Archive for the ‘Genel’ Category

AK Parti’den ‘2015 seçimini öne alma’ hamlesi

Pazar, Temmuz 1st, 2012

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi, ”Ana muhalefet ve muhalefet partilerinin düşüncesi, ‘kış şartlarında değil de sonbaharda seçim yapılsın’ ise o zaman yetkili organlarımızda bunu değerlendirir, TBMM’de bir anayasa değişikliğiyle seçimler öne alınabilir” dedi.

AK Parti Yerel Yönetimler Başkanlığı’nca Kocaeli’de düzenlenen ”2. Bölge Yerel Yönetimler Toplantısı”nda konuşan Tanrıverdi, parti içinde yapılan bu toplantıların önemli olduğuna dikkati çekerek, toplantılar sayesinde parti üyelerinin bir birleriyle hasret gidermelerine vesile olduğunu söyledi.

Tanrıverdi, 2014 yerel seçimlerinin Türkiye açısından önemli olduğuna işaret ederek, bu seçimlerin ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacağını ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa Cumhurbaşkanı’nı halkın seçeceğini hatırlattı. Tanrıverdi, ”Halkımızın seçeceği Cumhurbaşkanı’nın seçimine katkı vermemiz gerekiyor” dedi.

Bu seçimlerin ardından 2015 yılında genel seçimlerin yapılacağını belirten Tanrıverdi, şöyle konuştu:
”Gerçi biz, seçimler için değil, gelecek nesiller için çalışan bir parti olarak her zaman seçime hazırız. Kimi zaman ana muhalefet partisinin milletvekillerinden ya da temsilcilerinden ‘Mart’ta seçim mi olur’. Özellikle 2009 yerel seçimlerinde rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin kış şartlarında dağa çarpıp vefat etmesiyle o zaman herkes ‘Bu kış günlerinde seçim mi olur, son bahara alınmalıdır’ diyordu.
AK Parti iktidarının döneminde seçimler her defasında zamanında yapılmıştır ve Türkiye’de böyle bir alışkanlık kazandırılmıştır. Dolayısıyla biz, süresinde yapılmasını isteriz. Ana muhalefet ve muhalefet partilerinin düşüncesi ‘kış şartlarında değil de sonbaharda seçim yapılsın’ ise o zaman yetkili organlarımızda bunu değerlendirir, TBMM’de bir anayasa değişikliğiyle seçimler öne alınabilir.”

Tanrıverdi, Anayasa değişikliği yapmadan seçimin öne alınmasının söz konusu olamayacağını dile getirerek, ”Anayasa değişikliği için de 367 garabeti var. Dolayısıyla bu garabet nedeniyle muhalefet partileri, ana muhalefet partisi birlikte olmadan bu seçimin öne alınması mümkün olamaz. Biz ‘Seçim yarın’ dense de hazır olduğumuzu gözlemliyoruz. Kimse bizi seçimden kaçıyormuş gibi değerlendiremez. Böyle bir düşünce söz konusu olursa yetkili organlarımızla bunu değerlendirebiliriz” dedi.

Erdoğan-Zana görüşmesine BDP’den ilk yorum

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Leyla Zana’nın TBMM’deki basın toplantısının hemen ardından Diyarbakır’da kameraların karşısında geçen BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Zana-Erdoğan görüşmesi için “Umarız hayırlı olur” yorumunu yaptı.

Demirtaş, Leyla Zana’nın dünkü görüşmesinin temelini oluşturan “Başbakan’ın bu işi çözeceğine inanıyorum” sözlerine tepki göstererek, “Her kim Başbakan’dan umutluysa bu saflıktır, AKP gibi düşünmektir” demişti.

Haber 7

Zana, Erdoğan’la ne konuştuklarını anlattı

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile dün yaptığı görüşmenin, barışın gelmesine olumlu bir etki yapacağına inandığını belirterek, görüşmede, Abdullah Öcalan’ın ev hapsine alınabileceğini, Oslo görüşmelerinin yeniden başlaması gerektiğini dile getirdiğini söyledi.

Zana, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Erdoğan ile dün yaptığı görüşmeye ilişkin bilgi verdi.

Erdoğan’a ilettiği konuları satır başlarıyla aktaran Zana, bu görüşmeye zemin yaratan iki önemli konuyu gündeme getirmekte yarar bulunduğunu belirtti.

GÖRÜŞMENİN MİLADI 2004

Zana,  2004’te cezaevinden çıktıklarında bir dizi görüşme talebinde bulunduklarını, sivil toplum kuruluşlarından iş çevrelerine, Başbakan’dan Meclis Başkanı’na, ana muhalefet partisinden sendikalara kadar herkesle görüşme talebinde bulunduklarını belirtti. Zana, Erdoğan ile dün gerçekleşen görüşmenin, böyle bir miladı bulunduğunu dile getirdi.

TÜRK VE KÜRT HALKINA SÖZÜMÜ HATIRLATTIM

Erdoğan ile görüşmesinin başında, 21 yıl önce, parlamentoda, halkların kardeşliği üzerine yemin eden bir milletvekili olarak, Türk ve Kürt halkları için verilen bir sözünün olduğunu söylediğini aktaran Zana, öncelikle Kürtler’in halk olmaktan kaynaklı haklarından söz ettiğini anlattı.

Türkiye’nin sürdürülebilir bir barışa ve diyaloğa ihtiyacı olduğunu, bunun en temel koşulunun güven ortamı olduğuna tekrar tekrar dikkat çektiğini ifade eden Zana, şunları kaydetti:

ARTIK SÖYLEM VE SÖZ YETMİYOR

”Korkularıyla yüzleşme çabalarına rağmen, süregelen tutuklamalar ve davalarla tedirgin olan toplumun küçük adımlara değil, ileri ve samimi adımlara ihtiyacı olduğunu dile getirdim. Bu adımların da tüm bileşenlerin sürece dahil edilmesiyle atılabileceğini, kesintisiz barış ortamı için herkesin katkı sağlaması gerektiğini ifade ettim. Roboski katliamı, cezaevlerinde yaşananları ve süregelen polis şiddeti. Bunların hepsinin açık yaralarımızı kanattığını söyledim. Yaşananların ve yaşanmakta olanların tüm çıplaklığıyla ortaya konmasına ve çözüm aranmasına ihtiyaç var. Kendisine de ilettiğim gibi, halklarımıza artık söylem ve söz yetmiyor. Bu aşama geride kaldı.”

ÖCALAN’A EV HAPSİ

Leyla Zana, ”İdam gibi bir tabuyu yıkan bu ülkenin Sayın Öcalan’ı pekala ev hapsine alabileceğini ve bunun hayati bir önem taşıdığını belirttim” dedi.

OSLO GÖRÜŞMELERİ YENİDEN BAŞLAMALI

Türkiye’de onlarca yıldır denenen güvenlikçi politikaların sonuç vermediğini gördüklerini ifade eden Zana, denenmeyen tek yolun sürdürülebilir müzakere olduğunu söyledi. Zana, görüşmede, bu anlamda, Oslo görüşmelerinin milat olduğunu ve bu görüşmelerin yeniden başlaması gerektiğini ifade ettiğini kaydetti.

DEVLET VATANDAŞINDAN ÖZÜR DİLEMELİ

Zana, devletler kendi yurttaşlarından özür dilemeyi bir zafiyet olarak görmemesi, özür dilenmesi talep edilen halkın, bir başka devlet değil kendi yurttaşları olduğunu dile getirdiğini belirtti.

ANADİL PARA ÖDEYEREK ÖDENMEZ

Seçmeli dersler arasında Kürtçe’nin yer almasının, olumlu bir gelişme olduğunu kaydeden Zana, ancak  Kürtler’in anadilde eğitim taleplerini karşılamaktan uzak olduğunu savundu. Zana, ”Dünyada hiçbir halk, kendi ana dilini para ödeyerek öğrenmez dedim ve anadilde eğitim hakkı vurgusu yaptım.” diye konuştu.

“SİLAH BIRAKIN OPERASYONLAR DURUR” GERÇEKÇİ DEĞİL

Terör örgütü PKK’nın silah bırakması taleplerine de değindiklerini kaydeden Zana, “Yaralarımız açık ve kanıyor. Bu nedenle de gerçekçi olmayan talepler karşılık bulamaz. ‘Silahları bırakın operasyonlar durur’ söylemi gerçekçi olmayan taleplerden. Bunun altını çizdim” şeklinde konuştu.

SAYIN BAŞABAKAN’A TEŞEKKÜR EDİYORUM

Bu görüşmenin, kesintiye uğrasa da, 2004’den bu yana ortaya konan çabaların ve kazanımların bir ürünü olduğunu dile getiren Zana, sözlerini şöyle tamamladı: ”Toplumsal beklentinin sonucunda gerçekleşti. Görüşme son derece nazik bir ortamda gerçekleşti. Başbakan tüm taleplerimizi büyük bir dikkat ve nezaketle dinledi. Bu görüşmenin kesintiye uğrayan sürecin açılmasına katkı sağlayacağına, halklar için umutvar bir sürecin yaratılmasına ve barışın gelmesine olumlu bir etki yapacağına inanıyorum. Sayın Başbakan hem görüşme süresince hem de sonrasında görüşmeyle ilgili olarak yaptığı değerlendirmede, diyalog sürecini açık tutmak konusundaki samimi tavrını göstermiştir. Bunun için teşekkür ediyorum.

