyuncu arasında yapılan hava atışı ile başlar. Hava atışına çıkan oyuncular, topu tek elleri ile takım arkadaşlarına kazandırma hedefini taşır.
• Oyun, 10′ar dakikalık dört periyottan oluşur. Beraberlik durumunda uzatma periyodu oynanır. Her takım ilk üç periyotta ve uzatma periyodunda 2′şer dakikalık bir, dördüncü periyotta iki mola hakkına sahiptir. İkinci ile üçüncü periyot arasında 15 dakikalık devre arası verilir.
• Hücum eden takım, kendi sahasını 8 saniye içinde terk etmek, 24 saniye içinde de hücumunu tamamlamak zorundadır, aksi halde top kullanma hakkı rakip takıma geçer.
• Oyuncu topla birlikte, top sürme (dribbling), pas atma (passing), şut atma (shooting) aktivitelerini yapma şansına sahiptir. Bir oyuncu top sürerken, topu eline alarak durdurursa, tekrar top sürme şansına sahip değildir; topu istediği yöne ve kişiye pas ya da şut atmak zorundadır.
• Her takım 5 kişiden oluşur ve takımların sınırsız oyuncu değişikliği hakkı vardır. Eğer faul hakkını doldurmamışsa, her çıkan oyuncu tekrar oyuna dahil olabilir. Bir takımdaki beş oyuncudan biri ortada (post), ikisi savunma (guard) ve ikiside hücum (forward) oyuncusudur.
• Oyunu bir baş hakem ve yardımcı hakem olarak iki hakem yönetir.
• Her oyuncu beş faulle oyun dışında kalır, tekrar o maç için oyuna dahil olamaz. Her oyuncunun bireysel olarak yaptığı faul sayısının toplamı, takım faullerini de belirler. Toplamda dört takım faulüne ulaşan takımın daha sonra yaptığı her faul, karşı takıma serbest atış kullanma hakkı kazandırır.
• Hakem tarafından durdurulmadıkça, top potadan veya çemberden dönerse oyun devam eder. Ayrıca, oyuncu sahayı belirleyen çizgilerin dışına temas etmedikçe, top oyun çizgilerinin dışına değmeden havadan saha çizgisinin dışına çıksa dahi, oyuncu topu içeri çevirebilirse de oyun devam eder.
• Her sayı atışından sonra veya hakemin düdüğü çalmasının ardından, oyun ve oyun zamanı durur. Sayı yiyen takımın pota gerisindeki çizgi arkasından topu oyuna sokması ile hem zaman hem de oyun tekrar başlar. Oyun içindeki diğer durumlara göre, hakemin gösterdiği yerlerden, top oyuna sokulur.
• Üç sayı çizgisi içinden yapılan her başarılı atış iki sayı, üç sayı çizgisi gerisinden yapılan her başarılı atış üç sayı olarak değerlendirilir. Faullerden veya kural ihlallerinden dolayı kazanılan başarılı serbest atışlar bir sayı olarak değerlendirilir.
• Oyuncular iki durumda cezalandırılır: 1- Bireysel kural ihlalleri 2- Faul yapılan durumlar. Kural ihlali veya hatası (hatalı yürüme, topun çizgi dışına çıkması, hücum oyuncusunun üç saniyeden fazla post içinde durması v.b) top kullanma hakkını karşı takıma verir. Yapılan bireysel fauller ( itme, çekme, vurma, tutma v.b) ise oyuncunun faul cezası almasını sağladığı gibi faulün yapıldığı yer göz önünde bulundurularak, rakip topu yandan oyuna sokar, ya da serbest atış yapma hakkı kazanır.

• Serbest atış hakkı adedi, faulun yapıldığı zaman, yer ve çeşidine göre değişir. Şut atışı sırasında faul yapılmış ve atış sayı olmamışsa, atışı yapan takıma iki serbest atış hakkı verilir. Eğer atış sayı olmuşsa, bir serbest atış hakkı verilir. Bir takım, bir devredeki “takım faul” sınırını geçmiş ve atış sahası dışında faul yapmışsa, o zaman bire-bir denen serbest atış hakkını kullanır. Bu atışta kural, ilk atış sayı olursa, ikinci atış yapma hakkı kazanmaktır. Bire-bir’de ilk atışı kaçıran ikinci atışı yapamaz, top potadan oyun alanına dönerse, oyun devam eder. Teknik faullerde (oyunu geciktirme, sportmenlik dışı davranışlar, hakeme itiraz, izinsiz oyuna girme v.b) iki serbest atış hakkı verilir.

Basketbol şu anda dünyada en iyi oyun olarak gösteriliyor.En iyi ligler ise NBA ve NCAA (kolejler arası profsyenel basketbol) olarak bilinir
Alıntı

Souleymane Bamba Trabzonspor’da

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Trabzonspor, İngiltere’nin Leicester City takımında forma giyen 27 yaşındaki Fildişili stoper Souleymane Bamba ile anlaştı. Trabzonspor’dan yapılan açıklama şöyle:

“Profesyonel futbolcu Souleymane Bamba’nın kulübümüze transferi konusunda Leicester City FC ile anlaşma sağlanmıştır. Buna göre, Leicester City FC’ye sözleşme fesih bedeli olarak 750.000 GBP (pound) ödenecektir.”

Süper Kupa Maçı Ne Zaman 2012

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Galatasaray ve Fenerbahçe Süper Kupa finalinde karşı karşıya geliyor. Süper Lig şampiyonu Galatasaray ile Türkiye Kupası’nın bu yılki sahibi Fenerbahçe Süper Kupa finalinde Erzurum’da karşı karşıya gelecek. Maçın tarihi ise 11 Ağustos Cumartesi günü olarak belirlendi.

ntvmsnbc

2012 Eurovision Birincisi İsveç Loreen

Cuma, Haziran 22nd, 2012

2012 Eurovision Birincisi İsveç

Eurovision 2012 Birincisi İsveç Loreen Euphoria

2012 Eurovision Şarkı Yarışması’nı galibi Euphoria isimli şarkısıyla 372 puan toplayan İsveç’li yarışmacı Loreen oldu.

Oylama bitiminde yarışmaya katılan her ülkeye canlı bağlantı yapılarak ülkelerin puanlamaları alındı. Puanlama sonucunda 57’nci Eurovision Şarkı Yarışması’nda 372 puan alan İsveç’i temsil eden sanatçı Loreen birinci olurken ikinci Rusya, üçüncü ise Sırbistan oldu. Türkiye yarışmayı 7’nci olarak tamamladı.

Miss Turkey 2012 Sunucuları

Cuma, Haziran 22nd, 2012

2012 Miss Turkey Kim Sunacak


Miss Turkey’ yarışmasının sunucuları belli oldu

31 Mayıs 2012 Perşembe günü Star TV’den canlı olarak yayımlanacak Miss Turkey 2012 finalini Eser Yenenler ve Asuman Krause sunacak.

Star TV’in organizasyonuyla düzenlenen Türkiye’nin en güzel kızlarının seçildiği Miss Turkey 2012 Güzellik Yarışmasının sunuculuğunu Eser Yenenler ve Asuman Krause üstlenecek.20 aday arasından Türkiye’nin en güzel kızının belirleneceği organizasyon, 31 Mayıs 2012 Perşembe günü Star TV’den canlı olarak ekrana gelecek.

Gülben Ergen’den Selülit İsyanı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Gülben Ergen’den Selülit İsyanı


Gülben Ergen Selülit Tartışması

Gülben Ergen, Bodrum’da çekilmiş selülitli görüntüleriyle ilgili yapılan yorumlara isyan etti. Ergen, ‘Kadının teninin acımasızca malzeme yapılması kadına şiddettir’ dedi.

Gülben Ergen, selülitli fotoğraflarının gazetelerde yayınlanmasına ateş püskürdü. Gazetecisinden akademisyenine birçok kadın ‘Sunuş biçiminizle aşağıladığınız tenim ve bedenimle üç evlat dünyaya getirdim’ diyen Ergen’e destek verdi Gülben Ergen’in selülitli fotoğrafları yeni bir gündem yarattı.

Twitter’dan isyan eden Ergen, tepkisini şöyle dile getirdi:

O selülitlerden daha önemli neler neler yaparım şok, şok, şok değeri taşımaz. (…) Kadının teninin, canının, bedeninin selülit başlığı altında bu denli acımasızca malzeme olabilmesi kadına şiddetin bir parçası. Okul öncesi verdiğim eğitime önem, bireysel olarak kurduğum dernek, Milli Eğitim Bakanlığı’yla işbirliğim, anneliğim ve selülitlerim? Göbekli bir adama yer vermez basınımız. Selülitle yargılayıp, sunuş biçiminizle aşağıladığınız tenim ve bedenimle üç evlat dünyaya getirdim. Ne selülitmiş, yıllardır eksik olmadı, haber değerini yitirmedi, gitti.

