Posts Tagged ‘yakın’

kerbelada kan ağlayan ağaç resimleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

kerbelada kan ağlayan ağaç hikayesi
kerbelada kan ağlayan ağaç foto

kerbelada kan ağlayan ağaç resimleri

Hüseyin oğlunu gömdükten sonra tekrar düşmanın karşısına çıktı ve onları teslim olmaya davet etti. Birebir savaşta çok fazla kayıp veren Ömer bin Sa’d’ın ordusu Şimr bin Zi’l Cevşen’in emriyle toplu hücuma geçti ve her taraftan ok ve mızraklar Hüseyin’in üzerine yağmaya başladı. Sinan bin Enes en-Nehai veya Şimr bin Zi’l Cevşen kafasını kılıçla keserek Hüseyin’i öldürdü. Kafası mızrağa takıldı ve herkese gösterildi. Üzerindeki değerli eşyalar alındı ve yarı çıplak bırakıldı.

Ve günden beri ağaç hala kan aglamaktadir.Cunku Hz.hüseyine en yakin agac buydu.

Facebook’tan mesaj atmak mı? E-posta göndermek mi?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yapılan araştırmalar sonucu,e-postanın popülerliğini farklı bir mecraya devrettiğini söylüyor. E-postanın yerini almaya başlayan iletişim yöntemi ne olabilir?

Sosyal ağlar günümüzün büyüyen akımı olabilir.Fakat bu kadar ileri gidebileceklerini kimse düşünmüyordu. Yapılan araştırmalara göre Facebook, Orkut ve benzeri sosyal ağ uygulamaları kullanıcılara daha hızlı ve pratik bir iletişim imkanı sağladığı için, nispeten hantal ve zahmetli kalan e-postanın yerini almaya başlıyor.

Oranlar Çok Yakın

İngiltere’de yapılan araştırmada çıkan oranlar, kullanıcıların %65,1’inin e-posta kullandığını ama sosyal ağlar üzerinden iletişim kuranların ise %66,8 oranında olduğunu gösteriyor.Peki Facebook’tan mesaj atmak mı daha etkili yoksa e-posta göndermek mi?

Facebook’un yeni tasarımına isyan

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Facebook’ta yeni tasarım isyanı.

Bazı kullanıcılar her nekadar yeni tasarımı beğenip bu görüşlerini dile getirseler de, konuya aktif olarak dahil olan yorumcular arasında azınlıkta kalıyorlar. Facebook üzerinde şu ana kadar yeni tasarımı beğenmediklerini ifade eden ve eski tasarıma dönmek için seslerini yükselten kullanıcılar 10’dan fazla grup kurdular ve toplamda 1 milyona yakın üye toplamayı başardılar.

İşin garip yanı bu grupların bazılarının 2006 yılında, aslında şu anda geri istedikleri eski tasarıma geçişi protesto amacıyla kurulmuş olmaları. Buna rağmen hafta içinde “old facebook” (eski facebook) kelimelerinin Facebook üzerinde en çok aranan kelimeler olması dikkat çekici.

AŞK

Cuma, Haziran 22nd, 2012

AŞK
Günah olmayacak kadar mahsum
Köle olmayacak kadar özgür
Ulaşılmayacak kadar derin
Unutulmayacak kadar yakın
Seninle yaşanacak kadar özeldir

Sen gözlerimde ateş
Damarlarımda kansın
Bırak bu deli gönlüm
Izdıraptan yansın
Sahipsiz yüreğimde
Tükenmeyen imansın
Sevmek en kutsal duygu
SEVMEYENLER UTANSIN

Öyle İçimdesin Ki

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Öyle İçimdesin Ki

Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.
Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?

Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.

Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.

Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.

Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.

Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.

“Yine zamansız yağmurlar” dedim, “Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları” dedim, “Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?” dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum.

Neler yazmışım diye merakımdan.

Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.

