Özellikle hamilelik dönemindeki ve emzirme dönemindeki anneler ile çocuklara balık yağı tavsiye edilir.
Balık Yağının veya Balık Yağı Hapının Faydaları şöyle sıralanabilir
Anne karnındaki çocuğun nörolojik (beyin) gelişimi ile göz retinası gelişiminde etkilidir. Hamilelik sonrasında annenin depresyona girme riskini azaltır. Gebelik zehirlenmesi ve erken doğum riskini önler. Çocuklarda görülebilecek dikkat eksikliği, hiperaktivite sorunu gibi davranışsal bozuklukları azaltır. Balık yağı çocuğun genetik yapısının izin verdiği boy, zeka gibi özelliklerin en üst seviyeye çıkabilmesinde faydalıdır.
Erişkinlerin kalp damar hastalıklarından korunmasında etkilidir. Kan şekeri seviyesinin dengede tutulmasında faydalıdır. Hem ruh hem de vücut sağlığını korur. Sağlıklı ruh hali, zihin ve hafıza için gereklidir. Saçları ve saç köklerini besleyerek saçların canlı ve parlak olmasını sağlar. Peptik ülser, hazımsızlık, mide yanması, bulantı, iştahsızlık, kilo kaybı gibi durumlarda faydalıdır. Pankreas kanseri hastalarında kilo kaybını önlemede ve kansere bağlı hiperlipidemi artışına karşı koruyucudur. Akne, sivilce, kuru cilt, ciltte kızarıklık, sedef hastalığı gibi rahatsızlıklarda faydalıdır.
Balık Yağı Kullanırken Dikkat Edilmesi Gereken Durumlar
Denizdeki veya yetiştirildiği yerdeki kirlilikten dolayı civa, arsenik, kurşun, kalsiyum formları, dioksin, PCB gibi zehirli bileşikler balıkların vücutlarında depolanır. Bu yüzden balık yağı elde edilirken mutlaka rafine edilip saflaştırıldıktan sonra şurup veya hap haline getirilir. Balık yağı şurubu ya da hapı mutlaka eczanelerden veya onaylı yerlerden alınmalıdır.
Aşırı doz balık yağı kullanımı vücutta alerji gibi yan etkilere sebep olabilir. Normal dozdan fazlası için mutlaka doktorunuzun onayını alın.
Balık yağı A ve D vitaminleri bakımından zengindir. Uzun süre veya aşırı doz balık yağı kullanmak bu vitaminlerin karaciğerde birikerek tahribata ve zehirlenmelere neden olabilir.
Aşırı doz ya da çok uzun süre balık yağı kullanımı E vitamini eksikliğine neden olabilir. Bu kayıp E vitamini takviyesi ile giderilmelidir.
E vitamini antioksidan olduğundan, balık yağının oksidasyonuyla meydana gelen ve zararlı olan serbest radikallerin oluşumunu önler.
Vitaminler sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan organik bileşiklerdir.
Vitamin Latince yaşam anlamına gelen vita sözcüğünden kaynaklanır. Vitaminler yağda ve suda eriyenler olarak iki gruba ayrılır. YAĞDA ERİYEN VİTAMİNLER : A, D, E ve K vitaminleridir.
SUDA ERİYEN VİTAMİNLER : B grubu vitaminler ile C vitaminidir.
A vitamini
Kaynakları Hayvansal yiyeceklerden balık, karaciğer, süt ve süt yağı, yumurta sarısı, yeşil sebze ve meyveler.
Ne işe yarar Gözün değişik ışık durumlarında görebilmesi, büyüme ve gelişmeye yardımcı olur. Üreme fonksiyonlarında gereklidir. Enfeksiyonlara karşı koruyucudur.
E vitamini
Kaynakları Günlük yiyeceklerde yeterli miktarda bulunur.
Ne işe yarar Kan hücre hemolizini önleyerek aneminin önlenmesi, organizmada oluşan oksijen içeren serbest radikalleri etkisizleştirerek kanser oluşum riskini azaltma. Katarakt oluşumunu geciktirme.
D vitamini
Kaynakları Balık karaciğeri yağında yoğun olarak bulunur.
Ne işe yarar Kalsiyum metabolizmasını düzenler, kemiklerin ve dişlerin sertleşmesinde etkilidir.
K vitamini
Kaynakları Lahana, karnıbahar, ıspanak ve soya fasulyesinde bulunur.
Ne işe yarar Kanı pıhtılaştırır.
C vitamini
Kaynakları yeşil sebzeler, turunçgiller, çilek, domates, kuşburnu, maydanoz, kivi
Ne işe yarar Kılcal kan damarlarının olmasını sağlar. Yara iyileştirmesini hızlandırır. Vücudu enfeksiyon ve bakteri toksinlerinden korur. Kan kolestrol düzeyinin düzenlemesinde yararlıdır. Kanser riskini azaltır.
B5 vitamini
Kaynakları Dana eti, karaciğer, balık, tavuk, yumurta, peynir, fasulye, tüm tahıllar, hububatlar, karnabahar, bezelye, avakado, patetes, mısır, kuru yemişlerde de bolca bulunur.
Ne işe yarar Karbonhidrat, lipid ve protein metabolizmasında rol alır. Sinir sisteminin çalışmasında önemli olan asetil kolin oluşumunda etkindir.
B2 vitamini
Kaynakları Süt, et ve yumurta gibi hayvansal protein kaynağı yiyecekler, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagil ve maya.
Ne işe yarar Protein ve yağ metabolizmasındaki enzimlerin çalışmasında yardımcı. B6 vitamini
Suda çözünen vitaminler: B grubu ve C vitaminlerini kapsar. Bu vitaminler, isimlerini ilk keşfedildikleri zaman kullanılan test tüplerinin üzerindeki B ve C etiketlerinden almişlardır. Sonraları, B vitamini içeren test tüplerinin içinde birden çok vitamin içerdiği tespit edilmiş ve daha sonra B1, B2, vb. vitaminleri diye adlandırılmışlardır.
Suda çözünen vitaminler vücutta depolanmaz. Böbrek yoluyla atılır.