İnsanın ekonomideki yeri ve önemi hakkında kısa yazı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

insanın ekonomideki yeri hakkında kısa yazı
insanın ekonomideki önemi hakkında yazı


EKONOMİ VE İNSAN

İnsan ve ekonomi artık birlikte düşüneceğimiz iki kavram.Sistemin yürümesi için kredi sisteminin rantabl çalışması gerek ancak bankalar kriz endişesi içinde kredi taleplerinde nazlı davranıyor , geri çeviriyor oysa bankaların yaşam kaynağıda kredi faizi.Sadece kamu çalışanlarına verilecek ihtiyaç kredisiyle yürümez sistem.
Zarar eden şirketlere devletin el koyması doğru değildir derken tüm devlet işletmelerinin kar ediyoruz deseler bilanço gösterseler de reel de sürekli zarar ettiğini unutmayalım.
Çünkü devlet işletmesi batsa da asla zarar etmez patron devlettir para basma yetkisi devlettedir zararı para basarak karşılar , size enflasyon olarak döner.
Enflasyon yasal emek hırsızlığıdır.
Türkiye de yıllardır enflasyonist politika denen uygulama buydu.
Devletin işlettiği tüm kurumlar zarar ediyordu yani geliri giderinden azdı.
Bunu reel olarak söylüyorum tekelci zihniyetle elde edilen gölge karların adı kar değildir zorunlu gasptır. Bir liraya üreteceğin malı beş liraya üretir on liraya satarsın verimsizlikten kar edemezsin bir sürü aracı tefeci yolunu bulur stok karaborsa vesaire ile haksız sektör yaratırsın.
Bunları yaşadık.
Devlet zarar eden şirketleri satın alsın deniyor peki nasıl yapacaktır devlet. Bir kendi bütçesinden şirketin zararını kapatmak için batan şirketi satın alacak yani içeriden borçlanacaktır kimden halktan. İki: dışardan borç alacaktır yani IMF den borç talep edece-k şartlarına razı olacaktır eskiden olduğu gibi, Üç : para basacaktır basılan para enflasyon getirecektir eskisi gibi …Biz bunları yaşadık .
Her fatura sadece ve sadece bütçeyi verdikleriyle dolduran emekçi üretici kesime yani halka çıkar .Zenginlere yada kira ve rant yiyenlere çıkmaz.
Devlet şimdilik sermayenin yani egemen sınıfın yani burjuvanın egemenlik ve politik mücadele alanıdır yöneten onlardır ve onlar yapacaklarını yaparlar buna engel olacak herhangi bir güç henüz yoktur belki beş senede bir sahnedekiler değiştirilebilir o kadar.
Demokrasi bu arenada sadece bir oyundur.
Cumhuriyet denilen halk yönetimi ise henüz bir kandırmacadır.
Özelleştirmek demek kar denilen gelirlerin özelleştirmesidir ki devlet vergi yoluyla bir kısmını alır ve sosyal hizmetleri genelleştirir , ne kadar yaparsa o kadar, devletleştirmek kötü işletmecilikten kaynaklanan zararların devletleştirilmesidir ki buda zararın üreten kesimin halkın sırtından çıkması demektir ki buda sosyalleşmeyi engeller.
Yani ak kara yada kara ak diye kolayca gösterilir ekonomide.
İnsan ve ekonomi iç içedir.
Kısaca kapitalist sistemde devlet işletmeciliği felakettir .
Keynesçi yaklaşımlar geçici bir köprüdür.
Devlet ne kadar egemen sınıfların elinde olsa da ücretli kölelik sistemini değiştirmek için mutlaka çoğunluk lehine çaba gösterecektir bunun içinde yeterli baskı unsurları oluşturmak kitlenin görevidir ve devletin egemen sınıflar yerine halkın istekleri doğrultusuna yönlenmesi de herhalde sosyal demokrasi dediğimiz geçiş süreçlerindeki işbirlikçi rejimlerin görevidir.
Elimize verenlerin elimizden tutanlardan az olacağı bir dünya için.

Eğitim İle İlgili Makaleler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Eğitim İle İlgili yazılar
Eğitim İle İlgili kompozisyonlar

