Posts Tagged ‘çıkan’

Milli Mücadele Dönemi Gazeteleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

milli mücadele döneminde çıkan gazeteler,
milli mücadele dönemindeki gazeteler


Milli Mücadele Dönemi Gazete ve Dergileri şunlardır;

Milli Mücadele döneminde Anadolu’da Milli Mücadeleyi destekleyen ve desteklemeyen gazete ve dergiler çıkmıştır. Bu gazete ve dergilerin adları, kimler tarafından kuruldukları ve kuruldukları şehirler ayrıntıları şöyle;

İRADE-İ MİLLİYE

GAYEY-İ MİLLİYE

MÜCAHEDE-İ MİLLİYE

HAKİMİYET-İ MİLLİYE

BABALIK GAZETESİ

ÖĞÜD GAZETESİ

VARLIK GAZETESİ

İSTİKBAL GAZETESİ

SELAMET GAZETESİ ( Milli Mücadele lehine)

GÜZEL TRABZON

IŞIK GAZETESİ

KARADENİZ GAZETESİ

YENİ GİRESUN GAZETESİ

GÜNEŞ GAZETESİ

ORDU BUCAK GAZETESİ

AHALİ (Samsunda çıkan Milli Mücadele dönemi gazetelerinden)

AKSİSEDA GAZETESİ

HİLAL GAZETESİ

DERTLİ GAZETESİ

TÜRKOĞLU GAZETESİ

KÜRSİİ MİLLET GAZETESİ

GAMLI GAZETESİ

KÜÇÜK MECMUA GAZETESİ

Türk Ulusal Kurtuluş savaşı basın tarihimizin 1 numaralı gazetesi İRADE-İ MİLLİYE gazetesi 14 Eylül 1919 da Mustafa Kemal’in direktifleriyle açılıp, Mustafa Kemal’in 18 Aralık 1919 tarihinde Anakaraya gelişine kadar tüm yazılarının Atatürk’ün direktifleriyle yazıldığı 1922 yılında matbaasının yanması ve İstiklal mahkemesince kapanan gazetedir.

İradeyi Milliye istiklal mahkemesince kapatıldığı sıralarda 2 Mart 1921’de GAYEY-İ MİLLİYE adı ile Maksud Azmi tarafından bir gazete daha çıkarıldı.

23 Mart 1922’de Hilmi Abidin ve Hayri Lutfi taraflarından MÜCAHEDE-İ MİLLİYE adıyla bir gazete çıkarıldı.

Yazı işleri müdürlüğüne Recep Zühtü’nün getirildiği ilk sayısının 10 Ocak 1920 de 68* 100 edadlarında haftada iki defa olmak üzere fiyatı 3 kuruştan satılan HAKİMİYET-İ MİLLİYE diğer bir gazetedir.

BABALIK GAZETESİ; 11 yıldır, haftada iki defa çıkan 5 Nisan 1921 de günlük y ayına başlayan ve Mustafa Kemal’i Samsundan Erzurum’dan Sivas dan bu yana, Ankara’ya kadar çizdiği çizgiyi izleye gelmiş, ulusal meclisin açılışını halka müjdelemiş, fırkacılık ihtiraslarının, küçük menfaatlerin daima üstünde kalmasını bilmiş, ileri fikirlerin baş savunucusu olarak ortaya açıkmış bir gazetedir. Başyazar ve Mesul Müdür, Samizade Süreyya dır. İstanbul’dan kaçıp gelmiş, ateşli çok aydın bir genç olan Süreyya, bayrama rastlayan düşman taarruzunu da hesaba katarak, bayram şekerlerine harcanacak paranın orduya verilmesi için kampanya açtı. Başarılı da olmuştur..

Türk ulusal Kurtuluş savaşı boyunca Babalık gazetesi bir çok ateşli gençlerde yer almıştır. SERVER (İskit) bunlardan biridir.

ÖĞÜD GAZETESİ; Abdülgani efendinin sahibi bulunduğu matbaa ve Öğüd gazetesi önce Afyonkarahisar’da kurulmuştur. 290’ıncı sayıya kadar NASİHAT adı ile çıktıktan sonra bu adı almıştır.

VARLIK GAZETESİ; doğunun tek gazetesi Albayrak’ın kapanmasıyla bütün doğu gazetesiz kalmıştı. Bunu gören Karabekir Paşa Sarıkamıştan ki askeri mabada derhal bir gazete kurmuş, Varlık adını verdiği bu gazete ile doğuya ses verilmiştir. Sair Feyzullah idaresinde çıkartılan bu gazetenin ömrü kısa olmuştur.