AKLIM, VİCDANIM VE YÜREĞİMLE HAREKET ETTİM

Bilinmesini isterim ki; aklım, vicdanım, yüreğim, politik deneyim ve öngörümle hareket ettim. Tarihsel olarak bu görüşmenin kimler arasında gerçekleştiğinin ötesinde, olası sonuçları çok önemli. Sormak isterim; tıkanan bu sürecin önünü açmak için kaç kuşak, kaç ölüm daha bekleyeceğiz? HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTH, DTP, BDP ve diğer tüm bileşenlerin verdiği mücadele göstermiştir ki; bu topraklarda herkesin barışa ihtiyacı var. Bunun için, ben, o, diğeri fark etmez. Herkes hem Türkiye halkları hem de Kürt halkı barış sürecinin oluşmasında yer almalı. Zira barışın ortak bir çabaya ihtiyacı var. Umutların günbegün büyümesi ve yeşermesi dileğiyle.”

Leyla Zana, soru almayacağını belirterek basın toplantısını bitirdi.

İşte Zana’nın basın açıklamasının görüntüsü:

CHP’li Tanrıkulu’nun ‘Uludere’ tepkisi

Pazar, Temmuz 1st, 2012

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Uludere olayına ilişkin alt komisyon raporunun Meclis kapanmadan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda görüşülmesini istediklerini söyledi.

Tanrıkulu, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi, CHP Ankara Milletvekili Levent Gök ile parlamentoda düzenlendiği basın toplantısında, Uludere olayına ilişkin alt komisyon raporunun tamamlanarak, üst komisyonda görüşülmesi taleplerinin kabul görmediğini ifade etti.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün’ün, ”Meclis kapanmadan raporun tamamlanacağına” dair söz verdiğini öne süren Tanrıkulu, ”Bu şekilde TBMM’ye olan güven sarsılıyor. Uludere olayına ilişkin alt komisyon raporunun Meclis kapanmadan İnsan Hakları Komisyonu’nda görüşülmesini istiyoruz” dedi.

Levent Gök ise kamuoyunun, Uludere olayına ilişkin, gizliliği olanlar dışında tüm bilgileri komisyonun CHP’li üyeleri aracılığıyla edindiğine dikkati çekerek, ”Başkan da dahil komisyonun AK Partili üyeleri neden konuşmaktan çekiniyor anlamış değiliz. Alt komisyon raporu konusunda, komisyon başkanı ayak sürüyor. Olayı zamana yayarak, unutturmaya çalışıyorlar. Konuya ilişkin sorularımıza yanıt alamıyoruz. Bakın orada kaymakama saldırı oldu 5 kişi tutuklandı bununla ilgili ama 34 kişinin öldüğü bir olayda hala yaprak kımıldamıyor” diye konuştu.

Hamzaçebi: Hükümet bu düşüncesinden vazgeçsin

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Hamzaçebi, partisinin Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan ve bazı milletvekilleriyle Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Akif Hamzaçebi, TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden ”3. Yargı Paketi” tasarısının yargı reformu niteliğini taşımadığını ileri sürdü. Özel yetkili mahkemeler konusunda yapılacak düzenlemenin belirsiz olmasının, bir çok endişeyi beraberinde getirdiğini belirten Hamzaçebi, ”Hala, şu ana kadar, Hükümet’in özel yetkili mahkemelerle ilgili yapacağı düzenleme belirsizliğini korumaktadır” dedi.

Bu konuda siyasi parti gruplarına dağıtılmış bir önergenin de bulunmadığına işaret eden Hamzaçebi, şöyle devam etti:

”Dolayısıyla, Hükümet’in bu konuda kamuoyuna yaptığı açıklamaların ne kadarının doğru olduğundan da emin değiliz. Özel yetkili mahkemeler, yaptıkları soruşturmalar ve yürütükleri kovuşturmalarla, kamuoyunda tartışma konusu haline gelmiştir. Kamuoyunun büyük bir çoğunluğu, özel yetkili mahkemelerin gerçekte hukuk, adalet dağıtan mahkemeler olmadığını düşünmektedir. CHP olarak bizim kanaatimiz de bunların bir operasyon mahkemesi olduğu yönündedir. Bir demokraside olmaması gereken mahkemelerdir. Bu mahkemeleri kaldırırken, bunları herhangi bir şarta bağlı kılmak, belirli davaları bundan ayrı tutma yönünde bir düşünceye sahip olmak kabul edilebilir değildir. Böyle bir düşünce varsa, Hükümet’i bu düşünceden süratle vazgeçmeye davet ediyorum.”

TBMM’nin 12 Haziran seçimlerinden sonra 8 milletvekili eksikle toplandığını, söz konusu milletvekillerinin hala yasama faaliyetlerine katılamadığını belirten Hamzaçebi, ”Bir kaç gün içinde herhangi bir düzenleme yapılmaz ise Parlamento, açıldığı günkü ayıpla tatile girecektir. Kesinlikle bu şekilde tatile girmemelidir. Yargı paketi çerçevesinde bir düzenleme ile 8 milletvekilinin yasama faaliyetine katılmaları sağlanmalıdır” diye konuştu.

Meclis iradesinin, zamanında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim yasağını kaldırdığını anımsatan Hamzaçebi, ”Sayın Başbakan için yargıya müdahale olarak değerlendirilmeyen bu tip düzenlemenin, 8 milletvekili için de yapılması gerekiyor. Bu konuyu halka götürsek, halkın büyük çoğunluğu bu milletvekillerinin parlamentoda olması gerektiği yönünde görüş ifade edecektir. Bir iki gün içinde sorunu çözelim ve 8 milletvekilini özgürlüğüne kavuşturalım” dedi.

-”Önemli bir yönetim zafiyeti”-

Emine Ülker Tarhan da özel yetkili mahkemelerle ilgili yaşanan süreci, ”AK Parti’nin yönetim anlayışının dışa vurumu” olarak gördüklerini savundu.

Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi olan özel yetkili mahkemelerin kaldırılması konusunda muhalefetin hiçbir şekilde bilgilendirilmemesinin önemli bir yönetim zafiyeti olduğunu ileri süren Tarhan, şöyle devam etti:

”Sadece gece yarısı operasyonlarıyla yasama faaliyeti yürütülmemesi gerekiyor. Özel yetkili mahkemelerin sistemimizden tamamen çıkması gerekiyor. Ancak görüyoruz ki yargının, özellikle de özel yetkili mahkemelerin bir intikam aracı olarak kullanılmasının yarattığı korkular egemen bugün. Bu korkularla hareket edildiğini, ne yapacağını bilememe anlayışının egemen olduğunu görüyoruz. İçeriği ve çerçevesi henüz bilinmeyen bir yapı ile karşılaşacağımızı düşünüyorum. Özel yetkili mahkemeler bu ülke için hayırlı değildir.”

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Hamzaçebi, Bağımsız Diyarbakır Milletvekili ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan görüşmesine ilişkin soru üzerine, yargı paketine ilişkin yaptıkları bu toplantıda, söz konusu görüşmeye ilişkin yorum yapmak istemediklerini ifade etti. Hamzaçebi, bu görüşmenin herhangi bir olağanüstülük olmadığını, normal bir görüşme olduğunu söyledi.

Akif Hamzaçebi, tutuklu milletvekillerine ilişkin bir soruyu yanıtlarken,  ”Bütün siyasi kimliklerimizi bir kenara bırakalım, şapkalarımızı, rozetlerimizi çıkaralım. Bu olaya insani bir şekilde yaklaşalım. Yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı… Bütün bunları bir kenara bırakalım. Sadece insani duygularla yaklaştığımızda bu sorun çözülecektir. Siyaset, insani duyguları yok etmemelidir. Liderler kendi gruplarını serbest bıraksalar, özellikle Sayın Başbakan için söylüyorum, bir önerge verilse bu sorun çözülecektir” diye konuştu.

Özel yetkili mahkemelere ilişkin bir soruyu yanıtlayan Tarhan da iktidarın bu konuda, muhalefetle uzlaşma yerine başka dinamiklerle uzlaşma süreci yaşadığını ileri sürdü.

AK Partili vekilden ‘cesur’ başörtüsü çıkışı

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Anayasa’da ve Meclis İç Tüzüğü’nde bu görevin başörtüsüyle yapılmasına hiçbir engel madde olmadığını belirten Uslu, “Bir sonraki seçimde başörtülü kadın milletvekillerinin görev yapabileceklerine inanıyorum” dedi.