MELİSA: Terletici,kas gevşetici,sinirleri yatıştırıcı ve ateş düşürücü özellikleri vardır Nefes darlığı ve astımda da kullanılır
ÇAM: Balgam söktürücü,terletici ve antiseptik özellikleri vardır Kaslarla ilgili ağrılara iyi gelir ve ferahlık verir Astım,bronşit,soğuk algınlığı ve gut hastalığı için kullanılır
SARMISAK:Mikrop öldürücüdür Yüksek tansiyonu düşürür İştah açar Hazmı kolaylaştırır Kabızlığı giderir Kanı temizler, kalp adalesini kuvvetlendirir Siyatik varis, romatizma, mafsal iltihabında faydalıdır Ayrıca saç uzamasını sağlar, dökülmesini önler Saçkıran hastalığına iyi gelir
HİNDİSTAN CEVİZİ:Hazmı kolaylaştırıcı, bulantı ve kusmayı giderici etkilere sahiptir İltihaplanmaya karşı etkili olması nedeniyle haricen eklem ve kas ağrılarına ve romatizmaya karşı kullanılır Fiziksel yorgunluğu giderici etkiye sahiptir Saç dökülmesinde de etkilidir Ayrıca pastalara esans olarak kullanılır
MENEKŞE: Mikrop kırıcıdır Cilt hastalıklarında kullanılır Egzama ve saç dökülmesinde etkilidir Kuru saçları nemlendirir, parlaklık ve canlılık verir
Itır: Dengeleyici, sakinleştirici, her tür cilt sıkıntısı için faydalı, hormon dengeleyen, adet sıkıntılarına iyi gelen, bedenin su tutması ve selülit için etkindir
GREYFURT : Kafa karışıklığı, kıskançlık ve hayal kırıklığı gibi olumsuz düşünce durumlarında ilaç olarak kullanılır Greyfurt, bu durumları yok eder ve canlandırıcı karakteri ile kararsızlık, sürüncemede bırakma ve geçmiş için kaygılanma durumlarında fayda sağlar Manik ve depresif arasında gidip gelen durumlarda yardımcıdır
BERGAMOT:Stres ve yorgunluğu giderici ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiricidir Egzama tedavisinde de kullanılır İştah arttırıcı ve safra söktürücü etkisi vardır Ayrıca çayda lezzet ve koku verici olarak da kullanılır Moral yükseltici ve sakinleştirici bir yağ olan bergamot, öfke ve hayal kırıklığını giderir, özellikle endişe ile oluşmuş depresyonda mükemmel sonuç verir
LAVANTA:Ağrı keser, mikrop kırıcı; sakinleştirici, dengeleyici, tüm cilt sorunlarına birebir, baş ağrısı, böcek sokmalarına karşı, yanıkları iyileştiren, yatıştırıcı, huzursuzluk, korku, uykusuzluk, panik ve depresyon için çok yararlıdır Parfümeri sanayiinde de kullanılır İnfüzyon yoluyla antidepresyon ve uykusuzluğa iyi gelir Vücuttaki kötü kokuları giderir, antiseptik olarak kullanılır Romatizmaya iyi gelir Saçtaki sirkeleri gidericidir
PAPATYA:Fiziksel ve ruhsal bir rahatlatıcı olan papatya, depresyon, korku, histeri ve gerilimi yatıştırır Endişe içinde olanlar için yatıştırıcıdır Tedirginlik, huzursuzluk,öfke ve sabırsızlık durumlarında sükunet verir Bademcik ve diş iltihabında kullanılır Cilt için oldukça faydalı bir yağdır
OKALİPTÜS:Kişiye konsantrasyon ve zihin açıklığı sağlar Enerjilerin dengesiz olduğu durumlarda kullanılır Kabızlık,öksürük, sinüzit, şeker hastalığı, romatizma ve selülite etkilidir Bronşit,astım gibi akciğer hastalıklarında ve gripal enfeksiyonlarda kullanılır
REZENE:Sıkıntılı zamanlarda güç ve cesaret verir Stresli zamanlarda tepki olarak yeme sonucu oluşan oburluk ve alkolizm için kullanılır Midevi rahatsızlıkları giderir, gaz söktürücü ve süt arttırıcı etkisi vardır Yara iyi edici özelliğe sahiptir Cildi besler ve pürüzleri giderir
PORTAKAL YAĞI:Mide rahatsızlığını geçirir Hazmı kolaylaştırır Ateş düşürücüdür Cildin güzel olmasını sağlar Yara ve yanıkların tedavisinde kullanılır Cildi sıkıştırır Sivilce ve aknelerin kurutur Tonik olarak kullanılır Kan dolaşımını düzenleyicidir Sinir yatıştırıcıdır Spazm çözücü ve ağrı giderici özellikleri bulunmaktadır
YASEMİN YAĞI: Depresyona iyi gelir,endişe giderir,deri ve saçlar için yararlıdır ve cinsel gücü arttırır Duygusal olarak dengeleyici ve yatıştırıcı özelliği vardır Uyuşukluğa ve tembelliğe iyi gelir Romatizma ağrılarında ve selülit giderici olarak kullanılır Adet sancılarını dindirir
KARANFİL YAĞI:Sinirleri uyuşturur Antiseptik ve ağrı kesici olarak kullanılır Diş ağrılarında etkilidir
ARDIÇ:Antiseptik ve vücudu temizleyici özellikleri vardır İdrar söktürür ve spazmları çözer Romatizmal ağrılara iyi gelir Eklem iltihabı ve ödem durumlarında faydalıdır
NANE:Mide bulantısını keser Hazmı kolaylaştırır Gaz söktürücüdür Sinirleri güçlendirir Baş ağrısına iyi gelir Selülit tedavisinde kullanılır Anne sütünü arttırır Bağırsak solucanlarını temizler Yorgunluğa iyi gelir ve canlandırıcıdır Sinüzit,baş ağrısı ve migrene iyi gelir
BİBERİYE:Ağrı kesici ve antiseptik özellikleri vardır Baş ağrısına ve zihinsel yorgunluğa iyi gelir Hafızayı güçlendirir İdrar söktürücü, gaz giderir, kan dolaşımını arttırır, bronşite ve sinüzite, sarılık ve karaciğer yetmezliğinde de kullanılır
GÜL: Depresyon giderici,yatıştırıcı ve spazm giderici özellikleri vardır Cinsel olarak uyarıcıdır Uykusuzluğa ve sinirsel sorunlara iyi gelir Cilt bakımında kullanılır Alerjik ciltler, egzamalı ciltler ve açık yaralara iyi gelir Regl öncesi sorunlara iyi gelir