İlkokul Birinci Sınıfta Okuma Öğretiminde Amaçlar Meselesi
1920’li yıllardan itibaren Gestalt Psikolojisinin etkisi altında okuma olayı algı ile ilişkilendirilerek açıklanmaya çalışılmıştır.Bu etkinin sonucu olarak ülkemizde de gerek 1948 ilkokul müfredatı, gerek 1963 ilkokul program taslağı, gerekse 1986 ve 1989 ilkokul programı ile basılı okuma kitaplarında metot meselesi ikinci plâna itilmiş, okuma öğretiminde amaçlar meselesi bu konudaki tartışmaların odak noktasını oluşturmuştur. Bu tartışmalardaki temel düşünce şöyle ifade edilebilir:Birinci sınıf öğrencisi ilkokuma-yazma öğrenmede hangi öğrenme amaçlarına ulaşmalıdır?Bu öğrenci ana dilini yazı aracılığıyla doğru ve başarılı olarak nasıl anlayabilir?Böylece ilkokuma-yazma öğretiminde en iyi metotları bulmak için yapılacak olan araştırma ve tartışmalar ikinci plâna itilmiş olmaktadır. Bu sebeple ilkokuma-yazma öğretimi programında yapılacak değişikliklerde gelecekteki problemleri çözebilmek için insanın öğrenmesinde gerekli nitelikler meselesi tartışılmaya başlanmış ve taksonomiler sınıflandırmalar) yapılmıştır. Bu nitelikleri Benjamın S.Bloom üç grupta (bilişsel, duygusal, psikomotor) toplamıştır. İlkokuma-yazmadaki amaçlar da halen bu sınıflandırmalara göre yapılmaya çalışılmaktadır. “Okuma öğretiminde karşılaşılan güçlükler 1960 sonrası yapılan araştırmalarla başka bir yöne kaymıştır. Bu dönemde okuma alanında zihnî faktörlerin rolü araştırılmaya başlanmış, küçük çocukların okuması konusundaki araştırmalar artmış, ancak bu araştırmaların sonuçları henüz okullarda uygulanmaya konulamamıştır. Bu alanda bir başka yönelim de yukarıda söylediğimiz gibi okumada amaçlar konusunu gündeme getirmiştir.”(1) Bu bakımdan okuma psikolojisinde yapılan araştırma bulgularıyla ilkokumanın tekrar araştırma konusu yapılmasına gerek duyulmaktadır. Okuma alanında 1948’den önce okumanın ne olduğu değil de öğretimin nasıl olması gerektiği konusundaki metot görüşleri daha sonra ikinci plânda kaldığından araştırmalarda bu dönemde çok sınırlı kalmıştır. Talim ve Terbiye Kurulu’nun 26.4.1985 tarih ve 66 sayılı; Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu’nun 10.7.1985 tarih ve 8 sayılı kararıyla kabul edilen ve 6 yaş grubu programında “Türkçe dersinin genel amaçları” bölümünde amaçlar; ilkokuma-yazma mekanizmasını kavrayabilme; ilkokuma-yazma mekanizmasını uygulama gücü; duygu, düşünce ve isteklerini doğru ve anlamlı bir şekilde sözle ifade edebilme; başkalarını dinleme ve dinlediklerini anlatabilme; doğru ve anlamlı olarak okuyup yazabilme olarak gruplanmıştır. Aynı program içinde Türkçe dersinin sınıf amaçları 19 maddede toplanmış, ünitelere göre Türkçe dersi içinde bu okuma amaçları yayılmıştır. Ünite konularına göre bu 19 amaç alt bölümlere ayrılmıştır. Ancak, amaçların mastar eki ile yazılması gerekirken fiilimsilerle yazılmışlardır. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın 22.9.1981 tarih ve 172 sayılı kararı ile kabul edilen 26.10.1981 tarih 2098 sayılı Tebliğler Dergisi’nde yayınlanan“İlköğretim okulları Türkçe Eğitim Programı”nda genel amaçlar 8 amaç olarak belirlenmiş, ancak açıklamalar bölümünde ilkokuma-yazma dönemine ait okumanın ilk öğrenilme dönemlerindeki okuma ile ilgili amaçları çok dağınık bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Aynı programda plânlar bölümünde verilen örnek ünite plânlarında ilkokuma-yazma dersleri ifade ve beceri dersleri başlığı altında Türkçe dersi olarak yer almakta, ilkokuma-yazma ile ilgili olarak birinci sınıflarda anlama, anlatım, dil bilgisi alanlarına ait özel amaçlar belirlenmiş, her alanda öğrencilerin kazanacakları davranışlar(hedef davranışlar) belirlenmiştir. Ancak, bu defa hem özel amaçlar, hem hedef davranışlar mastar ekleriyle yazıldığından amaçlarla hedef davranışların ayrılması mümkün değildir. Genellikle genel amaçlar nitelik, özel amaçlar nicelikle ilgilidir. Nitelik meselesi söz konusu olduğunda ilkokuma-yazma öğretiminde iletişim becerilerinin öğrenilmesi en gerçek nitelik olarak karşımıza çıkar ki, bu sayede yazılı dili anlayabilmek en önemli öğrenme amacı olur. İletişim becerisinin öğrenilmesi çok genel-geçer bir amaçtır. Ancak bundan daha zor olan ilkokul birinci sınıf öğrencileri için okuma öğretmenin bir çok ikinci ve üçüncü vb. derecelerden amaçlar çıkarabilmesidir. Bütün genel ve soyut amaçlardan okuma-yazma öğretiminin soyut amaçlarını ortaya koymak program geliştirme uzmanlarını bu konuda daha fazla çaba harcamaya yöneltmiştir. Gestalt Psikolojisinden sonra davranışçı psikoloji de bu yolla ilkokuma-yazma öğretiminde etkili olmaya başlamıştır. Davranışçı öğrenme görüşlerinin etkisi altında öğrenme ve öğretme amaçlarının işleme dönüştürebilecek hale getirilmesi problemi karşımıza çıkar. Kısaca kontrol edilebilir. Son bir davranış biçiminde öğrenilecek beceriler son davranış şeklinde mümkün olduğu kadar somut bir şekilde nasıl yazılabilir? konusu ortaya çıkar. Amaçlar bir mertebelenme göstermelidir, yani basitten daha karmaşık düşünce işlemlerine doğru yükselen hiyerarşik bir yapılanma olmalıdır. Bu görüş öğrenme ve öğretme olaylarının daha da rasyonelleşmesi eğilimiyle 1980’li yıllardan itibaren bilimsel çevrelerde ve öğrenme materyali hazırlayan kuruluşlardaki çalışmalarda açıkça görülebilir. Hatta ilkokuma-yazma öğretimi konusunda bazı üniversitelerde yapılan yüksek lisans ve doktora tezlerinde de aynı görüşün yansımalarını görmek mümkündür. Meselâ; ilkokuma-yazma öğretiminde harf-ses bilgisi, harf ve sesleri ayırabilme, farklılaştırma, genelleştirme vb. gibi nicelik olarak da kabul edilebilecek nitelikler öğretmenlerin yaptıkları öğretim plânlarında öğrenme amaçlarını yazarken daha çok yer kaplamaya ve yazılmaya başlandıklarını görebiliriz. Böylece ilkokuma-yazma öğretiminin amaçlarını sadece yazılı iletişim sağlamak şeklinde yazılmaktan vazgeçildiğini de görmek mümkündür. Öğrenme-öğretme amaçlarının işleme dönüştürülmesinde nitelik ve nicelik yönleri de vurgulanmalıdır. Meselâ; ilkokul birinci sınıf öğrencilerinden ilkokuma-yazma öğretimi döneminde şu tür nitelikleri kazanmaları istenebilir: 1)Değişik puntolarda yazılsalarda benzer kelimeleri ayırt etme ve tanıma 2)Farklı kelime çeşitlerinden 150-200 kelimeyi öğrenme ve tekrar tanıma 3)Yazılı kelimelerle konuşulan kelimeler arasında ilişki kurabilme 4)Kelimeler ve metinleri şekillerle ilişkilendirebilme 5)Kelimelerin anlamını tanıma ve farklı anlam ilişkilerinde okuyabilme 6)Farklı kelimelerdeki benzer harf ve harf gruplarını okuyarak ilgili sesleri çıkarabilme 7)Büyük veya küçük puntolarla yazılsalar da harfleri tanıma ve seslerini çıkarabilme 8)Öğrenilen kelimelerin harf sıralarını doğru olarak öğrenme Bu amaçla ilkokuma-yazma öğretiminin en genel öğrenme-öğretme amaçlarıdır. Dolayısıyla bu amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığını belirlemek çok zordur. İlkokuma-yazma öğretiminde program geliştirme uzmanları okuma alanına ait benzeri amaçlar ortaya koyabilirler. Ancak öğrencilerin okuma öğrenmede ilerlemeleri aşağıdaki kriterlere göre niceliksel olarak da araştırılabilir. Böylece öğretmenlerin öğrencilerinin okuma alanına ait davranışlarını gözlemeleri de daha kolay olur. Bir fikir vermek amacıyla bu kriterler aşağıya çıkarılmıştır. 1)“Doğru okuma. Öğrencilere okuma alıştırmaları yaptırılarak kolayca kontrol edilebilir. 2)Akıcı okuma. Çocukların metni okurken metinde anlamlı olarak okuduğu kelimelerin yüzdesi bulunarak belirlenebilir. 3)Okuma hızı. Öğrencilerin bir dakikada okuyabildiği kelime veya hecelerin miktarı veya bir saatte okuduğu sayfalar bulunarak belirlenebilir. 4)Anlayarak okuma. Verilen bir okuma parçası veya metinle ilgili olarak sorulan sorularda doğru cevaplandırılan soruların yüzdesi bulunarak hesaplanabilir. 5)Okumaya ilgi. Çocuğun her hafta serbest olarak okuduğu kitap veya sayfa miktarı sayısı. 6)Son olarak anlamlı okumada aşamalı olarak karşılaşılabilecek zorluklar da şunlar olabilir: (1)Metindeki kelimeleri anlama (2)Metni tekrar oluşturabilme (yapılaştırma) (3)Metinden sonuçlar çıkarabilme (4)Metni çözümleyebilme (5)Farklı metinleri birleştirebilme (6)Metin veya metin gruplarını değerlendirebilme”(2) SONUÇ Okuma amaçlarının genel ve özel amaçlar şeklinde nitelik ve nicelik olarak da ayrılabilmesi okuma alanında program geliştirme çalışmalarında daima göz önüne alınması gereken bir problemdir. Amaçların bireysel plânda bilişsel, duyuşsal, psiko-motor şeklinde gruplandırılmasının ortaya çıkardığı problemlerin bir kısmı da böylece ortadan kaldırılabilir.Çünkü bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor şeklinde gruplandırılarak yapılan amaç belirlemesi psikolojik bir belirlemedir. Okumanın sadece psikolojik yönüne ağırlık vermek yanlış bir tavırdır. İlkokuma-yazma müfredatındaki amaçlar sadece psikolojik amaçlarla sınırlı kalamaz. Bu takdirde okuma alanındaki araştırmalar bu tavırdan zarar görebilir. Okumanın sosyolojik, antropolojik, felsefî, dil bilimsel ve siyasî otorite bakımından da amaçları olduğu gözardı edilemez. Yine okumada amaçlar meselesi okuma öğretiminin metot yönünü de inkâr etmeden okuma öğretiminde metot araştırmalarına da yol göstermeye çalışılmalıdır. Bunun sonucunda bir çok birinci sınıf öğrencisi okuma alanında olumsuz tecrübe yapmaktan kurtulmuş olacaktır. İlkokul birinci sınıf öğretmenlerinin uygulamalarında da amaçlarla metotları birbirine karıştırmamaları gerekmektedir. Birinci sınıf öğretmenleri çocukların özelliklerine göre bir metot uygulayabilmelidir. Yani ilkokuma-yazma öğretim metotları şeklindeki zıtlaşmalardan kurtarılmalıdır. Okuma olayının Gestalt Psikolojisi ve Davranışçı Öğrenme Görüşlerinin etrafında yapılan tartışmalardan tamamen uzak daha bilimsel bir tarzda açıklanması, bu konuda tarafgir olunmaması, konunun objektif olarak değerlendirilmesi konuyla ilgili gelecekteki araştırmaların daha doğru yapılmasını sağlayacaktır. Bu konuda İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nin İngilizce bilmeyenlere İngilizce okuma-yazmayı öğretme çabalarındaki örnekler yol gösterici olabilir. Bu ülkeler okuma-yazma öğretecek elemanlara uygulayabilecekleri metotları öğretmekte, uygulamada onları serbest bırakmaktalar. Sonuç olarak öğretmen plân yaparken ilkokuma-yazma döneminde okuma dersi ile ilgili amaçları ve hedef davranışları programın çok farklı bölümlerinde bulup çıkarmak zorunda kalacaktır. Dolayısıyla ilkokuma-yazma öğretimi için böyle bir durum öğretmen için zaman ve emek kaybıdır. Bu sebeple birbiriyle ilgili ve aynı etkinlikler için amaçların Türkçe öğretimi başlığı altında toplanması ne 6 yaş grubu ne ifade ve beceri dersleri gibi başlıklar altında olmaması, program bütünlüğü açısından da önem taşımaktadır. Ayrıca hedef davranışlarında aynı bölüm içinde yer alması öğretmenlerimize kolaylıklar sağlayacaktır. 1960’larda başlayan program geliştirme çabalarının sonucu 1980’li yıllarda Türkçe öğretimini etkilemiş, fakat bazı yerde genel, bazı yerlerde özel, bazı yerlerde ise öğrencilere kazandırılacak davranış amaçları olarak bir amaç kargaşasına yol açılmış gibidir. 1986 yılında basılan“Türkçe Eğitimi ve Öğretimi Kılavuzu”nda da ilkokuma-yazma dersinin amaçları 14 maddede toplanmış, plân yaparken hedef davranış yerine sadece hedefler belirlenmiş, dersin işlenişi “işlem basamakları” olarak belirlendiğinden bir kavram kargaşası ortaya çıkmıştır. Ancak, işlem basamaklarındaki davranış sıralarının nasıl belirlendiği belirtilmemiştir. Öğretmene göre, işlem basamakları farklılık gösterebilir. Türkçe Eğitimi ve Öğretimi Kılavuzunun 100 sayfası ilkokuma-yazmaya ayrılmıştır ki, bu kılavuzda plân örneği yoktur.(3) “Türkçe Programı ve Öğretimi” adlı eserde de örnek günlük ders plânı örneklerinde hedef davranışlar bölümü, plânın yarısından çoğunu kapsamaktadır. (4)Böyle bir durum ise, öğretmen için çok zaman kaybı olacağından plânın uygulanabilirliğini ve öğretmenin yaratıcılığını sınırlandırıcı olabilir.“Türkçe Öğretimi” adlı eserde de amaçlar temel amaçlar başlığı altında toplanmıştır. Burada da amaçlar fiilimsilerle yazılmıştır. (5)“Okuma ve Dinleme Öğretimi” bölümünde ise okuma çalışmalarının amacı yine mastar eki yerine fiilimsilerle yazılmıştır. Görüldüğü gibi birinci sınıfta ilkokuma-yazma öğretimi yapacak olan bir öğretmenin karşısına birçok problem çıkmakta, takip edeceği ve taklit edeceği örnekler ne programlarda ne de Türkçe Eğitimi ile ilgili kitaplarda bir bütünlük göstermektedir. Hatta bazıları öğretmenin zihnini karıştırıcı bir özellik taşımaktadır.