AK Parti Şanlıurfa Milletvekili ve KEFEK Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü Alt Komisyonu Başkanı Doç. Dr. Zeynep Karahan Uslu, fırsat eşitliğinden kadın istihdamına başörtülü vekilden Merve Kavakçı olayı gibi birçok konuda önemli değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin kadın istihdamı konusunda dünyada geldiği noktayı çarpıcı rakamlarla gözler önüne serdi.

ÇOK MESAFE ALDIK

*Türkiye’nin kadın erkek fırsat eşitliği konusunda geldiği aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye fırsat eşitliğini sağlama anlamında, son 10 yılda önemli mesafe almış bir ülke. Biz artık bu konuda en üst seviyede hukuki düzenlemelerin yapıldığı ve bunun somut yansımalarının ortaya çıktığı bir ülke portresi sergiliyoruz. Bu, hiçbir eşitlik problemi kalmamıştır, pespembe bir tablo vardır anlamını gelmiyor. Diğer taraftan aile içi şiddet konusu başta olmak üzere yapılan yasal düzenlemelerle güvence altına alınmış bir toplum yapısına ulaşma yolunda ilerliyoruz. Dünya Sağlık Örgütü verilerine baktığımızda Türkiye anne çocuk ölümleri ve kadın sağlığı konularında örnek gösterilen bir ülke konumundadır. İlköğretimde okullaşma oranı yüzde 98.5’in üzerine çıktı ve kız çocuklarının okullaşma oranının da 100 erkek öğrenciye karşı 100.4 oranına yükseldi ve bu çerçevede de örnek konumdayız.

*Kadınlar çalışma hayatında, siyasi arenada ve idari noktalarda yeterince temsil edilebiliyor mu?

Mart ayında açıklanan Grant Thornton’un araştırmasına göre Türkiye kadın yönetici alanında da dünya ortalamasının üzerinde. 40 ülkede yapılan bu araştırma dünya ortalaması yüzde 21, AB ülkeleri ortalaması yüzde 24, Türkiye’de ise kadın yönetici ortalaması yüzde 31 seviyesinde bulunuyor. Politikada ise biz geldiğimizde bu oran yüzde 4 iken, geçen dönem yüzde 9’a yükseldi. Şimdi ise yüzde 15 seviyesinde. Bugün akademisyenlik, avukatlık ve mimarlık gibi prestijli meslekleri icra eden kadın sayısı da hızla artmaktadır.

UMUT VERİCİ

*Kamuda durum nedir?

Devlet Personel Başkanlığı’nın verilerine göre 2007 yılında bakanlıklara bağlı genel müdür yardımcılıklarında yüzde 4 oranında kadın varken, bugün yüzde 12 seviyesinde. Müstakil daire başkanlıklarında 2007’de yüzde 5 iken bugün yüzde 16’ya çıkmış durumda. Kurul üyeliklerindeki kadın yönetici oranı yüzde 7’den yüzde 16’ya çıktı. Valiliklere bağlı daire başkanlıklarında yüzde 8’den yüzde 15’lere yükseldiğini görüyoruz. Müsteşar yardımcılıkları 2007’de yüzde 1 iken bugün yüzde 4’e yükselmiştir. Bu durum gelecek adına umut vericidir.

TARİH AFFETMEYECEK

*Merve Kavakçı olumsuz örneğinden sonra Türkiye’de Meclis çatısı altında başörtülü vekil görebilecek miyiz?

İnsanların yaşam tercihleri sonuna kadar saygıya değerdir. Hiçbir hak kaybına neden olunmamalıdır. Son genel seçimlerde AK Parti’nin de başka partilerin de başörtülü kadın aday gösterdiği açık bir gerçektir ve doğrusu da budur. Daha önce son derece kabul edilemez tepkiler verilmiş olmakla birlikte, başörtülü seçilen kadın parlamenter de olmuştur. Tarih o tepkileri verenleri affetmeyecektir. Anayasa’da ve Meclis İç Tüzüğü’nde bu onurlu görevin başörtüsü ile yapılmasına engel hiçbir madde yoktur. Ben bir sonraki seçim döneminde başörtülü kadın milletvekillerinin de görev yapabileceklerine inanıyorum. Merve Kavakçı’nın yaşadığı siyasi atmosferin bir daha Türk parlamentosunda bir utanç tablosu olarak yaşanmayacağını düşünüyorum.

BUGÜN

Leyla Zana’dan 21 yıl sonra bir ilk!

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Bağımsız Milletvekili Leyla Zana dün Başbakan Erdoğan’la yaptığı görüşmesini TBMM’de yaptığı bir basın toplantısında kamuoyuyla paylaştı. Uzun yıllar siyasi yasaklı olan Kürt siyasetçi Leyla Zana’nın 21 sene sonra ilk defa bir basın toplantısı düzenlemesi dikkatlerden kaçmadı. Zana da toplantının başında bu durumdan bahsetti: “İlk defa bu basın odasına toplanıyorum. 21 yıl sonra bir ilki başlatıyoruz. Bu ilkin genel bir barışa vesile olması dileğiyle konuşmama başlıyorum.”

LEYLA ZANA’NIN BASIN TOPLANTISINDAN NOTLAR İÇİN TIKLAYINIZ!

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Bayraktar, Karadeniz Eğitim Kültür ve Çevre Koruma Vakfı’nın kuruluşunun 23. yıl dönümü dolayısıyla İstanbul İstinye’deki İbrahim Cevahir Sosyal Tesisleri’nde düzenlenen yemekte yaptığı konuşmada, bu vakfı 23 yıl önce, hemşehrisi olan İbrahim Cevahir’in kurduğunu hatırlattı. İnsanları kalıcı yapan şeyin malları değil, bıraktıkları eserler olduğunu vurgulayan Bayraktar, ”Türkiye son 9,5 yılda müthiş bir istikrar yakaladı ve gelişme sağladı. Dünyanın her tarafına gidiyoruz. Yeni Zelanda’dan, Güney Kore’den veya dünyanın başka bir tarafından baktığımızda Türkiye’nin gelişmesi müthiştir. Bu gelişmeye paralel olarak birbirimize sarılacağız, birbirimizle olan küçük meselelerimizi arkamıza atacağız.” diye konuştu. Etkinlikte çeşitli ülkelerden gelen halk oyunu ekipleri tarafından gösteriler yapıldı.

Karadeniz Gecesi’nde Bakan Erdoğan Bayraktar’a Meksika folklor ekibi tarafından Meksika şapkası hediye edildi. Bakan Bayraktar, hediye edilen Meksika şapkasını başına taktı. Gece Zeynep Başkan’ın şarkılarıyla devam etti. Bakanlar Erdoğan Bayraktar, Hayati Yazıcı, Vali Avni Mutlu horon ekibinin arasına girerek horon oynadılar. Zeynep Başkan’dan sonra ise İsmail Türüt sahneye çıktı. Türüt ilk olarak ‘terör’ şarkısını okudu, ardından ise Bakanları horon oynamaya davet etti. Bakan Bayraktar ve Hayati Yazıcı uzun bir süre horon oynadılar.

Öte yandan Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, etkinlik öncesinde işadamı Nurettin Eroğlu’nun oğlu Erdem Eroğlu’nun Çırağan Sarayı’ndaki düğününe katılarak, nikah şahitliği yaptı.

Destici: Ülkenin birinci gündem maddesi terör

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Suşehri ilçesinde bu yıl 3’üncüsü düzenlenen Şehr-i Su Kültür ve Sanat Festivali kapsamında, Kılıçkaya Barajı Sosyal Tesisleri’nde düzenlenen etkinliklere BBP Genel Başkanı Mustafa Destici de katıldı. Destici, “Ülkenin birinci gündem maddesi terördür. Kim önümüze hangi gündemi koyarsa koysun, suni gündemler oluşturmaya kalksalar da bu ülkenin birinci gündem maddesi terördür.” diye konuştu.

Genel Başkan Destici, terör örgütü PKK’nın, emperyalist güçlerin maşası olduğunu ifade ederek, “Zaten Türkiye’de 27 yıldır gerçek anlamda terörle mücadele edilmemiştir. Ediliyormuş gibi yapılmıştır. Bunu sadece burada değil, her yerde söylüyorum ve anlatıyorum. Bu şekilde 27 yıl olduğu gibi bundan sonra da terörle devam edecektir. Ama Allah’a şükürler olsun güçlü bir ordumuz var. Müslüman bir ülkeyle savaşmayı halkımız asla istemiyor. Ama Suriye yönetiminin de bir an önce gitmesi gerekiyor. Türkiye, İran olmaz, Türkiye Cezayir de olmaz. Ama Suriye yapılmasına da biz müsaade etmeyiz.

Suriye kafasına koymuş ve uçağımızı düşürmüş. İki müslüman ülkenin savaşmasına asla gönlümüz razı değildir. Bu, bir emperyal oyundur.” şeklinde konuştu.

Ayrıca, Suşehri Belediyesi’nin yaptırdığı Kılıçkaya Barajı Sosyal Tesisleri’ni beğendiğini belirten Destici, “Burası Ege kıyısı, Akdeniz kıyısı olmuş. Bu da tecrübeli Belediye Başkanı Sedat Sel sayesinde olmuştur. Kendisini tebrik ediyorum. Suşehri’ne yakışmış. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.” dedi.