Aşk kutsal duygu

Cuma, Haziran 22nd, 2012

…AşK… !! …KUTSAL DUYGU…

Günah olmayacak kadar mahsum
Köle olmayacak kadar özgür
Ulaşılmayacak kadar derin
Unutulmayacak kadar yakın
Seninle yaşanacak kadar özeldir

Sen gözlerimde ateş
Damarlarımda kansın
Bırak bu deli gönlüm
Izdıraptan yansın
Sahipsiz yüreğimde
Tükenmeyen imansın
Sevmek en kutsal duygu
SEVMEYENLER UTANSIN

Gönderen: SONSUZ AŞKLARA

Nazım Hikmet Ran Şiirleri – Nazım Hikmet Ranın Bütün Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

en güzel nazım şiirleri
en güzel nazım hikmet şiirleri

SALKIM SÖĞÜT

Akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
Birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
Bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı,
baktı yalnız dolu gözlerle
uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!

Ah ne yazık!
Ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!

Nal sesleri sönüyor perde perde,
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!

Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat
Atları rüzgâr
Atları
At

Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!

Akar suyun sesi dindi
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine!

Ağlama salkımsöğüt
ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!

NAZIM HİKMET

BELKİ BEN

Belki ben
o günden
çok daha evvel,
köprü başında sallanarak
bir sabah vakti gölgemi asfalta salacağım
Belki ben
o günden
çok daha sonra ,
matruş çenemde ak bir sakalın izi
sağ kalacağım
Ve ben
o günden
çok daha sonra:
sağ kalırsam eğer,
şehrin meydan kenarlarında yaslanıp
duvarlara
son kavgadan benim gibi sağ kalan
ihtiyarlara,
bayram akşamlarında keman
çalacağım
Etrafta mükemmel bir gecenin
ışıklı kaldırımları
Ve yeni şarkılar söyleyen
yeni insanların
adımları

NAZIM HİKMET

BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM

Ben
senden önce ölmek isterim
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu
İyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
Fedakarlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek
Toprağa beraber dalacağız
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben
Ben
daha ölümü düşünmüyorum
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden
Kaynıyor kanım
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber
Ama ölüm de korkutmuyor beni
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
İçimden bir şey :
belki diyor

NAZIM HİKMET

DOSTLUK

Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin

Gözümüzün dilinden anlar,
elimizin sırrını bilirsin

Namuslu bir kitap gibi güler,
alnımızın terini silersin

O gider, bu gider, şu gider,
dostluk, sen yanı başımızda kalırsın

NAZIM HİKMET

GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ

Bu bir türkü:-
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir saç örgüsü!
kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meş’ale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi
Ben de söyledim o türküyü!

Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik!
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını!

Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

İşte:
şu güneşten
düşen
ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
düşen
ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!

Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş’emiz sıcak!
kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
o «an»
kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
yükseliyoruz
güneşe doğru!

Ölenler
döğüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
kıvranarak
ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
emreden!
Bu ses!
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
vuran,
onları oldukları yerde
durduran
kuvvet!
Emret ki ölelim
emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
coşuyor!
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!

Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

Toprak bakır
gök bakır
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
Haykıralım!

NAZIM HİKMET


HENÜZ VAKİT VARKEN GÜLÜM

Henüz vakit varken, gülüm
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri
Volter rıhtımında dayayıp seni duvara
öpmeliyim ağzından
sonra dönüp yüzümüzü Notrdam’a
çiçeğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gülüm,
korkudan, hayretten, sevinçten
ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
yıldızlar da çiselemeli,
incecikten bir yağmurla karışarak
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
söğütlerin altından, gülüm,
ıslak salkım söğütlerin
Paris’in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana,
en güzel, en yalansız,
sonra da ıslıkla bir şey çalarak
gebermeliyim bahtiyarlıktan
ve insanlara inanmalıyız
Yukarda taştan evler,
girintisiz, çıkıntısız,
birbirine bitişik
ve duvarları ayışığından
ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor
ve karşı yakada Luvur
aydınlanmış ışıklarla
aydınlanmış bizim için
billur sarayımız

Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu Mayıs gecesi rıhtımda, depolarda
kırmızı varillere oturmalıyız
Karşıda karanlığa giren kanal
Bir şat geçiyor,
selamlıyalım gülüm,
geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım
Belçika’ya mı yolu, Hollanda’ya mı?
Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
tatlı tatlı gülümsüyor

Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm
Parisliler, Parisliler,
Paris yanıp yıkılmasın

NAZIM HİKMET

KADINLARIMIZ

Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru

NAZIM HİKMET

İstanbula Yakın Doğal Güzellikler

Perşembe, Haziran 21st, 2012

İstanbula Yakın Doğal Güzellikler
İstanbula Yakın Yerler
İstanbula Yakın Tatil Yerleri

AĞVA
İstanbul’a arabayla 1.5 saat, otobüsle ise 2.5 saat mesafede bulunan, bir yanında Yeşilçay diğer yanın da ise Göksu deresinin bulunduğu, yeşilin bin bir tonunu barındıran, Karadeniz’e bakan altın sarısı kumsalı olan şirin bir ilçe.

ŞİLE
İstanbul’a arabayla yarım saat 40 dakika, otobüs ile 1.5 saat mesafede bulunan, İstanbul’un akciğerleri olarak adlandırılan Şile, doğal güzellikleri, eşsiz kumsalı ve denizi ile İstanbul’un gözbebeği olmayı başarmış bir tatil beldesi.

POLENEZKÖY
İstanbul’dan arabayla yarım saat, otobüsle ise 1 saat mesafede yer alan, vakti zamanında Polonyalılar tarafından kurulan bu kasaba, şehrin gürültüsünden kaçıp rahat bir nefes almak ve kendini doğanın kollarına bırakmak isteyenler için en doğru adres.

KERPE
Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde bulunan Kerpe İstanbul’dan arabayla sadece 1.5 saat ve otobüsle ise 2.5 saatlik bir mesafede bulunuyor. Kerpe doğallığını kaybetmemiş ormanları ile, uzun ve geniş kumsalları ve sakinliğiyle tatil yapmak isteyenler için iyi bir tercih.

İĞNEADA
İstanbul’dan özel araçla 2.5 saat otobüs ile ise 3.5 saat mesafede yer alan İğneada, geniş kumsalı, koruma altındaki yedi gölü, zengin doğası oksijen çadırından farksız havası ve bünyesinde sakladığı sürprizlerle tatil için çok ama çok cazip.

KİLYOS
Trafik kargaşasından uzak ve sakin bir ortamda deniz ve doğa içinde hafta sonu tatili ve dinlencesi yaşamak istiyorsanız, İstanbul’un Sarıyer ilçesinin bu güzel beldesi Kilyos’u ziyaret edebilir, yaz aylarında plaj ve deniz keyfini sürebilirsiniz.

AVŞA
4 tarafı denizle çevreli bu ada kumsalları ve eşsiz manzarası ile ön plana çıkıyor. Özellikle şahin tepesinden nefis bir günbatımını izleyerek doyumsuz bir tatil yapabilirsiniz.

KARASU
Maviyle yeşilin buluştuğu eşsiz bir yer olan Karasu keşfedilememiş yapısıyla sizleri çağırıyor. Sakin ve sessiz bir tatil geçirmek isteyenler için birebir.

ŞARKÖY
Türkiye’nin en uzun ve dünyanın ise en uzun 12. kumsalına sahip Şarköy’ün denizi de ender denizlere verilen mavi bayrağa sahip. Deniz, balık, üzüm ve karidesin merkezi olan Şarköy doğasıyla dikkatleri üstüne çekiyor.

Alntı.

Regl Döneminde Sinirlilik

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Adet döneminde sinirlilik

Regl Dönemi Siniri

Adet öncesi dönemde görülen ashabiyet ve adet dönemiyle devam eden duygusallık sorununa uzmanlar “Premenstrüel (premenstrual), adet öncesi gerginlik sendromu” PMS adını veriyorlar. Hemen her hanım adetlerinden önceki birkaç günü gergin geçirir ancak bu durum günlük işlevselliğini çok etkilemez.

Aşağıdaki belirtilerin varlığı ile son 12 aylık adetlerde belirtiler devam ediyor veya artarak sizi rahatsız ediyorsa adet öncesi gerginlik sendromundan bahsetmek gerekir.,

Duygulanımında donukluk, mantıkdışılık veya kayıtsızlık gibi negatif belirtilerde yavaş yavaş ortaya çıkma ve şiddetlenme

En az bir yıllık süre içerisinde sosyal mesleki ve akademik işlevselliğinde belirli düşüşe sebep olması

Kişiler arası uyumda bozulma, kendini toplumdan yalıtma yada toplumsal çekilme varlığı.