Aysel Ferah

Zaman İle İlgili Yazılar

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Zaman İle İlgili Çeşitli Yazılar,

Zaman İle İlgili Yazı,


Zaman Unutturmaz

Bu suskunluk baba yadigarı ömrüme
Şimdi bütün şiirlerim sukünet ağacında kendini infaz etmekte
Bir bir gebermekte bütün ünlüleri ve ünsüzleri alfabenin
Zengin bir şiirden arakladığım cümlelerle
Fukara bir şiir yazıyorum şimdi
Delik cebimden dökülüyor bütün benzetmelerim
Kırıldı insanlara olan inancım
Ağır geliyor yüreğimdeki sancım
Bitmek tükenmek bilmiyor hıncım
Tutsam elimle gökkubbeyi yırtsam diyorum
Kussam nefretimi asfaltına kentin
Suratına tükürsem bütün kahpeliklerin
Sızsam sonra gecenin koynunda
Mavi olsam denizlerde kaybolsam
Yağmur olsam yağsam şakır şakır
Çamur olsam aksam öyle sokaklara
Bilmese beni kimse ben bilmesem kimseyi
Silinirmiki gözlerimin acımtırak haykırışları
Silinmez biliyorum
Zamanla unutursun demeyin en çok buna kızıyorum
Çünkü zaman hiçbir şeyi unutturmaz sadece acıyı hafifletir…

Günaydın Hayat

Bugün çok ağlamalıyım,gün,güneş,hayat,yıkım,zaman
Gözyaşlarım nehir olmalı
Arınmalı ruhum
kalbim sevginden
Yarın güler geçerim
Acılara.
Ama bugün matem
Tutma zamanı
Yalnız kalmanın var
Bir anlamı
Ve güneş doğuyor
Günaydın hayat,
Bak burdayım
Gitmedim daha
Yıkıldım sandın
Ayaktayım hala
Günaydın hayat
Bak gitmedim
Burdayım daha
Kırıldım sandın ama
Tek parçayım hala…..

Satır Çizgileri-Ah Onlarda Olmasaydı

Satır çizgilerine basit olarak görsek de,
Aralarına kelimeler döküldükçe,
Yük biner, üzerilerine.
Sırlar saklarlar, kimi zaman,
Kimi zaman da gözyaşlarıyla yıpranırlar,
Sevinçler, hayaller, aşklar, ayrılıklar…
Ve daha nicesi…
Önce ona anlatır, yalnız kalanlar,
Şairler, ozanlar, yazarlar…
Ve daha nice zanaatkâr,
Müsvettelerini, eserlerinin son hallerini,
Önce onlara aktarırlar.
Önemli olaylar, yaşanan hatıralar,
Hayatının bir köşesinde kalmış sırlar,
Sadece onların arasında saklanırlar.
Biz ölüp, gitsek bile,
Onlar kalacak ardımızda
Onlar yaşatacak, hatırlatacak
Hayatta kalanlarımıza.

Hacı Bayram Veli Edebi Kişiliği

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Hacı Bayram Veli Edebiyattaki Yeri

Hacı Bektaş Veli’nin Edebi Kişiliği

Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleri ile birlikte değer yargılarında önemli değişmeler ortaya çıktı. Türk kültürü, İslami kültürün getirdiği etki ile yeni ve farklı bir kimliğe büründü. Anadolu’da İslamiyet öncesi inanç sistemleri ve İslamiyet yeni bir sentez oluşturdu.

Hacı Bektaş Veli ikliminde gelişen edebiyat, birçok bakımdan orijinal bir edebiyattır. Bu özelliği ile diğer edebiyat ürünlerinden ayrılır. Adına genel olarak Alevi-Bektaşi edebiyatı da denilen bu yapı kendine özgü edebi türler oluşturmuştur. Din ulularını över, onlara ait menkıbeleri şiirleştirir, usûlden erkandan ayinden bahseder.

Alevi ve Bektaşi teolojisinin ana kaynakları hiç kuşkusuz menakıbnameler ve velayetnamelerdir. Menakıp, tasavvuf
tarihinde sufilerin ortaya koydukları inanılması güç doğaüstü olaylar demek olan kerametleri nakleden küçük hikayeler anlamında tahminen IX. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlamıştır. Bu yüzden IX. yüzyıldan itibaren kaleme alınan tasavvuf kaynaklarında, veli anlayışına paralel keramet anlayışı geliştirilmiş ve bunun teorisi oluşturulmaya çalışılmıştır. XI. yüzyıldan sonra yazılmış bazı tasavvuf kaynaklarında keramet teorisinin daha da gelişmiş olması sonucunda ilk defa kerametlerin bir tasnife tabi tutulduğunu görüyoruz.

Anadolu’da tasavvufi eserlerin yanı sıra bir de menakıpname edebiyatı oluşur. Anadolu’da kaleme alınan evliya menakıpnamelerinin ilk örnekleri doğal olarak Anadolu Selçukluları dönemine aittir. Bu dönem Kadirilik, Rifailik, Kazerunilik, Kalenderilik, Vefailik vb. gibi dışarıdan gelme pek çok tarikatın yerleşme ve kendini kabul ettirme dönemi olduğu kadar Mevlevilik gibi yeni bir tarikatın oluşmaya başladığı bir zaman dilimini ifade eder. Anadolu’nun birçok yerinde çeşitli dedelerin, şeyhlerin açtığı tekkeler ve zamanla buralarda ortaya çıkan türbeler göz önüne alınırsa Anadolu Selçukluları döneminde sayıca oldukça fazla menakıpnamenin kaleme alındığı tahmin edilebilir.

En önemli menakıpnamelerden biri, II. Bayezid dönemlerinde yaşamış Uzun Firdevsi lakabıyla tanınan Hızır bin İlyas’ın yazdığı Hacı Baktaş menakıbıdır. Bu menakıpname Hacı Bektaş’ın doğumunu, Horasan’da ki çocukluk dönemini ve Ahmet Yesevi ile ilişkilerini anlatmakla başlar. Daha sonra Anadolu’ya gelip Sulucakaraöyük’e yerleşmesi, buradaki yaşamı, o dönemdeki tasavvuf erleriyle ilişkileri ve sonuçta ölümü anlatılır. Hacı Bektaş’ın halifelerinin menkıbeleriyle eser son bulur. Bu menakıpnamenin Hacı Bektaş hakkındaki bilgilerin ana kaynağı ve özellikle Ahmet Yesevi ile ilgili anane ve menkıbelerin Anadolu’daki metinlerini içeren en eski yazılı kaynak olması sebebiyle önemi büyüktür.

Bektaşi edebiyatında menakıpname ve vilayetnamelerin dışında deyiş – duaz – nefesler de önemli bir yere sahiptir.

Deyiş
Alevi Bektaşi ozanlarının söylediği ve ayin-i cem de kullanılan tasavvufi eserlerin tümü olarak bilinmektedir.

“Hareket nardadır sacda değildir
Keramet baştadır tacda değildir
Her ne ara isen kendinde ara
Kudus’te, Mekke’de, hacda değildir”

Hünkar Hacı Bektaş Veli Alevi kültüründeki şiirler 7′li, 8′li veya 11′li hecelerle hece vezni ile yazılmış ve bestelenip söylenmiştir. Deyişler belli kurallara, kalıplara ve belli düşüncelere bağlı şiir biçimidir. Ölçüde kafiyede, ayakta, nazım biçimleri aşık edebiyatı özellikleri gösterir

Alevi-Bektaşi şiirlerinin ortak özelliği, dinsel inanış temelleri, tasavvufi yorumlar, ayet ve hadislerden yola çıkılarak ortaya konmuştur. “Ölmeden önce ölmek”, yani hayatta iken nefsi öldürmek, hakka ulaşmak, Peygamberin, Hazreti Ali’nin on iki imamların sevgisine nail olmak, dünya malına değer vermemek sıklıkla işlenmiştir.

Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal, Hatayi, Virani, Kul Himmet, Teslim Abdal mahlaslı deyişlere sıkça rastlamaktayız.

Köylerde Alevi dedelerinin bulunduğu ortamda saz eşliğinde deyişler söylenir. Deyişleri zakir veya dede söyler. Bektaşi tekkelerinde Bektaşi babasının nezaretinde genellikle Türk Sanat Müziği makamları ile nefesler söylenirdi. Nefesler ayin-i cem denilen muhabbet sofrasında (Ali sofrasında) mürşidin izni ile söylenir.

İşitin ey yarenler
Aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan gönül
Bir kara taşa benzer

Taş yürekte ne biter
Dilinde Ağu tüter
Nice yumuşak söylese
Sözü savaşa benzer
Yunus Emre

Bu adem dedikleri
El, ayakla, baş değil
Adem manaya derler
Suret ile kaş değil

Adem oldur ey hoca
Gıdası mana ola
Maksut ademden ahi
Hayal ile düş değil
Kaygusuz Abdal

Deyişlerin, nefeslerin, nutukların son kıtasına gelindiğinde mahlastaki şahsa hürmeten sağ el kalbin üzerine götürülüp daha sonra elin baş ve işaret parmakları dudağa değdirilerek onun ruhuna olan saygı belirtilir, gönüllerde olduğu ifade edilir.