 

CHP İsrail değerleriyle omuz omuza

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Başbakan’ın konuşmasından konu başlıkları şöyle:

-‘Tam bin yıldır bir olankardeş olan bu halkların arasına kukla diktatörler giremez. Şam ile İstanbul’un, Halep ile Kayseri’nin arasına girmek isteyenler, tarihin tokadını yemeğe mahkumdurlar.

-Kayseri kardeşlik şehridir. Buradaki saldırı, terör örgütünün kardeşliğe düşman olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

– Bu örgütün milli değerleri yok. Bu örgütün manevi değerleri yok. Dini diğerleri yok. Bunlar Zerdüşt’tür.

– Bu örgütün gölgesinde, bunların vesayetinde siyaset yapan parti de, artık bu örgütün gerçek yüzünü görmeli ve terörle arasına mesafe koymalıdır.

– Bu örgütü temsil eden partinin bugüne kadar bunlara “terör örgütü” dediğini duydunuz mu? Diyemezler. Çünkü bunu demek yürek ister.

– Bütün senaryoları, bütün karanlık tezgahları boşa çıkaracağız.

– Son 1-2 gün içinde Amerika’nın Wall Street Journal gazetesi, Suriye’de düşürülen uçağımızla ilgili bir haber yapıyor. Bu haberde, düşürülen uçağımızın Suriye sınırları içerisinde olduğu iddia ediliyor. Amerika’da yaklaşan seçimler var. Geçen günlerde de Türkiye ile ilgili yalan bir haber yapmışlardı. Bu yalan haberlerin nedeni, Başkan Obama’yı yıpratmak ile ilgili. Kaynağını açıkla diyoruz, hiçbir şey yok. Mertlik, kaynağı açıklamayı gerektirir. Demek ki bu gazetede mertlik söz konusu değil.

– Bu tarz hava sahası ihlalleri olur. Uluslararası uygulamada, böyle bir ihlal olunca uyarı yapılır. Yapılan uyarı sonucu, söz konusu saha terkedilir. Bunların yaptığı gibi saldırılmaz.

– Bakın biz içerde de dışarda da kimlerle mücadele ediyoruz, bunu anlayın. Dışarıdaki ile mücadele etmek kolay. Asıl zor olan nedir biliyor musunuz? İçerideki ile mücadele etmek zor. Onun için ben CHP’ye gönül veren kardeşlerimize seslenmek istiyorum. Bu takip ettiğiniz başkan Türkiye’nin değerleriyle değil, İsrail’in değerleriyle omuz omuza.

3. Yargı Paketi’nde görüşmelere geçildi

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Genel Kurul’da, Danışma Kurulu önerisi kabul edildi. Buna göre, Meclis bugün, yargı paketinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışacak.

Yarın ise görüşmeleri yarım kalan ”torba teklif” ve Devlet Sırrı Kanun Tasarısı ile Sağlık Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda değişiklik yapan tasarı ele alınacak.

Genel Kurul’da daha sonra ”3. Yargı Paketi” olarak bilinen tasarının görüşmelerine geçildi. Tasarının görüşmeleri, 55. madde üzerinde verilen önergeler üzerinden sürüyor.

MECLİS’TE AK PARTİ-CHP KAVGASI

Dünkü Meclis Genel Kurulu’nda tasarının 3. bölümü üzerinde konuşan CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Genel Kurul’da ”boş sıralar” olduğunu ifade etti. Tarhan, kendisine laf atan AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’e, ”parazit yapmayın” derken, Başkanvekili Mehmet Sağlam’a ”Susturacak mısınız paraziti?” diye sordu.

Bu sırada bazı CHP milletvekillerinin yerlerinden kalkarak kendisine tepki göstermesi üzerine Metiner, ”Gel, gel” karşılığını verdi.

İktidarın kendi yarattığı canavarın denetlenemez hale geldiğini savunan Tarhan, ”Bozdağ, bizi polis devletiyle yönettiğini itiraf etti. Çünkü korku dağları bekliyor. Yoksa neden şimdi? Belliki bir şeyler çeviriyorsunuz. ‘Sıra Başbakan’a gelir’ diye çok korktunuz. Bunca milletvekili, gazeteci, öğrenci bir müsteşar etmezmiş. Hangi pazarlıkların aslında devrede olduğunu biliyoruz” dedi.

AK Parti’li bazı milletvekilleri de Tarhan’a tepki gösterdi.

-”Sizi mahcup edecek tablo çıkar”-

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bölüm üzerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlarken, ”Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün tutuklanması” ile ilgili bir soruya karşılık, konuyu, adaletin geçmişten bugüne izlediği seyri vakalar üzerinden anlatabileceğini belirtti.

”Bu süreci paylaşmak size çok bir şey getirmeyecek” diyen Ergin, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Bu ülkede şiir okuduğu için hapse mahkum edilen siyasetçi, yine seçime girmek üzereyken operasyonla seçime sokulmayan genel başkan, sizlerin yargıya olan güvenini zedelemedi. Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı da sizin yargıya olan güveninizi zedelemedi. Yüzde 47 oy alan bir parti hakkında seçimlerden 8 ay sonra kapatma davası açılması, sizlerin yargıya olan güveninizi zedelemedi. Bunların hiçbirine karşı çıkmadınız bugüne kadar.

TBMM’nin üye seçtiği bir Anayasa Mahkemesi, 22 üyesinin 16 üyesi yargı mensuplarınca seçilen HSYK, karar sayılarını üçe katlayan Yargıtay, AİHM içtihatlarına uyum sağlamaya çalışan yargı, darbe ve muhtıralara selam durmayan, brifing almayan, hesap soran yargı bugün size güven vermemektedir. Seçimlerde milletten almadığı yetkiyi yargı üzerinden devşirip toplum mühendisliği yapanlar, yargının bugün geldiği durumdan son derece rahatsızdır. Bunun kaynağını da çok iyi anlıyorum. Yargıda kadrolaşma ve siyasallaşmayı tartışacaksak sizi mahcup edecek tablo çıkar. Eğer yargıda kadrolaşma ve siyasallaşmadan bahsedeceksek herkesin önce aynaya bakması lazım, sonra AK Parti’ye laf söylemesi lazım.”

-”Polemikten sorumlu bakan”-

Ergin’in ardından söz alan CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, ”Erdoğan’ın seçilmesinin önündeki yasak CHP desteğiyle kaldırılırken Silivri’de yargılananlar sizin vicdanınızı kanatmıyor mu? Pankart astığı için terör örgütü üyesi olarak 9 yıla mahkum olan öğrenciler, vicdanınızı sızlatmıyor mu? Aynı HSYK’nın atadığı hakimler ne zamanki MİT mensupları ve Başbakan’a ulaşmaya başladı, saygı duyduğunuz HSYK’nın hakimlerini, savcılarını değiştirmek için burada bir gecede yasa çıkarmadınız mı? MİT mensupları nedeniyle ‘Başbakan tehlikede’ diye bu yasayı çıkarırken, Silivri’de yargılananlar aklınıza gelmedi mi? Deniz Feneri davası savcılarını utanmadan bir gecede görevden almadınız mı? Sayın Bakan adaletten değil, polemikten sorumlu bakandır” diye konuştu.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da Bakan Ergin’e, ”Milletvekillerinin sorularını yanıtlamayarak millete hakaret ediyorsunuz, aynen iade ediyorum” dedi.

BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan ise her milletvekilinin milletin iradesiyle geldiğini belirterek, zaman zaman kendilerine yönelik konuşanların, milletin iradesini unuttuğunu söyledi.

Kaplan’ın, kendi inanç ve değerlerine saygısızlık edildiğini savunarak, ”Kimse Kürt liderlerine karşı konuşurken hakaret edemez” demesine MHP’li Vural, ”Katile katil…” diye bağırdı.

Kaplan’ın, ”Koalisyon Hükümeti döneminde Abdullah Öcalan ile ilgili protokolün açıklanmasını istiyorum” demesine, MHP’li Vural ve milletvekilleri tepki gösterdi.

Tasarının 3. bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçildi.

Ahmet Türk: Çok da kıyamet kopmuyor

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk, Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana’ya gösterilen tepkinin, arkadaşlarına danışmadan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmesinden kaynaklandığını söyledi.

 Türk, AA muhabirinin sorusu üzerine, Leyla Zana’nın, Başbakan Erdoğan’a ilettiği çözüm taleplerini her gün kendilerinin de dile getirdiğini ifade etti. Türk, ”Çözüm için gözönünde tutulması gereken taleplerdir. Aynı talepler, aynı şeyler. Yol haritası konusunda farklı düşünmüyoruz” dedi.