Kadınlar her ay adet dönemlerine yakın fiziksel ve ruhsal gerginlikler yaşıyor. İşyeri ve aile içi tartışmaları en çok bu dönemde oluyor. Çünkü kadınların hoşgörüsü, sabrı, dayanma gücü en aza iniyor.

Gece sürekli delinen uyku, şiddetli baş ve karın ağrıları, halsizlik, aşırı tatlı yeme isteği, mutsuzluk, karamsarlık duygusu kadınları esir alıyor.

Premenstruel Sendrom (PMS) kadınlarda adet öncesi dönemde adetten yaklaşık 1 hafta önce başlayan ruhsal ya da fiziksel bir takım sıkıntılara ve gerginliklere verilen isimdir. Bu belirtiler genellikle adetin başlamasına 1 hafta kala ortaya çıkar ve adet görülmesiyle birlikte sıkıntılar azalır ve birkaç günde kaybolur.

Hasret Sözleri 2012

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

Hasret Sözleri 2012

Tugbam sitesinde en güzel Hasret Sözleri 2012 sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Hasret Sözleri 2012
Hasret Sözleri 2012
Hasret Sözleri kısa


Hasret Sözleri 2012

Yüreğime bir türlü o gitti diyemiorum…

Aşk Gülmekten çok ağlamak, yaşamaktan çok ölmek, gelmekten çok gitmektir ve aşk öyle haindir ki nerede imkansız varsa orayı sever…

Biliyorum Sen GüneşSin Etrafında Binlerce Gezegen Var, Ama Sende Biliyorsun Ki Ben Dünyayım Ve Bir Tek Bende Hayat Var

Bizim aşkımız istanbul kadar büyük, berlin kadar anlamlı, ağrı kadar yıkılmaz, paris kadar çekici, izmir kadar vazgeçilmez. Aşk dediğin bizim gibi olmalı.

Bazen anlatmak zor geldi korktum, bazen cesurdum sen yoktun. Ve artık söylüyorum “SENİ SEVİYORUM”

Sevgini göstereceksin söylemek yetmez. Sevgi gözlerinde olacak sözlerin yetmez. Seveceksin benim gibii ama kalbin yetmez!

Yalan bakışların sahte gülüşlerin arasında buldum seni. Herşeyi kaybetmeye değecek kadar sevdim seni çünkü sen sahte deilsin!

Kimi rüyalarda görülmeye değerdir, kimi gerçeklerde yaşanmaya. Sen gördüğüm en tatlı rüya, yaşadıkça bitmesin dediğim en güzel gerçeğimsin!

1 Gün 1 çılgınlık edip seni sevdiimi söylesem alay edip güler misin yoksa sende sever misin?

Gözlerimde gezdirdigin gözlerine senin sevginin verdigi güvene kelimelerimi çalan dudaklarina kisacasi sana özlemim var… Merhaba hasret kokan sevgilim Satirlarim seninle baslayip seninle bitiyor. Ama ne gecem ne gündüzüm sen siz geçiyor hasretin yüregimde alevlenirken seni ariyor bu yürek ve sevgin damarlarimda akarken lanet okuyor bana zalim felek !

Elimde denizden çaldigim bir midye var. denize o kadar uzak ki senle ben gibi ama aramizda bir fark var o denize sen bana aitsin.

Bir soluk kadar yakin, yildizlar kadar uzak derler sevgi için, uzanirsin yetisemezsin, yetisirsin dokunamazsin, dokunursun vazgeçemezsin, vazgeçersin ama UNUTAMAZSIN…

Telefondaki sessiz nefesine, sicacik gülümsemene, karsimda otururken beni süzmelerine hasret kaldim. Inanki tatlim varligina, arkadasligina, dostluguna muhtacim. Seni Inanilmaz Özledim

Sen seni özleyenlerin özleminden habersiz özlenmektesin sen var ya sen özlenenlerin içinde en çok özlenensin.