Akil gel beru, gel beru
Gir gönüle nazar eyle
Görür göz, işitir kulak
Söyler dile, nazar eyle

Baştır gövdeyi götüren
Ayak menzile yetüren
Dürlü maslahat bitüren
İki ele nazar eyle

Hatayi eydür ya Gani
Veren Mevla alur canı
Evvel kendü kendin tanı
Sonra ile nazar eyle (Hatai)

Duaz (düez – düvaz)

Duaz, Duazdeh’in kısaltılmış halidir. Duazdeh Farsça olup on iki anlamına gelmektedir

Duaz, cem ayinlerinde söylenen ve On İki İmamların adlarının geçtiği deyişlerdir. Duazlar bir nevi dua olarak da algılana bilinir.

Bu deyişlerde On İki İmamların yani sıra basta Hz. Peygamber ve Hacı Bektaş Veli olmak üzere Alevi ulularının adları geçmektedir.

“Allah medet ya Muhammed ya Ali
Yusuf kuyusunda zindana düştüm
Gülbankı çekilen Bektaşi Veli
Yok mu gayretiniz dermana düştüm

Fatıma Ana’dan el etek tuttum
Şerver Muhammed’e göz gönül kattım
İmam Hasan ile çok metan sattım
Şah Hüseyin ile dükkanına düştüm

Zeynel’i sevdim de aşnaya yettim
Bakır’ı sevdim de musahip tuttum
Cafer’i sevdim de göz gönül kattım
Naci deryasında ummana düştüm

Kazım Musa Inza’ya eriştim
Tamam, asker ile hayli sürüştüm
Kerbela; çölünde cenge karıştım
Sinem yaralandı alkana düştüm

Taki Naki Şah Askeri nurumuz
Mehdi mağarada gizli sırrımız
Cebrail önümüzce rehberimiz
Kırkların ceminde erkana düştüm

Oniki imam dergahında umum var
Dünü günü sohbetim var demim var
Günahım yok ama neden gamım var
Ali gibi Şahı Merdan’a düştüm

Kul Himmet Üstadım bu nasıl yazı
Şirin lezzet verir muhabbet tuzu
Ali’nin alnında Zühre yıldızı
Meyli muhabbeti Selman’a düştüm

Nefes
Alevi-Bektaşi şairlerince söylenenayin-i cem’lerde, diğer toplantılarda kendine has bir beste ile okunan, böyle okunmak için yazılmış şiirlere denir. Şekil itibarı ile koşmalar gibi dörtlüklerle yazılır. Konusu ekseriya tasavvuf, tarikat akideleri ile ilgilidir. İçlerinde lirik mahiyet gösterenleri de vardır. Nefeslerin dili genellikle sade bir Türkçedir. Başta 11′li hece vezni olmak üzere 7′li, 8′li hece vezniyle yazılırlar. Aruz vezni ile yazılmış olanları da vardır. Alevi-Bektaşi öğretisinin nesilden nesile aktarılmasında nefeslerin önemli bir işlevi vardır. Nefeslerde konular her zaman özel bir anlatım tarzıyla, kelimelerin mecazi kullanımlarıyla işlenmektedir. Örneğin, çok kullanılan içki (dem, bade, dolu) manasına gelen kelimeler mürşidin irşadı; meyhane, irşad alınan yerdir.

Bu mecazi kullanımın Bektaşi öğretisini Bektaşi olmayanlardan saklama ya da nasipli Bektaşinin aklını kullanarak yolun öğretilerini algılamalarını sağlamaktır. Burada katlı anlatım” olarak tanımlanan anlatım tekniği söz konusudur: “Bektaşi dilindeki “katlı anlatım” özelliği nedeni ile bir kelimenin bazen birden çok anlamı bulunmaktadır. Dinleyen kişinin yorumlayabilme seviyesine göre bu kelime anlam kazanmaktadır.

Şu fani dünyaya geldim giderim
Bin yılda bir çiçeğin bittiğin gördüm
Ana rahminden geldim cihana
Nice bin yıl yattığın gördüm

Atamın belinde boyandım kana
Al yeşil nurundan indim kandile
Atam bahane oldu geldim cihana
Erenlerin ikrar verdiğin gördüm

Sülük sohbetinin ya sünneti kaç
Eğer kamil isen; gel bir irfan aç
Dünya kurulmadan güveren ağaç
Güverip; hurmanın bittiğin gördüm

Gülün emri neydi? gül şaha çekti
Bülbülü de gülün oduna yaktı
Bunca melaike seyrana çıktı
Ol Şems-i Tiflis’in öttüğün gördüm

Ol deryada balığın yatağında
Peydah oldum Muhammed’in dağında
Evvel kul yoğudu Cennet bağında
Getirip Cebrail’in diktiğin gördüm

Seyyit Mehemmed’im bu sıraya kattım.
Yalan dünya sana çok gelip gittim
Adem Safiyullah’la arzuhal ettim
İnsanları katere çektiğin gördüm.

kaynak:toplumdanısmanı

çevre kirliliği kısa yazı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

çevre kirliliği kısaca nedir,
çevre kirliliği kısa bilgi

Çevre; dünya üzerinde yaşamını sürdüren canlılarının hayatları boyunca ilişkilerini sürdürdüğü dış ortamdır.Yani “Ekosistem” olarak tanımlanabilir.
Hava, su ve toprak bu çevrenin fiziksel unsurlarını, insan, hayvan, bitki ve diğer mikroorganizmalar ise biyolojik unsurlarını teşkil etmektedir

Doğanın temel fiziksel unsurları olan, hava, su ve toprak üzerinde olumsuz etkilerin oluşması ile ortaya çıkan ve canlı öğelerin hayati aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen cansız çevre öğeleri üzerinde yapısal zararlar meydana getiren ve niteliklerini bozan yabancı maddelerin hava, su ve toprağa yoğun bir şekilde karışması olayına “Çevre Kirliliği” adı verilmektedir.

Gelişen teknolojinin yaşamıma getirdiği rahatlık yanında, bu gelişmenin tabiata ve çevreye verdiği kirliliğin boyutu her geçen gün hızla artmaktadır Yaşamı daha mükemmel hale getirmek, daha sağlıklı ve uzun bir ömür sağlayabilmek amacına dönük bu gelişmelerin, gerek kırsal, gerek kentsel alanlarda olsun, doğal kaynakları bozduğu su, hava, toprak kirlenmesine yol açtığı, bitki ve hayvan varlığına zarar verdiği son yıllarda inkar edilemez bir gerçek haline dönüşmüştür.

Çeşitli kaynaklardan çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava, su ve toprakta yüksek oranda birikmesi çevre kirliliği oluşmasına neden olmaktadır Hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması için teknolojinin gelişmesine bağlı olarak endüstrileşmenin de artması gerekmektedir. Bu artış beraberinde var olan doğal kaynakların hızla tükenmesine neden olmaktadır .

Facebook katiline ömür boyu hapis

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Facebook katiline ömür boyu hapis
Kıskanç koca sosyal paylaşım sitesinde kendisini “bekar” olarak tanıtan karısını öldürdü.

İngiltere’de kıskanç koca, sosyal internet sitesi Facebook’taki medeni durumunu “bekar” olarak değiştirdiği için karısını öldürmek suçundan ömür boyu hapse mahkum edildi.

34 yaşındaki kamyon şoförü Wayne Forrester, karısıyla 15 yıllık beraberliğini bitirmeye karar verdikten sonra evden ayrıldı. Evden ayrıldıktan sonra 4 gün içinde karısı Emma’nın, Facebook’taki profiline “yeni erkeklerle tanışmak istediğini” belirten mesaj yazması ve medeni durumunu “bekar” olarak değiştirmesi üzerine kendini aşağılanmış hisseden koca, karısını bir gece uyurken bıçak ve satırla öldürdü.

Forrester, polise verdiği ifadede, karısının Facebook sayfasında yazdıklarını görünce annesini ve babasını telefonla arayarak kızlarının kendisini “bir aptal gibi gösterdiğini” söylediğini belirtti. Londra’nın güneyindeki Croydon’dan olan Forrester, telefondan sonra evine gittiği karısını yatağında bıçak ve satırla nasıl öldürdüğünü anlattı.

Hakim Brian Barker, Forrester’ın bu eyleminin haklı yanı bulunmadığını belirterek, bunun trajik bir cinayet olduğunu bildirdi. Hakim, kıskanç kocayı, 14 yıldan az olmamak şartıyla ömür boyu hapse mahkum etti.

Facebook hakkında

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Facebook denen bu sitede Politik görüs veya hissiyatlarinizi paylasmayiniz. Paylasacaksaniz muhakkak sanal (uydurma) bir hesap açiniz. Yazilarinizi postaladiktan sonra ADSL yi kapatıp bir süre bekledikden sonra ve yeniden baslatıp (Yeni bir IP aldukdan sonra) gerçek hesabınızdan giriş yapınız.(Tabii illede Facebook üyesi olucam diyorsanız!) Bu sitede veri tabanına sahip kisi sizin hemen her türlü eğilimlerinizi, arkadas akraba baglantilarinizi, resim ve videolarinizi, neye kizip neye kizmadiginizi, okulunuzu, şakalarinizi, size takılan lakapları… v.b. gibi daha bir çok şeyi elde etmis oluyor (Tabi bu zaman içerisinde sizin ve arkadaşlarınızın arasında geçen site üstünden yapılan haberleşme trafiğinizle ve neyi ne kadar paylastiginiz ile orantili).

Ülkemizin malum durumu nedeniyle bu tür konularda hassas olmanizi, Ülke ve Kisisel güvenliginiz (siz ve arkadas, akraba çevreniz) için buna azami dikkat etmenizi rica ediyorum.