LİMON:Antiseptik ve bakteri gelişimine engel olucu özellikleri vardır Kişiyi canlandırır ve enerji verir Varisler,mide ülseri,depresyon ve endişe duyguları üzerinde etkilidir Boğaz ağrısı, mide yanması, kan temizlemede, böbrek taşında, bağ dokusu hastalığında kas kuvvetlendirir Sivilceleri giderir Cildi güzelleştirir Vücuttaki istenmeyen yağların atılmasını sağlar Böcek ve sinek ısırmalarında kaşıntı ve şişmeleri önler
ÖKALİPTÜS:Böcek ısırıklarına çok iyi gelir ve etkili bir böcek kovucudur Sinirsel ağrıları ve kas ağrılarını giderici özelliği vardır Solunum yolu hastalıklarına iyi gelir Romatizmal ağrılara iyi gelir Kabızlık,öksürük, sinüzit, şeker hastalığı, ve selülite etkilidir
PORTAKAL:Mide rahatsızlığını geçirir Hazmı kolaylaştırır Ateş düşürücüdür Cildin güzel olmasını sağlar Yara ve yanıkların tedavisinde kullanılır Cildi sıkıştırır Sivilce ve aknelerin kurutur Tonik olarak kullanılır Dengeleyici ve yatıştırıcı özellikleri vardır
ADAÇAYI:Az söktürücü, ter kesici, ,idrar arttırıcı etkileri vardır Yara iyi edici ve antiseptik olarak kullanılmaktadır Bebeklerde gaz gidericidir Regl dönemi sıkıntılarına iyi gelir Uyku verici ve iltihap giderici özellikleri vardır
SEDİR:Gerilimleri yatıştırır Genellikle meditasyon aracı olarak kullanılır Balgam söker,sakinleştirir ve gençleştirir
DEFNE:Antiseptik ve gaz giderici özellikleri vardır Terletici ve antiseptik özelliklere de sahiptir Saç ve kafa derisi tedavilerinde kullanılır Saç büyümesine etki eder
HAVUÇ YAĞI: ildin bozulmasını önler Güneş yanıklarının iyileşmesine yardımcı olur Hücre yenileyici, idrar arttırıcı, kan temizleyici, kan yapıcı ve kolesterolü düzenleyici etkiye sahiptir Karaciğer ve safrakesesine iyi gelir
Not : Hangi yağı kullanırsanız kullanın bu yağları badem yağı yada susam yağı gibi bir yğla seyreltmeniz gerekmektedir.. SEYRELTME İŞLEMİNDE 4 ÇAY KAŞIĞI SEYRELTİCİ YAĞA (BADEM,SUSAM VS) 5 DAMLA ÖZ YAĞ DAMLATMALISINIZ DAHA FAZLASI ZARAR VEREBİLİR..
Yüksek tansiyonu olan kişilerde Biberiye kullanılmamalıdır
Şeker hastalığı söz konusu ise, ökaliptus, ıtır ve limon kullanılmamalıdır
Sara / epilepsi rahatsızlığı olan kişilerde rezene, ökaliptus ve kekik kullanılmaz Biberiye ise çok az dozda kullanılır
Yüz bölgesinde kullanılması sakıncalı olan yağlar tarçın ve karanfildir
Hassas ciltlerde sakıncalı yağlar: Tüm asitli yağlar Fesleğen, rezene, hintlimonu, biberiye ve lemon verbena’dır
Sirke sağlığımızın en iyi dostu, en değerli yardımcısıdır. Onu her derde deva yapan sayısız faydaları Vardır.İşte Size bunlardan bazıları;
Anemi Sirke, anemiye karşı birebir olan demir, B12 vitamini ve folik asidi, vücudun kolayca emebileceği bir formda barındırır. Günde bir defa ılık ballı suyun içinde bir tatlı kaşığı elma sirkesi koyup içmeniz yeterlidir.
Astım ve solunum hastalıkları Tüm vakalarda bal (doğal, işlenmemiş ve ısıtılmamış olmalı) ve elma sirkesi karışımı iyi sonuç vermektedir. Buğday balı daha etkili olabilmektedir. Bir kaşık sirke bir kaşık balla karıştırılıp ılık suya eklenir. Günde 3-4 defa içilir.
Ateş Bir ölçü sirkeyi beş ölçü suyla karıştırın. Bu karışımız kompres yapmak ve sarmalamak için kullanın. Bu sirkeli su, yüksek ateşle yanan kimseyi rahatlatacağı gibi, vücuttaki toksinlerin deri yoluyla atılmasını sağlayacaktır.
Ayak sağlığı Ayaklarınızı sirke banyosuyla rahatlatın! Banyo küvetinizin içini bileklerinize kadar soğuk suyla doldurun. İçine bir bardak elma sirkesi ile biraz işlenmemiş deniz tuzu ekleyin. Birkaç dakika boyunca ayaklarınızı suyun içinde hareket ettirin. Bu uygulamayı bir leğende de yapabilirsiniz.
Bacaklardaki varisler Bacaklarınızı elma sirkesi emdirilmiş bir bezle sararak yukarı kaldırıp dinlendirin. Bu süreçte büyük bir tas içinde bir yemek kaşığı elma sirkesi karıştırılmış ılık suyu için. Yorgunluğu da alması için bu suyun içine bir yemek kaşığı bal ekleyin. Rahatlamayı hemen hissedeceğiniz gibi gözle görülür iyileşme de birkaç hafta içinde gelecektir. Bunu günde bir veya iki defa, yarım saatlik sürelerle uygulayın.
Ayrıca yemeklerden önce düzenli olarak sulandırılmış elma sirkesi için. Orta büyüklükte bir kese kağıdının dibini sirke ile ıslatıp, aşçı şapkası gibi kafanıza geçirip yarım saat ile bir saat arasında bekletin. Ya da 50 gr dövülmüş biberiye ve ½ litre elma sirkesini karıştırıp 3 hafta boyunca dinlendirerek biberiye sirkesi oluşturun. Bunu bir tas kaynayan suya bir çorba kaşığı damlatarak koklayın.
Noga çayı olarak da bilinen bu çay soğuk algınlığı için birebirdir. Grip olduğunuz vakit hemen bir bardak bol karabiberli noga çayı için ertesi güne iyileşin.
Bağımlılık, yaşam boyu bir tedavi gerektiren ve ancak gerekli tedavi ile kontrol altına alınan bir hastalıktır (Şeker hastalığı gibi). Yani bağımlılık yaşam boyu sürer. Tedavi, bağımlısı olunan maddenin hayat boyunca tekrar kullanılmaması ile gerçekleşir.
