Posts Tagged ‘döner’

Kirpik Şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kirpik ile ilgili Şiir
kirpik şiirleri

Ağlayan Kirpikler

Gözlerimden kaçırdığın bakışları
Eline vereceğim bugün
Yağmurlarınla ıslattığın ruhumla
Gidip gelen düşlerimi
Kalbime gömüp,
Dualar okuyacağım ölen huzuruma…

Düşerken içimin aynaları,
Gösterirken hayata seni,
Ömrümü gizleyip (içime)
Ağlatacağım kirpiklerimi…

Gönlüm geçip giden baharın arkasından
Yolların gizemli yanlarına bakarken
Elimde titrettiğim ‘sen dokunuşlarına
Bir nefeslik soluk aldırıp,
Şiirime yerleştireceğim…

Yüzüme çarpan ayın gölgesinde
Paramparça olan umutlarımı
Terk ediliş namına edilen
Feryat figan nidaları (vedaları)
Toplayıp,
Gece rüzgârına çalacağım…

/Son trenin son yolcusu gibi
Bineceğim bu geceki rüyalarına
Göreceksin aşkın tesirini
Ve sen!
Hissedeceksin bendeki aşkın nasıl nefretleştiğini/

Teninde ayrılığın soğuk dokunuşları varken (dururken)
Bendeki senin götürdüklerini
Eline alıp,
Bin parçaya böleceksin ettiğin yeminleri…

Çıkarken kırık, dökük ‘sen köprülerinden
Dokunduğun her yer,
Yanık aşk kokusu olacak,
Kapkaranlık hayallerimin gizinin
Anlaşılmaz görünüşünden
Ölü kalbimi görüp,
Toprak alacaksın üstünden…

Usulca yalvarırken Tanrıya,
Güneş kokulu aşkları dileyip,
Meleklerden aldığım hazla,
Seni isteyeceğim yaratandan
Kabul olur musun?

Bilemem

Söylesene bana,
Sessizce isyanım yetersizken
Yüreğin hissedecek mi?
(Hissedemediklerini)

Bilmem ki?

İlknur Karaca

Kömür karası kirpiklerin

Karanlık bir gece gibi kirpiklerin

Sımsıkı kapanmış perdeler gibi

Bekledikçe kararır ruhum

Kışlara döner umutsuz

Beklerim aralansa

Bir aralansa da değse ruhuma gözlerin…

İçim çıkarcasına sabırsız,

Sabırsızlığım arttıkça çaresiz…

Ve nefretim büyür

Yolmak isterim tek tek

Kömür karası kirpiklerini…

Sonra umutsuz, düşerim boşluklara

Aklım gelir birden

Nasıl da unutmuşum

Bir zamanlar aşıktım

Ben onlara…


KİRPİKLERİN UCUNDA

Hasretlik kirpiklerinin ucunda
Düştü düşecek tam yüreğin ortasına
Bakıp derin bir iz bıraktığında
Hesap soracağım senden kalanlara

Damlacıklar düşer arka arkaya
Her şeyden habersiz al yanaklara
Düşer ta içlere kadar insafsızca
Vardığı yeri yaralar derman yokçasına

Gözleri buğulu bitmez oldu yaşlar
Birisinin ardından ince ince akar
Delip geçer sineyi hesapsızca bakar
Deyse deli gönül deyse etmez de inkâr

nihal atalık

Ayçiçeği İle İlgili Şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ayçiçeği Şiirleri


Ayçiçeği İle İlgili Güzel Şiirler

AYÇİÇEĞİ TARLALARI

Dağların rıhtımını ayçiçeği denizi kuşatmıştı
Ayçiçeği tarlalarında rüzgârın ıslıkları çalınıyordu
Toprağın yazlık semaverinde ayçiçeği mevsimi
Sarı kadifeler rüyanın kanserine düşmüş

Zamanın nehirleri ayçiçeği denizine akıyordu
Ayçiçeği tarlası hayalin tenhalığını kuşatmış
Kır kahvesi ayçiçeği harmanına uğramıştı
Bulut kervanları gönül yamacına yaslanıyor