Güvenlik olarak Ülkemiz sınırları içinde olmayan bir server ( internet sunucusu )’da ve yabancı bir şirket tarafından hizmet verildiği bilinciyle ; Facebook da 2 ayrı hesap açmanızı birinin sanal kişilik ve kişisel bilgi belge olmayan diğerinin ise kendi isim ve istediğiniz ölçüde bilgi ile donatılmış hesaplar olmasına dikkat ediniz.(Burda IP nizin değişmiş olması gerekliliğini unutmayınız) Kısaca facebook gerçek kişisel bilgiler ile girilecek pek güvenli bir site değildir.

Kişisel Kredi Kartı olan kişilerin zaten ABD merkezli uluslar arası veri bankası nedeniyle hesap hareketliliğiniz, bütçeniz, ev iş adresiniz v.b gibi bilgiler Veribankasında bulunmaktadır. Bu profilinizde yapmış olduğunuz detaylı bilgi girişi, (Arkadaş, Dost çevre, etnik köken, din, politik inançlarınız v.b gibi) bilgiler pekiştirildiğinde mükemel gönüllü bir “kisisel” istihbarati ABD ve bagli Hükümet yada gizli servislere vermis olursunuz. Bu komplo degil ; çünkü ABD, KANADA, INGILTERE v.b gibi ülkeler ulusal güvenlik yada bolgesel operasyonlar geregi bu bilgileri adi gecen merkez yada kuruluşlardan , ülkelerinde/etki alanlarında hizmet veren vebsitelerinden alabilmektedir. Ve bu ülkelerin Türkiye Cumhuriyetini ve Vatandaşlarını nezaman ve ne koşulda düşman ilan edeceği, yada bu bilgi ve belgeleri bölücü yada yardakçıları ile paylaşmayacakları nın garantisi yoktur. 911 den sonra ABD yönetimi 50 Milyar Dolar dan fazla bir bütçeyi Dünyayı dinleme, izleme ve yeni anti terör çalışmaları ve soğuk savaşlarda kullanmak üzere senato onayı ile elinde bulundurmaktadir. Bu hazir altyapı ve teknolojiyi yeri geldiğinde, olası bir çıkar çatışması/çatışma v.b gibi bize karşı yürütebileceği operasyonlarda da kullanacağı açıktır.

Yonja, Hi5 v.b gibi sitelerde de aynı önlemleri almanızı şiddetle tavsiye ederiz. Ayrica Yesil Kart (Green Card) uygulaması da pek farkli degildir. Yesil Kartda da Kültür sömürüsü sonucu gelisen : daha iyi bir hayat seviyesi balonu, yada Türkiye ye olan sevgisizlik, çevresel olumsuzluk, politik anlayisi v.b gibi nedenlerle bir baska Ülkenin kapisina gidip Göçmenlik basvurusu yapan vede büyük bir çogunlugu, bu hakki kazanamayan ; “zayif halka” olarak ABD göçmen bürosu veri bankasinda detayli bilgileri ile birlikte arsivlenmekte / fislenmektedirler.

2006’da kurulan sosyalleşme ağı Facebook, bugünlerde Türkiye’de de oldukça popüler. Evde, işyerinde, okulda çok sayıda insan önemli bir zamanını Facebook’ta profil güncelleyerek, sağa sola pençe atarak geçiriyor. Ancak bazı noktalara dikkat edilmezse Facebook ileride canınızı sıkabilir.
Şunu unutmayın, patron için Facebook’tan daha mükemmel bir radar olamaz. Dünyada Facebook’taki eylemleri yüzünden işinden olan insanlar var; birçok işyeri, okul ve kuruluşsa öğrencilerinin, çalışanlarının veya üyelerinin Facebook’a girmesini yasakladı.
Facebook üyesi binlerce kişi de ”privacy-gizlilik” seçeneğini topyekün göz ardı ettikleri için sıkıntılı anlar yaşadı, başlarını belaya bile soktu… İş aramak gibi profesyonel amaçlarla da kullanılan Facebook, saf anlamda sosyalleşmeyi sağlayan son yılların en önemli internet araçlarından biri. Ancak Facebook kullanmaya yeni başlayanların, yabancıların kendilerine ait bilgileri ne ölçüde görebileceklerini tayin eden gizlilik ayarlarına önemsemeden bodoslama dalması rahatsız edici sonuçlara neden oluyor.

İlişki düzeyini belirleyin:
Bir kişiyi tanıyıp tanımadığınızı tayin eden 3 pozisyon var. Facebook’a girdiğinizde size göre herkes yabancıdır; ”network” yani ağ, bir bölge, yer, okul veya şirket sakinlerinin oluşturduğu gruptur. Arkadaşlarınızsa karşılıklı olarak birbirinizi tanıdığınızı onayladığınız kişilerdir. Facebook’ta profilinize arkadaşlarınız gibi erişebilecek ”o benim ‘arkadaşımın arkadaşı ama arkadaşım değil” seçeneği yok.

Gizlilik ayarlarını değiştirin:
”Privacy” birçoğunun Facebook kariyerine başladığında umursamadığı bir seçenektir. Ancak başlangıç ayarlarına göre ağınızda (network) olan herkes, size ait olan her şeyi görebilir. Türkiye’den yola çıkalım; Türk kullanıcıların büyük çoğunluğunun ”kafadan” Türkiye ağına üye olduğunu düşünürsek, bu ağdaki herkes, size ait olanları arkadaşlarınız kadar görebilir. Bir ağın mensubu değilseniz, bilgilerinizi sadece arkadaşlarınız görebilir. Ama ben mesela Türkiye ağına üyeyim, o halde yapmam gereken Privacy başlığı altındaki Profile’e girip, çıkan ekranda ”profile: only my friends-yalnızca arkadaşlarım” şıkkını seçmektir. Bu ekrandan e-posta adresinizi yalnızca arkadaşlarınızın görebileceği şekilde düzenlemeniz hatta ”Profile” başlığı altındaki birçok maddeyi arkadaşlarınıza özel olacak şekilde ayarlamanız menfaatiniz icabınadır.

Facebook’da geçirdiğiniz zamanı kimse bilmesin:
”Privacy” başlığı altındaki ”Newsfeed and mini feed”e mutlaka uğrayın çünkü, bu seçeneğin başlangıç ayarları, sizin Facebook’ta yaptığınız her eylemi yayımlıyor. Bu kadar küresel olmaya, Facebook başında sabahladığınızı başkalarının bilmesine gerek yok. Bu sosyalleşme ortamının, yaptığınız her şeyi herkesin görebileceği seyir defteri diye tanımlanabilecek ”mini feed” adında bir özelliği var. Yani sizin mesai saatinizde Facebook’ta ne zaman, ne kadar zaman geçirdiğiniz tespit edilebilir. Şimdilik bizim buralarda tutatanak tutacak siber işyeri polisleri yok gibi, ancak yine de temkinli olmakta fayda var. Bu yüzden en azından işteyken önce ”privacy”, ardından ”news feed and mini feed”e girerek ”show times in my mini feed” seçeneğini iptal edip yaptığınız eylemlerin zamanının görünmesini engelleyin.

Arkadaşlarınız için gizlilik:
Başlangıç ayarlarında herkes arkadaşlarınızın listesini görebilir. Bu durum ”Poke, Message and Friend Request” ayarları kısmında ”Friends-arkadaşlar” seçeneğinden vazgeçerek ortadan kaldırılabilir.

Bir profesyonel, bir de kişisel profiliniz olsun:
Facebook arkadaşlarınızla şakalaşıp eğlenebileceğiniz bir ortam olduğu kadar, profesyonel/mesleki amaçlara da hizmet edebilir. Her ne kadar Facebook kurallarına aykırı olsa da iki profiliniz olsun, profesyonel profilde tam ad, mesleki durum, eğitim ve yalnızca sektörel bağlantılar olsun. Bu profil altında iş ve okul ağlarınıza takılın. Sulu değil profesyonel bir fotonuzu ekleyin ya da hiç eklemeyin. Kişisel ve özel profilinizdeyse isim, takma isim kullanabilrisiniz; soyadınaysa gerek yok ya da tek bir harfle ifade edin. Bu profille okul ve işyeri, meslek ağlarına bağlanmayın. Mesleki deneyiminizi paylaşmayın. İş e-posta adresinizi kullanmayın. Ve istediğiniz her şeyi yapın. Ancak iş ve özel arkadaşlarınızı birbirine karıştırmayın.

Herkesle arkadaş olmayın:
Şu kısacık Facebook kariyerimde en çok dikkatimi çeken şey, birçok insanın bir zombi açlığıyla arkadaş listelerini şişirme çabası oldu. Arkadaşlığa onay verdiğiniz kişilerin sizin arkadaşlarınızın bilgilerine erişebileceğini unutmayın.

Kimlik hırsızlığı:
Hakkınızdaki bilgileri kamulaştırmanın, kaba kimlik bilgilerinizin başkaları tarafından kullanılabilmesi riskini doğruyor ki bu bir başkasının ”sizin adınıza” başka bir sosyalleşme ortamında faaliyet göstermesi riskini doğuruyor.

Facebook gizlilik politikası:
Facebook ile yaptığınız anlaşma gereği, bu oluşum size ait bilgileri diğer şirketlerle paylaşabilir ya da satabilir, bunu unutmayın.

Paranoyakların dikkat etmesi gereken 5 nokta

Facebook’ta size yönelik 5 erişim seviyesi bulunuyor; arkadaş, sınırlı, ağ, yabancı veya bloke…

Gizlilik ayarları oldukça karmaşık; arkadaşlarınız dışında rahatsız edilmek istemiyorsanız hiçbir ağa üye olmayın.