Zana’nın, düşüncelerini ortak bir çalışma sonucunda aktarmadığını dile getiren Türk, şunları söyledi:

”Sayın Leyla Zana’nın kendi başına yaptığı bir şey. Bu bireysel çıkışı, ‘bu blok farklı fikirleri savunuyor, birbirlerinden ayrışıyor’ gibi bir imaj yarattı. Tepkimizi bundan dolayı gösterdik. Silahların susması gerektiğini, silahla bu işin çözülmeyeceğini hep söyledik. Hükümet bu konuda ne kadar samimi? Biz Sayın Başbakan’ın, sorunun çözümü konusunda bir arayış içinde olmadığını düşünüyoruz.”

”Leyla hanıma tepkiler, barışın gelişmesi, barışcıl bir sürecin gelişmesi için yaptığı girişime değil, bunu arkadaşlarına danışmadan yapmasınaydı” diyen Türk, ”Ben inanıyorum ki Leyla hanım bizimle bunu paylaşsaydı, bir siyasetçi olarak, bir kadın olarak geçmişte emek vermiş, bedel vermiş bir insan olarak, kimse de onun görüşmesini engellemezdi, öyle bir şey de olmazdı” dedi.

”Yeni bir sürecin başlayıp başlamayacağına” ilişkin soruya Türk, ”Leyla hanımın Başbakan ile görüşmesinin ötesinde, mutlaka bir gün ortak akıl olacak. Bu sorunun çözümü diyalog ve birbirimizi anlamaktan geçiyor. Kürtler de Türkler de normalleşmeyi bekleyen bir sürecin başlatılmasının arayışı içinde. Ölümün, acının olmadığı bir süreci bekliyor” karşılığını verdi.

-”Çok da kıyamet kopmuyor”-

İrlanda sürecinin çok önemli olduğunu ifade eden Türk, ”Başlarken, İrlanda’da da bunun içini nasıl boşaltırız gibi bir mantıkla yaklaşıldı. Ama görüşmeler öyle bir noktaya geldi ki kimsenin kimseyi aldatmayacağı ortaya çıktı, bu sefer ciddiyetle duruldu. Türkiye’de de kimsenin kimseyi aldatmadığı bir formülü, bir yaklaşım biçimini ortaya koymamız lazım. Bütün mesele bu” ifadelerini kullandı.

Türk, geçmişte Öcalan için ev hapsi, demokratik özerklik” denildiği zaman kıyametlerin kopartıldığını belirterek, ”Ama bugün çok da kıyamet kopmuyor. Bu da normalleşmenin bir işaretidir. Siyasetçiler normalleşmese bile halkta bir normalleşme olduğunu görüyoruz” dedi.

Daha fazla kan dökülmeden ve acı çekilmeden, herkesin bu süreçte elini taşın altına koyması gerektiğini vurgulayan Türk, ”Sayın Başbakan da ‘herkes elini taşın altına koymalı’ diyor. Ama Sayın Başbakan, sıvazlayarak bu işi götürmeye çalışıyor. Ayağını taşın üzerine koyarak bu işi çözeceğini zannediyor” görüşünü savundu.

MHP ile BDP arasında ‘Katil Öcalan’ kavgası

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Tasarının 3. bölümü üzerinde konuşan CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Genel Kurul’da ”boş sıralar” olduğunu ifade etti. Tarhan, kendisine laf atan AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’e, ”parazit yapmayın” derken, Başkanvekili Mehmet Sağlam’a ”Susturacak mısınız paraziti?” diye sordu.

Bu sırada bazı CHP milletvekillerinin yerlerinden kalkarak kendisine tepki göstermesi üzerine Metiner, ”Gel, gel” karşılığını verdi.

İktidarın kendi yarattığı canavarın denetlenemez hale geldiğini savunan Tarhan, ”Bozdağ, bizi polis devletiyle yönettiğini itiraf etti. Çünkü korku dağları bekliyor. Yoksa neden şimdi? Belliki bir şeyler çeviriyorsunuz. ‘Sıra Başbakan’a gelir’ diye çok korktunuz. Bunca milletvekili, gazeteci, öğrenci bir müsteşar etmezmiş. Hangi pazarlıkların aslında devrede olduğunu biliyoruz” dedi.

AK Parti’li bazı milletvekilleri de Tarhan’a tepki gösterdi.

-”Sizi mahcup edecek tablo çıkar”-

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bölüm üzerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlarken, ”Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün tutuklanması” ile ilgili bir soruya karşılık, konuyu, adaletin geçmişten bugüne izlediği seyri vakalar üzerinden anlatabileceğini belirtti.

”Bu süreci paylaşmak size çok bir şey getirmeyecek” diyen Ergin, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Bu ülkede şiir okuduğu için hapse mahkum edilen siyasetçi, yine seçime girmek üzereyken operasyonla seçime sokulmayan genel başkan, sizlerin yargıya olan güvenini zedelemedi. Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı da sizin yargıya olan güveninizi zedelemedi. Yüzde 47 oy alan bir parti hakkında seçimlerden 8 ay sonra kapatma davası açılması, sizlerin yargıya olan güveninizi zedelemedi. Bunların hiçbirine karşı çıkmadınız bugüne kadar.

TBMM’nin üye seçtiği bir Anayasa Mahkemesi, 22 üyesinin 16 üyesi yargı mensuplarınca seçilen HSYK, karar sayılarını üçe katlayan Yargıtay, AİHM içtihatlarına uyum sağlamaya çalışan yargı, darbe ve muhtıralara selam durmayan, brifing almayan, hesap soran yargı bugün size güven vermemektedir. Seçimlerde milletten almadığı yetkiyi yargı üzerinden devşirip toplum mühendisliği yapanlar, yargının bugün geldiği durumdan son derece rahatsızdır. Bunun kaynağını da çok iyi anlıyorum. Yargıda kadrolaşma ve siyasallaşmayı tartışacaksak sizi mahcup edecek tablo çıkar. Eğer yargıda kadrolaşma ve siyasallaşmadan bahsedeceksek herkesin önce aynaya bakması lazım, sonra AK Parti’ye laf söylemesi lazım.”

-”Polemikten sorumlu bakan”-

Ergin’in ardından söz alan CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, ”Erdoğan’ın seçilmesinin önündeki yasak CHP desteğiyle kaldırılırken Silivri’de yargılananlar sizin vicdanınızı kanatmıyor mu? Pankart astığı için terör örgütü üyesi olarak 9 yıla mahkum olan öğrenciler, vicdanınızı sızlatmıyor mu? Aynı HSYK’nın atadığı hakimler ne zamanki MİT mensupları ve Başbakan’a ulaşmaya başladı, saygı duyduğunuz HSYK’nın hakimlerini, savcılarını değiştirmek için burada bir gecede yasa çıkarmadınız mı? MİT mensupları nedeniyle ‘Başbakan tehlikede’ diye bu yasayı çıkarırken, Silivri’de yargılananlar aklınıza gelmedi mi? Deniz Feneri davası savcılarını utanmadan bir gecede görevden almadınız mı? Sayın Bakan adaletten değil, polemikten sorumlu bakandır” diye konuştu.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da Bakan Ergin’e, ”Milletvekillerinin sorularını yanıtlamayarak millete hakaret ediyorsunuz, aynen iade ediyorum” dedi.

BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan ise her milletvekilinin milletin iradesiyle geldiğini belirterek, zaman zaman kendilerine yönelik konuşanların, milletin iradesini unuttuğunu söyledi.

Kaplan’ın, kendi inanç ve değerlerine saygısızlık edildiğini savunarak, ”Kimse Kürt liderlerine karşı konuşurken hakaret edemez” demesine MHP’li Vural, ”Katile katil…” diye bağırdı.

Kaplan’ın, ”Koalisyon Hükümeti döneminde Abdullah Öcalan ile ilgili protokolün açıklanmasını istiyorum” demesine, MHP’li Vural ve milletvekilleri tepki gösterdi.

Kurtulmuş AK Parti için açık kapı bıraktı

Pazar, Temmuz 1st, 2012

HAS Parti Kocaeli İl Gençlik Kolları tarafından Derince İlçesi’nde düzenlenen pikniğe katılan Genel Başkan Numan Kurtulmuş, Ak Parti’ye geçeceğine ilişkin fazla konuşmanın doğru olmadığını belirtti ve bunun henüz kendilerine ulaşan bir konu olmadığını söyledi. İşte Kurtulmuş’un konuyla ilgili açıklaması:

“Ak Parti Merkez Yürütme Kurulu içerisinde sayın Başbakan bu konuyu gündeme açmış ve buradan basına sızmış bir konu. Bizde, bize ulaşmış, herhangi bir şekilde bizim bildiğimiz bir konu olmadığı için, bunun etrafında, olmamış bir konu etrafında çok fazla konuşmak doğru değildir. Bizim Has Parti siyaset tarzıyla, üslubuyla, yöntemiyle Numan Kurtulmuş ortaya koyduğu yöntemleri ve siyaset tarzı ile koskoca büyük bir kitlenin oyunu almış olan iktidar partisinin içerisinde böyle bir şeyin konuşuluyor olması da gerçekten bizim açımızdan, sözlerimizin karşılığı olduğunu teyit eden bir gelişmedir. Söyleyeceklerim bu kadar. Eğer bir şey biliyor olsam seve seve sizinle paylaşırım.”