Bağımlılık iki ana bölüme ayrılır: Kimyasal olan ve kimyasal olmayan. Kimyasal olan bağımlılık ise içerisinde yasal olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrılır.
Alkol’e Biyolojik Yatkınlık, Alkol Bağımlılığı İle İlgili Bilgiler
Alkolizmin hastalık modelinin ortaya konması, genetik geçişin farkedilmesiyle olmuştur. Genetik geçiş, aileden alman genetik özellikler nedeniyle alkolizme yatkın oluşu vurgular. Aileden alınan genetik özelliklerle belirlenen biyolojik yapı bazı insanlarda alkolizmin gelişebilmesi için uygun bir zemin oluşturur.
Hastalık modeli ortaya konmadan önce, biyolojik yatkınlık alkolizmin, genetik geçişi daha iyi saptanmış başka hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkışıyla açıklanmaktaydı. Örneğin iki uçlu mizaç bozukluğu, genetik geçişi olduğu iyi bilinen bir hastalıktır, sıklıkla da alkolizmle birlikte bulunabilir. Dolayısıyla alkolizmin genetik geçişi olmadığı ama iki uçlu mizaç bozulduğuyla birlikte görülen alkolizm vakalarının böyle bir izlenim yarattığı ileri sürülebilir. Daha sonra yapılan çalışmalarda bu nokta da dikkate alınarak, anne ya da babasından birisi alkolik olan çocukların, diğer tüm psikiyatrik bozukluklardan bağımsız olarak alkolizme yakalanma risklerinin toplumdaki ortalama riske göre 3-4 kez fazla olduğu gösterilmiştir. Aile çalışmaları, genetik geçişi ortaya koymak açısından yeterli değildir. Alkolik ailenin çocuğu yetiştirdiği de göz önüne alınırsa alkolizmin, yetiştirilmeye bağlı faktörlerle de çocuğa aktarılmış olması mümkündür.
İkiz çalışmaları genetik geçişin önemini ortaya koymak açısından daha elverişlidir. İkiz çalışmaları, tek yumurta ikizlerinde iki kardeşte birden alkolizm görülme şıklığıyla, çift yumurta ikizlerinde bu sıklığın karşılaştırılmasıyla yapılır. Tek yumurta ikizlerinde birlikte alkolizm görülme sıklığı, çift yumurta ikizlerine göre fazladır. Bu bulgu genetik malzemenin önemini ortaya koyar. Tek yumurta ikizlerinde genetik yapı tam olarak aynıdır. Çift yumurta ikizlerinin genetik yapısı ise herhangi iki kardeş kadar birbirine benzer. Genetik yapının benzerliği arttıkça alkolizmin birlikte görülme sıklığı da artmaktadır.
Genetik geçişi ortaya koyan üçüncü gurup araştırma evlat edinilmiş çocuklarla yapılan çalışmalardır. Bu çalışmaların genel olarak ortaya koyduğu: Biyolojik ailesi alkolik olan çocukların ilk altı ay içinde ailesinden ayrılıp başka ailelerin yanına verilenlerinde alkolizm sıklığı, yine aynı durumda evlat edinilmiş ama biyolojik ailesi alkolik olmayan çocuklara göre daha yüksek olduğudur. Her iki durumda da evlat edinen ailede anne ya da baba alkolik değildir. Biyolojik anne babasından biri alkolik olan, ama evlat edinen ailesinde alkolik olmayan çocukların alkolizme yakalanma riski, biyolojik ailesinde alkolik olmayan ama evlat edinen ailede anne ya da babanın alkolizm geliştirdiği durumlara göre de daha fazladır. Evlat edinilmiş çocuklarla yapılan çalışmalar da genetik geçişin önemini ortaya koyduğu gibi, bunun yetiştirilmeyle ilgili etkenlere göre daha belirleyici olduğunu da vurgulamıştır.
Sözü edilen çalışmalar genetik geçişle belirlenen biyolojik bir yatkınlığın varlığını ortaya koymakla birlikte bu yatkınlığı açıklayabilecek özgün biyolojik bulgular bu denli açıklıkla saptanamamaktadır, bu yönde sürdürülen çalışmalar alkolizme yatkınlığı hazırladığı düşünülen bazı özellikleri ortaya koymuştur.
Alkol etkisine dirençli olmak, alkolizm gelişmesi riskini arttıran bir özelliktir. Alkolün sarhoş edici etkisi beyin hücrelerinin alkolden ne kadar etkilendiğiyle ilgilidir. Aynı dozlarda alkol, bireylere göre farklı düzeyde sarhoşluğa yolaçar. Anne ya da babalarında alkolizm saptanan bireylerle yapılan çalışmalarda bunların alkol etkisine daha dirençli oldukları görülmüştür.
Bir diğer biyolojik özellik, beynin elektriksel işlevinin bir göstergesi olan P 300 dalgasında saptanan değişikliklerdir. P 300 dalgası, bir uyaran verildikten (genelde ışık çakması) 300 milisaniye sonra saptanan elektriksel bir dalgadır. Genelde uyaranın tanınmasını simgelediği varsayılır.
Özel testlerle saptanabilen bilişsel yeteneklerdeki bazı farklılıkların da alkolizm için belirleyici olabileceği düşünülmüştür. Alkoliklerde saptanabilen değişiklikler özellikle beyinin ön bölgesi olarak adlandırılabilecek frontal lobun işlevleriyle ilgili değişikliklerdir. Bu bulgular beyin görüntüleme yöntemleri olan bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans teknikleriyle saptanan değişikliklerle de uyumludur.
Alkolün vücuttaki yıkımının son aşamasını gerçekleştiren enzim olan aldehit dehidrogenaz aktivitesi bireyler arasında farklılık gösterir.
Beyindeki iletiden sorumlu olan kimyasal maddelerin parçalanmasıyla ilgili olan mono amin oksidaz (MAO) adlı enzim pekçok psikiyatrik rahatsızlığın oluşumunun açıklanmasında önemli bir role sahiptir. Alkoliklerde de MAO aktivitesinin düşük olduğu tespit edilmiştir. Alkol kesildikten sonraki dönemlerde de normale dönmediği ileri sürülür.
Bu bulgular aile çalışmalarıyla varolduğu ortaya konan biyolojik yatkınlığı nelerin ortaya çıkardığım araştırmaya yönelik çalışmalardır. Pekçoğu alkoliklerle birlikte alkoliklerin çocuklarında da tekrarlanmıştır. Henüz kesin ifade edilebilecek düzeyde olmamalarına karşın yatkınlığın dayandığı birtakım biyolojik özelliklerin habercisi durumundadırlar.