İSTİKBAL GAZETESİ; CHP’nin ateşli politikacısı ve milletvekili Faik Ahmet Barutçu’nun 10 Aralık 1918 de kurduğu bir gazetedir.

1916 yılında Rus işgaline düşen Trabzon 1918 yılının son aylarında kutulunca, şehir yeniden uyanmıştı. Birinci dünya Savaşının patlamasıyla, hukuk son sınıftan askere alınan Faik Ahmet ( Barutçu) Trabzon’a baba ocağına dönmüş, Türk Kurtuluş hareketini destekleyecek bir gazetenin çıkarılması için arkadaşlarıyla anlaşmıştı. 10 Aralık 1918 de çıkan İstikbal haftada iki defa küçük boyda fakat savunduğu fikirler bakımından çok güçlü idi.o sırada Trabzon bir de Pontus’çuların merkezi haline sokulmak isteniyor, şehirde birkaç Rumca gazete de çıkarıyordu. Erzurum kongresine dikilen gözler içinde en umutlusu İstikbalcilerin gözleriydi. 1920 de kendi kurduğu matbaada çıkan İstikbal 27 Ocak 1921 den itibaren günlük olmuş ve Türk zaferlerinin müjdelerini vermiştir. Gazete Türk Kurtuluş savaşı sonuna kadar yaşamıştır..

çevre kirliliği kısa yazı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

çevre kirliliği kısaca nedir,
çevre kirliliği kısa bilgi

Çevre; dünya üzerinde yaşamını sürdüren canlılarının hayatları boyunca ilişkilerini sürdürdüğü dış ortamdır.Yani “Ekosistem” olarak tanımlanabilir.
Hava, su ve toprak bu çevrenin fiziksel unsurlarını, insan, hayvan, bitki ve diğer mikroorganizmalar ise biyolojik unsurlarını teşkil etmektedir

Doğanın temel fiziksel unsurları olan, hava, su ve toprak üzerinde olumsuz etkilerin oluşması ile ortaya çıkan ve canlı öğelerin hayati aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen cansız çevre öğeleri üzerinde yapısal zararlar meydana getiren ve niteliklerini bozan yabancı maddelerin hava, su ve toprağa yoğun bir şekilde karışması olayına “Çevre Kirliliği” adı verilmektedir.

Gelişen teknolojinin yaşamıma getirdiği rahatlık yanında, bu gelişmenin tabiata ve çevreye verdiği kirliliğin boyutu her geçen gün hızla artmaktadır Yaşamı daha mükemmel hale getirmek, daha sağlıklı ve uzun bir ömür sağlayabilmek amacına dönük bu gelişmelerin, gerek kırsal, gerek kentsel alanlarda olsun, doğal kaynakları bozduğu su, hava, toprak kirlenmesine yol açtığı, bitki ve hayvan varlığına zarar verdiği son yıllarda inkar edilemez bir gerçek haline dönüşmüştür.

Çeşitli kaynaklardan çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava, su ve toprakta yüksek oranda birikmesi çevre kirliliği oluşmasına neden olmaktadır Hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması için teknolojinin gelişmesine bağlı olarak endüstrileşmenin de artması gerekmektedir. Bu artış beraberinde var olan doğal kaynakların hızla tükenmesine neden olmaktadır .

Facebookda Gizlilik Ayarı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

‘Privacy’ birçoğunun Facebook kariyerine başladığında umursamadığı bir seçenektir. Ancak başlangıç ayarlarına göre ağınızda (network) olan herkes, size ait olan her şeyi görebilir. Türkiye’den yola çıkalım; Türk kullanıcıların büyük çoğunluğunun ‘kafadan’ Türkiye ağına üye olduğunu düşünürsek, bu ağdaki herkes, size ait olanları arkadaşlarınız kadar görebilir. Bir ağın mensubu değilseniz, bilgilerinizi sadece arkadaşlarınız görebilir. Ama ben mesela Türkiye ağına üyeyim, o halde yapmam gereken Privacy başlığı altındaki Profile’e girip, çıkan ekranda ‘profile: only my friends-yalnızca arkadaşlarım’ şıkkını seçmektir. Bu ekrandan e-posta adresinizi yalnızca arkadaşlarınızın görebileceği şekilde düzenlemeniz hatta ‘Profile’ başlığı altındaki birçok maddeyi arkadaşlarınıza özel olacak şekilde ayarlamanız menfaatiniz icabınadır.