Ruhum ayçiçeklerinin kalbinde sarhoşken
Ayçiçeği tarlasında güneşin gülüşleri coşmuştu
Sürgün rüzgârları ayçiçeklerinde dinleniyordu
Oyuncak kalpler kalbin kanserini kuşatmış

Kadife rüzgârlar meltemli gülüşlerini saçacak
Ayçiçeği tarlasının kanserine düşmüşüm
Güneş fırtınaları uçuşuyor kalbimde
Gökkuşağı renkli rüyalar yorgun gülüşlerde

Ayçiçekleri rüzgârın şarkısını söylüyordu
Ayçiçeği denizi coşuyor meltemin bestesinde
Renkli uçurtmalar ayçiçeği tarlalarını kuşatacak
Ayçiçekleri zamanın çocuksu sevinçleriyle oynaşıyordu

Bulut ırmakları dağların doruklarında çağlıyordu
Yorgun ümitler buğday tarlasının heybesinde
Gönül mevsimleri zamanın kadehine demirlemişti
Rüzgârın çığlıkları buğday tarlalarını kuşatıyor

Göğün heybesinden yıldız çiçekleri saçılıyordu
Ayçiçekleri ovanın havuzuna düşmüştü
Söğüt ağaçları zamanın ırmaklarında yüzüyordu
Ayçiçekleri vefakâr bulutları özleyecek

Ayçiçeği rüzgârları dağlara koşuyordu
Göğün tenhalığını kucaklamak özlemiyle
Akşam güneşi oyuncak bahçesinde oynaşıyordu
Dağların heybesinden zamanın gülüşleri dökülecek


AYÇİÇEĞİ

bir sabırdır bekleyişi
ayçiçeğinin
yönü daima güneşe
gün boyu birlikte
daima göz göze
güneşin vedasında
büker boynunu
sabahın ilk aydınlanmasıyla
kavuşur sevenler yeniden
öğretir bize de sabrı
sabırla bekleyişi
yönelmeyi sevgiye
sevgiye içtenlikle
güç almak karşılıklı
paylaşmak beklentisiz
sevginin yüceliğinde
her koşulda
her zamanda
ben değil biz olarak

Mehmet Gücüyener.

AYÇİÇEĞİ

Her sabah
Girersin sınıfa ışıltılarla.
Nereye gitsen o yana
Döneriz yüzümüzü.
Sevgi dolu, bilgi dolu sözlerin
Isıtır içimizi.

Sen bir güneşsin,
Bizlerse ayçiçeği;
Aydınlat bizi öğretmenim,
Anlat bize gerçeği.

Bestami YAZGAN


AYÇİÇEĞİ

Ayçiçeği dans eder güneşle
Döner döner sevişir güneşle..
Isınır, ışıtır, büyür, serpilir
Yeşillenir.. kat kat elbise giyer
Moda ondan esinlenir..
Boyu uzar gittikçe
Bir gösteriş bir endam..
Saçları sarı rüzgarda uçusur
Dalga dalga
Güneşe yapar poz ve hava..
Döner, döner güneşle birlikte..
Aşkından solar, dolar, eğilir gittikçe..
Kurur saçları, renk değiştirir..
O ölürken bereketlidir..

AYÇİÇEĞİ

Bitkiler var onlarla besleniriz
Çimenler otlar, yüksek ağaçlar
Bitkiler var orta halli
Orta boylu bize benzer

Örnektir, güne bakan
Ya da ayçiçeği derler adına
Kuvvetli gövdesi var
Ellere benzer yapraklar

Ve taçlı bir baş dik duran önceleri
Serpilip büyüdükçe insan gibi
Renkli başı da güne bakar
Her mevsim nisan gibi

Güneşe sevdalıdır besbelli
Olgunlaştıkça baş eğer
Görülür baştaki tohum çiçekler
Düşünceler, projeler , fikirler

Gün gelir hasat başlar
Sökülür kökünden ya da kesilir başlar
Azık mı desem, yazık mı desem
Ne desem arkadaşlar.