Duvarlara yazmak yerine özel mesaj gönderin. En kibar ifadesiyle duvar yazıları ileride size karşı delil olarak kullanılabilir.

Geçirdiğiniz zamanı ve hatta olduğunuzu kimse bilmesin…

Görülebilir seyir defterinize (mini feed) ince ayar çekin.

Facebook Connect

Cuma, Haziran 22nd, 2012
Facebook Connect 30 Kasım’da hayata geçiyor

Facebook platformuna yeni bir soluk getirecek ve kullanan sitelerde Facebook profilinizi kullanabilmenizi sağlayacak olan Facebook Connect 30 Kasım‘da genel kullanıma sunuluyor.

Facebook-ConnectFacebook üzerinde kullandığınız gerçek isim ve gerçek profil bilgilerinizle her sitede yeni profil yaratmanıza gerek bırakmayacak olan platforma en büyük umudu yine Facebook’un kendisi bağlamış durumda. Kendi çalışanlarının bir bölümü tarafından dahi öldüğü söylenen Facebook platformu, Connect ile yeniden hayat bulmayı umuyor.

Facebook’un uygulama geliştiricileri içeride uygulama geliştirmeleri için teşvik etmesi ve buna ek olarak şirketin fbFund üzerinden çalışmalara fon sağlama çalışmaları bugüne kadar tam olarak başarıya ulaştı diyemeyiz. Aynı zamanda tüm bunlara rağmen Facebook platformunda kullanıcıyı tam olarak kendine bağlayacak uygulamalar da hala bulunmamakta. Facebook Connect ile şirket içeriye uygulama geliştirmek yerine dışardaki uygulamalara profil sağlayarak yerini sağlamlaştırmayı amaçlıyor.

Facebook Connect’in kullanıcılarına sağlamayı amaç edindiği 5 ana özellik üzerine kurulu.

Güvenli Kimlik Doğrulaması : Facebook geliştiricilere sunduğu doğrulama servisleriyle kullanıcılarının profil sorunlarının ve güvenlik açıklarından kaynaklanan olası problemlerinin önüne geçiyor ve bu sayede kullanıcıya güvenli bir ortam sunmayı hedefliyor.

Gerçek Kimlik : Facebook gerçek isim ve gerçek kimlik üzerine kurulu olduğu için entegre olduğu servisler için bilgi doğruluğu sağlayacak. Ayrıca kullanıcılar profillerindeki bilgileri, resimleri, arkadaşlarını, etkinliklerini, gruplarını ve diğer verilerini web üzerinde farklı servislere taşıyabilecekler.

Arkadaşlar : Kullanıcılar Facebook üzerinde bağlantıda oldukları arkadaşları ile farklı servisler üzerinde de bağlantıda olabilecekler.

Dinamik Gizlilik Ayarları : Facebook üzerinde yapabildiğiniz gizlilik ayarlarınız aynen profilinizi kullandığınız diğer sitelerde de geçerli olacak. Sadece istediğiniz kullanıcıların bilgilerinize ulaşabilmesi sağlanacak.

Sosyal Paylaşım : Facebook Connect kullanarak ulaştığınız web sayfalarında yaptığınız aksiyonlar Facebook beslemesinde, istek ve uyarılarında görüntülenecek. Bu şekilde tek Facebook hesabınızdan bütün sitelerde olup bitenden haber ve uyarılar alabileceksiniz.

Facebook, Facebook Connect sayesinde OpenID ile olan mücadelesini kazanacak mı? Bunu şüphesiz önümüzdeki günler gösterecek ve şirketin internet üzerindeki gerçek kimlik vizyonunun merkezi olup olamayacağını belli edecek.

Diğer taraftan Facebook’un Türkiye’deki popüleritesini düşünürsek yeni web girişimleri hayata geçirmek isteyenlerin Facebook Connect’i ciddi olarak düşünmesi de etkili ve değerli olacaktır.

Kaynak: Facebook Dovalpers

facebook nedir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Facebook Doğuşu
Facebook, Harvard Üniversitesi öğrencisi Mark Zuckerberg tarafından 4 Şubat 2004 tarihinde kurulan ve şu an itibariyle 13 milyon kayıtlı üyesi bulunan internetin en büyük sosyal ağlardan biri.

Facebook, bir sosyal paylaşım ağı tipinde internet uygulamasıdır. Facebook, insanların arkadaşlarıyla iletişim kurması ve bilgi paylaşılması amacıyla kullanılmaktadır. Facebook, 4 Şubat 2004 yılında Mark Zuckerberg tarafından kuruldu. Mark Zuckerberg, 2006 yılında Harvard 2006 sınıfında daha önce de Ardsley Lisesindeydi. Facebook kurulduğunda üyelik Harvard öğrencileriyle sınırılıydı. Daha sonra öncelikle Boston bölgesindeki okullara (Boston Koleji, Boston Üniversitesi, Harvard, Northeastern Üniversitesi, Tufts Üniversitesi), Rochester, Stanford, NYU, Northwestern, ve iki ay sonra da Ivy League okullarına açıldı. Ertesi yıl pekçok üniversite bireysel olarak katıldı. Sonunda sonunda .edu, .ac, .uk gibi eğitim kuruluşları uzantılarına sahip email adreslerine açıldı. Ağlar ya da gruplar (network), geniş firmalar ve liselere de açıldı. 11 Eylül 2006′dan bu yana bütün uzantılara sahip email adresine açıldı. Kullanıcılar istediği tipte gruba katılabilir. Bunlar, lise, çalışma yerleri tipleri ve coğrafi ya da bölgesel bazda olabilir.

Temmuz 2007′de, Facebook sitesi yüksek okul odaklı siteler arasında 34 milyon aktif üyeyle en yaygın ve geniş kullanıcıya sahip ağ ünvanını aldı. Eylül 2006′dan Eylül 2007′ye en çok ziyaret edilen siteler arasında yerini 60. sıradan 7. sıraya yükseltti. Amerika’da fotoğraf ve resimler açısından bir numaralı siteydi. Bu sayıyla Flickr’dan daha fazla fotoğrafa sahipti. Facebook altında günde 8.5 milyon fotoğraf yüklenmektedir.

Facebook ismi, Amerika’da üniversitelerde yaygın olan öğretim üyesi, öğrencilerin isimlerinin birbirlerini tanımak için bir arada tutulduğu kağıt fotoğraf albümü (paper facebook) uygulamasından almıştır.

Facebook İşlemleri (Facebook Operations)
Site, kullanıcılar için ücretsizdir. Gelirlerini banner ve sponsor linklerden gelen reklamlar oluşturmaktadır. Nisan 2006 itibariyle reklam gelirlerinin haftalık tutarının 1.5 milyon dolar olduğu söylenmektedir. Kullanıcılar, öncelikle fotoğraflarının, kişisel meraklarının yer aldığı bir profil oluştururlar. Özel ve herkese açık mesajlarını paylaşarak değişik arkadaş gruplarına katılabilirler. Profil verilerinin görüntülenmesi aynı grup veya onaylanmış arkadaşlarla sınırlıdır. TechCrucbh’a göre desteklenen ve grubu olan okuların öğrencilerinin %85′i bu ağlar içinde yer almaktadırlar. Kullanıcıların %60′ı günlük olarak çevrimiçi olmaktadırlar. %85′i en az haftada bir %95′i ise en az ayda bir çevrimiçi (login) olmaktadırlar. Facebook yetkilisi Chris Hughes’e göre insanlar ortalama gününün 19 dakikasını Facebook’ta geçirmekteler. Bir araştırmaya göre, Facebook üniversite öğrencileri arasında en popüler şeyler arasında ipod olayından sonra ikinci sırada yer almaktadır.
Facebook Kuruluşu, Gelişimi ve Yayılması

Facebook kurulduğunda adı ‘The Facebook’tu. Mark Zuckerberg, 2004 yılında Harvard’a katılırken kurduğunda kendisini Andrew McCollum ve Eduardo Saverin destekledi. Bir ay sonra, Harvard’taki nüfusun yarısı Facebook’a kaydoldu. Bu arada, Zuckerberg’e Dustin Moskovitz ve Chris Hughes katılarak sitenin yaygınlaştırılmasına katkı sağladılar. Böylece Facebook, MIT, Boston Üniversitesi, Boston Yüksekokuluna yayıldı. Bu yayılma Nisan 2004′te devam etti. ertesi ay, Zuckerberg, McCollum ve Moskovitz Palo Alto’ya (California) taşınarak, Adam D’Angelo ve Sean Parker yardımıyla Facebook’un geliştirilmesine devam ettiler. Eylül’de Divya Narendra, Cameron Winklevoss ve Tyler Winklevoss, diğer bir sosyal paylaşım ağı olan ConnectU sahipleri Facebook’a karşı dava açtılar. Bu davada, ConnectU sahipleri, Zuckerberg’in kendileri için geliştirdiği kaynak kodunu Facebook’ta kullandığını iddia etmektedirler. Bu arada Facebook, Paypal ortağı Peter Thiel’dan 500,000 dolar yardım aldı. Aralık itibariyle Facebook kullanıcı sayısı bir milyonu aşmıştı.

2005 Yılında Facebook
Mayıs 2005′te, Facebook, Accel Partners ile sermayesini 12.7 milyon dolara yükseltti. 23 Ağustos 2005′te Facebook, facebook.com alan ismini Aboutface firmasından 200,000 dolar karşılığında satın aldı. Daha önce thefacebook.com olan alan adı facebook.com oldu. Bu arada kullanıcı sayısında muazzam artışlar oldu. Bu arada profil sayfaları daha kullanıcı dostu oldu. O ay, McCollum tekrar Harvard’a geri döndü. Daha önce olduğu gibi, Hughes Cambridge Üniversitesine devam etti. Devam ederken firmanın yetkili sekreteri olarak kaldı. 2 Eylül 2005′te Zuckerberg, Facebook’un lise eklentisinin çalışmalarını başlattı.