Ay yildiza mutluluk fisildarken Gökyüzü sevincini yeryüzü ile paylasirken Ben sana bir parça mutluluk yolluyorum içindeki umut çiçekleri hiç solmasin diye…

Gözlerin sular kadar berrak gülüsün bir çocugunki kadar sicak bana benden ayri geçirdigin her ani anlat… Seni çok özledim.

Öğretmen Bir Mum Gibidir Kendisi Tükenirken Etrafını Aydınlatır Anlamı

Pazartesi, Haziran 18th, 2012

Öğretmen Bir Mum Gibidir Kendisi Tükenirken Etrafını Aydınlatır Anlamı

Tugbam sitesinde en güzel Öğretmen Bir Mum Gibidir Kendisi Tükenirken Etrafını Aydınlatır Anlamı sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Öğretmen Bir Mum Gibidir Kendisi Tükenirken Etrafını Aydınlatır Anlamı
Öğretmen Bir Mum Gibidir Kendisi Tükenirken Etrafını Aydınlatır Sözünün Anlamı,
Öğretmen Bir Mum Gibidir Kendisi Tükenirken Etrafını Aydınlatır Açıklaması


Öğretmen Bir Mum Gibidir Kendisi Tükenirken Etrafını Aydınlatır

Cenab Şahabettin
“Öğretmen mum misâlidir. Etrafını aydınlatır ancak kendisi erir ve tükenir.” demiştir.

Başöğretmenimiz olan Atatürk’ümüz de milletini aydınlattı, sonunda eridi ve tükendi. Ancak unutmayalım ki tükenen sadece Ata’mızın naçiz vücuduydu. Etrafına saçtığı aydınlık, hâlâ önümüzdeki en kıymetli ve tek kılavuzumuzdur.

“Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve bana karşı çıkanlar olabilir. Hatta bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki bu fikirler Hindistan’dan, Mısır’dan döner dolaşır, gene gelir, feyizli neticeleri kalplerimizi doldurur.”

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Sevgililer Günü Sözleri

Pazar, Haziran 17th, 2012

Sevgililer Günü Sözleri

Tugbam sitesinde en güzel Sevgililer Günü Sözleri sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Sevgililer Günü Sözleri
Sevgililer Günü Sözleri (1)

♥ Seni tahmin edeceğin kadar değil, tahammül edemeyeceğin kadar çok seviyorum. Sana “Sevgilim!” diyebildiğim için kendimi çok şanslı görüyorum.

♥ Gözlerin gözlerimde, ellerin ellerimde, aşkın içimde ve ruhun bedenimde olduğu sürece seni sevmeye devam edeceğim. Sevgililer günün kutlu olsun!

♥ Biliyorsun her gökkuşağının bittiği yerde bir hazine saklanırmış. Eskiler böyle der. Gökuşağını takip ettim geçenlerde sende bitti… En değerli hazinemsin benim, canımsın. Sevgililer günümüz kutlu olsun.

♥ Kuyruklu yıldızlar vardır, dünyaya yetmiş yılda bir gelirler. İnsanlar onu hayatı boyunca belki bir kez görürler. Ben o yıldızı gördüm, o da sensin birtanem.

♥ Ayrılık küçük sevgileri öldürür ama büyük sevgileri güçlendirir. Tıpkı rüzgarın mumu söndürüp yangını güçlendirdiği gibi… Bizim de sevgimiz hep yaşayacak ve daha da güçlenecek sevgilim. Nice sevgililer günlerinde birlikte olmak dileğiyle…

♥ Sen dünyaya sürgün bir meleksin ve ben seni o kadar çok seveceğim ki bir daha cennetine geri dönmek istemeyeceksin… Sevgililer günün kutlu olsun!

♥ @–)–) sana dijital bir gül yolluyorum, çünkü uzaklarda elimden ancak bu kadarı geliyor. Ama bil ki gerçeğini, gözlerinin içine bakarak vermek isterdim. Ve seni sevdiğimi fısıldamak.. Sevgililer günümüz kutlu olsun! Seni denizdeki kumlar, gökteki yıldızlar kadar çok seviyorum.