AYÇİÇEĞİ

Tarlaya ayçiçek ektim
Köşeyi tez dönecektim
Haşereden neler çektim
Biçemedim ayçiçeği

İlk önce sülük dadandı
Yapraklar bir bir budandı
Yandı dostlar içim yandı
Biçemedim ayçiçeği

Deşer dururdun zibili
Oldun ayçiçek katili
Gözün kör olsun tibili
Biçemedim ayçiçeği

Eskiden tek davar yerdi
Kırkayak ortamı gerdi
Çekilmez tavşanın derdi
Biçemedim ayçiçeği

Çeşit çeşit zehir attım
Aha ben yenice battım
Gece tarlalarda yattım
Biçemedim ayçiçeği

Bit, solucan. Kertenkele
Toprak kurdu, fare bile
Hepsinden de gördüm hile
Biçemedim ayçiçeği

Bilemem ki nedir kârım
Ayçiçeği yoğum varım
Aman yetiş ilçe tarım
Biçemedim ayçiçeği

KEMAL AKGÜL

AYÇİÇEĞİM

Sendeki sevdalara asılır kollar
Gölgene yaslanır yorulmuş dallar
Bir gülüşün beni bulutta sallar
Ayçiçeğim bana döndür yüzünü…

Hangi yöne dönsem sana gelirim
Ben aşkı bir tek sende bilirim
Dudak buruşuna üzülür irkilirim
Ayçiçeğim bana döndür yüzünü…

İçindeki volkanlar durulsun artık
Yüreğim ezildi,her yanım yırtık
Sevgimiz bir nimet,bebeler katık
Ayçiçeğim bana döndür yüzünü…

Ben zile basınca gülsün ayyüzün
Sımsıcak sevgiyle ballansın sözün
Gel benimle ol gece gündüzün
Ayçiçeğim bana döndür yüzünü…

Güneş gibi emrindeyim her halimle
Oluk oluk mutluluk sunarım elimle
Yeter artık çatışma kendi kendinle
AYÇİÇEĞİM BANA DÖNDÜR YÜZÜNÜ
GÜLSÜN GÖZLERİN,ÇÖPE FIRLAT HÜZÜNÜ…..

Kalp Krizi ve Sıcak Su

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Çinliler ve Japonlar yemeklerinden sonra soğuk su değil sıcak çay içerler.
Belki biz de yemekten sonra sıcak bir şeyler içme alışkanlığımızı onlardan edindik.Ya da onlar bizlerden örnek aldı.

Eğer yemeklerden sonra soğuk şeyler içiyorsanız bu yazı size hitap ediyor.
Yemekten sonra soğuk bir şeyler içmek sizi rahatlatabilir.
Ancak tükettiğiniz soğuk su katılaşarak yağlı bir madde haline döner ve
yavaş bir şekilde sindirilir. Bu asitli tepkime bozularak bağırsakta katı
maddelerden daha hızlı bir şekilde emilir. Bir kısmı bağırsağa yapışır.
Kısa bir süre sonra tamamen yağ haline döner ve kansere yol açar.
Yemekten sonra sıcak su veya çorba içmek en iyisidir.

Kalp krizi hakkında önemli birkaç bilgi..

– Kalp krizi belirtisi her zaman sol kolun uyuşması değildir.
– Çenedeki şiddetli ağrıların da farkında olun.
– İlk göğüs ağrınız kalp krizi sırasında gerçekleşmez. (Daha önce mutlaka
göğüs ağrınız olmuştur)
– Mide bulantısı ve şiddetli terleme de önemli kalp krizi belirtilerindendir.
– Kalp krizi geçiren insanların %60 ı uyurken ölür.
– Göğüsteki ağrılar sizi uykudan uyandırabilir.
Lütfen dikkatli olun ve olanların farkına varın.

Kadınlar Günü Skeçleri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Kadınlar günü ile ilgili tiyatrolar,
Kadınlar günü piyesleri,

Gülsümün kısmeti :