Vural’dan Erdoğan-Zana görüşmesi yorumu

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Vural, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Bağımsız Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana’nın görüşmesini değerlendirdi.

Oktay Vural, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ”Meclis’te partiler bir araya gelsin Kürt meselesini çözelim” çağrısını ve Erdoğan’ın Zana ile görüşmesini, ”aynı sudan içmişlerin buluşması” olarak nitelendirdi.

Başbakan Erdoğan’ın, görüşmenin ardından, ”Açıklamaları Leyla Zana yapacak” diyerek, Zana’nın açıklamalarını adeta kabul ettiğini ileri süren Vural, ”Bugün yapılan bu açıklamada da Türkiye’nin çözülmesine yönelik sözde çözümlerin millete hazmettirilmek istendiğini esefle gördük. Televizyonlarda ‘Leyla ile Mecnun’ adlı bir dizi vardı. Kılıçdaroğlu ile Başbakan’ın buluşması bu diziye de konu olmuştu. Ondan önce de Ahmet Türk ile bir araya gelmişti, Ferhat ile Şirin’in buluşması… Bugün de anlaşılan o ki Leyla ile Mecnun’un buluşması… Büyük bir hasret gidermişler herhalde. Sizi buluşturan ne? ‘Analar ağlamasın’ sosuyla yaptığınız bölücülük reçetesini bu millete hazmettirmek istiyorsunuz” diye konuştu.

Zana’nın, görüşmeye ilişkin bugün yaptığı açıklamaları değerlendiren Vural, şöyle devam etti:

”Sayın Başbakan ile Zana’nın buluşması sonucunda ne çıkmış: Oslo’daki müzakereler devam etsin. Uzlaştıkları noktalara bakın. Yani ‘bu protokolleri hayata geçirelim’ anlamı taşıyor. Terör örgütü ile yapılan kirli ve pis pazarlıkları meşrulaştırmanın aracı olarak sunuluyor. Sonra, ‘büyük buluşma’ diye bu millete hazmettirilmek isteniyor.

Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü Oslo’da pazarlık konusu yapılırken, PKK’nın milis gücü kurması, sözde Kürdistan diye özerk bölgenin oluşması, Anayasa’dan ‘Türk Milleti’ lafının çıkarılması gibi hususlar protokole bağlanmış, ‘Bu protokolleri hayata geçirin’ diye konuşmuşlar. Meğer Oslo’nun devamı bu görüşmeler.

PKK terör örgütünün nasıl katliam yaptığını bütün millet görürken, PKK terör örgütünü adeta Kürtlerin temsilcisiymiş gibi gösteren bir zihniyetle Başbakan’ın bir araya gelmesi, Türkiye’nin nasıl bir çözülmeye götürülmek istendiğini ortaya koymaktadır.

Yetmiyor, diyor ki ‘Devlet özür dilemeli.’ Özür dilemesi gereken, PKK’yı Kürtlerin temsilcisiymiş gibi gösteren zihniyettir, PKK’yı sorun olarak görmeyip de Kürt kökenli insanları sorun olarak görenlerdir, polisimize, askerimize kurşun sıkanlardır. Doğu ve Güneydoğu’daki insanları öldürenler, bugün kalkmış karşımıza, ‘devletin özür dilemesini’ istiyor. Asıl siz özür dileyin bu milletten.

Pazarlıklara bakın, ‘Öcalan’ı ev hapsine alın…’ , Leyla ile Mecnun’un hangi eksende buluştuğunu gösteren bir tablo. Bu milleti birbirinden ayırmak isteyen bir proje. PKK’yı meşrulaştırmak, PKK’ya af, Öcalan’a siyaset yolunu açmak isteyen bir yol haritası üzerinde çalışıldığını ortaya koyuyor.”

Zana’nın açıklamasındaki anadilde eğitim talebi konusuna da değinen Vural, ”Bu ülkede ana dilde eğitim yapmak Doğu ve Güneydoğu’daki insanları yerelleştirmek, millet yapısından koparmak demektir” dedi.

”AK Parti’ye oy verenleri rencide etti”

Oktay Vural, ‘Türkiye halkları” diyerek, Türk milleti milli kimliğini ortadan kaldırmak isteyen Leyla Zana’nın, Başbakan Erdoğan ile görüşmesinin, her şeyden önce AK Parti’ye oy verenleri rencide ettiğini ileri sürdü.

Görüşmenin çözüm amacı değil Türkiye’nin çözülmesi ve bölücü zihniyetlerin meşrulaştırma amacını taşıdığını iddia eden Vural, ”Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ının makamının ve sıfatının böyle bir meşrulaştırma aracı olarak kullanılmasını kınıyorum” dedi.

Vural sözlerine şöyle devam etti:

”Ne diyor, ‘PKK’yı muhatap al, Oslo’da imzaladığımız protokolleri hayata geçir’ diyor. Başka? ‘Öcalan ev hapsine gelsin.’  Bu milletin en önemli problemi PKK’dır ve PKK’yı meşrulaştırmak isteyen bu gibi zihniyetlerdir.

Terör örgütünün amaçlarını meşrulaştırması ve onu siyasallaştırması, İmralı canisinin ev hapsine alınması konusu eğer Başbakan ile görüşülebiliyorsa, herkesin düşünmesi gereken bir nokta var, Türkiye’yi nereye götürmek istiyorlar?

Seçmeli Kürtçe dersi, aslında anadilde eğitimin bir basamağı olacağı tablosu ortaya çıkmıştır. Bu kirli ve pis pazarlıkların tek amacı, Türk milletinin çözülme projesidir. Sayın Başbakan, bu devlet ve millet yöneticilere emanettir. Emanete ihanet etmemek lazım. Elinizde devletin imkanları var. Terör örgütü 2002 yılında nasıl sıfırlandıysa, bunu sıfırlandıracak imkan ve güç sizin elinizde vardır. Bu gücünüzü kullanın.

Kan üzerinden Meclis’teki koltuklarda oturanların projeleri ve onlarla yapılan görüşmelerin, Türkiye’yi bir çözülmeye doğru götüreceğini görün. Gittiğiniz yol, yol değildir. Kanını ve canını veren, çocuklarını bu ülke için şehit veren gazi olan insanlarımızın koruduğu milli ve manevi değerler vardır. Bu değerlerin içini boşaltarak, şehit veren anaları daha fazla ağlatmış olursunuz. İmralı’nın, Kandil’in etekleri altında siyaset yapanların Türkiye’ye bir çözüm planı dayatmasına karşı, Başbakan olarak, bu milletin ve devletin yanında olamalısınız.”

”Ev hapsinin basamakları oluşturuluyor”

TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden ”3. yargı paketi” tasarısına değinen Vural, ”AKP ile BDP’nin, PKK’nın arzu ve istekleri doğrultusunda, İmralı canisinin yeniden yargılanmasına yönelik bir önerge üzerinde çalıştığını ifade etmek istiyorum. Maalesef AKP, kendisine oy veren insanların ruhunu değil, dışarıdan dayatılan bir takım projelerin yerine getirilmesi için çalışıyor” dedi.

Tasarıda, terör örgütü propagandası yapmak suçunun af kapsamına alınmak istendiğini belirten Vural, terör örgütü PKK’nın yol haritası çerçevesinde bir takım adımlar atıldığını ileri sürdü. Oktay Vural, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın yeniden yargılanması yolunun açılmasının, ev hapsi ile ilgili sürecin basamaklarının oluşturulması anlamına geleceğini savundu.

MHP’li vekilden Erdoğan-Zana görüşmesi yorumu

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Yeniçeri, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, bölücü talepler karşısında ”sessiz ve nazik biçimde” dinlemede kaldığını iddia etti. Erdoğan’ın, Zana’yı kabulünü anımsatan Yeniçeri, ”Zana, kendisini her şeye müsait bir Başbakan ve devlet karşısında bulmanın heyecanı içinde, yüksek perdeden taleplerini sıralamakta bir yanlışlık görmemiştir. Bu görüşmeler, bölücülüğü cesaretlendirmiş ve ödüllendirmiştir” diye konuştu.

Zana’nın taleplerinin kabul edilemeyeceğini belirten Yeniçeri, bu tür görüşmelerin, barışa değil, teröristleri cesaretlendirmeye yarayacağını savundu.

”Hiç kimsenin ki buna Başbakan Erdoğan da dahildir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne diz çöktürmeye gücü yetmeyecektir” diyen Yeniçeri, şöyle devam etti:

”Türk milletine kimse, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye kalkmamalıdır. Devleti yönetme makamında olanlar, bölücülerle el birliği yaparak, ülkenin birliğine, bütünlüğüne, varlığına yönelik komplolara iştirak etmemelidir. Devleti temsil edenler görevlerinin gereğini yaparak terörist unsurların Türkiye’yi tehdit etmelerini engellemelidir. Bunun yolu da teröristlere teslim olarak değil, teröristlerin umutlarını ve hayallerini kökünden yok etmekten geçmektedir.”