Ekim itibariyle, Facebook’un genişlemesi artık küçük üniversitelere inmişti. Amerika, Kanada, İngiltere (UK) tüm Instituto Tecnologico y de Estudios Superiores de Monterrey (ITESM) system Meksika), Puerto Rico tüm üniversite, Virgin Islands Üniversitesi gibi üniversitelere yayıldı. 11 Aralık 2005′te, Avustralya Üniversiteleri, Yeni Zelanda (New Zealand) üniversiteleri ağa katıldı. Böylece Facebook’taki üniversite ve yüksekokul sayısı 2,000′i aştu. Lise sayısı 25,000 olup Amerika, Kanada, Maksika, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda ve İrlanda’ya yayıldı.

2006 Yılında Facebook
27 Şubat 2006′da, Facebook, kullanıcıların genel isteği üzerine üniversite öğrencilerinin lise öğrencilerini arkadaşlar olarak eklemesine müsaade etmeye başladı. Bir ay sonra28 Mart 2006 tarihinde Businessweek, sitenin genel kabul potansiyeline eriştiğini raporladı. Facebook, 750 milyon dolarlık resmi bir teklifi redetti. İstenen fiyatın 2 milyar dolar olduğu söylentisi yayıldı. Nisanda, Peter Thiel, Greylock Partners, ve Meritech Capital Partners sitede 25 milyon dolarlık ilave yatırıma gitti. Mayısta, Facebook ağı Hindistan’a ulaştı. Hindistan’da Hint Teknoloji Enstitüsü ve Hint Yönetim Enstitüsü (Indian Institutes of Technology (IITs) ve Indian Institutes of Management (IIMs)) Facebook ağına katıldı. Ertesi ay Facebook, Quizsender.com’un Facebook görünüşünü (Facebook arayüzü) kopyaladığını iddia ederek Quizsender.com’a karşı 100,000 dolarlık dava açtı. 25 Haziran’da, ek gelirler getirecek yeni hizmetler Facebook sitesinde devreye sokuldu. Facebook ve iTunes birlikte bir promosyon kampanyası düzenledi. Bu kampanyaya göre Apple öğrencileri değişik müzik kategorilerinde 25 bedava şarkıyı 30 Eylül tarihine kadar indirebileceklerdi. Kampanyanın amacı öğrencileri güz döneminden önce Facebook hizmetleri konusunda ilgilendirmek ve bilgilendirmekti. Ağustos’un yarısında Facebook, Almanya’daki üniversiteleri, İsrail’deki liseleri (Haifa, Jerusalem, ve Qiryat Gat) ağına kattı. Aynı ayın 22’sinde Facebook, Facebook notları (Facebook notes) başlattı. Facebook notları, etiketleme (tagging), yerleşik resim (embedded images) ve başka özellikleri içeren bir blog uygulamasıdır. Bu sayede, Xanga, LiveJournal, Blogger (blogspot) ve diğer blog servislerinden blogların, Facebook’a aktarılmasına (import edilmesine) olanak sağlandı. Bu eklenen yeni özellik sayesinde, okuyucuların diğer blog sistemlerinde olduğu gibi bloglar üzerinde yorumlar yapmasına imkan vermektedir.

11 Eylül 2006′da Facebook, internetteki tüm kullanıcılara açıldı. Ardından mevcut kullanıcı tabanının protestoları yükseldi. 2 hafta sonra Facebook, geçerli e-mail adresi olan herkese kayıt olabilme hakkı tanıdı.

2007 Yılında Facebook
10 Mayıs 2007′de Facebook, kullanıcıların çeşitli reklamlarını Facebook sitesi üzerinde ücretsiz olarak yayımlayabileceğinin planlandığını duyurdu. Bu şekilde Facebook, Craigslist gibi diğer reklam firmalarına rakip oldu. Bu özellik Facebook altında Facebook Pazarı (Facebook Marketplace) olarak bilinmektedir. Facebook Pazarı (Facebook marketplace), 14 Mayıs 2007′de uygulamaya geçti. 24 Mayıs 2007′de Facebook, yazılım geliştiricilerinin de çeşitli uygulamalar geliştirebileceği bir API (Application Programmers’ Interface) devreye soktu. Bu API, Facebook Platformu (Facebook Platform) olarak bilinmektedir. Haziran’da, daha önceki yıli iTunes ile Facebook arasındaki ortaklık devam etti. Apple öğrencileri grubu (Apple Students Group) aracılığyla, bedava müzik indirme (music download) servisi, Facebook ve iTunes birlikteliğini sağladı. Haziran’da Facebook, Parakey firmasını Blake Ross ve Joe Hewitt’dan satın alarak ilk defa firma satın almış oldu. Ağustos’ta firma Newsweek dergisinin kapağında Steven Levy’nin hikayeleştirmesiyle daha da ünlendi. Daha sonra Facebook, 24 Haziran 2007′de YouTube firmasının önceki CFO’su Gideon YU’yu işe aldı. Gideon Yu, Michael Sheridan’ın yerine işe başladı. 25 Eylül 2007′de Microsoft’un Facebook’ta hisse almak istediği söylentisi yayıldı. Facebook firmasının tümüyle satılmasının, kurucu Mark Zuckerberg’in Facebook’u bağımsız tutmak istemesi nedeniyle zor olduğu söylenmekte.

Facebook Hesabını silme

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Hesabımı Sil | Facebook

adresine girin ve Gönder’e tıklayın. Açılan pencerede Şifrenizi girdikten sonra tamam’a tıklayın ve facebook hesabınızı silin. Eğer hesabınızı 14 gün içinde tekrar aktifleştirmezseniz hesabınız kalıcı olarak slinecektir.

Facebook Değişti

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Dünyanın en büyük sosyal ağlarından biri olan Facebook sayfa yapılarında radikal bir değişikliğe gitti

Sosyal arkadaşlık sitesi Facebook kendini yeniledi. Artık giriş sayfasında, arkadaşlarınızın eylemlerini gerçek zamanlı olarak görebileceksiniz. Sosyal ağın planları arasında tasarımı yenileyerek, kullanıcılara daha fazla seçeneği gerçek zamanlı olarak sunmak yer alıyor.

Bununla ilgili Facebook Yönetiminin Yaptığı Acıklama ise şöyle:

Facebook’un Yeni Ana Sayfası

Ana sayfamızı, önemsediğin insaların neler yaptığını anlamanı kolaylaştırmak üzere güncelledik. Şimdi arkadaşlarının paylaşımları gerçek zamanlı olarak akacak, ayrıca orada görmek istediklerin konusunda artık daha fazla kontrolün var.

Filtreler

Önem verdiğin arkadaşlarının neler paylaştığı hakkında güncel bilgilere sahip olduğundan emin ol. Arkadaş Listeleri’ni kullanarak kendi filtrelerini oluştur. Fotoğraflar gibi, uygulamalara göre de filtreleyebilirsin.

Akış

Akış, arkadaşlarından gelen tüm paylaşımları sana gerçek zamanlı olarak gösterir. Bu senin, olan biten her şeyi sürekli takip etmeni sağlar. Burada kimlerin görüneceğini sen kontrol edebilirsin.

Yayıncı

Durumunu, fotoğraflarını, notlarını ve diğer içeriklerini akışın içinde yayınla. Yayınladıkların hem senin profilinde, hem de arkadaşlarının ana sayfalarında görünür.

Önemli Olaylar

Gösterilmiş olan fotoğraflar, etkinlikler, notlar ve kaçırmak istemeyeceğin birçok şey. Haberler, arkadaşlarının etkileşime geçmiş olduklarından seçiliyor.

Yayıncı hakkında daha fazla bilgi

Yayıncı, görüşlerini ve fotoğraf, not gibi içeriklerini yayınlamanı sağlar. Profilinde bir akışın var—Duvarın— ayrıca ana sayfanda da senin ve arkadaşların arasında devam eden güncel konuşmaları içeren bir akışın daha var.

Facebook Yoville

Cuma, Haziran 22nd, 2012

facebook yoville
facebook yoville nasıl oynanır
facebook yoville hileleri

The Sims benzeri, online oynanan ve oynamak için illa ki Facebook profili gerektiren bir oyun..
Yoville oyununda bir karakter olarak yaşıyorsunuz. Oyun yoville mahallesine geçiyor. Genel olarak oyunun amacı evinizi döşemek , en iyi döşenmiş eve sahip olmak. Bunun için fabrikada çalışıp para kazabilirsiniz. Ayrıca kumarhanesinden meydanına , pazarına kadar herşey var bu yovilleda . Üstelik oyundaki diğer oyuncularlada çok zevkli sohbet etmenizi sağlayan bir arayüzü var. Fakat arada bunu istismar edenlerde olmuyor değil ama olsun genel olarak çok güzel bir oyun. Oyunda haritadan istediğiniz yere gidebilirsiniz. Veya yanlardaki ok işareti ile yürüyebilirsiniz. Başkalarının kafasına tıklayarak onlara özel mesaj yollayabilirsiniz. Geri kalanı keşfetmekte sizlere kalmış. Ayrıca “Yoville Crew” adı verilen listeniz ne kadar kabarıksa, yani Facebooktaki arkadaşlarınızın kaçı Yoville oynuyorsa o kadar çok para alıyorsunuz.