Diğer taraftan alkolizmin kendi başına bir hastalık olduğu fikrini desteklerken, alkolizm hakkındaki ahlak değerlerinden kökünü alan önyargıların ortadan kalkması için önayak olmaktadırlar.
Saptanabilen biyolojik özelliklerin farklılığı bunların tek bir biyolojik süreç içinde açıklanmasını güçleştirmektedir. Örneğin P 300 dalgası merkezi sinir sisteminin çalışmasıyla ilgiyken ALDH enzimi karaciğerde etkinliğini göstermektedir. Bu durum, alkolizme yatkınlığın çok faktör tarafından ortaya konan bir genel sonuç olduğunu düşündürür.
Genetik geçişin ve biyolojik yapının da yatkınlığı tamamıyla belirlemediği ortadadır (diğer türlü tek yumurta ikizlerinde birlikte alkolizme yakalanma oranı % 100 olmalıydı oysa % 55-60 arasındadır). Çevresel etkenlerin de biyolojik etkenlere katılarak alkolizme yatkınlığın belirlenmesinde etkili olduğu açıktır.
1. Bir çift dambıl alıp ince bir sehpaya uzanın. Dambılları kaldırıp başınızın üstünde, kollarınız gergin bir şekilde tutun. Avuç içleriniz birbirlerine bakıyor olsun.
2. Dirseklerinizde omuzlarınıza kadar olan bölümü oynatmadan, ağırlığı indirin.
3. Kollarınızı düzleştirerek, ağırlığı yeniden başlangıç pozisyonunuza döndürün.
1. Bir çift dambıl alıp, bacaklar omuz da genişliği kadar aralayın. Dambıllar her iki yanınızda, avuç içleriniz birbirlerine bakıyor olsun.
2. Dirseklerinizi oynatmadan ağırlıkları mümkün olduğunca kaldırın.
3. Ağırlıkları yavaşça indirerek yeniden başlangıç pozisyonunuza dönün.
Alkollü içkilere kişinin tutkunluk derecesinde bağlı olması durumuna alkolizm denir. Alkolizm sorunu olan kişi ise alkolik olarak tanımlanır. Alkolik, alkolün kendisine zararlı olduğunu bildiği halde içmekten, kendini alamayan kişidir. Anne ve babasında alkolizm sorunu olan çocuklarda alkolizm görülme oranı, ebeveyni alkol kullanmayanlara göre, daha yüksektir.
Alkole alışkanlık kazanmış kişinin kontrolü kaybetmesi ve davranışlarını özürlerle kapatmak istemesi kritik devrede olduğunun işaretleridir. Saldırgan olur, içki depolar ve sabahları alkol alma alışkanlığını kazanır. Bu noktadan sonra işini de ihmal etmeye başlar ve kendisinde titremeler, düşünme yetersizliği baş gösterir. Alkol alışkanlığının soya çekime bağlı olduğu söylenmişse de bugün bütün dikkatler olayın psikolojik ve sosyal (toplumsal) sebeplerine çevrilmiştir.
Kıl dönmesi; kıl,tüy,cilt döküntüsü ve elbise tozu gibi yabancı cisimlerin sonradan oluşan delik aracılığıyla cilt altına girip yumak oluşturmasıdır. Delik bilinmeyen bir şekilde oluşmaktadır en akla yatkın teori; kılın kalçanın sürtünme hareketiyle dönen bir matkap ucu gibi cildi delmesi sonucu oluştuğudur.
Oluşan bu delikten enseden dökülen kıllar ve diğer yabancı cisimler girerek birikir. Doku içine giren bu yabancı cisimler vücut tarafından bir zarla kapatılarak sinüs haline getirilir. Tedavide bu sinüs veya içeriğinin alınması esastır. Hastalığın oluşması için birkaç kıl yeterli olmaktadır ancan hiçbir şikayet yapmadan binlerce kıl birikebilmektedir.
Tüp bebek yönteminin, kadının tüplerinin kapalı olması, yumurtlama bozuklukları, endometriyozis gibi durumlarda, rahim içi aşılama ile sonuç alınamayan hastalarda, azo spermi olan kişilerde, açıklanamayan kısırlık tanısında ve genetik hastalıkların tespiti halinde uygulanması gerektiğini bildirdi.
Kemoterapi, kimyasal ya da biyolojik maddeleri vücuda vererek yapılan bir tedavidir. Burada amaç kanser hücrelerinin çoğalmasını engellemek. Kanser hücresinin DNA sentezi yapmasını ve mitoz bölünmesini durdurmak için bazı ajanlar kullanılıyor. Bunlar hem ağız yoluyla hem de damar yoluyla verilebiliyor. Kemoterapi basit bir şey değil. Kişinin yaşı, diyabet, tansiyon gibi kansere eşlik eden diğer hastalıkları gibi konuların çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Yani tümörün bulunduğu yer ve hastanın özelliklerine göre, kemoterapi uygulamasının nasıl olacağı şekilleniyor.
– Kemoterapi hastalık ilerlemiş dahi olsa iyileşme sağlayabiliyor mu?
İleri evrede dahi, hastalık yayılmış olsa da bazı kanser türlerinde başarı sağlanabiliyor. Özellikle germ hücreli kanser olarak tanımlanan testis kanserlerinde. Bu tümörler akciğer ve karaciğere yayılmış dahi olsa kurtarma şansımız çok yüksek. Bu çok önemli. Testis kanserleri, over kanserlerinin bazı türleri, lenf kanserleri, lösemiler de ve bazı sarkomlarda başarı sağlanıyor. Bunların dışındaki kanser türlerinde 4. evrede tam kür sağlamak mümkün değil. O zaman da amaç mümkün olduğu kadar sağ kalımı, hatta hastalıksız sağkalımı artırmak oluyor.
– Hastanın yaşı tedavinin başarısını etkiliyor mu?
Kemoterapi her yaşta yapılabilmesine karşın çok yaşlı kişiler kırılgan yapılarından dolayı daha fazla etkileniyorlar. Ancak yaşlı hastalarda da kemoterapi yapmak mümkün. Önemli olan yaşlı hastanın performansı. Bunun yanı sıra hastanın kansere eşlik eden farklı hastalıklarının bulunması da ilaç uygulamasını kısıtlayıp sonucu etkileyebiliyor.
– Kemoterapi tedavisinin planlaması neye göre belirleniyor?