FarmVilleye Nasıl Girilir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

FarmWilleye Nasıl Girilir
FarmVille’e Girme Yolları

Facebook’un en çok oynanan oyunlarından biri olan FarmVille mahkeme kararı ilşe yasaklandı.Ama siz aşağıdaki adımları izleyerek rahat bir şekilde FarmWille oynamaya devam edebilirsiniz.

İlk olarak ağ bağlantılarıma girin.Ağ Bağlantıları penceresi açıldıktan sonra, Sol üst kısımda “ Ağ görevleri “ kısmının altında “ Ağ bağlantılarını görüntüle” seçeneğine tıklayın

Açılan pencerede bilgisayar resmine sağ tıkladıktan sonra, “ özellikler” i seçin. Hemen ardından karşınıza çıkan pencerede “İnternet iletişim kuralları” seçeneğine çift tıklayın.

karşınıza bir pencere çıkacak.Orada DNS sunucu adresini otoforumdas.netmatik olarak al işaretli olacaktır.Siz onu “Aşağıdaki DNS adreslerini kullan” olarak değiştirin ve aşağıdaki dns adreslerini girin.

Yeğlenen DNS Sunucusu : 208.67.222.222
Diğer DNS Sunucusu : 208.67.220.220

Bu dns adreslerini girdikten sonra tamam’a tıklayın tarayıcınızı kapatıp açın.Artık FarmVille oynayabilirsiniz.

facebook video hatası video you requested could not be loaded. please try again later

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Facebook video izleme sorunu,
Facebook video hatası,
the video you requested could not be loaded. please try again later hatası,
the video you requested could not be loaded hatası,

Genelde tarayıcınızın otomotik indirmeye geçmesiyle alakalı bir sorundur.
idm nin otomatik video indirmeye geçmesinden kaynaklanıyor
idm —> downloads —->options —->file tabs—->add—> tıklayın
çıkan kutucuğa http://*.facebook.com/* yazın ve kaydedin sonra
http://*.facebook.com/* yazın ve tekrar kaydedin.

^^böyle sewdim işde^^

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören.
Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka yerde
olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın,
orada kalmalıydın. Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar
kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne
ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.

Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya… Ben dört mevsim baharı yaşadım
seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin
renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelya idin
pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir
ateş gibi. Ve maviydin… En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize
tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim.

Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da… Kendime bile dar
gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın,
en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki
sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve
ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey
olduğunu anladım seninle…

Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk
yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden
tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil
sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim.
Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana
ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen
girebilirdin.

Sevdim ve hayrandım da… Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı,
gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu,
olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da.
Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o
doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman.
Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni
yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.

Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim.
Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın.
Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.

Sevdim işte ötesi yok…

Gölgemsin Aşkım

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Bırakıpta gidemediğim
Sevipte terk edemediğim
Gölgemsin aşkım

Attığım her adımda
Gittiğim her yerde
peşimden gelen
Gölgemsin aşkım

Gündüz ortaya çıkan
Gece karanlıkta kaybolan
Gölgemsin aşkım

Gelme desem peşimden gelen
Rengi hiç değişmeyen
Gölgemsim aşkım

Acı Ayrılık…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Bunca gün, aylar ve sene,
Görmeden, sesini duymadan,
Nasıl yaşar garip gönlüm,
Ayrılık zamanı geldi.

Gözlerimizin içi dolu,
Öyle bir öptüm ki!
Yanağımı okşadı,
Hangi yürek dayanırdı.

İkimizden boşalan,
Yağmur gibi, gözyaşları,
Sımsıkıca sarıldık,
Çek git ne olur git,

Çaresizce,
O gün bu gün ağlıyorum.
Dudaklarımdan çıkan,
Sana yeryüzündeki.

Aşkların tertemizini verdim,
Hala o güzellikle,
Seni seviyor, seveceğim,
Aşkım, gül yüzlüm…

Sami Arlan…

Düşen Bir Çocuksa, Tutan Neden Hayat Değildir?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Keşfedilmemiş bir şiirin son kıtasındayım…/..Bulunmaya varmıyor dilim…

…..merak etmiyorum da,
giderken üşüdün mü bende(n)?
hiç düşündün mü?

oysa ben d/okuyorum şimdi
seni
tenime,
enine, boyuna,
yazıyorum
düşünmeden../..düş(ü)me!

sense çıplaksın
kelimelerini kaybetmiş bir şair kadar
terli şimdi bütün hatırlamaların…
unuttuk (mu) susmayı?
oysa yalnızız
içimiz de
ikimiz de

ki kaybolmuşluğun sesin kadar
ve bulunulmuşluğun kadar suskunluğun…
şimdi
susacak kadar kayıbız
bulunamayacak kadar vurgun….