♥ Sana doğru bir kelebek uçurdum, dağları denizleri aştı seni buldu, yanağınaufacık bir öpücük kondurdu. Hissettin mi? Sevgililer günün kutlu olsun!

♥ Doğan her günün sabahında içimde gözlerini görebilmek aşkı olmasa, inan hiçbir şeye değmezdi yaşamak. Sevgililer günün kutlu olsun!

♥ Bir yudum sevgi koskoca bir okyanusa bedeldir. Şimdi uzaklarda senin bir yudum sevgine hasretim sevgilim. Seni hasretimi tüketircesine kucaklıyorum.

♥ Sana yıldızlar kadar yakın olmak isterdim her baktığında beni görebilmen için, sana bulutlar kadar yakın olmak isterdim üzüldüğünde gözyaşlarını yağmur olup silebilmek için, sana sen kadar yakın olmak isterdim ki beni, seni sevdiğim kadar sevebilmen için. Sevgililer günün kutlu olsun biriciğim.

♥ Seni denizdeki kumlar, gökteki yıldızlar, ormandaki ağaçlar, dünyadaki insanlar, okyanustaki sular ve güneşin ışıklarından daha çok seviyorum.

Alıntıdır…

Güzel sözler Yeni

Pazar, Haziran 17th, 2012

Güzel sözler Yeni

Tugbam sitesinde en güzel Güzel sözler Yeni sizler için hazırlandı
. Buyurun Güzel sözler Yeni

En güzel sözler,yeni güzel sözler

Önce düştüğümde kalkmayı, sonra aleve dokunduğumda acıyı, sevmeyi öğrendim, sevilmeyi her şeyi öğrendim de yalnız seni unutmayı öğrenemedim!

Acı ve hüzün bir yıldız kadar uzak, mutluluk gözbebeğin kadar yakın olsun. Umutların gerçek, gerçeklerin mutluluk, mutlulukların sonsuz olsun…

Bir an buruk bir acı saplanırsa yüreğine, gözlerin zamansız takılırsa, kulakların zamansız deli gibi çınlarsa bil ki bir yerlerde özlemişsindir beni

Gençliğine güvenip erken derken belki elveda bile diyemezsin giderken.

Bulutlara yükledim hasretimi, rüzgarlarla yolladım sevgimi, yağmurlar yağdırdım gözyaşlarımla küçük melekler gönderdim seni öpmeye! Geldiler mi?

Nasıl ki uzaktaki yıldız parlak gelirse insana, uzakta olduğun için tutkunum sana! Sana yıldızlar kadar yakın olmak isterdim, her baktığında beni görebilmen için, sana bulutlar kadar yakın olmak isterdim, üzüldüğünde gözyaşlarını yağmur olup silebilmek iÇİN

Eğer gökyüzü bir parça kağıt, deniz bir şişe mürekkep olsaydı yine de sana olan duygularımı yazmaya yetmezdi. Seni o kadar çok seviyorum ki…

Biliyorsun her gökkuşağının bittiği yerde bir hazine saklanırmış. Gökuşağını takip ettim geçenlerde sende bitti… En değerli hazinemsin benim, canımsın.

Bazı rüyalar diğerlerinden çok uzun sürer. Bazıları da çok çok güzel. Benim en uzun ve en güzel rüyam şu an bu mesajı okuyor.

Hasret kapımda nöbetler tutuyor. Sevgilim uzak bir şehirde gözlerim onu arıyor…

Bir kuş olup gitsem, aşsam şu enginleri, varsam senin yanına. Öpsem doyasıya, koklasam seni…

En güzel yarınlar senin olsun, sen buna layıksın ömrün mutluluklarla dolsun. Eğer gün gelir de sen beni unutursan, inan ki tatlım canın sağolsun.

Bugün yeni bir meyhane keşfettim mezarlığın karşısında. Bir gün beni arar da bulamazsan ya meyhanedeyim ya da tam karşısında.

Bugün yeni bir meyhane keşfettim mezarlığın karşısında. Bir gün beni arar da bulamazsan ya meyhanedeyim ya da tam karşısında.