Yaptığımız tedavide beklentilerimiz var. Başarı oranımızın ne olacağını yaklaşık tahmin edebiliriz. Amacımızı en başından belirleriz. ‘Hastanın yaşamını mı uzatacağız’, Yaşam kalitesini mi yükselteceğiz’ planlamasını yaparız. Hastanın yaşam süresini artırırken, kalitesini düşürmemek için çok hassas değerlendirmeler yapıyoruz. Medikal onkoloji uzmanı olarak bizler aynı zamanda iç hastalıkları uzmanıyız. Hastalığını değil, hastayı tedavi ediyoruz, onun için hastayı bir bütün olarak değerlendirmemiz gerekiyor.
– Kemoterapinin yan etkileri neler?
Kemoterapi sırasında kemik iliğinin baskılanması ile kemik iliğinde üretilen akyuvarların (lökositlerin), alyuvarların (eritrositlerin), trombositlerin sayısı düşüyor. Bu da kişinin kendini çok daha yorgun hissetmesine neden oluyor. Lökositlerin belirli bir düzeyin altına inmesi de enfeksiyonlara karşı yatkınlığın oluşmasına neden oluyor. Bu nedenle hasta takip edilirken tüm bu olasılıklar da değerlendiriliyor.
Kemoterapi alması gereken hastalarda en fazla karşılaştığımız sorunlardan birisi önyargılar. Ancak her hastanın hastalığının farklı olduğunun unutulmaması gerekiyor. Her hastaya kullanılan ilaçlar ve bunların yan etkileri birbirinden farklıdır. Hastaları en fazla etkileyen çevreden duydukları kanser ilaçlarının saç döktüğüne dair söylemler oluyor. Evet, kanser ilaçlarının büyük bir kısmı saç döker ama bu saç da sonradan çıkar. Yine bir başka önyargı bulantı ve kusmada oluyor. Halbuki bu da yanlış bir yaklaşım ve bunu yenmek gerekiyor.
Kemoterapiye bağlı bulantı ve kusmanın önemli bir kısmı da psikolojik oluyor. Önyargılar kemoterapiye verilen reaksiyonu artırıyor. Bu yüzden biz hastalara çevreden gelen duyumlara kapalı olmalarını öneriyoruz.
Anadolu Sağlık Merkezi Onkolojik Bilimler Koordinatörü Prof. Dr. Haluk Onat
En etkili sigara bırakma yöntemi, Sigarayı bırakmanın en etkili yöntemi nedir? Sigara Nasıl Bırakılır? Sigarayı bırakmanın yolları
Nikotin bantlarının yan etkileri olur mu, Akupunktur ve hipnoz bilimsel olarak sigarayı bırakma yöntemleri midir, hangi ilaçlar etkilidir? tüm bu soruların yanıtını Prof. Dr. Ziya Gülbaran veriyor…
En büyük polikliniklerden biri olan İstanbul Tıp fakültesinin başında bulunan, Çapa Tıp fakültesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Ziya Gülbaran sigarayı bırakmaya yardımcı olan farklı yöntemleri ntvmsnbc’ye anlattı:
NİKOTİN BANDI VE SAKIZI YARDIMCI OLUR Sigarayı bırakmada en önemli konu elbette hastanın karar vermesi ve iradesidir. Bunun dışında özellikle günde en az bir paket sigra içen ve uyandıktan sonraki yarım saat içinde ilk sigarasını içen kişileri nikotin bağımlısı olarak tanımlıyoruz. Bu tür hastalarda sigarayı bırakmalarında nikotin bandı ya da nikotin sakızını yardımcı olarak kullanıyoruz. Hastaların sigara ile aldıkları nikotini dışarıdan sakız ya da bantla replese ediyoruz, buna replasman tedavisi deniyor.
Nikotin sakızının etkisi, çiğnenmeye başladıktan yaklaşık 15 dakika sonra biter. Bu durumda günde 8 taneye kadar nikotin sakızı çiğnenmesini tavsiye ediyoruz. Ayrıca hastalarımız, sakızı ağza aldıktan sonra çiğnemekten ziyade dilin altında ya da dişlerin kenarında sakızı emerek yavaş şekilde nikotini almalarını tavsiye ediyoruz.
Yaklaşık 24 saat etkili olan nikotin bantları ise çoğu durumda daha iyi sonuçlar verebiliyor. Bu bantları kullandığınızda, ağzınızda bir sakız bulunudurmanıza gerek yok, vücudunuza bant aracılığı ile yeterli nikotini 24 saat boyunca verebiliyorsunuz. ÜÇ FARKLI NİKOTİN BANDI Nikotin bantları üçe ayrılıyor ve kutuları üzerindeki numaralarla çeşitleri belirtiliyor. Hasta, günde 10 tane yani yarım paket sigara içiyorsa 1 numaralı kutu, bir paket içeriyorsa 2, bir paketten fazla içiyorsa da 3 numaralı kutu ile vücudun alıştığı nikotini replase etmeye çalışıyoruz. Bunları sigarayı bırakmaya karar verdikten sonra en az iki hafta boyunvca kullanılmasını öneriyoruz.
Hem nikotin sakızının hem de nikotin bantlrının tek bir durumda yan etkisinden sözetmek mümkün; eğer nikotin bandı ya da sakız ile aynı anda sigara içmeye devam ederseniz vücutta aşırı nikotin olacağı için çarpıntalar olabilir, kişi kendini huzursuz ve rahatsız hissedebilir. Bu konuda hastayı bilgilendirmek gerekiyor. Bunun dışında bu ürünlerin her hangi bir yan etkisi bulunmuyor.
YARDIMCI İKİ İLAÇ Piyasada sigara bırakmaya yönelik çeşitli ilaçlar bulunuyor. Bu konuda ilk çıkan ilaç Zyban’dı. Bu ilaç depresyon tedavisinde kullanılıyor. Ancak 30 yıl kadar önce ABD’de bu ilacı kullanan insanlar doktorlarına geri döndüklerinde depresyonun yanında, artı sigara içmek istemediklerini, sigaraya karşı bir tiksinti duyduklarını söylediler. Bu zayıf etkili anti depresan daha sonra sigarayı bırakmada yardımcı ilaç olarak kullanılmaya başlandı.
Yakın yıllarda da, Zyban’dan biraz daha etki olduğu belirtilen Champix adındaki ikinci bir ilaç piyasaya sunuldu. Bu iki ilaç da Türkiye’de mevcut fakat maalesef devlet bu ilaçları ödemiyor. Bu ilaçaların iki kutusu 300 Lira’ya yakın yani oldukça pahalı ilaçlar. İlaç Amerikan FDA yani ilaç denetim kurumunun ve Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı’nın onayını almış, güvenilir ilaçlardır.