II

bıraktım çocukluğu(mu)…/..tutulmaya gidiyorum
tut(mayın)!

yerine yenisi alınmasa da bir yüreğin?
siz yine de;
vurun umudun yelkenlisini!..
’yalnız’
ağlamayacağıma söz veremem
bağışlayın!

Aşk verirdi gidişlerin,
nefes alır
gül dikerdi her gece kapıma
dikenini batırır…
alınma sakın!
ben en çok dikenlerini sevdim
susuşlarının…

bu unuttuklarına mı direnişin?
dışına rehin bıraktığın ben miyim?
yoksa kendin mi?
bu içinden çıkan
hangi güçsüzlüğünün kavi?
Bu ne girdap!
bu ne duvar?
bu hangi rahvan gidişin bahçemde salınan?

III

…divit kokusundasın sen…/..yazmadan dağılansa ben!

mealimi kendime bıraktım…
açıklamamı sana
yağmurum!
beni tercüme edebilir misin ayrılıklara?

kaçıngan bir susuş benimkisi..
düne ufak bir bugün kaçamağı…
ağlayışlarım biraz kadınımsı…
ve sen şimdi biraz kağıdımsı…
içine damlıyorum aralıksız…
sus(a) bana!

IV

bazen söylerdin;
’düşe kalka büyürüz çocuk, hayat böyledir’
düşen bir çocuksa şimdi ’sevgili’,
tutan neden hayat değildir?

Hatice Menteş

Kalp Ağrısı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kalp Ağrısı hakkında bilgi
Kalp Ağrısı nedir
Kalp Ağrısı nedenleri

Angina pedoris yani kalp ağrısı koroner arter hastalığının en önemli belirtisidir. Koroner arterlerdeki daraltıcı hastalık sonucu kalp kasındaki beslenme bozukluğunu gösterir. Kalp kasındaki beslenme bozukluğu sonucu ortaya çıkan bazı maddeler sinirleri uyararak ağrının hissedilmesine sebep olurlar.
Kalp ağrısı genellikle tipik olarak % 80-90 vakada göğsün ortasında göğüs kemiğinin üzerinde veya solda kalp bölgesindedir. Ayrıca:
– her iki omuzda,
– her iki kolda (daha çok sol omuz ve sol kolda),
– sırtta her iki kürekkemiği arasındaki kısımda veya sol kürekkemiği altında,
– boyunda,
– çenede ve dişlerde,
– mide bölgesinde,
– sağ göğüs ve kolda olabilir.
Ağrı baskı tarzında sıkıştırıcı özelliktedir. Hasta göğsünde veya omuzlarında çok ağır bir yük hisseder. Beraberindeki korku hissi, endişe ve huzursuzluk vardır. Kunt ve sıkıştırma tarzında bir ağrıdır. Bıçak saplanır tarzda veya iğnelenme tarzında, anî, keskin, gelip geçici bir ağrı değildir.
Eforla ve yorulmayla ortaya çıkar. Efor sırasında ortaya çıkan ağrı istirahatle geçer. Efora devam etmekle geçmez, aksine şiddeti artar. Efora devam edilemez. Eforun derecesi damardaki darlık derecesiyle orantılıdır. Bazı hastalar 2-3 kat merdiven çıkmakla ağrı hisseder. Diğer bazı hastalardaysa çok kısa yürümekle en ufak eforla bile ağrı meydana gelebilir. Hastalığın ilerlediği durumlarda, istirahatte sırasında da ağrı görülür. Egzersiz sırasında olabildiği gibi heyecanlanma, sinirlenmeyle kan basıncının yükselmesi ve yemek sonrası ortaya çıkabilir. Anî soğuk havayla temasta, rüzgâra karşı yüründüğünde meydana gelebilir.
Koroner yetersizliğinden kaynaklanan ağrı damar genişletici Tirinitrine ve İsordil gibi ilaçlarla kısa sürede geçer. Ağrı genellikle 3-5 dakikadır. Ancak 15-20 dakikada sürebilir. 30 dakikayı aşan ağrılarda enfarktüs olabilir. Efor veya egzersiz sonucunda çıkmaz. Yani bir kimse gün boyu yaptığı fizik egzersizden sonra evde dinlenirken prtaya çıkan ağrı, kalp ağrısı değildir. Bu tip ağrılar, kas ağrılarıdır. Genellikle hanımlarda gün boyu yapılan temizliklerden sonra görülen, göğüs yerinde ve sırtta duyulan, günlerce süren ağrılar da «angina pectoris» değildir.