BABA : Biliyor musun Hanım, Gülsüm’e ne çıktı?
ANNE : Piyango mu çıktı yoksa bey?
BABA : Onun gibi bir şey, bil bakalım.
ANNE : Kısbet mi çıktı?
BABA : Pehlivan mı bu? Ne kısbeti? Kısmet demek istedin herhalde.
ANNE : He ya, tam onu diyecektim.
BABA : Aferin sana, evet ondan çıktı.
ANNE : Peki kim?
BABA : Kim kim?
ANNE : Herif, kısmet kim?
BABA : Kısmet de kim?
ANNE : Ayol, Gülsüm´e çıkan kısmet kim?
BABA : Düşünüyorum, sen de düşün.
ANNE: Olur.
GÜLSÜM : Ana, baba, ne oluyor burada?
ANNE : Ne bağırıyorsun kız! Otur sen de düşün.
GÜLSÜM : Oluur.
BABA : Yahu Hanım, ne düşünüyoruz biz?
ANNE : Gülsüm´e çıkan kısmetin adını…
GÜLSÜM : Nee! Bana kısmet mi çıktı?
BABA : He ya…
GÜLSÜM : Ne duruyorsunuz öyleyse, verin gitsin.
BABA : Kime vereceğiz kız?
GÜLSÜM : İsteyen adama…
BABA : O kim? îşte onu düşünüyoruz.
GÜLSÜM : Baba, beni kim istedi?
BABA : Karşı köyden biri.
ANNE : Herif, madem biliyordun neden söylemedin?
BABA : Ne düşünüyorduk demin biz?
ANNE : Gülsüm´ün kısmetini düşünüyorduk!
BABA : Hay Allah ben de ne düşünüyoruz diye düşünüyordum.
GÜLSÜM : Peki kim bu adam baba?
BABA : Çiftçi. Seni de şehzade istemez ya…
GÜLSÜM : Nerede görmüş beni?
BABA : Görmemiş ki…
ANNE : Bey, bu nasıl iş? Kızı görmeden mi alacak bu adam?
BABA : Görmeden olur mu kadın? Görecek tabi.
ANNE : Ne zaman?
BABA : Nerdeyse gelir.
GÜLSÜM : Amanın! Ana kız, hemen ortalığı toparlayalım.
BABA : Kapı çalınıyor, kim o?
DÜNÜR : Benim, haber yollamıştım. Aldınız mıydı?
BABA : Haber bu, kaybolur mu? Aldık tabi.
ANNE : Gülsüm! Gel kız buraya!
GÜLSÜM : Süsleniyorum ayol, herif gelip beni böyle mi görsün?
BABA : Şeey, bizim kızımız biraz şeydir…
ANNE : Akılsız…
DÜNÜR : Aman efendim, akıllı kadın daha tehlikeli olur.
BABA : Zaten ben hiç akıllı kadın görmedim.
GÜLSÜM : İşte geldim. Deminden beri ne bağırıp duruyorsunuz yahu? Bu da kim?
BABA : İşte, bu kısmetin…
DÜNÜR : Adım İsmet.
ANNE : Kızım hele bi sor. Kısmet efendi ne içmek ister?
GÜLSÜM : Ne içecek! Şıra tabii.
DÜNÜR : Neden?
GÜLSÜM : Bizim şıramız iyi de ondan. Aptal değilsen şıra içersin.
BABA : Kusura bakma oğul bizim kız kıt akıllıdır.
DÜNÜR : Aman aman, böylesi daha iyi.
GÜLSÜM : Anaaaa, anaaaaa, üüüüüüüüü,üüüüü…
ANNE : Ne oldu kız? Niye ağlıyorsun?
GÜLSÜM : Ağlarım tabi.
ANNE : Kız, kocaya gidiyorum diye ağlanır mı?
GÜLSÜM : Ona ağlamıyorum. Şu baltaya ağlıyorum.
ANNE : Baltanın nesine ağlıyorsun?
GÜLSÜM : Ben evlenince çocuğum olmayacak mı?
ANNE_ : Olacaak!
GÜLSÜM : Çocuk buraya şıra olmaya gelmiyecek mi?
ANNE_ :Geleceek!
GÜLSÜM : O balta yavrumun kafasına düşerse ya…
ANNE : Essahtan kuz. Vah benim torunum. Vay talihsiz yavrum!
BABA : Nooluyor orada be!
ANNE : Beey, bey yetiş!
BABA . :Noldu?
ANNE : Bu balta ilerde torunumuzun kafasına düşerse nolur halimizİ bir düşünsene…
BABA : Amanın, bunu ben hiç düşünmemiştim yahu. Vay torunum/
DÜNÜR : Yahu sabahtan beri sizi dinliyorum oradan. Çok safsınız ha…
BABA : Vay yavrum, oy torunum, ooy!
DÜNÜR : Yahu kesin şu ağlamayı. Bakın baltayı aldım oradan. Artık çocuğunuza bir şey olmaz.
BABA : Vaay, ne kadar akıllıymış bu kısmet yav! Allah razı olsun evladım.
DÜNÜR : Bakın, ben Gülsüm´ü akıllı değil diye alacaktım ama, dünyanın en aptal kızıyla da evlenemem.
GÜLSÜM : Ana, ana, almayacak bu adam beni!
DÜNÜR : Belki en aptal değildir. Bunu öğreneceğim.
BABA : Nereden öğreneceksin?
DÜNÜR : Şimdi yola düşeceğim. Eğer kızınızdan daha aptal birini görürsem gelir kızınızla
evlenirim. Beni beklesin.
BABA : Zaten kim alır ki onu? Mecbur bekleyecek.
GÜLSÜM : Benden aptal insan yoktur dünyada. Bulamaz. Evlenemiyeceğim.
DÜNÜR : Sözüm söz. Hadi hoşça kalın
BABA : Merak etme kızım, buralar aptal doludur. Döner alır seni.