AKUPUNKTUR VE HİPNOZ BİLİMSEL DEĞİL Biz üniversitedemizdeki hastalarımızın sigarayı bırakmalarında nikotin bantlarından ve saydığım iki ilaçtan yararlanıyoruz. Bunun dışında hipnoz, akupunktur ya da meditasyon gibi uygulamalara yönlendirme yapmıyoruz. Ancak hastanın kendisi bu gibi yöntemlerden yararlanıp sigarayı bıraktıysa bizim için sonuç sevindirici. Ancak biz kendimiz hastalarımıza yöneltmiyoruz.
Akupunktur ya da hipnoz gibi yöntemler, blimsel olmaktan çok hastaların sigaraya bırakmada psikolojik destek sağladığı uygulamalardır. Yani hastaya bir şekilde kendisine ilgi gösterilmesi ile verilen moral destek, sigarayı bıraktırmada belki de etkili olabilir. Ancak bunlarla ilgili bilimsel yayınlarda ortaya konmuş bir kanırt yok.
BAŞARI EN FAZLA YÜZDE 50 OLABİLİYOR Bütün dünyada sigara bıraktırma kliniklerinin başarısı, en sıkı takiplerde bile yüzde 50 oranındadır, yani 10 hastadan 5’i sigarayı bırakmışsa o klinik için başarılı diyebilirz. Yüzde 100 sigarayı bıraktırma gibi bir şansımız ne yazık ki yok.
BIRAKMAYANLAR NE YAPABİLİR? Örneğin aklınıza sigara geldiğinde içinizden 10’a kadar saymanız sonra farklı şeyler düşünmeniz, sigara içmeyi 5 dakika ertelemeniz ya da sigaranın yerine koyabilceğiniz sakız ya da elma gibi size kilo aldırmayacak, el ve ağız alışkanlığınızı geçiştirecek yiyecekler yemenizi önerebilirim.
Evde egzersiz hareketi yaparak form tutabilirsiniz. Bunun için aşağıdaki hareketlerden destek alabilirsiniz;
Köprü Hareketi Köprü hareketi, özellikle sırt ağrılarına çok iyi gelir. Basen bölgenizdeki yağları eritir ve karındaki kasları da sıkılaştırır.
Eller Dizlere Özellikle karın ve göbek bölgesindeki yağlardan şikayetçiyseniz, bu hareket tam size göre.
Dizler Göğüs’e Ayaklarınız tamamen yerde olmayacak şekilde durmalı. Karın yağları için birebir bir hareket.
Bacak Kasları Baldır ve alt bacaklarınızda yağ veya selülit varsa, küçük bir top alarak, resimde olduğu gibi, önce bacaklarınızın arasına koyup sıkarak, sağa ve sola doğru hareketi tekrarlayın. Ardından bileklerinizin arasına alarak aynı hareketi uygulayın.
Yapılan klinik çalışmalarda bu zamana kadar ozon yağının boy uzattığına dair herhangi bir bulgu elde edilmemiştir. Ancak oldukça faydalı olan ozon yağının etkili olduğu rahatsızlıklar ve etkileri şöyledir:
OZONLANMIŞ YAĞIN ETKİLİ OLDUĞU RAHATSIZLIKLAR
Ozonlanmış yağ Avrupada yüzyılardır deri rahatsızlıklarını yatıştırmak ve tedavi etmek için kullanılmaktadır. Sır, ozonun çok saf zeytin yağıyla birleştirilmesindedir. Çünkü ozonlanmış yağın değişimleri çok hızlıdır ve etkisini birkaç günde gösterir.
Ozon, lezyonlardaki oksijen stoğunu arttırır. Yara tedavisini ilerletip hızlandırır. Bacteria, fungi , fotozoa gibi virüsleri yok eder. Bu mikroplar genellikle anaerobiktir. Oksijene aç ortamda gelişirler. Ozonla ( oksijenin çok aktif hali ) temas ettiklerinde hücre duvarları yok olur. Ozon bunu sağlıklı hücrelere ve dokulara zarar vermeden başarır.
Ozonlanmış yağ; egzema, kesikler, yanıklar ve güneş yanıkları, mantar enfeksiyonları, bacak ülserleri, yatak yaraları, hemoroidler, arı sokmaları, böcek ısırıkları, akne gibi cilt kaynaklı rahatsızlıklarda kullanılabilir. Ayrıca soğuk aldıysanız göğsünüze masaj da yapabilirsiniz.
Akne; Yüzünüzü yıkadıktan sonra sonra günde iki kere ozonlanmış jeli uygulayın. Ozonlanmış jel yüzünüzdeki dolaşımı arttırır ve gün içerisinde karşılaştığınız zararlı toksinlerden arınmak için yardım eder.
Sporcu Ayakları; Temiz ve kuru ayağınıza günde 2,3 kere uygulayın.Ayak mantarlarını ayağınızdan uzak tutar. Çürükler; Ozonlu jeli çürüğe uygulayın. Ağrıyı azaltır, hücre dokularını iyileştirir, iyileşme sürecini hızlandırır.
Kesikler, yaralar; Ozonlu jel her türlü cilt yarası ve sıyrık için birebirdir. Çünkü mükemmel bir antiseptiktir. Çok hafiftir kesinlikle acı yapmaz, günde iki kez uygulayabilirsiniz..
Kepek ve kafa derisi problemleri; Saçınızı yıkayın. Daha sonra ozonlu jeli saç derisine uygulayın.Derinin içerisine doğru masaj yapın. Eğer mümkünse saçlarınızı hafif sıcak bir havluyla sarıp 1 saat bekletin.
İyileşmeyen yaralar, (Diabetik Ayak Yaraları): Özellikle şeker hastalarında sebepsiz oluşan ve zor iyileşen yaraların iyileşme süreçlerini hızlandırmakta.
Kanser: Kanser hastalarının kemoterapiden gördükleri zararları azaltmakta hücre iyileşmesini, hücre yenilenmesini hızlandırmakta.
Kas, eklem ve Romatizmal hastalıklar: Büyük eklem romatizması, Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF), eklem romatizması, kas yırtılması, kas gerilmesi gibi ağrılı hastalıklara sebep olan iltihapların iyileştirilmesinde.