Kalp ağrısı (angina pectoris) nefes alıp vermekle geçmez veya artmaz. Derin nefes almakla artan veya derin nefes almayı engelleyen bir ağrı değildir. Ağrı, sağ ve sola yatmakla göğsün ve sol veya sağa, öne ve arkaya yapılan hareketlerinde ortaya çıkmaz. Bu hareketlerde artmaz.
Göğsün ortasında ve sol tarafta sırtta duyalan ağrıların hepsi «angina pectoris» değildir. Bu ağrıların bir kısmında göğüs boşluğundaki ve göğüs duvarındaki organlar sorumlu olabilir (mesela: kalp ve akciğer zarı, iltihaplanarı kaburgalar, sırt kemiklerindeki kireçlenmeler). Bu ağrılar genellikle batıcı ve keskindir. Devamlıdırlar, nefes alıp vermekle artarlar. Mide ağrıları, yemekborusu spazmları da kalp ağrısıyla karışabilir. Bu ağrıların süresi daha uzundur. Yemek yemek veya süt içmekle, mide asidini gideren ilaçlarla geçerler.
Boyun ve sırt eklemleriyle ilişkili ağrılar da saatlerce sürer, ancak ağrı giderici ilaçlarla geçerler. Hareketlerle artarlar.
Koroner arter hastalıklarının diğer belirtileri. Koroner arter hastalığı genellikle eforla gelen tipik ağrılarla başlar. Bazen anî olarak enfarktüs meydana gelir. Çoğunlukla enfarktüsten önce birtakım belirtiler olabilir. Ancak hasta bunları önemsemez ve enfarktüs durumda hastaneye müracaat eder. İlk belirti çarpıntı olabilir.
Hasta, eforla veya istirahatle gelen çarpıntı hissedebilir ve doktora müracaat edebilir. Bunların dışında eforla nefes darlığı, nadiren yorgunluk hissi de başlangıç belirtileri olabilir.
Hastalığın ilerlediği devrelerde kalp yetmezliğini gösteren belirtiler vardır. Nefes darlığı belirginleşir. Hem eforda hem de istirahatte olabilir. Vücutta, karında ve bacaklarda şişmeler meydana gelebilir.
Koroner arter hastalığı uzman hekimlerce hastanın şikâyetinin dinlenmesi, muayene ve uygulanan testler sonucunda teşhis edilebilir. Hastalığın tedavisi ise yine uzman hekimlerce verilecek ilaçlarla veya cerrahî olarak yapılır.

Alıntı

Ozon Yağı Göz Çevresine Sürülürmü

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Ozon Yağı Nerelerde Kullanılır,

Ozon Yağı Kullanımı,

OZON NEDİR
Aktif oksijen ( Ozon O3 ) bilinen en etkili mikrop öldürücü ve koku gidericidir. Güneşin ultraviyole ışını ve yıldırım anında ortay çıkan elektrik arkları ile oluşan ozon, dünyanın etrafında koruyucu kalkan olarak mevcuttur ve canlıları güneşin radyasyon etkisine karşı korur. Yıldırımlar sonucu oluşan ozon, havayı temizler.Özellikle yükseltilerde ve deniz kenarlarında, taze hava kokusu diye içimize çektiğimiz, havada bu hissi yaratan, yıldırımlar sırasında meydana gelmiş olan ozondur. Günümüzde, ozonun birçok faydasından yararlanmak amacıyla ozon üretim teknolojileri geliştirilmiştir ve ozon terapi Almanya, Fransa, Kanada, Rusya ve Japonya gibi birçok ülkede kabul görmüştür. Bu ülkelerde sadece ozonterapi yapan binlerce klinik vardır.