DÜNÜR : Kolay gelsin hemşerim!
ÇOBAN : Kolaysa başına gelsin. Anamdan emdiğim süt burnumdan geldi.
DÜNÜR : Ne yapmaya çalışıyorsun?
ÇOBAN : Eşeği yukarı, ağaca çıkaracağım.
DÜNÜR : Zor bir iş ama, eşek ağaçta ne yapacak?
ÇOBAN : Görmüyor musun, hayvanın karnı aç. Hadi aslanım, çık yukarı.
DÜNÜR : İyi de eşek ağaçta ne yapacak?
ÇOBAN : Manzara seyredecek! Tövbe yarabbi! Karnını doyuracak karnını!
DÜNÜR : Yani ağaca karnını doyurmak için mi çıkacak?
ÇOBAN : Len git işine! Sorgu meleği misin sen?
DÜNÜR : Kızma, sahiden merak ettim.
ÇOBAN : Ağaçta ne var?
DÜNÜR : Yapraak…
ÇOBAN : Haa, demek kör değilsin. Ya kör olmalıydın ya aptal. Demek ki kör değilsin.
DÜNÜR : Eşek ağaçta ne yapacak?
ÇOBAN : Len hemşerim, “hayvan aç” diyorum.
DÜNÜR : Haa, anladım. Çıkarıp onları yedireceksin.
ÇOBAN : Afferin sana.
DÜNÜR : Ama şöyle yapsan, dalı tutup aşağı çeksen öyle yedirsen daha kolay olmaz mı?
ÇOBAN : Vaay canına!…
DÜNÜR :Yaa!…
ÇOBAN : Yahu sen sandığım gibi aptal değilmişsin be.
DÜNÜR : Sana bu kadarı yeter. Hadi eyvallah.
ÇOBAN : Uğurlar ola!

GÜLSÜM : Hoş geldiniz. Bak geçen gün şıranı içmemiştin. Sakladım. îç.
DÜNÜR : Yani sen üç gündür elinde bardakla beni mi bekledin?
GÜLSÜM : Ne var bunda? Başka işim mi var ki?…
DÜNÜR : Ya hiç gelmeseydim?
GÜLSÜM : Babam “mutlaka geri döner” dedi. Benden daha aptal insan çokmuş. Söyle bakalım beni alacak mısın?
DÜNÜR : Alacağım Gülsüm
GÜLSÜM : Yaşasın, demek benden aptallar da var şu dünyada. Ne gördün, anlatsana. DÜNÜR : Bir adam gördüm. Aç olan eşeği zorla ağaca çıkarmaya çalışıyordu. Eşek ağaca çıkınca oradaki dalları yiyecekmiş. Zavallı hayvanı itip duruyordu.
GÜLSÜM : Hah hah hah ha! Aptal adam. Eşek öyle itmeyle ağaca çıkar mı? Önce kendi ağaca çıkıp, sonra iple eşeği yukarı çekseydi ya!.