Erdoğan-Zana görüşmesi sonrası açıklama

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Atalay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Leyla Zana’nın görüşmesine ilişkin AA muhabirine bilgi verdi.

Başbakanlık Resmi Konutu’ndaki görüşmede kendisinin de bulunduğunu hatırlatan Atalay, ”Tabii genel manada görüşme verimli olmuştur ve çok samimi bir hava içinde gerçekleşmiştir” dedi.

Hükümet olarak görüşme taleplerine olumlu cevap verdiklerini anlatan Atalay, konuya ilişkin pek çok kişi, kurum ve siyasi partiyle görüşme yaptıklarını anımsattı.

Terör ve diğer sorunların çözümünde her zaman paylaşmacı olduklarını ve nerede faydalı bir görüş varsa o görüşü almayı gerekli gördüklerini ifade eden Atalay, Başbakan Erdoğan’ın Zana’nın talebini olumlu karşıladığını söyledi.

Atalay, şunları kaydetti:

”Görüşmede sayın Zana kendi düşüncelerini ifade etti. Yani şahsi düşüncelerini ifade etti. Genel manada tabii herkesin dileği bu sorunların bir çözüme kavuşması, şiddetin ve kanın sona ermesi. Ama bizim genel olarak bakışımız, Başbakanımızın bakışı, tabii ifade ettiği, silahlar bırakıldığında sorunun çözümü kolaylaşacaktır. Yahut da zaten bizim demokratikleşme adımlarımız var. Zaten bütün vatandaşlarımızın hak ve hukukunu koruma yönünde yürüttüğümüz politikalarımız var bu politikalarımız daha etkili bir şekilde yürüyecektir. Burada sayın Zana’nın bugün basın toplantısında ifade ettiği gibi başlayan görüşmelerin devam etmesi, diyaloğun sürmesi konusunda Başbakanımıza özel, doğrusu hem iltifat etmiştir hem de ‘Bunu siz yapabilirsiniz. Bu konuda miletin sizden büyük beklentisi var, umudu var ve siz bu milletin başbakanısınız, ilk adımı siz atmalısınız, bu görüşmelerde daima siz öncü olmalısınız, yani bu konuda sizden beklenti var’ diye ısrarla bunu ifade etmişti. Zaten bunu daha önce basında ifade etmişti. Bunlar bir anlamda yinelenmiştir.”

”Özür dileme Uludere ile ilgili değil”

Zana’nın işin özünü ilişkin de bazı düşünceleri olduğunu dile getiren Atalay, şöyle konuştu:

”(Devlet vatandaşından özür diler). Yani o Uludere bağlamında değildi. Genel manada bu ülkede değişik vatandaş kesimlerine karşı devletin geçmişte yanlış tutumu olmuştur veya devlet adına uygulamalarda bulunan insanların yanlışlıkları olmuştur. Geçmişte olup bitenlerle ilgili devletin bir anlamda özür dilemesi gibi bir konu orada gündeme getirilmiştir. Bugün bazı yorumlarda bunun Uludere olayı ile ilgiliymiş gibi. Uludere olayı hiç gündeme gelmedi, ama bu vesileyle şunu da ifade edeyim, devlet gerektiğinde tabii özür diler biz de o düşüncedeyiz. Yani Başbakanımız Dersim katliamı ile ilgili devlet adına özür dilemiştir vatandaşlardan. Gerektiğinde yine dilenir, biz dileriz. Esas olan insandır esas olan vatandaşımızdır. Uludere ile ilgili de aslında belki bu manada bir söz söylenmedi ama Başbakanımız, hükümetimiz uygulamasıyla, yaptıklarıyla bir anlamda özür dilemiş oldu, özür yerine geçecek çalışmalar yaptı.

Hükümetin bölgeyle ilgili o olayla ilgili çalışmaları hatırlayın. Bizleri gönderdi, Başbakan Yardımcısı ve bakanlar olarak biz gittik başsağlığı için. Sonra bizzat Başbakan eşini kızını bölgeye gönderdi; benimle birlikte benim eşim diğer arkadaşlarımız gittik orada hem orada hayatını kaybedenlerin yakınlarına, annelerine, kardeşlerine, eşlerine başsağlığı dilendi. Sonra tazminatla ilgili normal belirlenen kanunun belirlediği meblağın üzerinde Başbakanımız buradaki büyük acıyı dindirme açısından geride kalanlara bir anlamda destek manasında 100 bin lira daha fazla miktar ödeyelim dedi fert başına. Bu tür adımlar atıldı. Yani burada da biz hükümet olarak doğrusu vatandaşımızdan özür yerine geçecek bir tutum içinde olduğumuzu düşünüyoruz.”

”Tamamen kendi düşüncesi”

Başbakan Yardımcısı Atalay, Leyla Zana’nın ”Öcalan’a ev hapsi düşünülemez mi?” gibi bir düşüncesini de ifade ettiğini belirterek, ”Tamamen kendi düşüncesidir. Başbakanımız da buna olumlu bakmadığımızı Öcalan’la ilgili böyle bir şeyin söz konusu olmadığını ifade etmiştir” dedi.

Atalay, şunları kaydetti:

”Yani ortak tabii düşüncelerimiz, dileklerimiz bu konuda daha fazla insanların düşünmesi, çözüme dönük kafa yorması ve her çözüm adımı atılacağı zaman tabii birileri bunu provoke ediyor. Bir yerlerde terör olayları oluyor. Bugün bir terör liderlerinin birinin açıklaması var. Sayın Zana’nın düşüncelerine bile karşı çıkıyorlar. Bir yandan tabii burada diyalog ve çözüm yaklaşımları var ama terör kesimi de Zana’nın bu tür düşüncelerine bile karşı çıkıyor ve aynen şunu diyor; Bu tür düşünceler olduğu için Dağlıca’da 8 askerimizin şehit olduğu olayları meydana getirdik. Ortada yürüyen böyle bir durum var. Onun için biz netice olarak şunu söylüyoruz, Başbakanımız da bunu söyledi; Bizim için hiçbir vatandaşımızın ayrımı yok. Kendi etnik kökeni, vesaire hiçbir ayırıcı unsur değil. Bizde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak yeterli ve devlet de hükümet de her vatandaşının hak ve hukukunu korumak için uğraşıyor. Türkiye’de daha önce yapılan yanlışlıkları gidermek için uğraşıyoruz. Önceki dönemlerdeki asimilasyon, inkar, ret politikaları bugün terk edildi. Her vatandaşımızın kendi dinini, dilini kendi değerini, kültürünü konuşması yaşaması açısından hiçbir engel yok ve biz bütün bu çoğulcu yapının yaşaması için uğraşıyoruz.

Demokratikleşme adımlarımız bunun için. Hiçbir vatandaşın Kürt kökenli olduğu için hiçbir ayrıma tabi tutulmuyor. Bunları da ifade etti Başbakanımız.”

Üç kırmızı çizgilerinin bulunduğunu, ırk, bölge ve dini milliyetçilik yapmadıklarını ifade eden Atalay, AK Parti içinde, kabine içinde Kürt kökenli pek çok arkadaşlarının bulunduğunu söyledi.

Atalay, ”Bir de ülkemizin her köşesinde büyük bir yatırım ve kalkınma faaliyeti yürütüyoruz. Özellikle daha önce bunların yeterince yapılmadığı Doğu ve Güneydoğu bölgelerimize ağırlık veriyoruz. Bu çalışmalarımız da bu vesileyle paylaşılmış oldu. Ama genel manada tabii hepimizin dileği terörün bitmesi. Bizim oradaki en önemli yaklaşımımız son zamanlarda bunu değişik defalarda açıkladık. Silahlar bırakıldığında her şey daha rahat konuşulur ve vatandaşlarımızın diğer sorunları üzerine de daha rahat gidilebilir. Genel manada bu şekliyle de iyi bir diyalog, iyi bir görüşme olmuştur. Onu ifade etmek isterim” diye konuştu.

Özel yetkili mahkemeler

Özel yetkili mahkemelerle ilgili soru üzerine de Atalay, bu konunun uzun süredir hükümetin gündeminde olduğunu, üçüncü paket kapsamında değişiklik önergesinin TBMM’ye sunulduğunu söyledi.

Atalay, şöyle konuştu:

”Burada tabii hükümetin en önemli hassasiyeti, özel yetkili mahkemelerde şu anda mevcut davaların aksamaması ve o davaların yürümesinin buradan olumsuz etkilenmemesi. O konuda da bu teklifte gerekli tedbirleri arkadaşlarımız aldılar, yani düzenlemenin içinde onlar yer alıyor. Mevcut davalarda bir aksama olmayacak, onlar mevcut şekliyle yürüyecek. Verilen önergede de öyle. Ama bundan sonrası için bu mahkemeler kalkıyor ve bazı görevlendirilmiş Ağır Ceza Mahkemeleri bu tür davalara bakmış olacaklar.”

Terör soruşturmasında 5 tutuklama

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Edinilen bilgiye göre, Eruh’a bağlı Bilgili köyü ve Milyanis bölgesinde düzenlenen ve 4 askerin şehit düştüğü saldırının ardından başlatılan soruşturma devam ediyor.

Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında Bilgili köyünde, aralarında muhtar ve korucunun da bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı. Jandarmadaki sorgularının ardından savcılığa sevk edilen kişilerden 4’ü ifade işleminin ardından serbest bırakılırken, 6 kişi tutuklama talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi.

Mahkeme, şahıslardan birini tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı. Aralarında muhtar ve korucunun da bulunduğu 5 şüpheliyi terör örgütüne yardım ve yataklık yaptıkları gerekçesiyle tutukladı.

Erdoğan’dan Zana’ya duygulandıran hediye

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Leyla Zana’nın “Başbakan’ın bu işi çözeceğine inanıyorum” sözleriyle başlayan yeni süreçte bugün bir adım daha atıldı. Zana geçen hafta “Ben Başbakan Erdoğan’ın bu işi çözeceğine inanıyorum. Buna dair umudumu da, inancımı da asla yitirmedim” sözlerine Başbakan Erdoğan olumlu karşılık vermişti. Daha sonra ikili arasında bugün için bir görüşme planlandı. Bunun üzerine Leyla Zana saat 14.45 sularında Başbakanlık resmi konutuna geldi. Saat 15.00’te başlayan ve yaklaşık 1.5 saat süren görüşmeye, terörle mücadeleden sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da katıldı.

“ZANA 11’DE AÇIKLAMA YAPACAK”

Zirveyle ilgili Erdoğan’dan gelen açıklama, “Gayet iyi geçti, verimli olduğuna inanıyorum” olurken, ön kapıdan girdiği Başbakanlık Resmi Konutu’ndan gazetecilerin olmadığı protokol kapısını kullanarak ayrılan Leyla Zana, yarın saat 11.00’de Meclis’te bir basın toplantısı düzenleyecek.

ERDOĞAN FULAR HEDİYE ETTİ

Edinilen bilgilere göre, Başbakan Erdoğan görüşmede Zana’ya bir fular hediye etti. Duygu dolu bir atmosferde gerçekleşen görüşmede Zana’nın hediyeye yanıtı, “Beni tahmin edemeyeceğiniz kadar mutlu ettiniz” oldu.

BDP ÇÖZÜME YARDIMCI OLMUYOR

Görüşme, 40 dakika olarak planlanmıştı ancak Zana’nın Kürt sorununa ilişkin gündeme getirdiği konu başlıklarının fazla olması nedeniyle görüşme 1,5 saat sürdü. Görüşmede Erdoğan’ın, Zana’ya ‘Biz bu sorunu çözmek istiyoruz ama BDP bize yardımcı olmuyor. Yürüttüğümüz Milli Birlik ve Kardeşlik projesine katkı sağlamanızı bekliyoruz’ dediği öğrenildi.

Kral çıplak demeye geldim

Görüşme başlarken Zana, Erdoğan’a, “Buraya kral çıplak demeye, gerçekleri anlatmaya geldim” dedi. Başbakanlık kaynaklarından alınan bilgiye göre Erdoğan, Zana’ya, “Biz ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ süreci içerisinde birçok adım attık. Gördüğüm kadarıyla siz de bizim attığımız adımların doğru olduğu kanaatindesiniz. Silahların susturulması için demokrat isimlerin, sivil toplum örgütlerinin elini taşın altına sokması lazım. Daha fazla kan akmaması için sizden de bu sürece katkı sağlamanızı bekliyoruz” dedi.

Biz barıştık ya, barış gelecek

Zana da sorunun çözümüne ilişkin görüşlerini paylaştığı Erdoğan’a yapılanların yeterli olmadığını, daha ileri ve samimi adımların atılması gerektiğinin altını çizdi. Zana, “Bu sorun ancak güçlü bir siyasi irade tarafından çözülebilir. Şu anda Türkiye’de oluşan olumlu hava çözüm için bir şans. Türkiye’nin herşeyden çok iç barışa ihtiyacı var” dedi. Erdoğan görüşmede daha çok Zana’yı dinledi, Beşir Atalay not tuttu. Zana görüşme bitip ayağa kalkıldığında, “Toplumsal barış için daha ileri ve samimi adımlar lazım” dedi, Erdoğan ise gülerek “Biz barıştık ya, barış gelecek” karşılığını verdi. Başbakan Erdoğan, Leyla Zana’ya kırmızı-beyaz ve lacivert tonlarını taşıyan bir fular hediye etti. Zana yakın çevresine., “Siyah-beyaz bakmadığına ve nezaketine kanıt” dedi.

71 STK’DAN GÖRÜŞMEYE DESTEK:
Anter: Ben artık bedenimi kayanın altına koymaya hazırım (sayfa 2’de)Sayfa: 1 2

Krizdeki AB’nin yeni başkanı Rumlar

Pazar, Temmuz 1st, 2012

GKRY, 1 Mayıs 2004’te girdiği Avrupa Birliği’nde ilk kez, 1 Temmuz Pazar gününden itibaren altı aylık süre için AB dönem başkanlığını üstlenecek. Rum yönetimi, bir yandan dönem başkanlığını üstlenirken bir yandan da kötü ekonomik durumu nedeniyle AB destek mekanizmasının denetimi altında olacak.

Rum tarafının, hem destek mekanizmasının denetimi altında olup hem dönem başkanlığı yapacak olması hem de Türkiye’yle ilişkileri nedeniyle objektif bir dönem başkanlığı yapıp yapamayacağı çeşitli çevrelerce sorgulanıyor. Rum yönetiminin başkanlık edeceği üyelerin denetimi altında bir başkanlık yürütecek olması da AB tarihinde bir ilk olacak.

Kıbrıs Rum yönetimi, ekonomik kriz yanında, siyasi krizle de boğuşuyor. Rum tarafında 11 Temmuz 2011’de Mari’de askeri üste meydana gelen, 13 kişinin ölmesi ve onlarca kişinin yaralanmasına neden olan cephanelik patlaması ve devamında elektrik santralının devre dışı kalması, ekonomik krizi derinleştirirken, beraberinde siyasi krizi de getirdi ve Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas’a karşı tepkiler arttı.

Öte yandan, Rum tarafı, dönem başkanlığını Kıbrıs’ta AB toprağı olmayan bir mekanda kutlayacak.

Rumlar, AB Dönem Başkanlığı açılış törenini, İngiliz Üsler Bölgesi’nde bulunan, Kurio Antik Tiyatrosu’nda düzenleyecek. Kıbrıs’taki İngiliz Üsler Bölgesi, AB müktesebatı dışında yer alıyor.

”AB buymuş”

KKTC Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün, Kıbrıs Rum AB dönem başkanlığıyla ilgili AB’nin yaptığı yanlışlara işaret ederek, “Adam batmış, kediye ciğeri de teslim edersiniz, demek ki AB buymuş” diye konuştu. Rumların dönem başkanlığı süresinde, Avrupalıların Kıbrıs’a ilgisinin artmasıyla, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bir şeyin değişmeyeceğini kaydeden Özgürgün, AB’nin, üyesi olan Rum tarafına baskı yapacak mekanizması ve isteğinin olmadığını, bunu geçmişte gördüklerini söyledi.

AB’nin Rumların borçlarıyla başı dertte

AB dönem başkanlığını 1 Temmuz’da üstlenecek Kıbrıs Rum Kesimi,  ciddi bir borç sorunuyla mücadele ediyor.
Yunanistan’da süregelen borç krizinden ciddi biçimde etkilenen Kıbrıs Rum Kesimi’nin kültürel ve ekonomik anlamda Atina ile son derece yakın ilişkileri bulunuyor.

Bankacılık sektörünün Yunanistan’a yaptığı yüklü yatırımlar nedeniyle sıkıntılı günler yaşayan ve Yunan devlet tahvillerinden uğradığı zararın altından kalkamayan Kıbrıs Rum Kesimi’nde hükümet, hafta başında mali yardım için Avrupa Finansal İstikrar Fonu’na (EFSF) resmen başvurdu.

AB’ye 2004, Avro Bölgesi’ne ise 2008 yılında üye olan Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya’nın ardından Avrupa Birliği’nden finansal yardım talebinde bulunan beşinci ülke oldu.
Kendisi de ciddi borç sorunuyla mücadele eden bir ülke olarak AB dönem başkanlığında Avro Bölgesi’nde süregelen borç krizine çözüm üretmekte yetersiz kalacağı yönünde eleştiriler alan Güney Kıbrıs, söylentileri doğrularcasına hafta ortasında da Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) finansal yardım talep etti.
IMF verilerine göre, geçen yıl yüzde 0,5 oranında büyüyen Güney Kıbrıs ekonomisinin bu yıl yüzde 1,1 daralacağı öngörülürken, enflasyonun bu yıl yüzde 3,5’ten yüzde 3,4’e gerilemesi, işsizlik oranının da yüzde 7,8’den yüzde 9,8’e yükselmesi bekleniyor.

 

 

 

HABERTÜRK