OZONLU YAĞIN TARİHİ
Doğal olarak beliren ozon gazı dezenfektan ve arındırıcı olarak ilk 1881 de kullanıldı. 1926 da, Berlin’deki Kaiser Institute’ ten Dr. Otto Warburg kanserin sebebinin hücresel boyuttaki oksijen eksikliği olduğunu duyurdu. 1931’de Nobel Tıp Ödülünü, ardından tekrar 1944’te aynı ödülü kazandı. Tıp dalında 2 Nobel Ödülü kazanmış tek kişidir. 1950’lerin başlarında, ABD’de ozonlanmış yağ sıvı yağın bir formu olarak pazarlanmaya başladı. Yara temizliğinde dezenfektan olarak büyük takdir topladı. Fakat o zamanlar ticari kullanıma uygun olmadığı için rabet edilmedi. O günlerde ozon jeneratörleri yeteri kadar güçlü değildi ve zeytinyağı yeterli seviyede ozonlanamıyordu.

Ozon Yağı Göz Çevresine Sürülürmü
Ozon yağı;
yüz, boyun,
abdomen ve uyluklardaki belirli aktif noktalara uygulanarak hücrenin vital proseslerini stimüle eden ve böylece dokuları gençleştiren hücre katalizör görevi görür. Uygulandığında bölgedeki kan akışı artar ve yaşlı hücrelerin ölmesi hızlanır.
Yaşlılığa ve yüz hareketlerine bağlı olarak ortaya çıkan kırışıkların düzelmesine yardım eder, Göz etrafındaki şişlik ve halkaları yok eder.
Cildin elastikiyetini düzeltmek için ozonlanmış yağ birebirdir.
Ozonlanmış yağ başarılı bir şekilde selülit tedavisinde de uygulanır.
Ozonlanmış yağ masaj yoluyla uygulanabilir ve olumlu etkileri kısa sürede gözlenebilir.

Tekfur Sarayı nerede

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Tekfur Sarayı çinileri
Tekfur Sarayı resimleri
Tekfur Sarayı hakkında bilgi
Tekfur Sarayı istanbul
Tekfur Sarayı tarihi

Tekfur Sarayı

Tekfur Sarayı, İstanbul’da bulunan Blakernai saray kompleksinden günümüze kalan tek saray.

Roma ve erken devir Doğu Roma sarayları şehrin merkezinde Hipodrom civarında bulunurdu. 7. ve 8. yüzyıl’dan itibaren Haliç kıyılarından tepeye devam eden surlara bitişik bölümde, geniş bir alana yayılmış Blakhernai saray kompleksi, fethe kadar kullanıldı. Sarayın günümüze gelen tek pavyonu, surlara bitişik inşa edilmiş Tekfur sarayıdır. Çatısı olmayan 3 katlı yapı 12. yüzyılda inşa edilmiştir.

Önünde küçük bir avlunun bulunduğu renkli cephe, taş ve tuğla sıraları ile dekorludur. Pencere üstlerinde süs kemerleri sıralıdır. Pavyonun giriş katı, şehir surlarına bitişik olup 4 büyük kemer avluya açılır. 18. yüzyılda bir süre çini atölyesi olarak kullanılmıştır.

Tekfur çinileri

18. yüzyılda çini atölyesi olarak kullanılan Tekfur Sarayı’nda yapılan çiniler bugün hâlâ birçok camiyi süslüyor. Tekfur çinileri olarak adlandırılan eserler, İznik’ten getirilen ustalar tarafından yapılıyordu. İstanbul’un fethinden sonra, İznikli ustaları sayesinde, kısa bir süre de olsa tekrar popülerleşen saray, daha sonra camhane, ardından 19. yüzyılda Yahudiler’in ikamet ettiği barınak olarak kullanılmış ve 1865 yılında çıkan yangınla beraber ara katları çökerek kullanılmaz hale gelmişti.

Tekfur Sarayı’nın zamanındaki ihtişamını anlamak için çinileri dışında sarayın ön cephesini süsleyen süs çömleklerinden bahsetmek de mümkün. Kırmızı tuğla ve beyaz taş kullanılarak yapılan bu çömlekler, iki farklı malzemenin bir arada kullanıldığı en güzel örneklerden. Daha çok Bulgaristan’da, Balkan Yarımadası’nda görülen bu süsleme sanatı Türkiye’de sadece Tekfur Sarayı ve Saint Benoit Fransız Lisesi’nin çan kulesinde görülüyor.

yeni çanakkale savaş resimleri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Atatürk’ün cephede çekilmiş fotoğrafları bulundu.

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde, Çanakkale kara savaşlarıyla ilgili, ilk kez gün ışığına çıkan kareler