Virüs kaynaklı hastalıklar: Virüslerin organizmalara verdiği zararlı etkilerin azaltılmasında ve giderilmesinde.
Böbrek fonksiyonlarının düzenlenmesi: İdrar zorluğu, mesane iltihabi, sistit gibi idrar yolu ve böbrek enfeksiyonlarının iyileşme süreçlerinin hızlanmasında ve koruma amaçlı kullanımında. Cilt hastalıkları: Güneş yanıkları, cilt lekeleri, sivilce izleri, kırışıklıklar, cilt sarkmaları, sedef hastalığı, ürtiker, melenin yapı bozukluğu, ciltte renk farklılıkları ve cildin yenilenmesine ihtiyaç duyan her tip cilt hastalığında.
Göz hastalıkları: Görme bozuklukları, arpacık, göz iltihabi, kuru göz gibi tüm göz hastalıklarında.
Bağırsak hastalıkları: Tuvalete çıkma bozukluğu, bağırsak kanseri, kolit, tenya, kıl kurdu, solucan gibi parazitler ve tüm bağırsak fonksiyonlarının tedavisine destek olarak.
Nörolojik hastalıklar: Sinirsel hastalıklar, buna bağlı gelişen vücut fonksiyon aksaklıkları, kas yapısını bozan sinir hastalıklarında, kasların ve sinir sisteminin güçlenmesinde.
Yaşlılık: Yaşlanmaya bağlı hücre yenilenmesinin azalması durumunda, ciltte oluşan yaraların daha geç iyileştiği durumlarında, yaşlanmanın etkilerini azaltmakta.
Selülit: Oksijen seviyesinin artmasına bağlı olarak hücre metabolizmasının hızlanması ve hücrelerinin azalmasını sağlamakta, selülit görünümünü azaltmak ve yok etmekte. Kronik yorgunluk: Hücre yaşının ilerlemesi ve buna bağlı olarak gelişen kronik yorgunluk durumunda.
Stresle mücadele: Stresin neden olduğu kan damarlarının daralması durumunda, damarları gevşetmek ve neticede stresin yarattığı gerginlik etkisini azaltmakta.
Detoks: Zararlı alerjen ve toksinlerin vücuttan atılmasını sağlamakta.
Zeka geriliği: Beyin hücrelerinin yenilenmesini hızlandırmakta ve zeka fonksiyonlarını düzenlemekte.
Diş hastalıkları: Çürüklere neden olan bakterilerin öldürülmesinde, diş eti iltihabı gibi durumlarda iltihabı yok etmekte.
Cinsel rahatsızlıklar: Cinsel fonksiyonların düzenlenmesinde, cinsel organda oluşabilecek yaraların tedavisinde.
Özellikle ergenlik döneminde karşımıza çıkan sivilcelerin tedavisi için patatesten faydalanabilirsiniz.
Bir patatesin kabuklarını soyup dilimleyin. Sivilce olan bölgelerin üzerine koyup 30 dakika bekleyin. Yatar konumdayken patates bakımı yaparsanız düşmelerini engellersiniz.
Kırışıklar için Domates
Yüzünüzde kırışıkların oluşmasını engellemek için mutfaktaki malzemeleriniz yeterli. Biraz domates, saf zeytinyağı ve bal karışımı cildinizin sağlıkla parlamasını ve gerginleşmesini sağlar.
3 adet domatesin kabuklarını soyup mutfak robotuna alın. 1 yemek kaşığı bal ve 1 yemek kaşığı zeytinyağını domatesin üzerine ekleyin. Düşük ayarda çekip püre haline getirin. Yüz ve boyun bölgesine yuvarlak hareketlerle masaj yaparak sürün. 1 saat bekledikten sonra yüzünüzü durulayın ve kurulayın.
Cilt Yenileme için Süt Tozu
Cildinizi ölü hücrelerden arındırmak ve yenilenmiş bir görünüm kazandırmak için süt tozu ile bakım yapabilirsiniz.
Bir miktar süt tozunu birkaç damla suyla ıslatıp karıştırın. Yüz ve boyun bölgenize ovalayarak yedirin. Birkaç dakika bekledikten sonra durulayın ve kurulayın.
Elmanın kabukları da cilt yenileme için etkili bir yöntem. Meyve salatası hazırlarken soyduğunuz elma kabuklarını cildinize yapıştırın. 30 dakika bekleyin. Durulamanıza gerek yoktur.
Koyu Halkalar için Kuşburnu
Göz etrafındaki koyu halkalar güzelliğinizi gölgeler. Her gün kapatıcı kullanmak cildinizin nefes almasını engeller. Kuşburnu yağı ile koyu halkalardan kurtulabilirsiniz.
Kuşburnu yağını parmak uçlarınızla göz çevresine yedirerek sürün. Durulamayın ve bütün gece cildinizde kalmasını sağlayın. İçerden destekleme için günde 2 fincan taze demlenmiş kuşburnu çayı için.
Beyaz Dişler için Çilek
Sigara, çay ve kahve içmek dişlerinizin sararmasına yol açabilir. Dişlerinizin sağlığını korumak için sabah ve akşam mutlaka fırçalamanız gerekir.
Beyazlatma istiyorsanız; birkaç çileği mutfak robotundan geçirip püre haline getirin. Haftada üç kez dişlerinizi çilek püresiyle fırçalayın. Çileğin yıkayıcı özelliği olduğu için ağız kuruluğunu da önlemektir.
Çoğunlukla alkol bağımlısı olan kişinin eşi, çocukları, anne-babası, çalışma arkadaşları sorunu daha çabuk farketmektedir. Bu nedenle tedavi talebi çoğunlukla önce aile üyeleri tarafından gelmektedir. Alkol kullanımı ile ilişkili sorunlar arttıkça ve alkol bağımlısı olan kişi alkol kullanımı ile yaşadığı sorunlar arasında bir bağ kurdukça kendi de tedavi arzusu duymakta ve tedaviye başvurmaktadır. Bağımlılık tedavisi kişinin arzusu olmadan gerçekleşemeyecek bir tedavi olduğu için, alkol kullanım sorunu olan kişinin bırakma arzusunun olması gereklidir. Alkol bağımlısı bir kişinin bırakma isteğinin olabilmesi için ise yaşadığı sorunlar ile alkol kullanımı arasında bir bağ kurması gerekmektedir. Alkol bağımlılığında tedavi iki aşamadan oluşmaktadır.
– Alkolden arındırma (detoksifikasyon) – Psikososyal tedavi